• Sonuç bulunamadı

Sürekli Borç İlişkisi Kuran Sözleşme Olup Olmadığı

Sürekli borç ilişkisi, bir borç ilişkisinde asli borçlardan en az birinin sürekli edimi gerektirmesi durumunda söz konusu olur339. Sürekli edim ise borçlunun zaman içinde

335 Kocayusufpaşaoğlu, s. 98-99; v. Tuhr, §20, V, 2, a, s. 149. 336 Esener (Muvazaalı Muameleler), s. 147.

337 Belirtilen bu grup dışında ayrıca bazı sözleşmelerde ise taraflardan biri, sözleşmenin yapıldığı anda

kesin olarak borç altına girerken, diğerinin borçlanması, olayların gelişmesine göre muhtemel bulunmaktadır. Ücretsiz vekâlet sözleşmesinde, yalnızca vekilin üzerine aldığı işi görme borcu altına girmesi, ancak ve ancak bu borcunu yerine getirirken bazı masraflar yapması ihtimalinde vekâlet verenin de kendisine karşı borçlanması örneğinde olduğu gibi. Bu tip sözleşmeler de yine eksik iki tarafa borç yükleyen sözleşme niteliğini haizdir.

338 Güvenç, s. 83-84 (dn. 52).

sürekli, aralıksız bir davranışını gerektiren ve böylece alacaklının alacağa olan menfaatinin gerçekleşmesini zamana yayan edimdir340. Bizim de katıldığımız bu tanımdaki ölçüt, ‘edim sonucu’nun değil ‘edim fiilinin (davranışın)’ zamana yayılma gösterip göstermediğidir341. Bunun yanında, ayrıca, ‘edim sonucunun (menfaatinin)’ bir defada aniden mi gerçekleştiğine yoksa bunun zaman içinde bir süreyi mi

kapsadığına bakılması gerektiğini belirten görüş342 de mevcuttur. Öğretide, bir borç ilişkisinde sürekliliği tespit etmek için, borç ilişkisine alacaklı veya borçlunun

perspektifinden değil, doğrudan karakteristik edim açısından yaklaşılması gerektiğini belirten diğer bir görüş ise, sürekli borç ilişkisini, “karakteristik edimin kapsamının

ancak ifa süresine bağlı olarak tespit edilebildiği borç ilişkileri” olarak

tanımlamaktadır343. Buna göre, eğer tüm edimin kapsamı ancak ve ancak

sözleşmenin süresine bağlı olarak tespit edilebiliyorsa, sürekli borç ilişkisinin varlığı kabul edilmelidir344.

“Sürekli sözleşme” kavramından ne anlaşılacağı konusunda öğretideki görüş farklılığı, vekâlet sözleşmesinin ani edimli mi yoksa sürekli edimli mi olduğu konusuna da yansımıştır. Türk ve İsviçre hukuklarında hâkim görüşe göre, vekâlet sözleşmesi, somut olaya göre hem ani edimli hem de sürekli bir sözleşme olarak

Sürekli Borç İlişkilerinin Sona Ermesi, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, İstanbul 1976, s. 5 vd (Sona Erme).

340 Kocayusufpaşaoğlu, s. 37.

341 Kocayusufpaşaoğlu, s. 37; Serozan, R.: Sözleşmeden Dönme, Vedat Kitapçılık, 2. Baskı, Ağustos

2007, s. 171, dn. 24 (Sözleşmeden Dönme); Gümüş (Vekilin Özen Borcu), s. 23. Yazara göre, “her ne

kadar öğretide ayrımın belirlenmesinde ‘edim sonucunun’ anidenliği veya zamana yaygınlığı esas alınsa da, borçlunun edime ilişkin çıkarının bir “sonuç” olarak değil de “özenli bir iş görme” olarak belirdiği hizmet edimli sözleşmelerde “edim sonucunun sürekliliği” ölçütü, sürekliliği belirlemede yeterli olmaz. Zira bu tür sözleşmelerde, sürekli kullandırma (örn. kira sözleşmesi) sözleşmelerinin aksine, borçlunun edime ilişkin menfaatini oluşturan bir “sonuç” mevcut değildir. Alacaklı sonucun gerçekleştirilmesiyle değil, edim programına uygun/özenli faaliyet göstermesiyle tatmin edilir. Buna göre, iş görme sözleşmelerinde sürekliliği tespitte “davranışın sürekliliği” ölçütünü kabul etmekten başka çare kalmaz”, Gümüş (Vekilin Özen Borcu), s. 23.

