• Sonuç bulunamadı

2.2. BELLEK TÜRLERĠ

2.2.2. KISA SÜRELĠ BELLEK

Duyusal kayıttan dikkat ve algı süreçleri sonunda ayrılan bilgi, sistemin ikinci öğesi olan kısa süreli belleğe geçer. Kısa süreli belleğin hem bilgi tutma süresi, hem de yetikliği sınırlıdır. Miller (1956) kısa süreli belleğin kapasitesinin yaklaĢık 7+2 birimlik bilgi olduğunu belirtmektedir (Akt; Tuckman, 1991; 116). Ancak bireyler her birimin büyüklüğünü artırarak yetikliği fazlalaĢtırabilirler. Gruplama (chunking) adı verilen bu iĢlemle kısa süreli belleğin sınırlılığı artırılır. Örneğin; 5 7 2 8 9 1 0 olan 7 birimlik bir sayı dizisi 57 28 9 10 olarak gruplanırsa 4 birim haline gelir. Ancak bir birimde bulunması gerekli bilgi miktarı ne büyüklükte olmalıdır sorusu henüz yanıtlanamamıĢtır.

Kısa süreli bellekte bilginin kalma süresi yaklaĢık 20 – 30 saniyedir (Woolfolk, 1993; Mc Crow ve Roop, 1992; Slavin, 1988. Akt.: Ulusoy ve diğ., 2006: 265).

Kısa süreli bellek (short – term memory), insana, bir telefon numarasını bellemek, telefon etmek gibi kısa süreli hizmet verir. BiliĢsel girdinin ilk kez alınıĢında, kısa süreli belleğin niceleme, yerleĢtirme ve çağırma gücü, rakam, sözcük ya da simge olarak yedi birim dolayındadır. Birim sayısı dokuz ya da onu‟ geçtiğinde bellek, biliĢsel girdiyi niceleme, yerleĢtirme ve çağırmada kusurlu olabilir (BaĢaran, 2000: 77).

Kısa süreli bellekte bireysel ayrılıklar vardır. Kimi insan aldığı biliĢsel girdiyi, olduğu gibi belleğinde tutabilir. Gördüğünü olduğu gibi anımsamaya silimsiz imge (eidetic imagery) denir. Ġlk çocukluk evresinde çocuklar arasında silimsiz imgesi olanlara çokça rastlanır. Ama bunların kimisinin silimsiz imgesi, zamanla güç yitimine uğrar. YetiĢkinlerden, silimsiz imgesi olanlar azdır.

Kısa süreli belleğin gerek süre bakımından gerekse alabildiği bilgi birikimi bakımından kapasitesinin sınırlı olması, öğretmenlerin sınıfta öğrenmeyi sağlayabilmeleri için bazı önlemler almaları gerekmektedir. Örneğin; öğretmenler çoğu zaman, çocukların bir parçayı sadece doğru okuyabildikleri, ancak parçanın anlamını kavrayamadıklarından Ģikayet etmektedirler. Çünkü sesli okuma sırasında çocuklar, iĢleyen belleğin kapasitesinin tamamını sözcükleri doğru seslendirme ve telaffuz etmede kullanmakta, fikirleri anlamak, anlamlandırmak için yer kalmamaktadır. Bu nedenle çocuk, parçayı okumaya çabalarken anlamını kavrayamamaktadır. Bu durum özellikle küçük çocuklarda sıkça gözlenir. Yine benzer bir duruma yazma etkinliklerinden örnek verilebilir. Öğrenci, okunan parçayı dilbilgisi kurallarına ve noktalama iĢaretlerine uygun olarak yazmaya çalıĢırken, kısa süreli belleğin kapasitesinin tamamını bu iĢ için kullanacağından, parçanın anlamını kavramak için yer kalmaz ve çocuk parçadaki fikirleri anlayamaz (Senemoğlu, 2001: 278).

