• Sonuç bulunamadı

Çin Milliyetçiliğinde Komünizmin Etkisi

2. DIŞ DÜNYAYA AÇILMA: EVRİLEN ÇİN MİLLİYETÇİLİĞİ

2.3. Çin Milliyetçiliğinde Komünizmin Etkisi

1800’lü yıllardan itibaren Çin toplumunda milliyetçilik ideolojisin güçlü bir şekilde varlık bulduğu gözlenmiştir. 20. yüzyıla gelindiğinde Çin toplumunda milliyetçilik ideolojisinin çeşitli ideolojiler ile etkileşim içinde olduğu hatta entegre olabildiği izlenmiştir.

Özellikle Çin Devrimi’ne giden süreçte milliyetçilik ile sosyalizm ve komünizm arasındaki etkileşim Çin siyasi tarihi açısından ayrı bir önem taşımaktadır.

Çin’in sosyalist dönüşümüne geçmeden önce neden Çin sosyalizmi tercih etmiştir?

sorusuna cevap bulmanın daha doğru bir yaklaşım olacağı kanısındayız:

Özgür insanlar ile köleler, patrisyenler ile plebler, baronlar ve serfler, lonca mensubu yurttaşlar ve kalfalar, kısacası ezenler ve ezilenler arasında her zaman bir çelişki vardır.

Bunlar birbirine karşı kâh gizli kâh açık kesintisiz bir mücadele yürütürler, her defasında toplumun devrimci bir dönüşümüyle veya mücadele eden sınıfların beraberce çöküşüyle sonuçlanan bir mücadeleydi bu.431

Marx ve Engels tarafından dile getirilen Komünist Manifesto’nun ilk bölümlerinde vurgulanan bu ifade, Çin’in neden komünizmi tercih ettiği sorusunun cevabını içerisinde barındırmaktadır. Sınıf çatışmasına, zıtların birlikteliğine, emek ve sermayenin çatışmasına, sömürü düzenin varlığına, dikkat çeten Komünist Manifesto, aynı zamanda devrimci bir dönüşüm ile toplumsal sorunların çözüleceğini de ifade etmiştir. Bu siyasi ideoloji ile Çin’in 19. ve 20. yüzyıldaki siyasi şartları kesişmiştir. Bu sebep ile Çin’in sosyalist-komünist dönüşümü yaşanmıştır. Çin’in sahip olduğu ulusal değerlerin sosyalizm ile olan diyalektik iletişimi ise bu bütünleşmenin ana gövdesini oluşturmaktadır.

Çinli değerleri ile daha farklı bir doğrultuda işlenen sosyalizm bilinci, 1949 sonrası ilk olarak ekonomi alanında etkisini göstermiştir. Tam anlamıyla milliyetçi ve merkeziyetçi olmayı amaç edinen bir ekonomi planı belirlenmiştir. Bu ekonomik planın temelinde iki farklı

431 Karl Marx- Friedrich Engels, Komünist Manifesto, Çev. Tanıl Bora, İletişim Yayınları, İstanbul, 2018, s. 52.

161

kalkınma amacı vardır: Birincisi yüksek derecede merkeziyetçiliğe yaslanan planlı ekonomi modeli, ikincisi ise Çin kimlikli sosyalist piyasa ekonomisidir.432 Mao, devrimin başarılı olabilmesi için sosyolojik ve ekonomik şartların olgunlaşması gerektiğine işaret etmiştir. Bu olgunlaşmanın gerçekleşmesi için ise halkın sosyalist bilince kavuşması gerekmektedir.

Ayrıca Mao, Çin halkının sosyalist bilince kavuşurken ulusal değerlerini de unutmaması gerektiğini vurgulamıştır. Bu sebeple parti içi toplantılarda, yazdığı eserlerde ve parti bildirilerinde daima Çin’in ulusal değerleri ile bir sosyalist-komünist düzen inşa etmeye çalıştığını ifade etmiştir.

