• Sonuç bulunamadı

Sözlüksel Yakın Olasılık ĠĢaretleyicileri

3.2. KESĠNLĠĞĠN DERECELERĠNE GÖRE BĠLGĠ KĠPĠ ĠġARETLEYĠCĠLERĠ

3.2.3. YAKIN OLASILIK KĠPLĠKLERĠ

3.2.3.2. Yakın Olasılık ĠĢaretleyicileri

3.2.3.2.2. Sözlüksel Yakın Olasılık ĠĢaretleyicileri

Kesin olmadığı veya henüz gerçekleĢmediği halde kesine yakın, gerçekleĢme olasılığı çok yüksek durumların ifadesinde kullanılan kiplik yüklemler aynı zamanda tahmin, çıkarım gibi diğer kipsel alanları da iĢaretleyebilmektedir. Bil-, düşün-, emin ol- gibi fiillerin (bk. 1. ve 2. örnek) yanı sıra eminim, kuvvetle muhtemel, kesin, kesin gibi, muhakkak vb. yüklemleĢmiĢ zarflar da yakın olasılık ifade etmektedir. 3.

örnekte yakın olasılık anlamı doğrudan kuvvetle muhtemeldir ifadesinden anlaĢılmaktadır. 4. sözce konuĢurun durumla ilgili tavrını yansıtmaktadır. Ġnanç ve inanç düzeyini aktaran eminim yüklemi konuĢurun gerçekleĢeceğinden emin olduğu bir duruma ithafen kullanılmıĢtır. 5.-8. örneklerde yüklemleĢtirilmiĢ zarflar

125 (muhakkaktı, muhakkaktır, muhtemeldir, kesin) konuĢurun gerçeğe yakınlık anlamında, kesinliğe yakın gözüyle baktığını göstermektedir.

(1) Tabağın bir yanına oturtulmuş limon sarısı enginar bana İstanbul kadar yakın gelmişti. Abdülgaffar kalamara ―sol‖ diyordu, mercan balığına ―ruji‖. İki ucundan neredeyse iki kişinin tutması gereğince ağır balık tabağını merasim subayı tavrıyla getirmişti.

Yüzünün ciddiyetinin gerisinde bir kahkaha saklı olduğunu biliyorum.

Bu da Şark'ın özelliği. Hemence gülüvermek, hemence ağlayıvermek…

(BBK: 104)

(2) Yaşanan tatsız olaylar için anneni de, babanı da suçlamamalısın. İkisi de ellerinden geleni yapmaya çabaladılar.

Olmadı. Mübadele kâbusuyla baş edebilmeleri imkânsızdı.

Çevrelerinden yeterli yardımı ve desteği alamayınca da kaderlerine boyun eğmek zorunda kaldılar. Ama inanıyorum ki aralarındaki sevgi hükmünü sürdürdü. Birbirlerini unutmuş olduklarını asla düşünmüyorum.‖ (Hsr: 338)

(3) Babasını kurtarmak için bu garip ama renkli dünyaya dalan Bünyamin, kimseye farkettirmemeye çalışarak çevresini izliyor, o ana kadar tanıyamadığı bu âleme alışmaya çalışıyordu. Babası henüz gözüne çarpmamıştı. Ama onun lonca binasında olduğundan emindi.

Bununla birlikte babasına yaklaşması pek kolay olacağa benzemiyordu. Çünkü eğer Zülfiyar hâlâ işin içindeyse, Uzun İhsan Efendi'nin izleniyor olması kuvvetle muhtemeldi. Fakat onun bu düşüncesi bir kuruntu da olabilirdi. O an kalkıp binada dolaşmayı ve babasının yerini tespit etmeyi düşündü. (PKA: 110)

(4) Bu sözler adamda ani bir fikir uyandırdı. Gözleri parlayarak:

–Sana muhtaç olduğun gücü sağlayacak bir şey vereceğim, diye karşılık verdi. Bu, senin yürümek istediğin yoldan yürümüş birinin

126 hatıralarıdır. Onları okursan kararından severek döneceğinden eminim!.. (Smn: 19)

(5) Güntülü ona dikkatle baktığı zaman Selim‘i olgun bir subaya değil, toy bir şaire benzetiyordu. Kadriye Kozanlı‘nın herkesi neşeye boğan fıkralarına aldırış etmediği, daha doğrusu onları işitmediği muhakkaktı. (RA: 137)

(6) Tarihin yarı buçuk hakikate yaklaşan kısmı askeri tarih olduğu halde meydan savaşlarının bile meçhuliyet perdesi arkasından görüldüğü muhakkaktır. (RA: 83)

(7) Çok sert bir tavırla söylenen bu sözlere kadın yine kızmadı.

