• Sonuç bulunamadı

Sözle ş menin Tek Taraflı Fesih İ hbarı İ le Sona Ermesi a Genel Olarak Fesih Hakkı

Taraflar arasında kurulan borç ilişkisi, söz konusu sözleşmesel bağın gerektirdiği tüm edimlerin karşılıklı olarak yerine getirilmesi, yani teknik deyimiyle “ifa” olgusu ile sonra erer. Bir borç ilişkisinin sona ermesinin en sık rastlanan en olağan şekli olarak karşımıza çıkan ifa olgusundan başka, Borçlar Kanunu çeşitli sona erme şekilleri öngörmüştür. Sürekli borç ilişkisi olarak adlandırılan akdi

160 bkz. Şener, s.631

bağların162 taraflardan birinin tek yanlı iradesi ile sona erdirilebilmesi ise fesih olarak adlandırılan hukuki müessesenin işletilmesi ile mümkün kılınmıştır.

Kavram olarak fesih, sözleşme taraflarından birinin, tek taraflı olarak yönelteceği ve karşı tarafa varmakla sonuçlarını doğuran ve sürekli borç ilişkilerini ileriye etkili olarak sona erdiren bozucu yenilik doğuran bir işlem olarak tanımlanmaktadır163. Tanımdan da anlaşılabileceği gibi feshin üstlendiği işlev, sürekli borç ilişkilerini sona erdirmek olup; bozucu yenilik doğuran bir hakkın kullanılması yoluyla hüküm doğurduğundan, sonuçlarını meydana getirmesi muhatabın kabulüne bağlı değildir ve fesih hakkı kullanıldıktan sonra artık geri alınamaz.

b-Bankaya Tanınan Tek Taraflı Fesih Yetkisinin Geçerlilik Ölçütleri Açısından Değerlendirilmesi

Bankalar genellikle yapmış oldukları kredi kartı sözleşmelerinde, tek yanlı fesih yetkisini düzenleyen sözleşme hükümlerini şu şekilde sözleşmeye dahil etmektedirler:

“ Cari hesapların kesilmesi, kredi sözleşmesinin feshi, alacakların tahsili:

Banka dilediği anda, Noter aracılığı ile veya telgrafla yahut iadeli taahhütlü mektupla bildirmek şartı ile bu sözleşmeyi serbestçe feshetmek veya herhangi bir bildirime, ihtara, ihbara gerek olmaksızın açılan kredileri azaltmak, kullanımını durdurmak veya hemen kesmek veya kullanım mevzularını sınırlamak, tadil veya bir

162

İfa süresi bakımından edim yükümlülerinden en az birinin edimi, anlık değil de; sürekli bir alacaklı tatminine yönelmişse bu tür borç ilişkisi sürekli borç ilişkisi olarak tanımlanmakta ve bu bakımdan, ani edimli borç ilişkisi sürekli borç ilişkisinden ayıran ölçüt, yükümlenen edim borcuna zaman unsurunun yaptığı etkide kendini göstermektedir. Bir borç ilişkisine süreklilik vasfını kazandırabilmek için yan edim yükümlülükleri değil asli edim borçlarının dikkate alınması gerektiği doktrinde genellikle ifade olunmaktadır. Bu açıdan, Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş kullandırma, iş görme, irat, teminat ve ortaklık sözleşmeleri nitelik itibariyle sürekli borç ilişkisi doğuran sözleşmelerdir. Sürekli borç ilişkileri hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Oğuzman, M.

Kemal / Öz, Turgut: Borçlar Hukuku Genel Hükümler 3. Bası, İstanbul 2000, s.10; Serozan, Rona: İfa, İfa Engelleri, Haksız Zenginleşme, 3. Bası, İstanbul 2002, s.14; Eren, s.196; Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, s.10

kısım mevzulara hasretmek veya muayyen vadeli senetlerde kısmen veya tamamen karşılık istemek ....haklarını sahiptir.”164

Sözleşmede bu yönde düzenlemelere yer verilmesinin nedeni ise, belirsiz süreli akdedilen bir kredi kartı sözleşmesinde karşı tarafın mali durumu, ödeme gücü veya ülkenin ekonomik şartlarında meydana gelebilecek ani değişiklik ve olumsuzluklar karşısında bankaya tedbir alma imkânı sağlamak ve gerektiğinde bankanın söz konusu akdi bağlılıktan kurtulabilmesini sağlamak olarak ifade edilmektedir165. Ancak bu hükümler, banka genel kredi sözleşmelerindeki özel kayıtlar içinde geçerliliği en çok tartışılan ve üzerinde titiz bir içerik denetimi yapılması gerektiği öne sürülen hükümlerdir. Hatta bu hükümler bazı yazarlarca genel kredi sözleşmelerinin en tehlikeli hükümleri olarak gösterilmektedir166.

