• Sonuç bulunamadı

Birden Fazla Birlik Kuran Kesin DıĢılık ĠĢaretleyiciler

3.2. KESĠNLĠĞĠN DERECELERĠNE GÖRE BĠLGĠ KĠPĠ ĠġARETLEYĠCĠLERĠ

3.2.1. KESĠN DIġILIK KĠPLĠKLERĠ

3.2.1.2. Kesin DıĢılık ĠĢaretleyicileri

3.2.1.2.4. Birden Fazla Birlik Kuran Kesin DıĢılık ĠĢaretleyiciler

3.2.1.2.4.1.1. mI … yoksa …mI

Soru eki mI ile yoksa zarfının birlikte kullanımı ile tereddütte kalınan, kararsızlık yaĢanan, açıkça güven duyulmayan, kesin olarak bilinmeyen durumlar dilsel olarak iĢaretlenmektedir. Ġlk sözcede sevginin ne olduğunu sorgulayan yazar naz ile niyaz arasında kararsızlık yaĢamaktadır. Sevginin ne olduğu konusunda kesin bir fikri olmadığı için gerçeğe yakın olduğunu düĢündüğü farklı iki durum öne sürmektedir. Farklı durumları belirtirken de soru eki ile yoksa zarfı birlikte kullanılmıĢtır.

(1) Hatırlayan var mı sevgi neydi? Leylâ'ların, Şirin'lerin, Aslı'ların nazı mıydı o; yoksa Mecnun'ların, Ferhat'ların, Kerem'lerin niyazı mı? Hangisinde belirmişti ilk kıvılcımı sevginin? Neydi sevgi?!..

(KA: 10)

(2) Utanmalı mıydı aklına üşüşüveren fikirlerden? Yoksa onların peşinde iz sürüp at koşturarak; dağlar, denizler, köprüler aşıp yedi başlı ejderhalara kılıç mı sallamalıydı? (Pnh: 58)

62 Yaman, bu tekrarlı yapıların yalnızca tahmin ve olasılık bildirdiğini belirtmektedir (Yaman 1999:

61).

82 (3) Neden öyle sessiz duruyorsun öyle?

Şarkın mı tükendi, dersin, biten günle,

Yoksa gün mü bitti şarkınla beraber? (OBY: 65)

3.2.1.2.4.1.2. mI(-DIr) …ne(dir)

Soru ekinin bilinmeyeni sorgulama görevi ile nedir soru kelimesi bir araya gelince (mI ne) kesinliğinden emin olunamayan yani kesinin dıĢındaki durumlar aktarabilir. Bu grubun kimi zaman -DIr ekli kullanımları da görülmektedir (mıdır nedir). AĢağıda verilen örnekte kasabadaki tüm gençlerin vücut yapmaya baĢlamalarını izlenen filmlerle iliĢkilendiren konuĢur, aslında tahminini ortaya koymaktadır. Bu filimlerin etkisinden midir nedir diyerek kesinliğe kavuĢmamıĢ bir bilgiye atıfta bulunmaktadır.

(1) O yıllarda sinemaya daha çok kovboy filimleri, korsan filimleri, Herkül-Masist filimleri geliyor. Bu filimlerin etkisinden midir nedir, kasabanın gençleri topluca vücut yapmaya soyunmuş durumda.

(UH: 31)

(2) Ali önde ben arkada peşlerinden iniyoruz. Aşağı indiğimizde önce Can‘ı buluyoruz. Merdivenin dibinde, yerde acı içinde kıvranıyor. Bir kapının açıldığını duyuyoruz. Sesin geldiği yöne bakınca Cengiz'in evin giriş kapısından kaçtığını görüyoruz. Ali hemen peşine düşüyor, ben de arkalarından. Ama merdivenden inerken bileğimi mi incittim ne, ayağımın üzerine bastıkça acıyor.

(Kvm: 337)

Bir önceki örnekteki gibi konuĢur önermesinde yer alan kesin dıĢılığı soru ekinin yanı sıra ne soru kelimesi ile ortaya koymaktadır. Olayın üstünden henüz geçmesi sebebiyle yani olayın daha taze olması sebebiyle konuĢur (komiser) bileğini incitip incitmediğini bilememektedir. Ayağının üzerine bastıkça acı çekiyor olması bileğini incittiği yönünde düĢünmesine sebep olmaktadır.

