• Sonuç bulunamadı

Morfolojik Kesinlik ĠĢaretleyicileri

3.2. KESĠNLĠĞĠN DERECELERĠNE GÖRE BĠLGĠ KĠPĠ ĠġARETLEYĠCĠLERĠ

3.2.4. KESĠNLĠK KĠPLĠKLERĠ

3.2.4.2. Kesinlik ĠĢaretleyicileri

3.2.4.2.1. Morfolojik Kesinlik ĠĢaretleyicileri

Sebzecioğlu Türkçe anlatımlarda tespit ettiği kesinlik kipi iĢaretleyicilerinin -DI, -AcAk, -yor, -DIr, -Im, -sIn gibi içinde ek fiillerin de bulunduğu biçimbirimlerden oluĢtuğunu söylemektedir (Sebzecioğlu 2004: 24). Aksu-Koç, -DI ve -yor biçimbirimlerinin doğrudan deneyimin yanı sıra önermenin kesinliğini bildirdiğini belirtmektedir (Aksu-Koç 2000: 17). -DI‘nın, bilgisel kesinlik kategorisine bağlı olan konuĢurun Ģu andaki bilgi durumuna iyi bir Ģekilde uyarlanmıĢ kiĢisel bilginin bir parçası olarak önermesel içerik sunduğunu vurgulayan Temürcü bu bakımdan ekin kesin geçmiĢ de belirttiğini dile getirmektedir: Ayşe dün önemli bir sınava girdi (Temürcü 2007: 135). -DI ekinin varlığının yanı sıra söz konusu bu ek kadar sık kullanılmasa da -mIş ekinin de konuĢur açısından kesinlik bildiren durumların anlatımında kullanıldığı söylenebilir. -mIş eki, konuĢurun birtakım delillerden hareketle yargıda bulunduğu veya delilin hala ortada olmaya devam ettiği durumlarda tercih edilmektedir. -mIş ekinin iĢaret ettiği anlam alanı, ekin sözceye kattığı kesinlik anlamının yanı sıra konuĢur tarafından farkına varma ve idrak etme gibi süreçleri de kapsamaktadır: Anahtarı evde unutmuşum.

Benzer‟e göre değiĢmez gerçekler, genel geçer doğrular -Ar/-Ir eki ile anlatıldığı için ilmî makalelerde cümleler hep bu ek ile bitirilir (Benzer 2008: 247).

Yaman da kesinlik bildirdiğini düĢündüğü bu ek için Ģu örnekleri vermiĢtir: Ama

168 kazanmak kolay, tutmak çetin… Yüz yıl çabaladı, kazandın, bir gün şaştın, yaramazı işledi, gitti gider72 (Yaman 1999: 12). YavaĢ, söz konusu ekin bir zaman noktasından diğerine değiĢmeyen doğruluk değeri içindeki önermeleri ve belirli bir zamana ait olmayan durumları/olayları belirttiğini dile getirmektedir (YavaĢ 1982: 41). Bu da göstermektedir ki -Ar/-Ir eki zamanlar üstü kesinlik veya gerçeklik bildirmekle yükümlüdür.

Morfolojik kesinlik kiplikleri konuĢurun çeĢitli Ģekillerde (görerek, iĢiterek, hissederek, tadarak vs.) tanık olduğu bir durum veya olayla ilgili paylaĢtığı bilgisinin aktarımında rol oynayan dilsel iĢaretleyicilerdir. KonuĢur sözünü ettiği bilgiden son derece emindir ve sözcesinde tereddüte yer bırakmayan nitelikte ifadeler kullanmak zorundadır ve verdiği bilginin hem gerçek hem de atıflar dünyasında örtüĢmesi gerekmektedir. Zaten örtüĢmediği takdirde verdiği bilgi olasılık veya kesin dıĢılık dairesine girer. Türkçede kesinlik iĢaretleyicisi öncelikle zaman da bildirmekle yükümlü eklerden oluĢmaktadır: -DI, -mIş, -AcAk, -Ar/-Ir, -yor:

(1) Mümtaz, burnunda en adi cinsinden bir tuvalet suyu kokusu, olduğu yerden onlara baktı. Karşı pencereler yağmurun altında yeni bir raksa başlamışlar, herşeyi içine alan bir dönüşle, bir ölümün arkasından etrafa gülümseyerek dönüyorlardı...