Bankanın, müşterisi ile tesis ettiği sözleşme ilişkisine dilediği anda ve hatta hiçbir bildirim yükümü altında olmadan son verebilme olanağı tanıyan düzenlemeleri, genel işlem şartları teorisinin ulaştığı noktada yürürlük denetimi kriteri olarak benimsenen “alışılmadık ve şaşırtıcı kayıtların sözleşme içeriğine dahil olmadığı” yaklaşımı ve ayrıca, kişilik haklarından olan ekonomik faaliyet özgürlüğünün ahlâka aykırı derecede sınırlandırılması nedeniyle kesin hükümsüz sayılması gerektiği noktasında ele alan yazarlarca167, bankaya tek yanlı beyanla krediyi kesme ve sözleşmeyi ihbarsız olarak feshetme hakkı veren düzenlemeler kredi kullanan ve kart hamili açısından şaşırtıcı ve olağandışı kayıtlar olduklarından sözleşmelerin içeriğinden sayılmazlar168. Ayrıca genel kredi sözleşmelerindeki sözleşmenin feshi gibi sözleşme ilişkisinin tek yanlı menfaatleri dikkate alarak sona erdirilmesi yönündeki maddelerin, kredi kullanan tarafın kişilik haklarından olan iktisadi faaliyet özgürlüğünü kısıtladığı ve bu özgürlüğü ahlaka aykırı şekilde sınırladığından Borçlar Kanunu’nun 19 ve 20. maddeleri çerçevesinde kesin hükümsüz olduğu da yine bu görüş sahiplerince öne sürülmektedir169. Kelepçeleme sözleşmeleri adı verilen ve kişiyi alacaklının keyfi davranışlarına bağlı tutma sonucu

164 Finansbank A.Ş Kredi Kartı Sözleşmesi

165 Battal, Ahmet: Güven Kurumu Nitelendirmesi Işığında Bankaların Hukuki Sorumluluğu, Ankara

2001, s.242

166 Akyol, Şener: Banka Sözleşmeleri, Ord. Prof. Dr. Kemaleddin Birsen’e Armağan, İstanbul 2001,

s.104

167 Sungurbey, İsmet: Türkiye’de Bankaların İçyüzü, Medeni Hukuk Sorunları, 6. Cilt, İstanbul

1994, s.577

168 Yalçın, Onur: Banka Kredi Sözleşmelerindeki Genel İşlem Şartlarının Geçerliliği, Ankara 2006,

s.112

doğuran bu tür sözleşme hükümlerinin, kredi kullanan tarafı iradesiz durumda bıraktığı ve bu sınırlamaların da ahlâka aykırılık oluşturduğu; bu nedenle de geçersizlik yaptırımı ile karşı karşıya kalması gerektiği de yine bu çerçevede ifade olunmaktadır.170

Dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı açısından soruna bakıldığında, bankanın dilediği zamanda tek taraflı olarak sözleşmeyi feshetmeye yetkili bulunduğuna yönelik sözleşme hükmünün banka için doğurduğu hak, ancak iyiniyet kuralları içinde kullanılmalı ve kart hamilinin de sözleşmeyi bozma hakkının bulunduğu kabul edilmeli ve bu yönde bir hükmün, kredi müşterisi tarafından iradeyi sakatlayıcı bir nedenle kabul edildiği iddia ve ispat olunmadıkça geçersizliği düşünülmemelidir171. Ancak her hak gibi sözleşmeyi dilediği an ve feshi ihbar süresi tanıma zorunluluğuna uymaksızın feshedebilme hakkı bakımından da bir denetim kriteri olma fonksiyonu üstlenen dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı burada da devreye girmelidir172. Bu anlamda gerek belirsiz, gerekse belirli süreli sözleşmelerde “bankanın dilediği zaman tek taraflı bildirimle akdi feshetmeye yetkili olduğu” öngörülse dahi, sebep göstermeksizin ve borçlunun sözleşme şartlarını ihlal edip etmemiş olmasına bakılmaksızın fesih yönünde bir irade beyanıyla sözleşmeyi bozması haklı görülmemelidir. Başka deyişle, fesih hakkının kötüye kullanılıp kullanılmadığının belirlenmesinde yararlanılan “fesih hakkının amacı doğrultusunda kullanılması” kriteri çerçevesinde bankaya tanınan söz konusu yetkinin amacı dışında kullanımı Medeni Kanunun 2 / II maddesine aykırı sayılmalı ve bankanın bu kötüye kullanımı korunmamalıdır173.