Aynı sakin haliyle cevap verdi:

Edebiyat, hakikatlerin hayalle süslenmesidir. Bütün masallar ve destanlar gibi bunun da eski bir hakikatı saklamış olması muhtemeldir… (RA: 13)

(8) İşte Raif. Nişanlım. Evleneceğim erkek. Hülyalı yeşil gözleri ile bakıyor bana. Yanında annesi Makbule Hanım. Gerçekten seviyor mu acaba beni Makbule Hanım? Bilemiyorum. Oğlunu çok sevdiği kesin. (FRS: 15)

Yukarıda bahsi geçen yüklemleĢmiĢ isim ya da fiillerin yanı sıra görün- fiili ile bir araya gelen büyük bir olasılık/ihtimal, kesine yakın (gibi/olarak), mümkün/olası (gibi) gibi öbek halindeki veya basit olasılık bildiren zarflar da cümleye yüksek olabilirlik anlamı katmaktadır:

(9) Evlerin yıkılması bana göre büyük bir olasılık olarak görünüyordu.

(10) İşe girmem kesin yakın gibi görünüyordu.

127 (11) Senin sınavdan geçmen mümkün gibi görünüyor68.

3.2.3.2.2.2. Kiplik Zarflar

Belki, galiba, herhalde, kuşkusuz, şüphesiz, mutlaka, elbet (elbette), muhakkak, büyük ihtimalle/olasılıkla, kesinlikle, zahir, zere vb. zarflar konuĢurun kuĢkuyla yaklaĢtığı; fakat büyük oranda da gerçekleĢeceğine inandığı durumları iĢaretlemekte kullanılan zarflar arasında yer almaktadır. KonuĢurun güven düzeyinin yüksekliğini anlatan bu zarflar, Türkçede yakın olasılık anlatımlarında sıkça tercih edilmektedir.

Bıldırcın‟a göre herhalde ve belki‟nin nötr anlamlarının aksine galiba zarfı öznel bir anlama sahiptir. Bu özellik, kendisi hakkında yargı belirten konuĢuru göstermektedir: Galiba nankörüm. Galiba, öznelliğin yüksek bir derecesini belirtir ve böylece bilgi değil konuĢurun inanç temeline dayanan yargıları iĢaretler (Bıldırcın 2002: 83).

Örneğin aĢağıdaki ilk (1 numaralı) cümlede belki zarfı ile sevdiği kızın evinde ailesiyle birlikte kalmak zorunda olan bir gencin neden o evde uzun süre kaldıklarını izah etmeye çalıĢması yer almaktadır. Aslında bir yandan da tahmin yürüten genç bu durumu babasının askerlik yapmasına dayandırmaktadır. Kendisi de bu bilgiden emin olmadığı için Belki babam ikinci kez askerlik yapıyordu da ondan cümlesini kurarak olma olasılığı yüksek bir duruma atıfta bulunur. Diğer tüm örneklerde yakın olasılık bildiren zarfların kullanıldığı cümleler yer almaktadır:

(1) Uzun bir misafirlik geçirdik sizde o yaz. Nedenini doğru dürüst söyleyemem. Belki babam ikinci kez askerlik yapıyordu da ondan. (SGT: 96)

(2) Bir yanda sıcaklar... Bir yanda da ufaktan ufaktan yaygınlaşmaya başlayan seçim dalgalanmaları...

Kız olsun, erkek olsun; mesleksiz kara yığınlar içinden kentlere kaymış bireylerin en büyük tutkuları nedir?

68 Mümkün/olası (gibi) görün- yapısı olumsuzlandığında (mümkün/olası (gibi) görünme-) anlam değiĢikliğine uğrayarak uzak olasılık, gerçekleĢmemeye yakınlık, belirsizlik bildirir hale gelmekte;

konuĢurun bilgisel düzeyinin düĢtüğünü göstermektedir.

