• Sonuç bulunamadı

İnançlı Devir İşleminde Causa

E. Kaydi Sermaye Piyasası Araçları

IV. İnançlı Devir İşleminde Causa

Hukuki sebep (causa), kazandırma ile doğrudan doğruya takip edilen, kazandırmaya hukuki karakterini veren ve ona uygulanacak hukuk kurallarını tayin eden, tipik amaçtır481. Kazandırmanın hukuki sebepleri, Roma Hukukundan gelen klasik ayrım

477 Dolaylı temsil ve dolaylı temsili içeren vekâlet ilişkileri bakımından yaptığımız karşılaştırma için

bkz. yukarıda §3 I B.

478 Gerstle, s. 42. Öte yandan, Keller ise, bu tip işlemlerin inanan tarafından yapılan bir kazandırma

olduğunu belirtmektedir, Keller, §2 V 2.

479 Keller, §2 V 2; Gerstle, s. 42; Özsunay, s. 113; Tandoğan (Borçlar Özel), s. 548; Tandoğan

(İnananın Korunması), s. 79.

480 Bir üst dipnottaki yazarlar. 481 Kocayusufpaşaoğlu, s. 117.

uyarınca, alacak sebebi (causa credendi), ifa sebebi (causa solvendi) ve bağışlama sebebi (causa donandi) olabileceği gibi, hukuki sebepler tahdidi olmadığı için, tarafların üzerinde anlaştıkları başkaca bir hukuki sebep de olabilir482.

Kazandırıcı işlemin hukuki sebebi tarafların uyuşmasıyla meydana gelir ve hukuki sebebe ilişkin bu uyuşma, taraflarca kazandırmanın geçerliliğini de belirleyen esaslı unsur haline getirilmişse, hukuki sebebe bağlı işlem söz konusu olur483. Hukuki sebebe bağlı işlemlerde, hukuki işlemin geçerliliği sebebin varlığına ve geçerliliğine bağlıdır484. Öte yandan, sebepten soyut işlemlerde, hukuki sebebin yokluğu veya geçersizliği, kazandırıcı işlemi (borçlandırıcı işlem veya tasarruf işlemi) etkilemez485. Bu işlemlerde, geçerli bir hukuki sebep bulunmasa dahi kazandırma geçerli olur.

Borçlandırıcı işlemlerle yapılan kazandırmalar (alacak hakkı kazandırılması), kural olarak, sebebe bağlıdır ve bu işlemlerde hukuki sebep, bizzat sözleşmede içkindir486. Tasarruf işlemi niteliğindeki kazandırıcı işlemlerde ise hukuki sebep, işlemin içine dahil değil, ondan önce gelen ve işlemin dışında kalan borçlanma işlemidir487.

Türk hukukunda, taşınmazın mülkiyetini geçiren tasarruf işlemleri kanun gereğince sebebe bağlı işlemlerdir488. Taşınırlar bakımından da bugün hâkim olan ve bizim de katıldığımız görüşe göre, tasarruf işlemi sebebe bağlıdır489. Türk hukukunda,

482 A.g.e., s. 117-118.

483 Vardar Hamamcıoğlu, s. 58. 484 Eren, s. 179.

485 Bu işlemlerde kazandırma, geçerli bir hukuki sebep buunmasa dahi geçerlidir. Ancak karşı tarafın

bu yoldan elde ettiği malvarlığı menfaaati geçerli bir hukuki sebebe dayanmadığından ‘sebepsizdir’ ve kazandıranın sebepsiz zenginleşme talebine konu teşkil eder (TBK md. 77 vd.).

486 Kocayusufpaşaoğlu, s. 119. Borçlanma işleminde kural bu olmakla birlikte, TBK md. 18’de

istisnaen soyut borç tanıması düzenlenmiştir.

487 Vardar Hamamcıoğlu, s. 59.

488 Bkz. TMK md. 1024/2: “Bağlayıcı olamayan bir hukuki işleme dayanan veya hukuki sebepten

yoksun bulunan tescil yolsuzdur.”