Çin’in yaşamış olduğu dönüşüm sürecinin özünde ideoloji temelli toplumsal üretim biçiminin değişmesi yer bulmaktadır. Bu bağlamda sosyalist bir düzenin temel ekonomik birimleri olarak ülke kurumları, bölgesel işletmeler ve kırsal üretimin ekonomik faktörü olan toprağın sahipliği sistemi önemli bir yer tutmaktadır.433 Bu noktada atılan en önemli adım ise toprak reformu ile devletin üretim içerisindeki payını ayırarak, üretim yapan ailenin kazancı ile ticari faaliyetlerini sağlamasının teşvik edilmesi olmuştur. Bu noktada temel amaç, tarım kesiminde etkin bir devrimi hayata geçirmektir.

Tarımsal bölgelerde sosyalizme geçiş, 500 milyon köylüyü ilgilendiren çok geniş kapsamlı bir konudur. Mao’nun değişiyle “sosyalist dönüşüm kolay bir iş değildir” takip edilecek yol, ağır ağır bu olguyu gerçekleştirmektir.434 Gayet dikkatli ve istikrarlı bir şekilde ilerlenen bu süreç, çeşitli sorunları da beraberinde getirmiştir. Alışık olmadığı bir süreci yaşayan Çin halkı, uzun bir süre özel mülkiyet konusuna alışamamıştır. Kısa süre içerisinde toprak mülkiyetinde özel mülkiyetten kolektif mülkiyete geçiş yaşanmıştır.

Devrim sonrası süreçte Çin’de sosyalist sistem, feodal sömürüyü temel alan toprak sahipliğine son vermek amacı ile Tarım Reformu Yasası’nı 1950 yılında kabul etmiştir. 1950-1952 yılları arasında mülkiyet sahiplerinin toprakları ile mülkleri devlet eliyle kamulaştırılmıştır.435 Daha sonrasında ise kamulaştırılan bu topraklar yoksul ve topraksız olan kırsal bölgelerde yaşayan halka pay edilmiştir. Feodal düzeni yıkmak ve üretim sürecinin dönüşümünü sağlamak için atılan bu adım, çok fazla sürmemiştir. Özel mülkiyet ile başlayan bu süreç, kısa süre sonra kolektif mülkiyete doğru ilerlemiştir.

432 Atilla Sandıklı, “Geleceğin Süper Gücü Çin”, Bilgi Strateji, Cilt 1, Sayı 1, Güz 2009, s. 41.

433 Seriye Sezen, ‘‘Çin Halk Cumhuriyeti’nde Sosyalist Piyasa Ekonomisine Dönüşüm’’, Amme İdaresi Dergisi, Cilt 40, Sayı 1, Mart 2007, s. 28.

434 Merih İpek, ‘‘Çin’de Tarım Kesiminde Sosyalizme Geçiş’’, Birikim Dergisi, 10/20.

435 Seriye Sezen, ‘‘Çin Halk Cumhuriyeti’nde Toprak Yönetimi’’, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 66-1, s.

96.

162

Toprak reformu konusu, devrim sonrası Mao’nun ilgilendiği en önemli konuların başında gelmiştir. Mao’nun bu konuya fazla önem vermesinin nedeni, toplumun sosyalist dönüşümünü gerçekleştirmektir. Mao bir diyalektik ustası olarak, toplumsal dönüşümün, üretim kabiliyetinin mülkiyetinden geçtiğini anlamıştır. Mao, iktidarının ilerleyen dönemlerinde ideolojik bir olgunlaşma yaşamıştır. Pek tabii ki bu olgunlaşma sosyalist- komünist ideolojinin derinlerine doğru olan bir olgunlaşmadır. Mao davasında savunmacı realist anlayıştan, saldırgan realist stratejiye doğru bir değişim yaşamıştır.436 Bu değişimin özünde Mao’nun komünizm ile harmanlanmış devrimci kimliği yatmaktadır. İlerleyen süreç içerisinde Çin toplumundaki dönüşümün ideolojik temelde ilerlemesi nedeniyle Mao, bu dönüşümün çekirdek ideoloğu olmuştur. Sosyalist bilinç ile olgunlaşan Mao ve Maoizm, Çin toplumu için yer yer tartışılan fakat önemli bir rehber olarak kabul edilen değerler olmuşlardır.

