• Sonuç bulunamadı

Sömürgecilik ve Çin Ulusal Kimliği İlişkisi

5. MİLLİYETÇİLİK ÜZERİNE ORTAYA ATILAN TEZLER

1.2. Sömürgecilik ve Çin Ulusal Kimliği İlişkisi

Sömürgecilik denince dünya tarihi içinde uzunca bir dönem yaşanmış acı tarihi geçmiş aklımızda şekillenmektedir. Sömürgecilik hem öznesi hem de nesnesi olan toplumlar için birçok değişimi beraberinde getirmiştir. Çin haklı için de sömürgeciliğin önemi bir hayli fazladır. Uzunca bir dönem sömürü bir halk olarak yaşamaları, sahip olmuş oldukları birçok ulusal duyguya kaynaklık etmiştir. Çin toplumunun sahip olduğu milliyetçi çizgide sömürgeci tarihin önemini bu bölümde anlamaya çalışacağız. Fakat bu konuya geçmeden önce sömürgecilik kavramının köken ve tarihi üzerine değinmek faydalı olacaktır.

Sömürgecilik, her ne kadar Fenikeliler gibi Akdeniz ve Karadeniz bölgelerinde etkili olan ve farklı bölgelerde sömürü noktaları kuran ülkelerin dönemine kadar giden yaklaşık üç bin senelik bir tarihe sahipse de aslında bugün bizim düşündüğümüz manada Avrupalılar tarafından 16. ve 20. yüzyıllar arasında temelde Afrika önde olmak üzere Asya ve Amerika Kıtası’nda varlık göstermiştir.147 Genellikle öznesi Avrupalı devletler olan sömürgecilik kavramı, Çin toplumu için de Avrupalı devletler ve ardından Japonya’yı çağrıştıran bir kavram olmuştur. Özellikle 19. yüzyıl Çin tarihi için sömürü ve emperyalizm çağı olarak adlandırılabilir.

146 Yu-Lan, Çin Felsefesi Tarihi, s. 137.

147 Ahmet Kavas, Afrika’da Sömürgeciliğin XIX.YY İkinci Yarısına Kadar Kurulamamasında Osmanlı Devleti’nin Rolü, http://www.tasamafrika.org, (10.04.2019).

59

Özünde sömürgecilik, bir ulusun ve devletin başka bir ulus veya devleti kendi çıkarları için kullanması, tekeline veya egemenliğine almasıdır. Sömürgecilikte maddi amaçlar ile beraber manevi amaçların da söz konusu olduğu bilinmektedir.148 Sömürgecilik, bir toplum için acı bir tarih olmanın yanı sıra, ulusal hissiyatlar ve ön yargıların oluşmasına kaynaklık eden bir olgudur. Özellikle sömürülen toplumlar, bugün bile mevcut tarihi bilinci taşıyarak uluslararası arenada hareket etmektedir.

Sömürgecilik ifadesi ve emperyalizm kelimesi arasında açık bir bağ bulunmaktadır.

Emperyalizm kelimesi özü Latince İmperium: İmparatorluktan kaynaklanan Fransızca bir kelimedir.149 Modern dünyada artık sömürgecilik kavramı yerine emperyalizm kavramı kullanılmaktadır. Her ne kadar kavramlar, aktörler ve araçlar değişmiş olsa da temel amaç aynı şekilde devam etmektedir.

Sömürgecilik ve kölecilik kavramlarından bahsedilirken Avrupa tarihi doğal olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durumun temel nedeni, Avrupalı devletlerin uzun bir dönem köleci ve sömürgeci tarihin öznesi olmalarıdır. Mevcut durumun birçok nedeni bulunabilir. Fakat en önemli nedenin, Avrupa insanının sahip olduğu bilinçten kaynaklandığı kanaatindeyiz. Bu olguya David Hume’un düşüncelerini örnek verebiliriz:

İnsanların karakterleri hava ve iklime bağlıysa, doğal olarak sıcak ve soğuğun derecelerinin güçlü bir etkisi olması beklenmelidir; çünkü hiçbir şey tüm bitkiler ve irrasyonel hayvanlar üzerinde daha büyük bir etkiye sahip değildir. Gerçekten de kutup çemberlerinin ötesinde ya da tropikler arasında yaşayan tüm ulusların türlerin geri kalanından daha aşağı olduğunu ve insan aklının tüm yüksek kazanımlarından aciz olduklarını düşünmek için bazı nedenler var. Dünyanın kuzey sakinlerinin yoksulluğu ve sefaleti ve güneyin tembelliği, belki de bu dikkate değer farklılığı, fiziksel nedenlere başvurmadan, onların az sayıdaki gereksinimlerinden dolayı açıklayabilir. Bununla birlikte, ılıman iklimlerde ulusların karakterlerinin çok rastgele olduğu ve bu iklimlerde daha güneyli veya daha kuzeyli insanlar hakkında oluşturulan hemen hemen tüm genel gözlemlerin belirsiz ve yanlış olduğu kesindir.150