489 Eren, s. 176; Özsunay, s. 93. Öte yandan, taşınırlar üzerindeki tasarruf işlemlerinin sebepten soyut

alacağın devrinin sebebe bağlı mı yoksa soyut mu olduğu konusu ise çok tartışmalıdır. Alacak devrinin sebebe bağlı olduğunu savunan ve bizim de

katıldığımız görüşe göre işlemin sebebindeki geçersizlik, alacağın devrini de geçersiz kılar490. Soyutluk görüşüne göre ise, alacağın devri işlemi geçerli bir hukuki sebebe dayanmasa dahi geçerli olur ve alacak hakkı, devredenin malvarlığından çıkarak bağlı haklarla birlikte devralanın malvarlığına geçer. Söz konusu tartışma, fikri haklar bakımından da mevcuttur. Mali hakkın devrine veya lisans verilmesine ilişkin borçlanma işlemindeki geçersizliğin, bu işlemin ifası niteliğindeki tasarruf işlemini etkileyip etkilemeyeceği konusunda; bir görüş, bu işlemlerin de alacağın devri gibi soyut tasarruf işlemleri olduğunu savunmaktadır491. Buna göre, borçlanma işlemi herhangi bir sebeple geçersiz olsa dahi, devralan mali hakkın veya lisansın sahibi olur. Öte yandan, fikrî hakların devrinde, bunlara ilişkin tasarruf işlemlerinin sebebe bağlı olduğunu savunan görüş ise buna gerekçe olarak, mali hak veya lisansın eser sahibinin manevi menfaatleriyle ilgili olduğunu ifade etmektedir492. Bu görüşe göre, borçlanma ve tasarruf işlemleri gerek birlikte gerekse ayrı ayrı yapılmış olsun, borçlanma işlemindeki geçersizlik tasarruf işlemini etkileyeceğinden ve onun geçersiz olması sonucunu doğuracağından, geçersiz tasarruf işlemi sebebiyle mali hak veya lisans devralan tarafça kazanılamayacaktır493.

Saf inançlı işlemlere gelince; (inanç konusunun bizzat inanandan inanılana kazandırıldığı) inançlı işlemler, evvelce de belirttiğimiz üzere, “inanç anlaşması”

490 Eren (Borçlar Hukuku), s. 1231, Aral, s. 94.

491 Ayiter (Fikir ve Sanat), s. 197. Söz konusu görüşe göre, işlemin soyut kabul edilmesinin

gerekçesinin, FESK md. 53 hükmünde, alacağı devredenin garanti sorumluluğuna ilişkin TBK md. 191 ve md. 193’e atıf yapılması ve bu hükümden yola çıkılarak mali hakkın devri işleminin alacağın devrine benzetilmesi olduğu düşüncesinde, bkz. Vardar Hamamcıoğlu, s. 286.

492 Erel, Ş. N.: Türk Fikir ve Sanat Hukuku, Yetkin Yayınları, 1. Baskı, Ankara 2009, s. 303; Vardar

Hamamcıoğlu, s. 286. Adı geçen yazar, 310’uncu dipnotta şu yazarlara atıf yapmaktadır: Rehbinder, Schweizerisches, §20, N. 162; Troller, s. 772; Weinmann, s. 569; Streuli-Youssef, s. 21; Uhl, s. 156; Hilty, §22, N. 258.

(borçlandırıcı işlem) ve “inançlı devir işlemi” (tasarruf işlemi) olmak üzere iki işlemden meydana gelir494. Bu başlık altında esas olarak “inançlı devir” işleminin hukuki sebebi bakımından geçerlilik sorunu incelenecektir. Ancak daha önce, “inanç anlaşmasının” hukuki sebebine de kısaca değinmek gerekir:

Türk hukukunda saf inançlı işlemlerde, borçlandırıcı işlem niteliğini haiz olan inanç anlaşmasının özel bir causa’sının olması gerektiği görüşü495 ortaya atılmış ve bunun sonucunda “inanç sebebi” (causa fiduciae) olarak isimlendirilen kendine özgü bir hukuki sebebin varlığı büyük çoğunluk tarafından benimsenmiştir496. Yargıtay497 da saf inançlı işlemlerde inanç anlaşmasının hukuki sebebinin, kendine özgü causa

fiduciae olduğu görüşündedir. Kanımca da inanılanın inanç konusu hakkı bizzat

inanandan kazandığı saf inançlı işlemlerde, inanç anlaşmasında inanılanın devir alacağının kazandırma sebebi causa fiduciae’dir.