Mao’nun iktidarı boyunca ürettiği tüm iç ve dış politikalarda komünizmin etkisi görülmüştür. Özellikle Büyük İleri Atılım Projesi ile bu siyasi bilinç kendini oldukça öne çıkarmıştır. 1958 sonlarında başarıya ulaşmayan bu proje, Çinliler tarafından sert bir dille eleştirilmiştir. Temmuz 1959’da Lushan’da Peng Dehuai (1954-1959 Dönemi Çin Savunma Bakanı) ile yaşanan çatışmadan sonra, son derece sert bir anti-sağcı kampanya olma bağlamında Büyük İleri Atılım Projesi yeniden başlamıştır.437 Mao’nun hayata geçirmeye çalıştığı her projede komünist-sosyalist bilincin varlığı hissedilmiştir. Özellikle Büyük İleri Atılım Projesi, Kültür Devrimi ve Yüz Çiçek Açsın Kampanyası’nda bu ideolojik kimliğin belirtileri görülmüştür. Üretilen projeler tam olarak hedefine ulaşamasa da Çin toplumunun zihninde önemli değişimlere sebep olmuşlardır. Özellikle toplumsal dönüşüm için önemli temeller oluşturarak, Mao ve Çin halkı arasındaki köprüyü güçlendirmişlerdir.

Tüm dünya toplumlarında olduğu gibi Çin toplumunda da her yeni yüzyıl sürecinde toplumun algısı farklı noktalarda etkilenmiştir. Özellikle 20. yüzyıl Çin toplumunun ulusal benliğini siyasal yönden etkileyen bir yüzyıl olmuştur. 20. yüzyılda Asya halkları ile emperyalist ve feodal yapılar arasında önemli bir düşünsel ve fiziki çelişki var olmuştur. Bu çelişkinin artması, 20. yüzyılın başlarında Asya Kıtası’nın derinlerinden süzülüp geçen anti-

436 Huiying Feng, “The Operational Code of Mao Zedong: Defensive or Ofensive Realist?”, Security Studies, 14, No.4, October-December 2005, s. 637.

437 Thomas P. Bernstein, “Mao Zedong and Famine Of 1959-1960: A Study in Wilfulness”, The China Quarrely, 186, 2006, s. 421.

163

emperyalist ve anti-feodal devrimci kasırgaya sebep olmuştur.438 1911 Devrimi’ne giden sürecin temel belirleyicisi bu siyasi hava olmuştur. Sonrasında 1949 Devrimi’ne giden süreç ise Mao liderliğindeki devrimci Komünist güçlerin anti-emperyalist ve anti-feodal temelde sosyalist bir Çin var etme girişimi olmuştur. Nihayetinde 20. yüzyılın ilk yarısı Çin toplumu için bir savaş ve özgürlük arayışı dönemi olmuştur. Anti-sağcı ideolojilerle ilerlenen bu süreç, Çin’in ulusal değerlerinin ve ulusal kimliğinin sosyalist değerlerle yeniden yorumlanmasına sebebiyet vermiştir.

1960’lı yıllara gelindiğinde ulusalcı Kızıl Çin, neredeyse her coğrafyada etkisini yükseltmeye ve kutuplaşmadaki pozisyonunu güçlendirerek küresel bir güç olarak müdahalelerde bulunmaya başlamıştır.439 İç politikada ciddi sorunlar yaşanmasına karşın, sosyalist bilinç her geçen gün güçlenmiştir. Sonrasında dış politikada Çin’in sosyalist ulusal kimliğinin etkileri görülmeye başlanmıştır. Çin’in uluslararası alanda ortaya koyduğu bu ulusal kimlik, etkisini kısa süre içerisinde göstermiştir. Batılı ülkeler tarafından bu durumdan duyulan rahatsızlıklar dile getirilmeye başlanmıştır. Kısacası Mao’nun iktidarı yıllarında Çin ulusal kimliği, istediği başarıya tam olarak ulaşamasa da birilerini rahatsız edecek etkiye sahip olmaya başlamıştır. Özellikle Birleşmiş Milletler’de elde ettiği söz hakkı uzun bir dönem, Batılı güçler tarafından hazmedilememiştir.