128 Hiç kuşkusuz zengin olup sınıf atlamak... Büyükada'da çamlar içinde pisinli lüks bir villa, kaptanlı bir tekne vs… (BDV)

(3) Annemin anlattığı ve bir kuşluk zamanında başlayan yangınla öğleye varmadan kül olan evi görmedim. Hiç önemi yok, kendim kuruverdim yeniden. O evde bir sevdaya sırdaşlık edecek pek çok yer bulunuyordu. Cennete açılan kapılar, cehenneme açılan kapılar, yalnız girişi çıkışı olan karanlık kiler ve mutfaklar, apaydınlık erkân odaları, sırat köprüsü gibi geçitlerle birbirinden ayrılan -yahut bağlanan- birinci ve ikinci katın daireleri, ara kat merdivenleri, merdiven altları, mazgal deliği gibi dar, ama derin pencereler, cihannüma pencereler, kullanılan ama geceleri ayakların çekildiği ve kullanılmayan, eşyalarının üstleri örtülü odalar; bir sürü sıkışacak, sıkıştırılacak gizli yerler, yüklükler, sayısız kapı arkaları gibi gözden uzak bir yerden oluşuyor orası. Bitmez tükenmez işler buyuruyorlardı sana kuşkusuz, ama bırak duymak istemediğin için duymamış olmayı, istesen bile duyamayacağın yerlerde birlikte olabiliyordunuz. (SGT:

104)

Elbette; kesinlikle ve mutlaka‟nın olmadığı kadar, kesin dıĢı anlamı kesinliğin yüksek bir derecesine çevirir: Bu kadar ilgi ve ikram elbette onları da memnun etmiştir (Bıldırcın 2002: 114).

(4) Şinasi Halil Bey, düşündükçe dalgınlaşıyor ve dalgınlaştıkça ne düşüneceğini şaşırıyordu. Onun böyle derin düşüncelere daldığını görünce Güzide sıkıldı, kızdı:

Ben anlamıyorum ki, dedi. Bu zamanda metresi olmayan var mı? Niçin erkekler böyle oluyorlar?

Nasıl oluyorlar, diye Şinasi Bey sordu.

Öyle ya, bir mektupla kadınlarınız sizi şaşkına çeviriyorlar.

Hiç değil, neye şaşkına döneyim? Ben başka şey düşünüyorum.

Bu oyunu elbette birisi bana oynadı.

Hangi oyunu?

129 Bu oyunu, Saide bu mektubu yazamaz. (MA: 182)

Sargın, kesinlikle ve mutlaka‟nın en yüksek güvenilirlik derecesi gösteren, yaygın kiplik belirteçleri arasında yer aldığını belirtmektedir. Büyük ihtimalle/büyük olasılıkla zarf öbekleri ise daha düĢük bir güvenilirlik derecesini göstermektedir (Sargın 2014: 376).

(5) Vurdumduymazlığı kesinlikle olasız kılan, tersine duyarlılığı çoğaltan ama gene de birbirimiz dışındaki ilişki ve davranışlarımızı bir garip yüzeyselliğe indirgeyen bir mutluluk bulutu sarmıştı ikimizi.

(BDA: 126)

(6) Sözlerini tamamlayan Can, işte böyle Baş komiserim, Malik Amca'nın Şam yolunda yaşadığı deneyim bu, dercesine bakıyor.

―Ya sen‖ diyorum, ―sen inanıyor musun Malik'e?‖

Hiç duraksamadan yanıtlıyor:

―Malik Amca'nın yalan söylediğini sanmıyorum. O bir sahtekâr değil. Anlattıklarını sahiden de görmüş olabilir. Ama onun gördüklerinin gerçek olduğuna inanmıyorum. Daha doğrusu inanmam için bir neden yok. Büyük olasılıkla Daniel Dayımın söyledikleri doğru. Yani Malik Amca'nın başına güneş geçti ya da hastalandı.

Zaten düşüp bayılmış. (Kvm: 165)

(7) Soluk kandil ışığında, Omorfıa‘nm yanaklarında parlayan inci misali gözyaşlarını ancak o zaman fark edebildi Aris. Büyük bir ihtimalle orada bulunan hiç kimse de fark etmemişti. İşveyle, cilveyle çiftetellinin hakkını veren etine dolgun, güzeller güzeli bir kadının bedeni dururken yüzüne bakmak kimin aklına gelirdi Tacettin‘den başka? (Hsr: 28)

(8) Hiçbir şey sormadı Despina, ne oldu ne bitti diyerek kurcalamadı Tacettin'in derdini, dokunmadı suskunluğuna.