Kısa süreli belleğin kapasitesinin sınırlı olması nedeniyle, sadece sözlü sunuya dayalı derslerde öğrencinin öğrenmesi büyük ölçüde engellenmektedir. Simon (1974)‟a göre, bir birimlik bilginin kısa süreli bellekten, uzun süreli belleğe aktarılması on saniye almaktadır. Normal bir konuĢma hızıyla anlatımda ise, bir dakikada 150 sözcük söylenmektedir. AĢağı yukarı her beĢ sözcükle bir fikir üretilebilmektedir. Bu durumda, öğrenci bir dakikada otuz fikri; yani anlamı almakla

yükümlü tutulmaktadır. (Gagne, 1985. Akt.: Senemoğlu, 2001: 279). Öğrenci, bu fikir bombardımanı karĢısında diyelim ki, çok önemli olan onbeĢiyle yüz yüze gelse bile dakikada bunların ancak altısını iĢleyerek uzun süreli belleğe gönderebilecek kapasiteye sahiptir. Durum böyle olunca da, öğrenci geri kalan dokuz önemli fikri alamayacak, kaçıracaktır. Kısa süreli belleğin iĢlem hacminin sınırlı olması nedeniyle öğrenci, hızlı bir biçimde ard arda gelen fikirleri anlamlandırıp uzun süreli belleğe gönderemeden unutmaktadır.

Yukarıdaki nedenlerle öğretmenler, açıklamalarını sürekli ve hızlı yapmak yerine, öğrencilerin kısa süreli bellekte iĢlem yapmalarına olanak verecek biçimde aralıklı ve değiĢik öğretim tekniklerini kullanarak yapmalıdırlar. Ayrıca aralıklarla yapılan yeniden gözden geçirmeler, özetlemeler, alıĢtırmalar, önemli kısımların vurgulanması gibi etkinlikler, fikirlerin kısa süreli bellekte iĢlenerek uzun süreli belleğe geçirilmesine yardımcı etkinlikler olabilir.

Kısa süreli belleğin gereğinden fazla yüklenmesini önlemek için alınacak önlemlerden bir diğeri de bireye ya da öğrenciye otomatiklik kazandırmaktır (Bloom, 1986; Norman, 1982. Akt.: Senemoğlu, 2001: 279). Otomatiklik, bilgi ya da iĢlemlerin çok fazla tekrar edilerek yetkin bir Ģekilde öğrenilmesi sonucu oluĢur ve otomatiklik meydana geldiğinde bilgi ya da iĢlem çok az zihinsel çabayla gösterilebilir. Örneğin; yürümeyi öğrenme.

Özetle, öğretmenler, öğretimi düzenlerken kısa süreli belleğin kapasite sınırlılığının farkında olarak bazı önlemler almalıdırlar. Öğrenci kaç yaĢında olursa olsun, yeni bir Ģey öğretilirken öğrencinin iĢleyen belleğinin gereğinden fazla yüklenmesini önlemek gerekir. Bu amaçla, yavaĢ sunu yapılmalı, aralıklı tekrarlara yer verilmeli, anlaĢılıp anlaĢılmadığını kontrol edici sorular sorulup cevaplandırlması sağlanmalıdır.

BaĢarılı öğretmenler, öğrencinin kavrayıp kavramadığını izlemesine yardım edecek sorular sorarak, öğrencinin kendi öğrendiklerini izlemesini sağlayabilirler. Böylece, öğrencinin iĢleyen belleğinin aĢırı yüklenmesini önleyebilirler. Bu durumda öğretmen, derste çok Ģey anlatıp öğrencinin çok az öğrenmesine neden olmak yerine, çok önemli Ģeyleri seçip, öğrencilerin tam öğrenmelerini sağlamalıdır.

2.2.3. UZUN SÜRELĠ BELLEK

Uzun süreli bellek, iyi öğrendiğimiz bilgiyi sürekli olarak depoladığımız bellek türüdür. Bilgi kısa süreli bellekte çok kısa süre kalmasına karĢın, uzun süreli bellek bilginin sürekli depolanma yeridir (Senemoğlu, 2001: 281).

Uzun süreli belleğin kısa süreli bellekten bir diğer farkı da uzun süreli belleğin kapasitesinin sınırsız olmasıdır. Öğrenme bir kez gerçekleĢtiğinde, öğrenilenlerin artık ebediyen saklandığına iliĢkin bir takım kanıtlar bulunmaktadır (Ashcraft, 1989; Anderson, 1990. Akt.: Senemoğlu, 2001: 281).