342 Oğuzman/Öz (Borçlar Genel), s. 9; Seliçi (Sona Erme), s. 7.

343 Altınok Ormancı, P.: Sürekli Borç İlişkilerinin Haklı Sebeple Feshi, Ankara 2011 (Doktora Tezi),

s. 13.

gerçekleşebilir345. Buna göre vekâletin konusu süreklilik taşımayan tek bir hukuki işlem veya tek bir maddi fiil ise vekâlet sözleşmesi ani edimli; buna karşılık, vekâletin konusu olan iş veya hizmet görme sürekli veya tekrarlayan davranışları gerektiriyorsa vekâlet sözleşmesi sürekli borç ilişkisi oluşturur346. Hâkim görüşün aksine, vekâlet sözleşmesinin her zaman için sürekli borç ilişkisi teşkil ettiğini savunan görüş ise, vekâlet sözleşmesinin konusunun her zaman için vaad edilen belirli bir işin görülmesine yönelik faaliyette bulunulmasından ibaret olduğunu, bu faaliyetin her zaman için sürekli bir faaliyeti gerektirdiğini ifade eder347. Bu görüşe göre, tek taraflı ‘fesih’ beyanı ile sözleşmenin ileriye etkili sona erdirilmesi yalnızca sürekli borç ilişkilerinde söz konusu olabileceğinden, TBK 512 (BK 396)

hükmünden, vekâlet sözleşmesinin (sözleşmenin konusu ne olursa olsun) fiksiyon olarak “sürekli sözleşme” sayıldığı sonucunun çıkarılması gerekir348. Altınok

Ormancı, söz konusu görüşü, kanun koyucunun, herhangi bir sözleşmenin sürekli ya

da ani edimli olup olmadığını belirlemesinin söz konusu olamayacağını, özellikle fiksiyon şeklinde bir belirlemenin mümkün olmadığı gerekçesiyle eleştirmektedir349. Yazara göre, vekalet sözleşmesi hem ani edimli (örneğin vekilin faaliyetlerinin tek bir davranışla gerçekleştirilebildiği durumlarda, istisnaen vekâlet sözleşmesi ani

345 Seliçi (Sona Erme), s. 27; İşgüzar, H.: Tek Satıcılık Sözleşmesi, Ankara, 1989, s. 50. İsviçre

hukukundaki yazarlar için ise bkz. Gümüş (Vekilin Özen Borcu), s. 22. Adı geçen yazar 62’nci dipnotunda şu eserlere atıf yapmaktadır: Felmann, W.: Berner Kommentar zum Schweizerischen Privatrecht, Das Obligationenrecht, Bd. VI/4, Der Einfache Auftrag (Art. 394-406 OR), Bern, 1992, N. 198, s. 130; Weber, Art. 394, N.4, s. 2109; Rehbinder, Art. 319 N.49, s. 51.

346 Gümüş (Vekilin Özen Borcu), s. 24.

347 A.g.e., s. 24. Yazar, ayrıca, İsviçre hukukunda kendisiyle aynı görüşü savunan Peyer’e de atıf

yapmaktadır, bkz. s. 24.

348 A.g.e., s. 24, dn. 71, 72. Adı geçen yazar ayrıca s. 22, 62’nci dipnotuna göre: Bir görüş, vekilin

faaliyetinin tek bir eylemden ibaret olmadığı ve vekâlet sözleşmesinin her durumda sürekli bir borç ilişkisi teşkil ettiğini belirtir (Larenz, II/1, s. 412-413; Derendiger, s. 5-6, dn. 18). Derendiger’e göre, bir sözleşmenin ani edimli mi yoksa sürekli edimli mi olduğunun tespiti, eylemin bir defalığına bağlıdır. Yani, esas ölçü, vekilin borcunun tek bir ifa ile sona erip ermediğidir. Örneğin, belirli bir alacağın tahsiline ilişkin vekâlet ani edimli; buna karşılık, bir banka ile yapılan sürekli tahsil vekâleti “sürekli” nitelik taşır.

edimli bir sözleşme olarak ortaya çıkabilir350), hem dar anlamda sürekli borç ilişkisi hem de sürekli borç ilişkisi benzeri bir sözleşme olarak ortaya çıkabilir; dolayısıyla her somut olayda vekalet sözleşmesinin özellikleri araştırılmalıdır351.