83 3.2.1.2.4.1.3. mI …acaba

Bir önceki iĢaretleyici [(mI)dIr) …ne(dir)] ile paralel Ģekilde kesin dıĢılığı iĢaretleyen bu morfo-sözlüksel yapı acaba zarfının etkisi ile bir yandan da sorgulama iĢini görmektedir. Merak unsurunu da barındıran aĢağıdaki sözcede su olup olmadığı net olmayan bir nesneden bahsedilmektedir. Bir önceki geceden kalma olduğu anlaĢılan ĢiĢenin içindeki nesnenin su harici içki, meyve suyu vb. baĢka bir madde olma durumu da söz konusudur. Tadına bakılmadığı ya da baĢkası tarafından doğrulanmadığı sürece belirsiz olmaya devam edecek olan bu durum kesin dıĢılık olarak nitelendirilebilir.

(1) Yerde bir yatak, kenarda yana devrilmiş bir çilek sepeti, bir tabak, tabağın içinde soğan, hıyar, domates kırıntıları, bir şişe su, su mu acaba? Sonra yatakta iki insan. Birinin kırçıl saçları gözüküyor, ötekinin çıplak, esmer, narin, tüysüz baldırlarından tahmin ettiği kapkara, uzun saçlar gözükmüyordu. (ġLA: 215)

3.2.1.2.4.2. Morfolojik-Söz Dizimsel ĠĢaretleyiciler

-sA eki, x desem (değil); y desem (değil) ile formülize edilecek bir yapının içinde kararsızlık iĢaretleyicisi olarak kullanılabilmektedir. Ġki farklı olasılık arasında kalan ve ikisinin olma olasılığının düĢük olduğu bir durumu iĢaretleyen -sA eki konuĢurun bahsini ettiği konu hakkındaki bilgisinin yokluğuna göndermede bulunmaktadır. AĢağıdaki örnekte de sözü edilen keselerin kullanım amacı sorgulanmakta; çakmak koymak için çok büyük, azık koymak için küçük gelebileceği düĢünülmektedir. Bu durum da konuĢurun kesenin kullanım amacı konusundaki bilgi yetersizliğini göstermesi bakımından önem arz etmektedir.

(1) Bütün dişlerini söktüren iki cavlağın ağızları kuyu gibi karanlıktı. Hepsinin bellerinde sırma işlemeli, birer meşin çanta vardı.

Şövalye, Rum abdallarının açıkça afyon kullandıklarını daha bilmediği için, keselerin neye yaradığını anlayamamıştı. ―Çakmak için desem büyük, azık için desem küçük...‖ (DA: 35)

84 3.2.1.2.4.3. Morfolojik-Sözlüksel-Söz Dizimsel ĠĢaretleyiciler

3.2.1.2.4.3.1. güya …-mIş dA

Güya zarfı ve -mIş eki ile birlikte kullanılan dA bağlacı konuĢurun duyduklarına/öğrendiklerine inanmadığını göstermektedir. KonuĢurun elde ettiği bilgilerin kesinlikten uzak olduğu ortadadır. Tek baĢına kullanıldığında çoğunlukla olasılık veya görülen, duyulan, hissedilen bir durumun aktarıldığı kesinliği iĢaretleyen -mIş eki dA bağlacı ile birlikte kullanıldığında söylemin de etkisi ile kesin dıĢılık bildirmeye baĢlamaktadır.

AĢağıdaki örnekte savaĢ ortamında bakımını üstlendiği Kemal Bey‟e haber getirmek için dıĢarı çıkması gereken Mehpare‟ye gelen mektuptan rahatsız olan Saraylıhanım‟ın, böylesi bir durumda onun dıĢarı tek baĢına çıkmasına razı gelmediği anlatılmaktadır. Zaten Saraylıhanım, Mehpare‟ye gelen mektupta yazanlara da inanmamaktadır. Saraylıhanım‟ın kurduğu cümlede hem mektupta yazılanlara karĢı duyduğu güvensizlik hem de kendisine söylenen bilgilerden emin olmama durumu vardır. Sözcenin yaratıcısı olarak Saraylıhanım bu inançsızlığını güya zarfı ve bunun yanı sıra -mIş eki ile yapmaktadır. -mIş eki burada hem kendisine aktarılan ikinci elden bilgileri iĢaretlerken bir yandan da Saraylıhanım‟ın duyduklarına inanmadığını göstermektedir. -mIş eki bu konuda yeterli kalmayıp yanına de bağlacını alarak kesin dıĢılık anlamını daha da kuvvetli bir hale getirmektedir.