İnanç konusu hakkın bizzat inanan tarafından inanılana kazandırıldığı saf inançlı işlemlerde inançlı devir işleminin hukuki sebebi, inanç anlaşmasıdır498. İnançlı devir işlemi ile inanan, inanç anlaşmasından doğan devir borcunu ifa eder. Dolayısıyla,

494 Tanım için bkz. §2 I. İnanç anlaşması için bkz. §5. İnançlı devir işlemi için bkz. §6. Bu şablonun,

inanç konusunun üçüncü kişinin tasarrufuyla kazanıldığı inançlı işlemler için geçerli olmadığını yukarıda belirtmiştik, bkz. §2 I.

495 Schöninger, “Forderungsabtretung zum Zwecke des Einzugs”, Archiv für civilistische Praxis, C.

96, 1905, s. 171 vd.

496 Ammann, s. 34; Blass, s. 136; Keller, s. 31; Bergmaier, s. 70; Tandoğan (İnananın Korunması), s.

78; Wälli, s. 28-29; Esener (Muvazaalı Muameleler), s. 164; Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, s. 417.

497 Yarg. HGK, 2010/14-394 E., 2010/395 K., T. 14.7.2010 T.: “…İnanç sözleşmesi, inananla

inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder”. Aynı yönde bkz. Yarg. HGK,

17.05.2000, E. 2000/2-888, K. 2000/885.Yarg. HGK, 2011/688 E., 2012/34 K., T. 1.2.2012 (kazancı içtihat bilgi bankası). İsviçre Federal Mahkemesi’nin görüşü de bu yöndedir, bkz. BGE 86 II 221 = JdT 1961 I 203; BGE71 II 101. Ayrıca bkz. Kocayusufpaşaoğlu, s. 376.

498 Honsell/Vogt/Wiegand, Art. 18, s. 176; Wälli, s. 25; Keller, s. 25 vd.; Özdemir, s. 674; Özsunay, s.

inananın inanç konusunu inanılana devretmesi işleminin hukuki sebebi, causa

solvendi’dir.

İnanç konusu hakkın üçüncü kişinin tasarrufuyla kazanıldığı saf inançlı işlemler bakımından ise; hemen yukarıda “III.Özel Olarak: İnanç Konusu Hakkın Üçüncü

Kişinin Tasarrufuyla Kazanılması” başlığı altında açıklanan ihtimallerde; inanılana

üçüncü kişi tarafından yapılan hak devrinin (tasarrufun) dayandığı hukuki sebep cümlesinden olan ve üçüncü kişiyle yapılan borçlandırıcı sözleşmenin sağladığı kazandırmanın hukuki sebebi causa fiducae değil; (örneğin bir satım sözleşmesi ise)

causa credendidir. Çoğunlukla, üçüncü kişi inanç anlaşmasını bilmeyeceğinden veya

bilse bile bu, onun yaptığı satım sözleşmesi bakımından önem taşımaz. Bir başka ifadeyle, üçüncü kişi, inanan değildir.

İnanılanın inanç konusu hakkı bizzat inanandan iktisap ettiği saf inançlı işlemlerde, inançlı devir konusunun taşınır, taşınmaz, alacak veya fikri hak olduğu tüm

ihtimallerde; inançlı devrin geçerliliğinin, (söz konusu hakların devrinde genel olarak borçlanma ve tasarruf işlemleri bakımından Türk hukukundaki görüşleri belirttiğim açıklamalarıma paralel olarak ve aynı gerekçelerle), inançlı devrin hukuki sebebini oluşturan inanç anlaşmasının geçerliliğine bağlı olduğu düşüncesindeyim.

§7. Saf İnançlı İşlemlerde Tarafların Hakları ve Borçları