20. yüzyıl, Çinlilere Çin’in kültürel mirasını anlayıp analiz etmek için fazla bir imkan sunmamıştır. Çin kültürüne ve değerlerine yönelik bir belirsizlik vardır. Bu belirsizlik devrim öncesinde ve sonrasında oldukça fazla hissedilmiştir. Mao, kiliseler, emperyalistler, monarşi artıklarını ve devleti dünyanın şeytanı olarak lanetlemiştir. Ulusal tutumlarda temel bir değişim istemiştir.440 Bu temel değişim için Çin’in ulusal değerleri yeterlidir. Fakat bu değerlerin muğlaklığı söz konusudur. Modern bir yoruma ihtiyaç duyulmuştur. Mao’nun sahip olduğu ulusal bilincin, sosyalist-komünist ideolojiyle kesişmesine sebep olan temel neden de budur. Çin’in ve Çinlinin değerlerini muğlaklıktan kurtararak, modern bir yorum ile Çin halkının karşısına çıkıp ulusal bir Çin devleti ve sosyalizmi benimsemiş bir toplum yaratmak noktasında sosyalizm önemli bir görev üstlenmiştir.

438 Aierken Adilijiang, 1908 Jön Türk Devrimi ile 1911 Çin Devrimi’nin Karşılıklı Analizi, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, s. İİİ.

439 Serdar Sarısır, Milliyetçi Çin’in Birleşmiş Milletler’ deki Konumu ve Türkiye (1960-1970), Ankara Üniversitesi Yayınları, Asya -Pasifik Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi, APAM Yayınları, Ankara, 2019, s. 269.

440 Short, Mao Zedong- Bir Yaşam, s. 89.

164

Mao, çeyrek yüzyıl boyunca insanlığın dörtte birini yöneten en önde gelen Komünist teorisyenlerden biridir. Siyasi felsefesi, özellikle de liderlik yöntemi, kitlelere odaklanmak üzerinedir.441 Kitlere ulaşmak için uzun bir uğraş veren Mao, halk ile diyalektik bir ilişki içerisinde olmanın önemini her daim vurgulamıştır. Kitlelerle kurulan iletişimde onları harekete geçirecek bir dil kullanmak adına önemli bir siyasi karakter olmuştur. Mao’nun tüm kişisel liderlik özelliklerinin yanı sıra, yığınları harekete geçirebilmesinin en önemli nedeni, halkın sorunlarını bilip çözüm yolları önermesidir. Bu çözüm yollarını içerisinde barındıran bir ideoloji olarak, sosyalist-komünist ideolojinin gerekliliğini vurgulamıştır. Çin halkı komünizmi belki Mao’dan önce tanımıştır. Fakat komünist ideolojinin, Çin toplumunu etkilemesi ve Çinliyi harekete geçiren bir ideolojiye dönüşmesi, Mao’nun liderlik anlayışı ile mümkün olmuştur.

Devrim sonrası süreçte siyasi olarak birçok hedef belirlenmiştir. Bu hedeflerin başında Çin halkının sosyalist dönüşümü gelmiştir. Fakat üzerinde durulması gereken önemli bir nokta, bu dönüşüm sırasında farklı etnik sınıflara karşı nasıl bir politika yürütüldüğüdür?