(1) Saraylıhanım torununun tavan arasındaki odasına kapıyı vurmadan daldı. Kemal gün ışığından istifâde etmek için pencerenin önüne dayadığı küçük masada bir şeyler yazıyordu. Büyükannesinin destursuz odaya dalmasından rahatsız oldu, ―Hayrola Saraylıhanım, iyi ki giyinmişim az önce, acil bir mesele mi vardı?‖ diye sordu.

Hiç oralı olmadı yaşlı kadın.

―Oğlum, bak bu kız bir şeyler söyleyip duruyor.‖

―Kim?‖

―Mehpare. Güya bir mektup gelmiş de... Hakisi hastalanmış da... Benim gözlerim iyi seçmiyor, oku bakayım şunu bana.‖ (Ved: 40)

85 3.2.2. UZAK OLASILIK KĠPLĠKLERĠ

3.2.2.1. Uzak Olasılık Semantiği

Uzak olasılık, konuĢurun bir durum veya olayla ilgili olarak bilgisinin azlığına iĢaret eder. Bahsi edilen bu bilgi, konuĢur için kesin dıĢılık kadar belirsiz;

kesinlik kadar da net değildir; hatta bu bilgi konuĢurun olayla ilgili tahminde bulunmasına yetecek bir düzeye sahiptir. Bu sebeple uzak olasılık kiplikleri ile çoğu yerde tahmin kiplikleri ortaklaĢabilir. Burada durumun olabilirlik düzeyi düĢüktür.

Gerçek dünya ile atıflar dünyasının çakıĢma olasılığı kesin dıĢı olana daha yakındır.

Olasılığın yeterlilik anlam alanından geliĢme gösterdiği ve anlam değiĢimine uğrayarak farklı bir yol aldığı söylenmektedir. Bu görüĢe sahip kiĢilerden biri de Bybee‟dir. Bybee ve arkadaĢları çalıĢmasında yeterliliğin semantik haritasını Ģu Ģekilde göstermektedir (Bybee vd. 1994: 240):

koĢul cümlesi (protasis)

Yeterlilik kök olasılık bilgisel olasılık düĢünme uyumu (comp to think)

Ġzin kabul edici ifade

(concessive)

ġekil 4: Bybee ve diğerlerinin yeterliliğin semantik haritası

Türkçede uzak olasılığı anlatan farklı türden kiplikler vardır. En sık kullanılan iĢaretleyiciler morfolojik iĢaretleyiciler, kiplik zarflar ve morfolojik-sözlüksel araçlardır.

3.2.2.2. Uzak Olasılık ĠĢaretleyicileri

3.2.2.2.1. Morfolojik Uzak Olasılık ĠĢaretleyicileri 3.2.2.2.1.1. -sA

Banguoğlu, -sA ekinin dilek-Ģart bildirmesinden baĢka gerçek dilekle mutlaka ilgili olmayan saymaca kesik sözceler kuruluĢuna da yardımcı olduğunu söylemektedir: İnsanlar şu dünyaya bir daha gelse… Şu boğaz derdi olmasa…

86 (Banguoğlu 2007: 468). -sA eki, geleneksel dil bilgisi kitaplarında istek veya Ģart iĢlevi ile anılsa da bu ekin kullanıldığı bir cümlenin alt anlamında olasılık bulunmaktadır. Baban gelirse dışarı çıkarız; Yağmur yağmazsa pikniğe gidebiliriz gibi cümleler Ģart anlamı bildirmelerinin yanı sıra olası durumlara iĢaret etmektedir.

Tabii bahsi geçen olasılık anlamının kesinliğe uzak veya yakın olması durumu ya da konuĢurun konu hakkında kesin bir bilgisi olmadığı için kesin dıĢılık bildirmesi bağlama göre Ģekillenmektedir.

Ruhi ve diğerleri, fiil+-sAydI bulunan öncüllerin63 doğruluk değerinin olduğunu ve bilgisellik64 açısından durumun gerçekleĢmesine olan inacın fazlalığını (1, 3); fiil+-sA‟lı öncüllerin ise doğruluk değerinin olmadığını ve durumun gerçekleĢmesine olan inancın azlığını belirtmektedirler (2, 4) (Ruhi vd. 2000: 25):

(1) Can gitse sana mektup yazar.