Vekâlet sözleşmesine ilişkin olan bu tartışma, (her ne kadar vekâlette vekilin iş görme borcu ile inanç anlaşmasında inanılanın iş görme/yönetim borcu farklılık arz etse de) saf inançlı işlemlerdeki inanç anlaşması bakımından da önemlidir. Nitekim, inanılanın inanç anlaşmasından kaynaklanan, inanç konusunu belli bir amaç

doğrultusunda yönetmek olan asli edim yükümlülüğü, inanılana, (özellikle inanç konusunun taşınmaz olduğu durumlarda) çoğunlukla, yönetim borcunu ifa ederken çok sayıda karar alma gücünü ve bağımsızlığını verir. Bu güç ve bağımsızlık, yalnız münferit bir işin görülmesine değil; genellikle birden çok işin görülmesine ilişkindir. Yani inanılanın davranışı, edim fiili, kural olarak süreklilik arz eder. Bir başka ifadeyle, inanılanın inanç konusunu yönetme borcunun ifası zamana yayılır ve saf inançlı işlemlerde inanç anlaşmasını sürekli borç doğuran sözleşme kılar. Kanımca, kural olarak, inanç anlaşması sürekli nitelik taşır. Buna karşılık, tipik bir saf inançlı işlem örneği olan ‘alacağın tahsil amacıyla devri’352, zikredilen kurala istisna teşkil eder. Zira, alacağın tahsil için devrinde inanılan, tahsil edilmek amacıyla kendisine devredilen bir alacağı tahsil ettikten sonra (başkaca bir yönetim faaliyeti

gerçekleştirmeksizin) tahsil edileni inanana devretme borcu altına girmişse, burada sürekli bir edimden söz edilemez. Bir başka ifadeyle, salt tahsil etme ve tahsil edileni inanana devretme borcu tek bir eylemden ibarettir, ani edimlidir353. Ancak, alacak

350 A.g.e., s. 52-53.

351 A.g.e., s. 58.

352 Aşağıda bkz. §9 II A.

353 Bu hususu (vekâlet sözleşmeleri bakımından) değerlendiren ve vekilin faaliyetlerinin tek bir

davranışla gerçekleştirilebildiği durumlarda, istisnaen vekâlet sözleşmesinin ani edimli bir sözleşme olarak ortaya çıktığını kabul eden görüşe hemen yukarıda değindik.

tahsil amacıyla inanılana devredilirken, inanç anlaşmasında TBK md. 19/I veya TMK md. 2 hükmüne (bu hükme dayalı güven ilkesine) göre, alacağın tahsil edilmesi borcu kapsamında, inanılana, alacağın vadesinin ertelenmesi, faiz vb. konular bağlamında bir pazarlık hakkı (bu anlamda bir ‘yönetim’ hakkı) tanınmışsa, artık burada, inanılan yönetim borcunu ifa ederken birden çok ve zamana yayılan faaliyetler gerçekleştirmek durumunda kalacağından, sürekli bir borç ilişkisinin varlığından söz edilebilir. Kaldı ki, alacağın tahsili için devir işlemlerinde,

inanılanın, alacağı her zaman hemen tahsil etmesi mümkün olmayabilir; gerçekten inanılanın, alacağı tahsil etmek için (borçluyu arama, sorgulama, ikametgâhını bulma, kimlik doğrulama/sorgulama vb.) birtakım faaliyetlerde bulunması, alacağın tahsiliyle ilgili gerekli işlemleri yapması354 gerekebilir. Hatta bu sebepledir ki inanan da inanılana, tahsil için yetki vermek yerine, (zikredilen faaliyetleri çok daha

kolaylıkla yapabilmesini sağlayacak şekilde) alacağını devretmeyi tercih eder. Tüm bu gerekçelerle, alacağın tahsil için devri işleminin de, en azından büyük çoğunlukla, sürekli borç ilişkisi teşkil ettiği kanaatindeyiz.