Devrim sonrasında resmi ideoloji olarak kabul edilen “Büyük Çin Mitleri” ideolojisinin amacı, Çinli olmayan bütün etnik yapıları Çinlileştirmek ve Çin değerleri içinde kaynaştırmaktır. Bu temel gaye için Çinliler tıpkı Amerikalılar gibi ‘‘Melting Pot/ Eritme Potasını’’ örnek kabul etmişlerdir.442 Çin’in geniş kültürel mirası içerisinde farklı milletleri eriterek, Çin toplumu ile kaynaşmasını istemişlerdir. Kimi yönleri ile başarılı olunsa da bugün için bu politikanın kesin bir başarıya ulaştığını söylemek mümkün değildir. Çin topraklarında yaşayan birçok farklı etnik yapıdan söz edilebilir. Fakat toplam nüfus içerisindeki farklı etnik nüfusun sayısı oldukça azdır.

Milliyetçi Çin yönetiminde devlet politikası olarak farklılıkları hazmetme anlayışı, siyasi alandan başlamak üzere toplumu ilgilendiren her alana yönelmiştir. Özellikle kültürel, felsefi ve dini değerler ile bu asimilasyon süreci ilerletilmeye çalışılmıştır. Sosyalizm bilinci ve komünist ideolojiye bu noktada önemli görevler yüklenmiştir. Özellikle sınıfsız toplum ve halkların eşitliği prensibi ile Çin topraklarında yaşayan tüm insanların eşit yaşam standardına sahip olacağı vurgulanmıştır. Ayrıca Çin toplumunun sahip olduğu teolojik ve felsefik birikim de asimilasyon sürecinde aktif bir şekilde kullanılmıştır. Taoizm, Budizm, Yeni

441 Donia Zhang, “The Political Leadership of Mao Zedong”, Journal of Contemporary Educational Research, Volume 2, Issue 4, s. 28.

442 Abdürreşit Celil Karluk, ‘‘Çin Tarihinde Çinli Olmayan Halkların Yönetiminde Uygulanan Stratejiler’’, DAAD, Bahar/Spring 2019, s. 2.

165

Konfüçyanizm ve Atalar Kültü anlayışı ile Çin toplumu içerisinde güçlü bir birliktelik oluşturulmak istenmiştir. Tek tipçi bir toplum var edilmeye çalışılmıştır.

Devrimden önceki süreçte Batılı emperyalist güçlerin ve yanı başındaki Japonya’nın Çin’e karşı yürüttüğü düşmanca politikalar, Çin’i, Sovyetlere ve komünizme yönelten temel nedenler arasında sayılabilir. 1931’de Japonya kendi eliyle “Biyolojik Savaş Birimi”

kurmuştur. 1932-1945 tarihleri arasında Mançurya ve Çin’de kurulan laboratuvarlarda veba, tifüs, çiçek vb. gibi illetleri 10 binden fazla Çinli insanın üzerinde denemiştir. Ayrıca 1940 tarihinde Japonya’ya ait uçakların zehirli tahılları Çin’in on bir şehrine yayması nedeniyle yüzbinlerce Çinlinin öldüğü tarihe geçmiştir.443 Dönemin şartları içerisinde vahşi kapitalizmin ve Japon istilalarının merkezinde bir toplum olarak, Çin halkı için Sovyetler ile iyi ilişkiler kurmak ve komünizmi benimsemekten başka yol kalmadığına inanılmıştır. Özellikle Japonya’nın hazmedilmesi mümkün olmayan saldırı ve tacizleri, Çinliler arasında müthiş bir ulusal bilinç inşa etmiştir. Yabancı düşmanlığı ve Japonlara karşı bir nefretin oluşmasına yol açmıştır.

Çin’in komünizme ve sosyalizme olan yakınlığının özünde Çinli devrimci kadronun Marx’ın öğretilerinden oldukça fazla etkilenmeleri yatmaktadır. Marxizmin değerleri olarak Hegel’in diyalektik iletişimi yerine Tao’nunkini, İngiliz ekonomi politiği yerine Konfüçyüs ahlakçılığını, ütopyacı Fransız sosyalizmi yerine, Çin köylülerinin isyan kültürünü koyarak, başlangıçta sosyalizmin yalnız Avrupalı algısına isyan eden Çin Kültür Devrimi, çok geçmeden tüm Batı kültürünü reddetmiştir.444 Batılı olan her değeri reddetmeyi temel amaç edinen Çinli aydınlar, bu ret hareketini Marxizm temelinde inşa etmişlerdir. Çin’in ulusal değerlerine atıf yapmayı da ihmal etmemişlerdir.