(2) Can gittiyse sana mektup yazar.

(3) Gitse seni özler.

(4) Gittiyse seni özler.

AĢağıda yer alan sözcede metnin üreticisi düĢük olan bir olasılıktan bahsetmektedir. Mimdar‟ın çoğu zaman panzehirini yanında taĢımasına karĢılık az da olsa yanında bulundurmama olasılığı söz konusu olabilir. KonuĢurun sözünü ettiği bu olasılık kesine yakın değil; aksine uzak olan bir olasılıktır. Uzak olasılığı iĢaretleyen kiplik olarak -sA eki kullanılmıĢtır.

(5) Bir de şu var ki, kuyunun ağzından atılan her söz Alikız kuyusunun duvarlarında yankılanır, münasip bir cevap gelene kadar da bu yankı durmak bilmezdi. Bir zaman sonra övgüler de yergiler de can acıtır, kan akıtırdı. Eğer Mimdar panzehirini yanında taşımıyorsa, çabucak kelimelerin zehirine teslim olur; yukarı çıkartılmak için feryad ederek ağlamaya başlardı. Alikız kuyusunda

63 Ruhi ve diğerleri, -sA ekinin kullanıldığı cümle için öncül tümce veya öncül ifadesini kullanmıĢtır (Ruhi vd. 2000).

64 Ruhi ve diğerleri, çalıĢmalarında bilgisel kiplik ifadesi kullanmıĢtır. ÇalıĢmanın kavramsal bütünlük ve tutarlılık arz etmesi açısından bahsi geçen yazarların kullandıkları bilgisel kiplik ifadesi yerine bilgisellik terimi tercih edilmiĢtir.

87 çuvallayanlar öteki sınavlara girmeye hak kazanamadıklarından, kâfi derecede pişmediklerine kanaat getirilerek salıverilirlerdi. (Pnh: 90)

Bir cümlenin uzak olasılık taĢıması için -sA ekinin bulunduğu ilk cümlenin ardından gelen ana cümlenin yükleminde yer alan zaman ekinin de önemi bulunmaktadır. Yukarıdaki örnekten farklı olarak -sA ekinin eklendiği cümlenin sonunda bu sefer -AcAk eki kullanılmıĢtır. Zaten -AcAk ile birlikte kullanılması ile olasılığın varlığına iĢaret etmektedir. AĢağıda altı çizili ekin bulunduğu cümlede denmek istenen tam da Ģudur: İşleri tökezlemeden yürürse (ki uzak da olsa böyle bir olasılık var) Kanlı Boğaz baronu olarak bu Issızhan'a yerleşecek. Demek oluyor ki düĢük de olsa bir olasılık var; fakat bu olasılığın gerçekleĢmesi de baĢka bir durumun gerçekleĢmesine bağlıdır.

(6) Mavro, dumanı tüten kebabı getirince Keşiş Benito duaya başladı. Ötekiler saygıyla başlarını eğdiler.

Sonra gecenin geç saatlerine kadar şarap içerek, cinayet hazırlar gibi, fısıl fısıl, gelecek günlerden konuşuldu. Türkopol yüzbaşısı Uranha, Issızhan'ın yerini çok beğenmişti. Keşiş Benito, tepenin arkasında otuz evlik bir köye yetecek kadar toprak bulunduğunu söyleyince kararını verdi. İşleri tökezlemeden yürürse Kanlı Boğaz baronu olarak bu Issızhan'a yerleşecek. Bitinya Prensliği'nin kapılarından birini tutarak geçişin bacını toplayacaktı.

(DA: 58)

AĢağıda uzak olasılığın -sA eki ile iĢaretlendiği bir baĢka örnek yer almaktadır. Cümlede konuĢurun kendisi açısından zor gibi görünen sahneyi parlatma durumu Bu sıradan sahneleri biraz parlatabilsem cümlesi ile ortaya konmaya çalıĢılmıĢtır. -sA ekinin olasılık bildirme iĢlevine ayrıca -Abil- ekinin de yardım ettiği görülmektedir (bk. 3.2.2.1.3. -Abil-)

(7) Bu bahsi uzatıyorum galiba.

Altı üstü bir tanışma faslı.

Ama her ilişkinin mayası bu ilk anlarda, ilk saniyelerde gizli değil midir?

88 Gizli olsa da ilgi çekici bir yönü yok. Bir kitabevinde ilk karşılaşma, hediye edilen rabıtalı bir kitap, basmakalıp konuşmalar.