Anlatacaklarını Aris‘e saklıyordu besbelli. Onları bir an önce baş

130 başa bırakmanın telaşıyla, üst üste dizilmiş şiltelerden birini çekti, yer yatağı hazırladı odanın köşesinde. İçi sızladı çarşafı sererken. Büyük bir ihtimalle Tacettin, bu evdeki son misafirleriydi. (Hsr: 111)

(9) Mehmed Efendi'nin heyecan ve aceleyle kaytanlarını çözdüğü ilk deri ciltbent, at cambazlarının taşıdıkları çantalara benziyordu ve içinden bazı parşömenler çıkmıştı. Bunlar M.S. 70 yılında Kudüs yağmalanırken şehri terk etmek zorunda kalan ilk dönem Hıristiyan rahiplerinin büyük küpler içine koydukları tomarlara benziyorlardı ve Mehmed Efendi'nin bilmediği bir alfabe ile yazılmışlardı. ―Herhalde‖ dedi içinden, ―Bu kör kütüphaneci yanlış sandıktaki ciltleri alıp getirdi. Yahut sırayı bir eksik saydı.‖ (BÖĠ: 2)

(10) Doktor,

―Hiçbir yanlışlık olmadı. Her şey yolunda. Ama bir insanın yaratılması da kolay bir şey değil. Bunu böyle çarçabuk, sıradan bir şeymiş gibi karşılamanızı istemiyorum. Yeni doğan birisi, bir erkek olabilir, bir dişi olabilir, özürlü olabilir. Velhasıl her şey olabilir.

Öyle değil mi?‖ dedi.

Makbule Hanım,

―Dünyaya yeni gelen biri yaşlı olamaz!‖ diye bağırdı.

―Bu yeni yaratılan Mehmet Ali değil galiba!‖ (FRS: 37)

Yukarıdaki örneklerdeki gibi belki, herhalde, galiba vb. zarfların yanı sıra çoğunlukla kesinlik ifadelerinde kullanılan; fakat büyük olasılık bildirirken de tercih edilen kesinlikle ve mutlaka zarflarına da yakın olasılık anlatımlarında sıkça rastlanmaktadır. Kesinlikle zarfının konuĢurun önerme içeriğini öznel olarak değerlendirme iĢaretleyicisi olarak değerlendiren Ruhi, diğer taraftan mutlaka‟nın sosyofiziksel dünya içindeki güçlerden doğan kuvvetlendirme önermeleri için uygun olduğunu ve konuĢurun durum değerlendirmesinin ne olabileceği ile ilgili olmadığını savunmaktadır. Öznel değerlendirme ile çatıĢma içindedir. Ruhi‟ye göre kesinlikle

131 kipliği ön tahminde ve konuĢurun iddiasını güçlü kılmak için kullanılmaktadır (Ruhi 2002: 21, 22).

Genellikle ağızlarda veya günlük dilde rastlanan zahir, zere gibi zarfların açıkça, net bir şekilde, anlaşılır bir şekilde, açıkça görülmektedir ki gibi zarfların ve sözlerin anlam alanlarına yakınlığı dikkat çekmektedir. AĢağıdaki örnekte Ģube reisinin hanımı, AyĢe Hanım‟a kıyamet gününün nasıl olacağını sormaktadır.

Köprünün sallantısını kıyametin kopmasına benzeten AyĢe Hanım zahir diyerek karĢılık vermektedir. Zahir sözünden de anlaĢılacağı üzere AyĢe Hanım‟ın köprünün sallanıĢını kıyametin kopmasına benzettiği açıktır ve konuĢur bu duygusunu zahir zarfını kullanarak karĢı tarafa iletir.

(11) Demin o ellerimle tutup sallamaya çalıştığım köprü başında bu kıyamete bakan şube reisinin hanımı ile rastıklı taze durmuşlar, bu dehşetli manzarayı seyrediyorlardı. Şube reisinin tombul hanımı;

–Allahım, kıyamet günü de mi böyle olacak, a Ayşe Hanım?

dedi.