Deminden beri yaptığı tahminler doğruydu; bu Suat'tı, Nuran'a kablettarihten beri aşık olan Suat! (Huz: 229)

(2) Bunca zaman oldu ve şimdi görüyorum ki seni boşuna beklemişim.

(3) Çok istemiş tekfurumuz yanına silahşor almayı ama, razı olmamış rahmetli... Mavro içini çekti. ―Adam öldürmeyi zanaat edinmekte adamlık yok!‖ derdi, ―Akıllı adam ömrü boyu kılıç taşımaz.‖ derdi, ―Hamallıktır‖ diye gülüverirdi. (DA: 13)

72 Yaman‟ın -Ar/-Ir eki içinde yer verdiği bu örnek cümlede geçen gitti gider sözü, kalıp olarak düĢünüldüğünde kiplik sözler; tekrarlı yapısı sebebiyle de söz dizimsel kiplikler içinde de değerlendirilebilir.

169 (4) Akdeniz'de büyük balık küçük balığı yutar. Yüzyıllardır bu böyledir. Bu yüzden pek çok korsan gemisi başka kimlikler altında hareket eder de, ancak işaret sancaklarıyla diğer bir gemiye mesaj gönderildiğinde mesajın okunup okunmadığına bakılarak yad mıdır, yabancı mıdır anlaşılabilir, işaret sancaklarının okunabileceği kadar yakına gelen bir gemi ise zaten salt tehlike demektir. (BÖĠ: 200)

(5) Kamçiriko beylerinden gelen Ahmet Reşat, tıpkı kendisi gibi, bir gönül adamıydı, has Müslüman‘dı. Harama ve namahreme asla el uzatmazdı. Asla rüşvet kabul etmezdi. Kızının üstüne asla gül koklamaz, kuma getirmezdi. (Ved: 16)

(6) ―Mehpare, bak kızım, ben evde yokken buraya kimse alınmayacak.‖

―Buraya değil efendim, selamlığa...‖

―Selamlığa da hiç kimseyi almayacaksınız. Hiç kimseyi.‖

―Kalfaya Kemal Bey‘in askerlik arkadaşı olduğunu söylemiş de... Küçükbey pek sıkılıyor ya evde tek başına, büyükhanım müsaade etmiş ziyaretçiye.‖ (Ved: 22)

3.2.4.2.1.2. -DIr

Yukarıda örnekleri verilen eklerin yanı sıra -DIr ekinin kimi sözcelerde kesinlik bildirmekle yükümlü olduğu görülmektedir: Ayşe, Ahmet‘in karısıdır.

Temürcü, -DIr ekinin güçlü bir gerçeklik bildirdiğini söylemektedir. KiĢisel bilgi veya deneyime dayanan olası kesinlikten ziyade genel doğruluk anlamına iĢaret eder (Temürcü 2007: 144)73. Bıldırcın‟a göre -DIr değiĢmez doğruluk değerine sahip olduğunda ve böylece genelleyici bir anlam yansıttığında gerçeklik (factive) oluĢturmaktadır: Cem Yılmaz günümüz komedyenlerinin genç bir temsilcisidir.

Bıldırcın, -DIr‟ın yokluğunun, eĢ zamanlı düĢünceyi ve geçiciliği (temporality) içeren konuĢurun yargıları içindeki gerçekçi anlamları yansıtmakta;

73 Temürcü, yazısının devamında -DIr için geçerli olan genel doğruluk iĢlevinin -Ar/-Ir eki için de geçerli olduğunu söylemektedir: Su akar yolunu bulur.