Uzun süreli bellekte kodlama – depolama ve geri getirme olmak üzere üç önemli süreç yer alır (Fidan, 1996: 73).

Kodlama, bilginin zihnin onun saklayabileceği biçime dönüĢtürülmesi iĢlemidir. Kodlama gelen bilgiyi algılama ve bir veya daha fazla özelliği soyutlama ve buna uygun bellek izi oluĢturmayı kapsar. Bir baĢka deyiĢle, kodlama ile kısa süreli bellekten gelen zihnin gruplama ve yerleĢtirme biçimlerine dönüĢtürülmesi iĢlemidir. Bilgiler, kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe geri getirmenin mümkün olabileceği Ģekilde geçirilir. Bilgilerin sözel – sembolik / sözel olmayan; sözel/ iĢitsel; dilbilgisel / anlamsal formlardan biri ile belleğe yerleĢtirildiği ileri sürülmektedir.

Bilgilerin uzun süreli belleğe geçiĢi ve orada kalıĢı bilginin uzunluğuna, kapsamına, baĢlangıçtaki öğrenmeye ve bilginin birikimini izleyen ünitelerin arasındaki akıĢa bağlıdır. Bilgiyi aĢinalık derecesi, mesajın dili, bilginin uzun süreli belleğe geçiĢine etki eden önemli faktörlerdir. Tekrar ve öğrenilmiĢleri gözden geçirme kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe geçiĢi kolaylaĢtırır.

Uzun süreli bellek, gerektiğinde kullanılmaya hazır olarak saklanan düzenlenmiĢ, organize edilmiĢ bilgilerin depolandığı bir kütüphaneye benzetilmektedir. Tıpkı kütüphanedeki düzenlemede olduğu gibi; uygun kodlu bölmelere yerleĢtirilmiĢ kitapları aradığımızda bulmak nasıl çok kolay ise, doğru bir Ģekilde kodlanmıĢ ve organize edilmiĢ bilgiyi de uzun süreli bellekten geri getirip kullanmak çok kolaydır (Broadbent, 1966; Gage ve Berliner, 1988. Akt.: Senemoğlu, 2001: 282).

Bazı kuramcılar uzun süreli belleğin iki bölmesi olduğunu ileri sürmektedirler. Bunlar: 1- Anısal bellek (Episodik memory) ve 2- Anlamsal bellek (Semantic memory) tir (Tulving,1972;Tulving,1985;Yantis ve Meyer, 1988). Ancak bazı psikologlar da anısal ve anlamsal bölmelere bir de üçüncü bölme olarak iĢlemsel belleği (procedurel memory) eklemektedirler (Woolfolk, 1993. Akt.: Senemoğlu, 2001: 282).

2.2.4. ANISAL BELLEK

Anısal bellek, kiĢisel yaĢantılarımızın depolandığı bölmedir. Burası adeta otobiyografik bellek olarak iĢ görür. YaĢamımız süresince baĢımızdan geçen olaylar, Ģakalar, dedikodular, kısaca kiĢisel yaĢantılar burada depolanır (Ashcraft, 1989). Anısal bellekteki bilgi, ne zaman oluĢtuğu, nerede meydana geldiğine göre organize edilmiĢ imajlar halinde depolanır. Gözünüzü kapatıp dün akĢam ne yaptığınızı düĢündüğünüzde, nerde, ne zaman, ne yaptığınız bir film Ģeridi gibi zihninizde resimler halinde canlanır (Senemoğlu, 2001: 282).

Martindale (1991)‟e göre anısal ve anlamsal bellek arasındaki fark Ģudur: Anlamsal bellek bilginin temel öğelerini, kavramları içerir. Tıpkı bir sözlük gibi bildiğimiz imajların ve sözcüklerin anlamlarını kapsar. Anısal bellekteki bilgi ise, anlamsal belleğin kapsadığı bilgiyi kullanarak oluĢmuĢ bir roman, bir öykü,, bir film gibidir. Yani anlamsal belleğin kapsadığı bilgilerin, kavramların özel bir biçimde bir araya getirilmiĢ formlarıdır. Örneğin; “Geçen yıl, bayramda ne giymiĢtiniz? Geçen yılbaĢı gecesi nerede idiniz?” gibi soruları cevaplarken, o zamanki olayları gözünüzün önünde canlandırarak ne giymiĢ olduğunuzu ya da nerde olduğunuzu hatırlamaya çalıĢırsınız. Bu sırada olayları imajlar halinde anlamlı bir Ģekilde canlandırabilmek için anlamsal bellekteki geçen yılbaĢı, doğum günü, giysi vb. kavramlara iliĢkin bilgiyi de kullanmak gerekmektedir. Bu durum da gösteriyor ki; anısal ve anlamsal bölmeler birbirinden kesin çizgilerle ayrılmıĢ değildir, aksine her bir bölme diğerleriyle de bağlantılıdır. Uzun süreli bellek, bölmeler arasında geçiĢleri olan bir ağa sahiptir (Akt.: Senemoğlu, 2001: 283).