Ayşe Hanım düşünceli;

–Zahir... diye mırıldandı. (ġLA: 22)

Belki, galiba, herhalde, büyük ihtimalle, muhtemelen gibi sık kullanılan zarfların yanı sıra bilemedin/bilemediniz kelimesinin de cümlede zarf olarak kullanıldığında kiplik görevinde olduğu görülmektedir. Aynı zamanda tahmini de barındıran bu zarf konuĢurun yakın bir olasılıktan bahsettiği durumlarda kullanılmaktadır. Bilemedin/bilemediniz zarfı cümleye en fazla, olmadı, büyük ihtimalle gibi anlamlar katmaktadır.

(12) Üç bilemedin dört gün içinde bu iş bitecek.

Ayrıca mutlaka ve mutlaka, kesinlikle ve kesinlikle, er geç, eninde sonunda gibi öbek Ģeklinde kurulmuĢ zarfların kesinlik bildirmelerinin yanı sıra yakın olasılık bildirdikleri de görülmektedir. Bu zarflar konuĢurun bilgisinin kesinliğin yüksek bir derecesini iĢaretlemekte ve güven düzeyinin fazlaca olduğunu göstermektedir. 15.

132 örnekte yer alan mümkünse hiç öbek halinde kurulmuĢ kesine yakınlığı belirten zarflar arasındadır.

(13) Mutlaka ve mutlaka bu işi o yaptı.

(14) Eninde sonunda bu işi yapanı bulurum.

(15) Beyefendi, vaziyeti biliyorsunuz, şimdilik kabil değil;

hanımefendiye arzı tazimat ederim. Bana birkaç gün daha mühlet versinler. O bizim mal sahibimiz değil, velinimetimiz oldu. İnşallah on beş gün sonra uğrarlarsa hem teşerrüf etmiş oluruz, hem de bir parça şey takdim ederim, diye işi müpheme bağlar; fakat genç adam kapıdan çıkarken, yaptığı vaadin büyüklüğünden ürkmüş gibi sesi titreyerek;

on beş günde de kabil olur mu bilmem ki... diyerek tekrar söze başlar ve mümkünse hiç gelmesin, hiçbiriniz gelmeyin, ne diye geleceksiniz sanki! Bu çürük binada, bu acayip kafeste oturduğum yetmiyormuş gibi, bir de size para mı vereceğim diyemediği için, daha iyisi aybaşına doğru, hatta gelecek ayın ortasında teşrif buyursunlar...

ricasıyle, bu mülakatı gerilere, çok uzak zamana atmağa çalışırdı.

(Huz: 11)

3.2.3.2.2.3 Kiplik Bağlaçlar

Birinci derecede kesin dıĢılığı ve tereddütü kodlayan ya…ya (da), yahut (da), veya, dA gibi bağlaçlar yakın olasılık anlatımlarında da kullanılabilmektedir. Bahsi geçen bu bağlaçlar konuĢurun güçlü iki olasılıktan bahsettiği durumlarda devreye girmektedir. Bağlacın sağında ve solunda kalan önermelerin gerçekleĢebilme değerleri birbirine yakın hatta eĢit düzeydedir. Sözcenin geneline bakıldığında kesin dıĢılık hâkim olmasına rağmen cümleler ayrı ayrı değerlendirildiğinde her iki önermenin de gerçeğe ya da kesine yakın konumda oldukları dikkat çekmektedir. Ya Ahmet ya da Ali başkan olacak türünden bir sözcede yalnızca iki olasılık vardır: 1.

Ahmet baĢkan olacak, 2. Ali baĢkan olacak. Üçüncü olasılık ise gerçek dıĢıdır;

dolayısıyla değerlendirme dıĢında kalmaktadır. Bu bilgiye dayanarak Ahmet‟in ya da Ali‟nin baĢkan olma olasılıkları yarı yarıyadır. Sözcenin genelinde mevcut olan kesin

133 dıĢılık anlamları cümleler gerçek dünyada tek tek ele alındığında yakın olasılık anlamına doğru kayma eğilimi göstermektedir. Her iki cümle kendi içinde yakın olasılık taĢıyan önermelerdir. AĢağıdaki yakın olasılığın bahsi geçen bağlaçlarla kodlandığı baĢka örnekler de yer almaktadır:

(1) Mümtaz, gece ilerledikçe havada, hala kıştan bir şeyin bulunduğunu sezer gibiydi. Garip bir üşüme hissiyle içine büzüldü.

Kışın Boğaz başka türlü güzel oluyor, dedi. Garip bir yalnızlığı var...

Ama, siz pek tahammül edemiyorsunuz.