170 DIr‘ın varlığının ise kalıcı özelliği ve gerçek olan genelleyici anlamları aktarmakta olduğunu belirtmektedir: Ekin çok zeki; Ekin çok zekidir (Bıldırcın 2002: 60-61).

Biçimsel olarak resmi tarzda, -DIr eki kesinlik ve yetki belirtmek için;

bilimsel dilde aynı ek tanımsal gerçeklikler için kullanılır:

Türkiye demokratik bir devlettir.

Balina memeli bir hayvandır (Kornfilt 1997: 376, 377).

-DIr ekinin -mIş veya -AcAk eki ile birlikte (-mIştır, -AcAktIr) sıkça kullanıldığı örneklerde görülmektedir (bk. 4. örnek). -DIr eki ile iĢaretlenmiĢ farklı örnekler aĢağıda yer almaktadır:

(1) -Her kadın, bu işlerde biraz tembeldir. Fakat ben, senin yanıbaşında olmayı rahatıma tercih ederim, demişti. Seni olduğun gibi kabul ediyorum ve bundan hoşlanıyorum... (Huz: 183)

(2) O ister kusûd, ister şuhûd, isterse vücûd derecesinde vahdete tutulmuş olsun, alacağı lezzet her zaman diğerlerinden üstün olacak, en azından vahdeti tanımamış ham insanlara nazaran bir mesafe katetmiş olacaktır. (KA: 85)

(3) ―Hayrola Ceviziçi?‖ diye sordu. ―Hayır mı şer mi sana akıl danışmaya geldim ninem. Ben... Ben mahallede ak karınca görmüşüm.‖ Kevser nine telaşlanmadan, sıradan bir haber almış gibi sakin sakin arkasına yaslandı. İhtiyarlığına rağmen, pembe-beyaz çehresi, hafif kalkık burnu, sütbeyaz dişleri ve hâlâ sarkmamış yanaklarıyla hayli dinç görünüyordu. Eğer yaşını eleveren bir şey varsa, o da her kıpırdayışında çatır çatır eden kemikleriydi. Bir yandan kucağındaki uçuk mor karabaş otlarını kurdela ile bağlarken, bir yandan da sordu. ―Dosdoğru baktın mı, esah mı, gözün sana oyun etmiş olmasın?‖ ―Yok nine, dosdoğru baktım. Yalanım yok. O'dur.

Erda'dır. Bildim.‖ (Pnh: 100)

(4) Bebekle oynama devrim geçtikten sonra da yine onlarla gizli gizli oynamışımdır.

171 3.2.4.2.1.3. -sA(-yDI/-ymIş) …-ArdI/-IrdI, -AydI

-sAydI …(-IrdI/-mAzdI), -sAymIş, -AydI/-mAyAydı gibi birleĢik çekimlerin de kesinlik bildiren ifadelerde yer aldıkları görülmektedir. Bu eklerle iĢaretlenmiĢ cümleler bitmiĢlik ve tamamlanmıĢlık içermektedir. BitmiĢ, tamamlanmıĢ bir cümle de kesinlik taĢımaktadır. Tabii, -sAydI birleĢik çekiminde yer alan -DI ekinin bitmiĢlik belirtmedeki rolü büyüktür. Beni sevseydin böyle olmazdı cümlesi iki açıdan değerlendirilebilir: 1. Sevdiğin takdirde farklı şeyler olabilir, 2. Beni sevmiyorsun (bu kesin). 1. bakıĢ açısından bakıldığında olasılıklar dünyası söz konusudur. KiĢi sevilmiĢ olsaydı sonunda ne olacağı bilinmediğinden dolayı cümlenin alt anlamında belirsizlik bulunmaktadır; fakat 2. bakıĢ açısına göre ise bilinen ve kesin olan bir gerçek vardır ki, o da bahsi edilen kiĢinin sevilmediği gerçeğidir. Bu bilgi hem konuĢur hem de dinleyici açısından kesin bilgidir.