Mevcut ifadede vurgulandığı üzere sömürgecilik bir toplum için aslında zihniyet meselesidir. Bazı toplumların kimi toplumları kendilerine muhtaç görmesi ve kendilerini her şeye muktedir kabul etmelerinin bir sonucudur. Bu zihniyet kusurlu bir zihniyettir. Fakat

148 Ahmet Gündüz, ‘‘Sömürgecilik Kavramı ve Sömürgeci Devletlerin Uyguladığı Taktikler ‘‘Ortadoğu Örneği’’, Tarih Okulu Dergisi, Mart 2016, Yıl 9, Sayı XXV, s. 764.

149 Gündüz, ‘‘Sömürgecilik Kavramı ve Sömürgeci Devletlerin Uyguladığı Taktikler ‘‘Ortadoğu Örneği’’, s.

764.

150 David Hume, Eugene F. Miller (editor), Essays: Moral, Political, and Literary, Liberty Fund, Indiana, 1985, s. 208.

60

dünya tarihi uzun bir dönem bu zihniyete sahip olan toplumların egemen olduğu bir geçmişi barındırmaktadır.

Bu tarihi geçmiş, Çin’i ve Çinli’yi etkilemiş ve neden Çin milliyetçiliği alevlendi?

Sorusuna verilecek cevabı içinde barındırmaktadır. 19. yüzyıl Qing Hanedanlığı’nın bir dizi iç ve dış krizle parçalandığı bir dönemdir. Çöküşü tetikleyen en önemli sebep ise ticari taleplerine Çin’in açık olmasını hedef edinen Batılı sömürgeci güçlerin etkileri olmuştur.151 Çinlinin sahip olduğu toprakların, maddi ve manevi değerlerin sömürülmek amacı ile istila edilmesi, Çin haklı için tutkulu bir ulusal bilinci beraberinde getirmiştir.

Özellikle İngiltere’nin, Çin’e karşı yürüttüğü sömürgeci tavır, Çin halkı için daha farklı bir ulusal bilinç oluşturmuştur. Bu durumun en açık örneği Afyon Savaşları ile kendini göstermiştir. İngiltere sömürüsü altında bulunan Hindistan’dan aldığı afyonu Çin’e satmaktadır. Büyük bir gelir elde etmektedir. Fakat Çinliler bu durumdan rahatsız olmuşlardır.

Afyon kullanımının Çin’in manevi ulusal kimliği ve toplum yapısına uygun olmadığını düşünmüşlerdir. 1838 yılında Çin Hükümeti afyon satışını engellemiştir. Bu durum üzerine İngilizler Güneydoğu Çin sahillerine saldırmaya başlamışlardır.152 Bu savaş ilk defa Çin’in Batı ile giriştiği fiili bir savaştır. Çin, silahsız ve savunmasız bir konumdadır. Ayrıca teknolojik olarak iki ülke silahları arasında büyük bir uçurum vardır. Maddi ve manevi olarak ciddi bir mağlubiyete uğrayan Çin haklı, bu düşmanca tavır karşısında yapması gerekenleri gözden geçirmeye karar vermiştir. İlk olarak akla gelen şey ise Çin topraklarının kutsallığı ve Çinli değerlerin yeniden canlanması için gerekenin yapılması olduğudur.

Sömürge olmanın ötesinde Çin halkının İngilizler tarafından bir uyuşturucu pazarı olarak görülmesi, Çinliler için önemli bir sorundur. Çünkü Çin halkının sahip olduğu manevi değerler insan bedenine ve tabiat ile olan ilişkisine büyük önem vermiştir. Ayrıca uzun bir dönem Çin toplumu uyuşturucu maddelerle mücadele etmiştir. Çin toplumunda uyuşturucu madde kullanımının tarihi oldukça eski dönemlere uzanmaktadır. MÖ 2737 tarihinde Çin İmparatorluğu’nun ‘‘Şifalı Bitkiler’’ kitabında esrarın ismi geçmektedir.153 Bu kadar önemli bir toplumsal düşmana karşı uzun bir dönem mücadele veren Çin halkı, tekrar aynı düşman aracılığı ile İngilizler tarafından sömürülmeyi kabul etmemiştir. Böylece ulusal bir direnişin temeli atılmıştır.