Edemiyorum. Buna tahammül etmek için ya bulunduğu yere adamakıllı kök salmalı, yahut da hayatı çok zengin olmalı. Yani kafi derecede yaşamış olmalı. Halbuki ben... (Huz: 116)

(2) Trenden yorgun indiler. Gidecekleri kasaba çok mu uzaktaydı? Soracak bir kimseyi aradı bu ıssız istasyonda. Bavullarını, yataklarını, kapkacağı, sandıkları, masaları, sandalyaları istasyon yapısının önündeki yaşlı bir ceviz ağacının altına yığmışlardı. Hanım bir düz taşın üstüne sekilenmiş örgüsünü örmeğe başlamıştı bile.

Huyuydu, ya fırsat bulunca hemen uyur ya da örgüsünü örerdi. (TKK:

9)

(3) Mahalle gene ne olsa mahalledir. Benim dükkân yanabilir, aç da kalabilirim. Ama bana öyle gelir ki, şu öğleleri limonlu terbiyeli işkembe çorbasını içtiğim işkembeci beni ölünceye kadar besleyecek.

(ġLA: 141)

(4) Malta açıklarını geçtik ama her ne olursa olsun, Akdeniz'de yelken açan her gemi bir potansiyel tehlikedir ve bir geminin kimliği belirlendiğinde zaten ya iş işten geçmiş olur, ya yakın temas ile rampa ateşinde konuşulan dil imdada yetişip gemi serbest bırakılır. (BÖĠ:

200)

134 AĢağıdaki örnekte yer alan ister …ister Ģeklinde geçen iĢaretleyici, ya …ya veya hem …hem türünden bağlaçla formülize edilen bir baĢka yakın olasılık iĢaretleyicisine benzemektedir. Her iki durumdan birinin gerçekleĢme olasılığı kesindir ve neredeyse baĢka bir olasılık bulunmamaktadır.

(5) Bir minibüs geldi durdu önlerinde, içinden patırtı gürültüyle dört erkek iki kadın indi. Kadınların ikisi hiç durmadan bağırıyordular. Ne dedikleri anlaşılmıyordu. Erkeklerden ikisi şoförle yardımcısıydı. Şoför de yardımcısı da çok uzun saçlıydı. Saçları kirli, omuzlarına dökülüyordu, vıcık vıcık yağa girmiş çıkmış.

―Gidemem‖ diyordu şoför. ―Alın bavullarınızı. Ben buraya kadar kestim. Dünyayı verseniz bana gidemem."

―Gidersin,‖ diye bağırıyordular yolcular hep bir ağızdan. ―Biz buradan öte neyle gideceğiz? Yaya mı?"

―Neyle giderseniz gidin,‖ diyordu şoför. ―Bana ne. Ben karışmam. İster yayan, ister uçarak, ister ellerinizin üstünde. Bana ne.

Bana burdan öte yok.‖ (TKK: 41)

3.2.3.2.2.4. Kiplik Edatlar

Diye edatı, olduğu/olabileceği düĢünülen ve sonuçta da büyük ihtimalle gerçekleĢen/gerçekleĢecek durumların anlatıldığı ifadelerde kullanılan kipliklerden biridir. Diye zarfının, kullanıldığı cümlede olma ihtimaline karşılık, büyük olasılıkla, muhtemelen gibi zarfların yerini tuttuğu gözlenmektedir.

(1) Muhasebedeki mümeyyiz -bu mümeyyiz lâfı da sinirime dokunuyor- yani müstakbel kocam şimdi ne yapıyor acaba? Babam kararımızda onu haberdar etti mi? Bana bu izdivaç o kadar rüya geliyor ki, şimdi söz verdiğime hiç keder etmiyorum. İçimde

―olmıyacak!‖ diye inatçı bir ses var. Olmıyacak, bu izdivaç olmıyacak, ya babam vazgeçecek, ya ben başka bir koca bulacağım, yahut muhasebedeki mümeyyiz ölecek... Ne bileyim ben... Her halde bir şeyler… (Gen: 12)

135 (2) Onlar, şimdi karşısında oturmakta olan Cezayirli din kardeşleri, hiçbir husumet beslemedikleri Osmanlı kardeşleriyle, Fransızların menfaatleri için savaşmaya getirilmişlerdi. Oysa, bu savaştan kendi paylarına acıdan başka hiçbir şey düşmeyecekti.