Dolayısıyla -sAydI/-AydI …(-IrdI/-mAzdI), -sAymIş, -AydI/-mAyAydı birliği ile iĢaretlenmiĢ cümleler kesinlik anlamı yansıtmaktadır.

(1) Selami Abi dikkatle dinliyordu beni.

―Müthiş,‖ dedi. ―Müthiş bir şey bu anlattığın. Olağanüstü.

Bizim klinikteki olaylara benzettim ben bunu nedense. İnsan bedenleri, iki dünya arasında köprüler. Tuhaf şeyler bunlar.

―Aklıma ne geldi,‖ dedi. ―Müthiş bir fikir. Şimdi olsaydı bütün bunlar, benim doktor Eva Perón'u klonlardı. Yepyeni bir Evita yapardı. Ne ilginç olurdu, değil mi?‖

Hiç aklıma böyle bir şey gelmemişti. Şaşırdım. (FRS: 156)

(2) Konuştukça yüzü değişiyordu. Mümtaz içinden eski günlere döndük diye sevindi.

-Bir şairimiz, Selim'i Salis hendese öğreneceği yerde, biraz siyasi tarih öğrenseydi ne iyi olurdu, diyor. (Huz: 249)

(3) Fatiş Hatun, Hacı Ali Bey eve gelir gelmez, olanların tek sorumlusu oymuş gibi feryat figan üzerine atılıverdi adamcağızın.

Tacettin‘e bu kadar yüz veren, şımartan oydu. Baba olup da

172 zamanında dur demeyi bilseydi, bu kadar tepelerine çıkmazdı bu oğlan. (Hsr: 45)

(4) Antonio eğer BC'den74 haberdar olsaydı, yahut Babil ilahlarının altın heykellerini bilseydi, bu haritalardan birinin üzerindeki Siruş başlıklı hançer figürü mutlaka dikkatini çeker ve diğer haritaları‖ incelemeyi bırakıp bu ceylan derisindeki gizleri çözmeye çalışıyor olurdu. (BÖĠ: 203)

(5) Melek Hanımın böylesi bir trende ilk yolculuğu değil ki. O kendini bildi bileli böyle trenlerde, ayak kokuları içinde. Ama bu sefer fazla geldi, çok geldi. İşte bu kedi yüzünden. Ah, aaah, ah, bu kedi olmayaydı, bunun yerine başka bir kedi olaydı. Melek Hanım tren bozkırdan geçerken ayışığı da vardı, işte o zaman vagonun penceresini açıverir bu ciyak ciyak miyavlayan kediyi aşağı atıverirdi.

Bunu, bu boncuğu atamazdı. (TKK: 10)

(6) Çocuk büyüyor; anası babası olsun, onların yakınları olsun, kimi huyunu, davranışını beğenmiyor çocuğun; açıkça söylüyor ya da içinden geçiriyor. Demeğe getirdikleri, ―böyle olmayabilirdi‖dir, o kadar. ―Şöyle olacağına, böyle olaydı ya,‖ da denir; ama o denene, diyen de inanmaz. ―Böyle olmayaydı‖... Herkes bir şeyler dileyebilir ya, olacak var, olmayacak var. Sınırların farkındayızdır, dururuz;

kendimizi bu duruma uyarlarız, yapacağımız budur. (NġG: 127)

(7) Hal böyle olunca da, karnı doysa dahi gözü bir türlü doymayan Sefih Ali, şehr-i İstanbul'un meşhur yangınlarını birer ganimet fırsatı belleyip, yangın yerlerine dadanmaya başlamış. İşte ne olduysa, yine böyle bir yangın zamanı olmuş zaten. O yangın oracıkta, tam da o vakitte çıkmasaymış. Sefih Ali de civardan tesadüfen geçiyor

74 Metinde Babil Cemiyyeti