151 Mitter, Modern Çin, s. 32.

152 Hamiyet Sezer Feyzioğlu, ‘‘Batı- Çin Savaşları ve Osmanlı Devleti’’, TAD, C. 36/ S.62, 2017, s. 89.

153 Nevzat Tarhan- Serdar Nurmedov, Bağımlılık, Timaş Yayınları, İstanbul, 2018, s. 18.

61

Afyon Savaşları nedeni ile Batılı güçler özellikle İngilizler tarafından hırpalanan Çinliler, daha sonraki dönemde 1851’den 1864’e kadar Taiping Savaşı ile uğraşmak durumunda kalmıştır. On üç yılla yakın bir zaman Çin toplumu bu ayaklanmadan önemli derecede zarar görmüştür. Baskıcı feodal yönetimden sıkılan Çin halkı, eşitlikçi bir toplum arayışı için bu isyana ilgi göstermiştir. Fakat kaybeden taraf yine Çin halkı olmuştur. Taiping İsyanı’nın Çin toplumu için en önemli sosyolojik sonucu ise 1911’de yıkılacak olan Qing Hanedanlığı’na ağır bir darbe vurması olmuştur.

Sadece Batılı güçlerin sömürgeci yaklaşımı ile karşı karşıya kalmayan Çinliler, 20.

yüzyılda aynı zamanda Japonlar tarafından da sömürgeci bir mantık ile istilaya uğramak durumunda kalmıştılar. Bu savaşta Japonya’nın temel amacının Çin’in sanayileşmesini ve modernleşmesini önlemek ve onu yok etmek için Asya’da “yeni bir hastalık’’ başlatarak siyasi birliği bozmak olduğu anlaşılmıştır.154 1930’lu yılların başında ortaya çıkan ekonomik kriz Japonya’da militarizmi daha da alevlendirmiştir. Japonya’nın içinde bulunduğu ekonomik krizi aşmak için askeri bürokrasinin etkisi ile Mançurya ve Çin’i işgal etme hesapları yapmaya başladığı görülmüştür.155 Eylül 1931’de Japonya, Çin kuvvetlerinin iki ülke arasındaki demir yolunu sabote ettiğini ileri sürerek Çin toprakları içinde kalan Güney Mançurya Demir Yolu’nu kontrolü altına almıştır.156 Birinci Dünya Savaşı sonrasındaki döneme denk gelen bu olay, Milletler Cemiyeti’nin dünya sahnesinde aktif olmaya çalıştığı bir dönemdir. MC, bu olay karşısında gerekli müdahaleyi yapamamıştır. Fakat bu işgal sonucunda hem uluslararası kamuoyu hem MC, Japonya’nın bir hak mücadelesi vermediğine aksine bir işgal mantığı ile hareket ettiğine kanaat getirmiştir.

Çin Komünist Partisi ve diğer çeşitli kaynaklar, Japon terörünün Çin’deki köylü direnişini birleştirmeye veya halkı bu direnişi desteklemeye ikna etmedeki rolüne dikkat çekmişlerdir.157 Çin’de Batı karşıtı yükselen milliyetçilik bu olayla beraber yanı başındaki toplumlara karşıda oluşmaya başlamıştır. Sonrasında yalnızlaşan ve gittikçe daha da keskinleşen bir Çin milliyetçiliği oluşmaya başlamıştır.

1937 yılına gelindiğinde Japon tehlikesi hala devam etmiştir. Yeni bir savaş daha patlak vermiştir. İkinci Çin-Japon Savaşı, 1945 yılına kadar sürmüştür. Çinli Milliyetçilerin

154 Freda Utley, China at War, Faber and Faber Ltd, London, 1939, s. 281.

155 Emine Akçadağ, “Yumuşak Güç Japonya’nın Sert Güç Arayışları”, Bilge Strateji, Cilt 2, Sayı 3, Güz 2010, s. 2.

156 Abdullah Kıran, “Milletler Cemiyeti ve Önlenemeyen Savaş”, Girne Amerikan Üniversitesi Journal of Social an Aplied Sciences, 3(6) (2008), s. 20.

157 Dagfinn Gatu, Village China at War The Impact of Resistance to Japan, 1937–1945, Nias Press, Copenhagen, Denmark, 2008, s. 50.

62

ve Komünistlerin ortak düşmana karşı bir araya gelmesi sonucu patlak veren savaşta Çin halkı ağır bir bedel ödemiştir. Bilinenin aksine İkinci Dünya Savaşı yıllarında ağır bedel ödeyen haklardan birisi de Çin halkı olmuştur. Yaşanan uzun iç çatışmalar, sömürgeci müdahalelere karşı verilen özgürlük savaşları ve yaşanan acı tarih, Çin halkı için önemli bir ulusal bilinç oluşturmuştur. 1949 yılına gelindiğinde Çin halkı, ulusal bilinci ve Çinli değerleri benimsediğine inandığı bir lider ile cumhuriyeti kurmuştur.

2. UZUN YÜRÜYÜŞ, ÇİN ULUSAL KİMLİĞİ VE TEMEL DEĞERLERİ

‘‘Sorunlar yalnız talimatlar ile çözülmez…

İnsanların bilinçlerini değiştirmek zorundayız.’’

Mao Zedung, 1957.158