Ölecek, yaralanacak, kolsuz, bacaksız kalacaklardı. Niçin? Oransızlar daha zengin olsun, daha iyi yaşasınlar diye. (Ved: 263)

(3) İşte mahalleliler Kevser ninenin üstüne basa basa verdiği bu tavsiyelere pek de gönül rızası göstermeden uymaya gayret ediyorlardı. Gerçi boğazlarına düşkün olanların zaman zaman nefislerine hâkim olamayarak kendi mizaçlarına hiç de uygun olmayan yemeklere dadandıkları da oluyordu. Oluyordu olmasına da, Kevser ninenin kulağına gider diye ödleri koptuğundan, lokmaları boğazlarına diziliyordu. (Pnh: 184)

(4) Ertesi gün erkenden eve geldiğimde, güler yüzle karşıladı beni zayıf olanı. Hatta, tam çalışma odasının girişine -kapının dışına tabii- ayakta yorulmayayım diye bir tabure koymuştu. Soğuk bir ilgiyle beni oturttu, gitti ilerde beni de gözetleyebileceği bir köşeye oturdu. (AEÇ: 30)

Hele edatı cümleye ĢaĢkınlık, tehdit gibi anlamlar katmaktadır: Bak hele bana ne diyor! (Balcı 2003: 13). Bunun yanı sıra konuĢurun olası bir duruma dikkat çekmesi söz konusu olduğunda veya karĢı tarafı olası bir durum hakkında uyardığında/tehdit ettiğinde bu dilsel öğenin kullanıldığı görülmektedir. KonuĢur karĢısındakini olacaklar/olabilecekler hakkında uyarmaktadır: Hele bir gitsin, neler yapacağım ona.

3.2.3.2.2.5. Kiplik Sözler/Söz Grupları

Morfolojik veya sözlüksel olarak belirli bir grupta yer alamayacak niteliğe sahip olan kiplik sözler birden fazla kelimenin bir araya gelmesiyle oluĢmuĢtur. Tek baĢına belirli bir anlam alanını iĢaretlemeyen bu sözler içinde bulundukları sözcede

136 bir değer kazanmaktadır. Ne olursa olsun, neden olmasın, nasıl olsa, Allah‘ın izniyle, su götürmez bir gerçek olmalı, neredeyse, mümkün olsa gerek ve daha pek çok birliğin söylem içinde yakın olasılığı kodladıkları söylenebilir. Bu sözler yardımıyla konuĢur ilgili konu hakkındaki inancını ve güvenini yansıtabilmektedir. Kesinlik düzeyine yakın olan durumları iĢaretleyen yukarıdaki kiplikler kimi zaman konuĢurun kendi gücü dıĢındaki bir baĢka gücün (Tanrı, ikinci veya üçüncü Ģahıslar gibi) varlığına olan kuvvetli inancını yansıtmaktadır. Kimi zaman da konuĢur durumun gerçekleĢmesine kesin gözüyle bakmaktadır.

Örneğin aĢağıda yer alan 1. cümledeki ne olursa olsun sözü konuĢurun kararlılığını göstermektedir. Ne pahasına olursa olsun/ne şartta olursa olsun/her ne koşulda olursa olsun/eninde sonunda/kesinlikle Ģeklinde yorumlanabilecek veya bu söz ve zarflarla da karĢılanabilecek bir anlam alanına sahip olan bu kipsel iĢaretleyici henüz gerçekleĢmeyen bir duruma atıfta bulunduğu için kesinlik değil kesine yakın, yani yakın olasılık semantiği içinde yer almalıdır. Diğer örneklerde de yakın olasılığı iĢaretleyen farklı kiplik sözler yer almaktadır:

Örneğin aĢağıda yer alan 1. cümledeki ne olursa olsun sözü konuĢurun kararlılığını göstermektedir. Ne pahasına olursa olsun/ne şartta olursa olsun/her ne koşulda olursa olsun/eninde sonunda/kesinlikle Ģeklinde yorumlanabilecek veya bu söz ve zarflarla da karĢılanabilecek bir anlam alanına sahip olan bu kipsel iĢaretleyici henüz gerçekleĢmeyen bir duruma atıfta bulunduğu için kesinlik değil kesine yakın, yani yakın olasılık semantiği içinde yer almalıdır. Diğer örneklerde de yakın olasılığı iĢaretleyen farklı kiplik sözler yer almaktadır: