• Sonuç bulunamadı

Kıymetli Evraka Bağlanmamış Alacakların Tahsili Amacıyla Yapılan İnançlı

B. TBK md 509 hükmünden yararlanma olanağına göre koruma

I- Kıymetli Evraka Bağlanmamış Alacakların Tahsili Amacıyla Yapılan İnançlı

Saf inançlı işlemlerin en tipik örneğinin, alacağın tahsil amacıyla inançlı devri olduğu evvelce belirtilmişti. Bu tür inançlı devir işlemlerindeki iş görme borcunun kapsamı tahsil eyleminin bizzat kendisi ile sınırlıdır581. Alacağın tahsil amacıyla inançlı devrinde inanan, alacağını inanılana devreder. Devir borcu doğuran inanç anlaşmasında, devralan tarafından devredilen alacağın borçlusundan bu alacağın tahsil edilmesi ve tahsil edilen paranın inanılan tarafından inanana ödenmesi konusunda uzlaşılır. Böyle bir inançlı devir işlemi, alacağın devrinin geçerli olması kaydıyla geçerlidir ki, geçerlilik için gereken şartlardan biri de devrin yazılı olarak yapılmasıdır (TBK m. 184/I)582. İnanç anlaşmasındaki alacağı devir taaahüdünün yazılı bir şekle tabi olması söz konusu değil ise de (TBK m.184/II), inanç

anlaşmasının taraflarını karşılıklı olarak borç altına sokan kayıtların yazılı devir sözleşmesine dercedilmesi kuşkusuz mümkündür583. Alacağın tahsil amacıyla inançlı olarak devrinde inanç anlaşması, bu tasarruf işleminin TBK md. 183 vd. hükümlerine tabi olmasına engel teşkil edemeyeceği için584; inanç anlaşmasındaki taraflara borç yükleyen kayıtlara bizzat yazılı devir sözleşmesinde yer verilmesi de devir işlemini TBK’nın anılan hükümlerine doğrudan tabi bir alacağın devri işlemi olmaktan çıkarmaz.

Kanun, inançlı devir konusu olan alacağın doğduğu sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça inanan, TBK md. 183 hükmü uyarınca, borçlunun rızasını aramaksızın

581 Tahsil eylemine ek olarak taraflarca üzerinde uzlaşılan başkaca yönetim faaliyetleri de yönetim

borcunun kapsamına dahil edilebilir, bkz. §5 II D.

582 Bkz. yukarıda § 6, I.

583 Bkz. yukarıda § 5, I ve § 6, I. 584 Aydıncık, s.165; Özsunay, s. 61.

alacağını inanılana devredebilir. Tahsil amacıyla inançlı devirde inanılan, kendisine devredilen alacağı “tam hak sahibi” olarak edinir585. Dolayısıyla devreden inanan artık alacaklı sıfatını yitirir ve alacak üzerinde herhangi bir etkide bulunabilmesi mümkün olmaz. Tam hak iktisabı ilkesi uyarınca, alacak hakkı kendisine devredilen inanılan, devredilen alacağı, kişiye özgü olanlar dışındaki tüm ferîleri ve öncelik hakları ile birlikte elde eder (TBK md. 189). Bu bağlamda kural olarak, alacağa ait teminatlar ve işlemiş faizler de alacağı devralan inanılana geçer586. Tarafların, inanç anlaşmasında bunun aksini kararlaştırmaları mümkün olup; saf inançlı işlem

niteliğini haiz olan alacağın tahsil için devri işleminde inananın menfaatinin korunması ön planda olduğundan, faizlerin temlikle birlikte inanılana

geçmeyeceğinin kararlaştırılması587, işlemin amacına daha uygundur. İnanılan, tahsil için devraldığı alacağın tahsili ile ilgili gerekli işlemleri yapmak ve tahsil ettiği meblağı inanç anlaşmasına uygun olarak, tamamen veya kısmen devreden inanana tediye etmek borcu altındadır588.

Alacağın tahsil amacıyla inançlı devrinin geçerli olması için, borçlunun devirden haberi olması gerekmese de iyi niyetli borçlunun, alacağı devreden inanana ödeme ile borcundan kurtulması mümkün olduğundan, bunun ihbarı, alacağı devralan inanılan bakımından tedbirli bir davranış olur589. Alacağın inançlı devri, devreden inanan veya devralan inanılan tarafından kendisine bildirildiği (ya da bildirilmese bile kendisi durumu bildiği ya da bilebilecek durumda olduğu) halde, borçlu, inanana ödemede bulunacak olursa, bu ödeme kendisini borçtan kurtarmaz (TBK md. 186).

585 Özsunay, s. 104.

586 Özdemir, s. 283.

587 Aydıncık, s. 184. Adı geçen yazar bu konuda şu esere atıf yapmaktadır: Oftinger/Bär, Syst. Teil, s.

77 N 293.

588 Özsunay, s. 47. 589 Özdemir, s. 279.