Anısal belekteki olağan ve sürekli tekrarlanan olayların hatırlanması oldukça güçtür. Çünkü yeni olaylar öncekini bozabilir. Bu nedenle zaman bakımında yakın

olaylar, öncekilerden daha kolay hatırlanır. Ancak önemli, özel, olağandıĢı olaylar çaba gerektirmeksizin kolayca hatırlanabilir. Örneğin; geçen hafta Salı günü, akĢam yemeğinde ne yediğinizi hatırlamayabilirsiniz. Çünkü her gün tekrar edilen önemsiz bir olaydır. Oysa, geçen yıl doğum gününüzü kimlerle kutladığınızı kolayca hatırlayabilirsiniz.

2.2.5. ANLAMSAL BELLEK

Uzun süreli belleğin bu bölümünde konu alanlarının kavramları, olguları, genellemeleri, kuralları depolanır. Okulda öğrendiklerimizin çoğunluğu anlamsal bellekte saklanır. Anlamsal bellek bilgiyi, hem görsel hem de sözel olarak kodlanmıĢ ve birbirlerine bağlanmıĢ olan ağlarda depolar. (Paivio, 1971; 1986; Clarc ve Paivio, 1991). Psikologlar, bilgi hem görsel hem de sözel olarak kodlandığında hatırlamanın çok daha kolay olduğu görüĢünde birleĢmektedirler. Bu nedenle okullarda bilgi öğrenciye hem sözel hem de görsel sembollerle sunulduğu takdirde bilginin hatırlanması kolay olmaktadır (Senemoğlu, 2001: 284).

Anlamsal bellek, önerme ağları (propositional networks) ve Ģemalardan oluĢmuĢtur. Anlamsal belleğe gelen bilgi bu yapılar içinde depolanmaktadır.

2.2.6. ĠġLEMSEL BELLEK

Herhangi bir Ģeyin nasıl yapılacağı ile ilgili bilgilerin, iĢlemlerin depolandığı bellektir. ĠĢlemsel belleğin oluĢumu çok zaman alıcıdır, ancak bir kez meydana geldiğinde de güçlü bir kalıcılığa, hatırlanma özelliğine sahiptir.

Örneğin; nasıl yüzüleceği, nasıl kayak yapılacağı, nasıl daktilo yazılacağı, nasıl araba kullanılacağı,, denklemlerin nasıl eĢitleneceği gibi bilgiler iĢlemsel bellekte depolanır. Yani A durumu meydana gelirse, o zaman B davranıĢını göster gibi. Örneğin, “Arabayı hareket ettirmek istiyorsan, ayağını debriyaja bas, vitesi 1‟e geçir, ayağını yavaĢ yavaĢ debriyajdan çekerken, diğer ayağınla yavaĢ yavaĢ gaza bas” gibi.

ĠĢlemsel bellekte depolanan iĢlemlerin kalıcılığı ve otomatikleĢmesi büyük ölçüde yapılacak alıĢtırmalara, tekrarlara bağlıdır. ĠĢlem ne kadar çok tekrar edilirse, o derece otomatik ve pürüzsüz hale gelir. Böylece iĢlemin gerektiğinde uzun süreli bellekten geriye getirilmesi de çok kolay olur (E.Gagne, 1985; Woolfolk, 1993. Akt.: Senemoğlu, 2001: 283).

2.3. BĠLGĠNĠN UZUN SÜRELĠ BELLEĞE AKTARILMASINDA

Benzer Belgeler