Her şey alelâde.

Doğrusu anlatacak bir şey yok.

Bu sıradan sahneleri biraz parlatabilsem. Mesela tezgâha bırakılmış kasımpatı demetini kapıp iki kadın önünde dans ederek bir reverans ile Feride'ye yeniden takdim etsem. O sırada guguklu saatin kumrusu bu eşsiz ânı ebedileştirmek üzere yuvasından fırlayıp ötüverse. Kapının önünde beyaz atlı bir araba dursa. Ben kızı öpüp, Sevim'in faltaşı gibi açılmış gözleri karşısında bir prens olsam. (UH:

93)

3.2.2.2.1.2. -AcAk

Henüz gerçekleĢmemiĢ bir durumdan bahsederken kullanılan gelecek zaman eki; kesin dıĢılık, belirsizlik, olasılık, tahmin, varsayım, Ģüphe gibi farklı semantik alanları iĢaretlemektedir.

Elbet ben de bir gün büyük adam olacağım sözcesinde fiil -AcAk ekiyle çekimlenmiĢtir ve gerçekleĢmesi gelecekte muhtemel bir durumu anlatmaktadır.

Yani gelecekteki olayların anlatımında kullanılan bu ek, olasılıklardan bahsederken de tercih edilen bir ek konumundadır. Aksan, bu ekin olasılık anlamı ifade etmeye yaradığını söyler ve aĢağıdaki örneği verir:

“Gelecek zamanda ortaya çıkabilecek bir durumu, bir olasılığı belirtmek, bir varsayımı dile getirmek üzere koĢul bileĢik zamanı yerine kullanılır.

İstanbul‘a gittin, paran bitti, ne yapacaksın?

Pekiyi, bu işi kabul ettim, kazancım ne olacak?” (Aksan 1999:

186).

Alttaki sözcede kullanılan -AcAk eki, olası durumlara iĢaret etmektedir.

Çocuk yaptığı kuĢların bir gün ötmesi, kanat çırpması ve uçmasını beklemektedir.

Aslında gerçek dünya‟da (real world) olması mümkün olmayan bu olay, atıflar dünyası‟nda (referance world) [ya da olasılıklar dünyası‟nda (possible world)]

mümkün görünebilmektedir. Ayrıca -AcAk ekinin belirttiği olasılığın düĢük bir

89 nitelik taĢımasının sebebi cümlenin baĢında yer alan bir gün söz grubudur. Bu sözlerin varlığı, kuĢların canlanıp uçacak olması olasılığını kesine daha uzak bir hale getirmektedir.

(1) Çocuk, gayrete gelip, ondan tahta parçalarına, siyah minelere hayat üflemeyi, türlü türlü kuş resimlerini nakşetmeyi öğrenmişti. Bu işte giderek ustalaşmaktaydı ya Hagopik'in keyfine diyecek yoktu. Biliyor, bekliyordu. Bir gün gelecek, çocuğun nakşettiği kuşlar ötecek, şakıyacak, kanat çırpıp semalarda süzülecekti. (Pnh:

23)

3.2.2.2.1.3. -Abil-

Korkmaz‟ın, yardımcı fiillerden kabul ettiği -Abil- morfemi, esas fiil olduğu halde bu özelliğini kaybedip yardımcı fiil haline gelmiĢ fiiller arasındadır (Korkmaz 1959: 107). Oysaki söz konusu yardımcı fiil artık -A zarf-fiil eki birlikte bu iĢlevini tamamlayıp ekleĢme safhasına girmiĢtir. Dolayısıyla Korkmaz‟ın söylediklerinden farklı olarak artık yeterlilik bildirmesinin yanı sıra pek çok iĢlevi karĢılar hale gelmiĢ bir ek niteliğinde olan -Abil-, olasılık ifade etmek gibi bir iĢlevi de üstüne almıĢ durumdadır, ki bu iĢlevi de oldukça yaygındır. Benzer‟e göre fiile eklenen -Abil- eki öznenin eylemi yerine getirebilecegini belirtmekte ve dil bilgisi kitaplarında ihtimal ve imkân eki olarak yer almaktadır. Bu ek ile bir saat daha yürüyebilirim cümlesiyle imkân; yarın yağmur yağabilir cümlesiyle ise olasılık anlamı65 verilir (Benzer 2008:

35). Zamanında sınava yetişebilirim cümlesinde olduğu gibi, sözü söyleyen kiĢi karĢısındakiyle emin olmadığı bir bilgiyi paylaĢırken -Abil- ekini kullanmaktadır.