Tahsil amacıyla inançlı alacak devirlerinde TBK md. 187 hükmü gereğince borçluya alacağı mahkemeye tevdi ile borcundan kurtulma imkânı tanınmalıdır590. Aynı şekilde, inançlı devirde üçüncü kişi borçlu, devri öğrendiği sırada inanana karşı sahip olduğu def’ileri, inanılana karşı da ileri sürebilir (TBK md. 188/1). Buradaki def’i kavramını itirazları da kapsayacak şekilde geniş anlamak gerekir591. Borçlu ile eski alacaklı arasındaki borç ilişkisinden doğan zamanaşımı gibi savunmalar ve bu borç ilişkisini değiştiren imkânsızlık, ayıp gibi savunmalar alacağın devrinin borçlu tarafından öğrenilmesinden sonra gerçekleşmiş olsa bile yeni alacaklıya karşı etkili olmalıdır592. Üçüncü kişi borçlunun, inanılanın şahsına karşı haiz olduğu def’ileri de ileri sürebilmesi mümkün olmakla birlikte593 borçlu, inanan ile inanılan arasındaki inanç anlaşmasına dayanarak, devrin inançlı olduğunu ve inanılanın devrolunan alacağı inanana iadeten devredeceği hususunu bir def’i olarak ileri süremez594. Bu işlemlerde taraflar, inanç anlaşmasında inanılana bir ücret veya komisyon verilmesi konusunda anlaşabilirler595.

Alacağın tahsil amacıyla inançlı devri, alacağın tahsili için bir kişiye tahsil yetkisi verilmesinden farklıdır. Tahsil için temsil yetkisi verme, alacaklının bir kişiye, alacağı tahsil hususunda tek taraflı irade beyanıyla verdiği bir yetkidir596. Tahsil için temsil yetkisi, tahsil yetkilisine verilmiş olan bir “hukuki kudret”tir ve bundan, borçlunun ona ifada bulunmak yetkisi elde edilmektedir597. ‘Tahsil için temsil

590 Aydıncık, s. 176.

591 Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop (Borçlar Hukuku), s. 252 vd; Eren (Borçlar Özel C.II), s. 1229;

Oğuzman/Öz (Borçlar Genel), s. 917.

592 Eren (Borçlar Özel C.II), s. 1229; Tekinay, s. 256. 593 Özsunay, s. 117.

594 Bergmaier, s. 207 vd. 595 Özsunay, s. 47, dn. 36. 596 Kocaman, s. 31.

597 Kocaman, A. B.: “Havalenin Hukuki Niteliği Üzerine”, AÜSBF, 1994, C.49, S.1-2, s. 291-301, s,

296, erişim: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/36528 (Havale), erişim tarihi: 9.7.2020. Adı geçen yazar, 24’ncü dipnotunda şu esere atıf yapmaktadır: v.Tuhr, JheringsJb. 48, s. 17. V. Tuhr, ‘hakimiyet veya kudret hakları’nın yanısıra, bunlardan başka ‘tali haklar’ denilebilecek

yetkisi’nde borçlu, yetki veren alacaklı karşısında; tahsil yetkilisine ifada bulunmak (ödemek) hususunda sadece yetkili değil ve fakat aynı zamanda yükümlüdür de; meğer ki, yetki veren alacaklı yerine tahsil yetkilisine ifada bulunmak, borçlu için ifanın sözleşmeye aykırı şekilde zorlaştırılmasına yol açsın598. Borçlu bu durumda tahsil yetkilisine ifada bulunmaktan kaçınırsa, tıpkı yetki veren alacaklıya karşı ifadan kaçınmış gibi temerrüde düşer599.

Bir alacağın tahsili için yetki verilmesinde, yetkiyi tanıyan alacaklının alacaklılarının icra ve/veya iflâs yolları ile alacağa el koydurmaları her zaman mümkündür. Ayrıca alacağının tahsili için yetki veren kişinin bizzat kendisi alacağı üzerinde tasarrufta bulunabilir; örneğin alacağını bir başka kişiye devredebilir, rehnedebilir, üzerinde bir intifa hakkı tesis edebilir. Keza yetki veren alacaklı, alacağını bizzat kendisi tahsil edebileceği gibi, bir diğer kişiye de aynı yetkiyi verebilir. Esasen, tahsile yetki vermek yerine, tahsil için alacağın inançlı devrinin tercih edilmesinin sebebi, işlemlerde kolaylık ve basitliğin sağlanması ve ikinci durumda alacaklının, ilkine kıyasla daha güvenceli bir hukuki konumda bulunmasıdır600. Uygulamada alacağın tahsil amacıyla devrine sıkça rastlanmaktadır601.