Dönemin şartları içerisinde komünizm, Çin halkı için bir tercihten ziyade bir gereklilik olarak kendini göstermiştir. İşgalci güçlerin pençesine düşen, sömürge olma korkusu yaşayan Çin halkı için kısa süre önce başarılı bir devrim yaşamış olan Sovyetlerden daha iyi bir müttefik görülmemiştir. Bu nedenle Sovyetler ile kurulan etkin iletişim, kısa sürede bir ideoloji transferi sürecine dönüşmüştür. Sonunda vurgulanması gereken temel olgu, Çin’e, komünizmi getiren ve Çin’in ulusal kimliğini canlandıran asıl olgunun bu süreçten ibaret olduğudur.

443 Deniz Ülke Arıboğan, Tarihin Sonundan Barışın Sonuna- Terörizmi Anlamak ve Anlamlandırmak, Timaş Yayınları, İstanbul, 2003, s. 171.

444 Roger Garaudy, Yobazlıklar, Çev. Cemal Aydın, Timaş Yayınları, İstanbul, 2018, s. 87.

166

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

ÇİN KOMÜNİST PARTİSİ VE MİLLİYETÇİLİK

1949’dan bu yana yönetimde olan ÇKP, dünyanın görevdeki en büyük siyasi partisidir. ÇKP, başta “Kolektif Liderliği” olmak üzere çok ilgi çekici farklılıklara sahiptir.

Ulusal ve sosyalist yönetimler bakımından ÇKP dünyanın en büyük hükümetini oluşturmaktadır.445 Ayrıca üye sayısı, siyasi geçmişi ve savunduğu değerleri ile de ÇKP dünyada az rastlanan bir parti konumundadır. Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bugüne, Çin’de çok partili bir siyasal hayatın can bulmaması nedeni ile ÇKP bir parti devletine dönüşmüştür. Üye sayısı 90 milyonu aşan ÇKP’nin iç yapısı olabildiğince güçlü bölümlerden oluşmuştur. Her bölüm içerisinde ayrı bir delegasyon sistemi vardır. Çin halkı ile bütünleşmek adına her türlü siyasi ve sosyolojik adımı atan ÇKP, parti içi siyaset kanallarını açık tutarak Çin halkının siyasal katılımına önem verdiğini vurgulamıştır. Parti içerisinde oluşturulmaya çalışılan kolektif liderlik anlayışıyla alınan kararların kolektif bilinç ile oluştuğu ifade edilmiştir. Bir kişi veya siyasi kadrolardan ziyade Çin siyasetini belirleyen temel aktörün yine Çin halkının kolektif bilinci olduğu vurgulanmıştır.

Devrimin hemen sonrasında Mao önderliğinde toplum için gerekli görülen her konuda radikal adımlar atan ÇKP, birçok toplumsal projenin merkezinde yer almıştır. Oluşturulan tüm iç ve dış politikaların özünde, partinin Çin halkı ile bütünleşme isteği ve Çin halkının sosyalist bilince erişebilme hedefi yatmaktadır. ÇKP, 1970’lerden itibaren sosyalist sistemin yararına değerlendirdiği ekonomik liberalleşme politikalarını dereceli olarak desteklemiş ve yaygınlaştırmıştır. Dahası bu tarihten sonra ABD ile daha yakın ilişkiler kurulmasına da öncü olmuştur.446 1970’li yıllara kadar gerek iç politikada gerekse dış politikada oldukça radikal bir yol izleyen ÇKP, bu tarihten itibaren bir yumuşama dönemine girmiştir. Liberal fikirlerin parti liderlerinde can bulduğu gözlenmiştir. Özellikle ABD ve BM ile kurulmaya çalışılan ilişkilerde bu durum etkisini göstermiştir. Kurulduğu günden bugüne her dönem ÇKP’nin siyasi öncelikleri birtakım farklılıkları içerisinde barındırsa da vurgulanması gereken temel olgu, ÇKP’nin temel gayesinin Çin halkı ile bütünleşmek olduğudur. Tüm politik tercihlerin arkasında bu amaç yatmaktadır. Bu temelde Çin halkının sahip olmuş olduğu değerlerin hem Çin halkı için hem de ÇKP için temel belirleyici olduğu gözlenmiştir. Esasında ÇKP her ne