(Eğer bir aksilik olmazsa) sınava zamanında yetiĢebilir; fakat bir sorun olması halinde sınava geç kalması olasılığı da bulunmaktadır.

Bıldırcın, Palmer (1986)‟daki sınıflandırma ve Kerslake (1990)‟daki çalıĢmaya göre -Abil- ekinin kipsel kavram olarak dört farklı özelliğe sahip olduğu bilgisine ulaĢmıĢtır: bilgisel olasılık (önermenin olasılıkla ile ilgili öznel bir yargı),

65Korkmaz da -Abil- ekini bir bütün olarak kabul etmeyip bil- yardımcı fiilini ayrı olarak değerlendirse de -A zarf-fiil ekiyle bir arada kullanımlarını Ģu Ģekilde özetlemektedir (Korkmaz 2007b: 151, 812):

“Bir oluĢ ve kılıĢın gerçekleĢme olasılığının (imkân ve ihtimalinin) bulunduğunu gösterir: Yarın size uğrayabilirim cümlesinde yarın size uğrama ihtimalim vardır; yarın size uğramam mümkündür gibi bir olasılık, bir ihtimal iĢlevi ağır basar.”

90 yükümlülüksel olasılık (izin verme yoluyla konuĢur tarafından yaratılan olasılık), özne temelli hareket olasılık (gerçekleĢtirilen bir harekete yönelik öznenin yeterlilikle ilgili), koşulsal hareket olasılığı (hareketin yapılma olasılığla ilgili) (Bıldırcın 2002:

62).

Diğer olasılık iĢaretleyicilerinde olduğu gibi -Abil- ekinin cümleye kattığı anlamın ortaya konabilmesi için bağlam ve konuĢurun bilgi düzeyi büyük önem taĢımaktadır. Bu durumu, Göksel Ģu Ģekilde açıklamaktadır (Göksel 2005: 349):

“Ahmet tezini bu odada yazabilir. Bu örnekten üç anlam çıkmaktadır:

a) Bunu yapmasına hiçbir engel yok. „Ahmet can/could write his thesis in this room.‟ nesnel olasılık

b) Bu amacı için odayı kullanmasına izin verdim. „Ahmet can write his thesis in this room.‟ müsadekâr olasılık

c) Ahmet‟in bunu yapmaya kararlı olmasının olası olduğunu düĢünüyorum. „Ahmet may write his thesis in this room.‟ tahminî olasılık.”

AĢağıda yer alan 1. örnekte bir tiyatro metninden alınan sözcede konuĢur (Husrev), gerçekleĢme olasılığı düĢük olan bir duruma dikkat çekmek istemektedir.

Aslında bahsettiği gerçek dünyada hiç gerçekleĢmeyecek olan bir durum değildir;

fakat ortada kesine uzak bir durum vardır. Aynı zamanda konuĢurun sözcesine varsayım örneği olarak da kabul edilebilir. Varsayım cümleleri kesin dıĢılık ile kesinlik arasında ve kesin dıĢılığa daha yakın olan bir yerde yer almaktadır. Zaten bir sonraki cümlesinde yer alan Hiç olamaz demem ifadesi bahsettiği durumun kesinlik dıĢılığa daha yakın olduğunu kanıtlar niteliktedir.

(1) HUSREV - Beklemezsiniz, fakat o gelir. Hayat beklenmediklerle doludur. (Başını tavana kaldırır, parmağıyle tavanı gösterir ve birden sesini yükseltir.) Şimdi şu tavan çöker ve hepimiz altında kalabiliriz. Hiç de olamaz demem. Hiç de hayret etmem.

(Etrafına bakınır. Gösterilecek bir şey arıyor gibidir.) Ne bileyim, her şey olabilir. (BAY: 44)

91 Bir önceki örnekte geçerli olan durum aĢağıdaki dizelerde yer alan olasılık anlamı için de geçerlidir. Son dizede kullanılan bir daha zarfı ve güneĢin gerçek hayatta doğmama olasılığının düĢüklüğü, -Abil- ekinin düĢük olasılığı iĢaretlediği tezini kuvvetli kılmaktadır.

(2) Ne yardan geçilir, ne serden;

Korkuyorum bu gecelerden.