salâhiyetlerden bahsetmekte ve bu ikinci grubun, hak sahibine hukuki bir hüküm ve netice tevlit etmek salâhiyetini bahşettikleri cihetle ‘kudret hakları’na dahil olduklarını ifade etmektedir. V.Tuhr ayrıca bunları; ‘Gestaltungsrechte’(yenilik doğuran haklar) ve ‘Machtbefügnisse’ olarak ikiye ayırmaktadır. Bu ikinci grubun ‘Verwaltungsrechte’(idare hakları) şeklinde de ifade edilebileceğinden bahseden yazar, ‘hareket salâhiyeti’ olarak tanımladığı bu grup hak için şu ifadeleri kullanmaktadır:

“..Machtbefügnisse, üçüncü şahsın iştiraki olmaksızın, işbu üçüncü şahsın mamelekine tesir eden muameleler yapmak ve harekette bulunmak salâhiyetidir…Bilvasıta temsile istinaden başkasına ait bir şey üzerinde kendi namına tasarrufta bulunmak salâhiyeti de bu gruba girer”, bkz. von Tuhr

(Borçlar Umumi Kısım), s. 22-23, 26-27.

598 Kocaman (Havale), s. 296. Adı geçen yazar, 26’ncı dipnotunda şu esere atıf yapmaktadır: v.Tuhr,

JherinisJb. 48, s. 3.

599 Kocaman (Havale), s. 296. Adı geçen yazar 27’nci dipnotunda şu esere atıf yapmaktadır: v.Tuhr,

JheringsJb. 48, s. 4.

600 Kocaman, s. 42; Akyol, Ş.: Üçüncü Şahsın İfayı Kendi Adına Talep Yetkisi, 2. Baskı, İstanbul

2007, s. 82, dn. 12.

601 YARGITAY 11. HD, E. 2015/9740, K. 2016/2354, T. 3.3.2016; 19. HD, E. 2015/773, K.

2015/16481, T. 8.12.2015; 15. HD., E. 2016/3868, K. 2017/2204, T. 24.5.2017; 19. HD, E.

Tahsile yetki vermede, alacağın tahsil amacıyla devrinin aksine, alacaklı

değişmemekte; tahsil yetkilisine yalnızca alacağı iddia ve talep hususunda bir yetki ve sınırlı tasarruf kudreti602 verilmektedir603. Tahsil için temsil yetkisinin dayandığı temel ilişkinin mutlaka vekâlet ilişkisi olması gerekmez. Aradaki ilişki diğer bir iş görme ilişkisi olabileceği gibi604, arada hiçbir temel borç ilişkisinin bulunmaması da mümkündür605. Taraflar arasındaki hukuki ilişkinin, alacağın tahsili için inançlı devir mi yoksa tahsile yetki mi olduğunun açıkça belirlenemediği durumlarda, TBK md. 19 gereğince tarafların gerçek ve ortak iradeleri esas alınır; ortak irade tespit edilemezse, mesele, güven teorisi uyarınca yapılan yoruma göre çözümlenir. Yazılı temlik sözleşmesi ile devredilen alacağın, tahsil amacıyla inançlı olarak

devredildiğini iddia eden taraf, bu iddiasını HMK md. 201 uyarınca yazılı delil ile ispatlamalıdır.

HD., E. 2015/8730, K. 2018/484, T. 31.1.2018; 11. HD., E. 2016/14371, K. 2017/174, T. 11.1.2017 (kazanci içtihat bilgi bankası).

602 Sınırlı tasarruf kudretinden ne anlaşılması gerektiği açıklanırken, ilk önce tasarruf yetkisinin

mahiyetine değinmekte yarar vardır. Bir hakkın maliki, kural olarak, o hak üzerinde tasarruf edebilir (tasarruf yetkisi). Tasarruf yetkisi, tasarruf işlemi yapabilmek, bir hakka doğrudan doğruya tesir icra etmek kudret ve ehliyetidir, Ayiter, K.: Medeni Hukukta Tasarruf Muameleleri, Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayını, No. 28-10, Ankara 1953, s. 117. Kural olarak tasarruf yetkisi hak sahibinindir, yani normal olarak daima hak sahibi o hakta tasarruf edebilir (örn: alacaklının alacak hakkı üzerinde tasarruf etmesi); ancak tasarruf yetkisi temsil yetkisi sebebiyle bir diğerine geçmiş olabilir. Tahsil için temsil yetkisi vermede, alacak hakkı sahibi, alacağını tahsil etmesi amacıyla, bir başkasına yalnızca ‘tahsil’ için yetki vermekte, yani yukarıda açıkladığımız gibi ona bir ‘hukuki kudret’ tanımaktadır. Bu, tahsil yetkilisine sınırlı bir tasarruf kudreti sağlar ki bu da borçlunun, kendisine (tahsil yetkilisi) ifada

bulunma yetkisinin edinilmesinden ibarettir. Tahsil için temsil yetkisi elde eden tahsil yetkilisi, yalnız

bu sonuç/amaç ile donatılmış olup, ilgili alacak üzerinde başkaca bir tasarrufta bulunamaz.

603 Kocaman, s. 31. 604 Esener (Temsil), s. 63.