445 Angang, Çin Komünist Partisi Nasıl Yönetiliyor? s. 14.

446 Ozan Örmeci, Çin Komünist Partisi 19. Kongresi’nden Çıkan Mesajlar, http://www.politikaakedemisi.org. (23.10.2017).

167

kadar komünizmi ve sosyalizmi temel ideoloji olarak benimsediğini vurgulasa da yaşanan tarihi seyir, ÇKP’nin milliyetçi bir parti olduğunu gözler önüne sermiştir.

1. ÇİN KOMÜNİST PARTİSİ YÖNETİMİNDE MİLLİYETÇİLİK

Yarım yüzyıl önce Mao Zedong bir soru sormuştur. Komünistler, Çin’deki diğer rejimlerin kaderi olan “temiz ve meşru yoldan çıkma” döngüsüne girmekten nasıl kaçınabilir?

Bu döngüyü kırmamızı sağlayan yeni bir yol bulduğumuzu ilan etmeliyiz, diye eklemiştir.

İnsanlar sadece hükümeti izlemekle kalmamalı aynı zamanda hükümete katılmalıdır, demiştir.

Böylece hükümetin çok çalışkan ve yozlaşmaz olacağı ve rejimin de bu sayede korunacağı, Mao tarafından vurgulanmıştır.447 Mao, ÇKP’yi formüle ederken üzerinde durmaya çalıştığı birçok tarihsel özellik bulunmaktadır. Özellikle geçmişten ders alınarak, partinin yozlaşmaması gerektiğini vurgulamıştır. Çin halkının partiye katılımın sağlanması ve parti içerisinde halk odaklı bir kontrol mekanizması kurmak istemiştir. Parti içi bir denetleme sistemi oluşması sonrasında rejimin korunacağına dikkat çekilmiştir.

Ulusal bir devrime ulaşan ÇKP, devrim sonrasındaki süreçte de Çin’in ulusal değerlerinin savunucusu olmuştur. Özellikle Çin halkı ve Çin’in ulusal değerleriyle olan diyalektik ilişki bu duruma en büyük örnektir.

Çin siyasi tarihi incelenecek olursa kamu sektöründe var olan yolsuzlukların önemli bir boyutta olduğu görülebilir. Bu temelde bazı aydınların Çin’deki yolsuzlukları bağlantı kurarak açıklamaya çalıştıkları görülür. Kurumlar, bürokratik kadrolar ve yozlaşmış ekonomik ilişkiler üzerinden bu süreç işlemektedir.448 ÇKP, devrim sonrası süreçte yolsuzlukların önünü kesmek adına önemli bir mücadele vermiştir. Yolsuzluk yapan yöneticileri ve yolsuzluğa neden olan uygulamaları, Çin’in ulusal ve manevi değerleri için en önemli tehdit olarak görmüştür. Sosyalist sistem sayesinde sınıfsız bir toplum var olacağını ve böylelikle eşit toplum içerisinde üretim faktörlerinin millileşmesiyle bu sorunun çözüleceği düşünülmüştür.

ÇKP’nin devrim sonrasında milliyetçi kimliğine ilk olarak toprak reformu sürecinde rastlanılmıştır. Bu politikanın oluşup olgunlaşmasında ÇKP’nin sahip olduğu milliyetçi

ÇKP’nin devrim sonrasında milliyetçi kimliğine ilk olarak toprak reformu sürecinde rastlanılmıştır. Bu politikanın oluşup olgunlaşmasında ÇKP’nin sahip olduğu milliyetçi