Bel bağladığım tepelerden

Gün doğmayabilir bir daha. (OBY: 128)

3. örnekte savaĢ ve karıĢıklık ortamının olduğu, ev ahalisinin sokağa çıkmasının tehlikeli olduğu günlerde Ahmet ReĢat Bey‟in dıĢarı çıkmaya yeltenmesi ev halkını endiĢelendirdiği anlatılmaktadır. Silahlar patladığı ve kolluk kuvvetleri havaya korkutmak amacıyla ateĢ ettiği için kurĢunların insanlara isabet etmesi olası görünmektedir. Behice Hanım kocasına bu olasılığı -Abil- ekinden yararlanarak kurduğu cümle aracılığıyla vermektedir.

(3) Ahmet Reşat pencereyi indirip dışarı çıktı. Behice ve Saraylıhanım telaşla merdivenlerden aşağı iniyorlardı.

―Yine kötü bir şeyler oluyor bey.... Aaa, siz nereye gidiyorsunuz böyle? Olmaz! Allah rızası için gitmeyin. Başınıza bir kurşun isabet edebilir. Yalvarırım Reşat Bey, evde kalın.‖ (Ved: 129)

3.2.2.2.1.4. -mAlI

Benzer, -mAlI ekinin anlam olarak gereklilik ifade ettiğini; bununla birlike zaman bakımından geniĢ ve gelecek zamana göndermede bulunduğunu söylemektedir: Elif bu kitabı okumalı (Benzer 2008: 88). Gelecek zamana göndermede bulunması sebebiyle ekin olası veya gerçekleĢmemiĢ bir duruma atıf yaptığı söylenebilir.

(1) – Yıl sonu mezuniyet töreninde çıkıp bir konuşma yapacağım.

– Plaketi sana Dekan Bey vermeli. Öyle değil mi?

(2) – Eh artık bu mevzuu konuşmanın zamanı geldi bence Ragıp...

Yarın gidiyorsun, artık bilmen gereken bazı şeyler var, bütün

92 imparatorlukta teşkilatlanıyoruz, daha çok zayıf teşkilat ama gün günden güçleniyor, büyüyor; her yandan yeni katılımlar oluyor, özellikle Makedonya'da, Selanik'te garnizonlar kaynıyor, subaylar çok hareketli.

— Ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Cevat Bey, sönen sigarasını atıp yenisini yaktı.

— O akşam da konuştuk ya, hürriyet lazım bize, bu müstebitten kurtulmalıyız. Devlet elden gidiyor, koca imparatorluk mezbeleliğe döndü, hazinede memura verilecek para kalmadı. (KYG: 185)

3.2.2.2.2. Sözlüksel Uzak Olasılık ĠĢaretleyicileri 3.2.2.2.2.1. Kiplik Yüklemler

Kesin, gerçek, net veya açık olandan uzak bilgiyi kodlayan uzak olasılık kiplikleri, itiraza ve kanıtlanmaya açık bilgiyi sunmaktadır. Gerçek dünyada gerçekleĢme olasılığı oldukça düĢük olan bu tür olasılıklar kanıtlanmaya fazlasıyla ihtiyaç duyarlar. ġüpheye açıktırlar; çıkarımda bulunmaya müsait değildir. Sözce içerisinde düĢük bir olasılık taĢıyan yargıları olası görünme-, ihtimal vermeme-, imkânsız görün-, zor gibi görün-, olanaksız görün- gibi kiplik yüklemler iĢaretlemektedir. 1 numaralı örnekte yer alan Pek ihtimal vermemekle beraber, zatıâlinizi davete mecbur oldum cümlesinde konuĢur hakkında söz söylediği durum hakkında kesin bir bilgiye sahip olmadığı ve gerçekleĢme olasılığını çok düĢük gördüğü için pek ihtimal verme- ifadesini kullanmayı tercih etmiĢtir. Eğer tam aksi olsaydı yani bahsini ettiği bilgiden emin ya da emine yakın olsaydı büyük ihtimalle gibi bir kiplik zarfı yüklemle birlikte kullanacaktı. Bir sonraki sözcede yer alan ihtimal verme- yüklemi konuĢurun savaĢın çıkma olasılığının ne kadar düĢük olduğuna inandığını göstermektedir.

(1) Tablasındaki iki kırık simitle sözüm ona esnaflık eden bu

(1) Tablasındaki iki kırık simitle sözüm ona esnaflık eden bu