• Sonuç bulunamadı

Bir Modernleşme İdeolojisi Olarak Milliyetçilik

5. MİLLİYETÇİLİK ÜZERİNE ORTAYA ATILAN TEZLER

5.3. Bir Modernleşme İdeolojisi Olarak Milliyetçilik

Milliyetçilik ideolojisin modern döneme ait bir olgu olduğu konusunda birçok tezin var olduğu bilinmektedir. Özünde milliyetçiliği modern bir ideoloji olarak tanımlayan olgunun ne olduğu konusunda daha ayrıntılı bir bakış açısına gerek duyulmaktadır. Milletlerin tarihin eski dönemlerine ait olduğu ortadadır. Fakat ulusal benliğin keşfi ile milliyetçiliğin bir ideolojiye, oradan da ulus devlet olmak için verilen mücadeleye geçilmesi, milliyetçiliği modern bir ideoloji olarak karşımıza çıkarmaktadır.

74 Joshua Searle- White, The Psychology of Nationalism, Palgrave Macmillan, New York, 2001, s. 3.

75 John A. Arsstrong, Nations Before Nationalism, The University of North Caroline Press, Caroline, 1982, s. 7.

36

“Milletlerin milliyetçiliği değil, milliyetçiliğin milletleri var ettiği” özdeyişi artık genel bir kabul görmüştür. Bu tarihin Fransız Devrimi sonrasında başlaması, ulus devletler için verilen çetin mücadele ve savaşların 19. yüzyılda alevlenmesi, milliyetçiliği modern bir ideoloji olarak karşımıza çıkarmıştır. Bugün açık bir şekilde ifade edilebilir ki milliyetçilik, 18. yüzyılda ortaya çıkan 19. yüzyılda dünyayı bir ateş çemberine çeviren ve 20. yüzyılda iki büyük dünya savaşının sonrasında yeni bir dünya düzeni kurmayı başaran modern bir ideolojidir. Peki milliyetçilik bu kadar önemli bir değişimi nasıl başarmıştır? Esasında milliyetçiliğin gözden kaçırılmaması gereken en önemli yönü budur. Bu yönünü oluşturan temel olgu ise milliyetçiliğin Sosyal Teori ile olan ilişkisidir. Çünkü Sosyal Teori modern teorilerle ilişkilidir. Max Weber ve Emile Durkheim tarafından tahmin edildiği gibi sosyal teori, politik istikrar ve ekonomik kalkınma boyutları ile modern toplumları etkilemiş ve ulus inşası gözlemlenmiştir.76 Milliyetçilik bu yönü ile eskimeyen ve daim yeni olarak kalan bir ideolojidir. Modern çağda hatta postmodern dönemde bile yaşamayı başaran, karşısına çıkan farklı ideolojilere eklemlenen ve kendini güncelleyen bir ideoloji olmuştur.

Milliyetçiliği modern bir ideoloji olarak değerlendirmemize neden olan bir diğer veri ise özellikle 20. yüzyılda baş gösteren sömürgeci devletlere karşı ulusların bağımsızlık mücadelesindeki rolüdür. Küresel tanımlar karşısında ulusların kendi şekillerini tanımlamaları, kimlik tespiti yapmaları ya da milliyetçilik, etnisite ve devlet manifestoları var edebilmeleri milliyetçilik ideolojisi ile mümkün olmuştur.77 Milliyetçilik modern dönemde bu toplumlar için hem bir bağımsızlık hem bir kültürel uyanış hem de ulusal bir kimlik edinebilme fırsatı sunmuştur. Milliyetçiliğin bu işlevi bugün için de devam etmekte ve milliyetçi toplumsal uyanışlar dünyanın her yerinde karşımıza çıkmaktadır. Özellikle farklı etnik yapılara sahip toplumlar için milliyetçilik, modern dönemde bir tehdit olarak algılanmıştır. Bu noktada devletlerin atmış olduğu birtakım adımlar vardır. Milliyetçilik, siyasi ve kültürel olarak iki farklı bölümde değerlendirilmiştir. Kültürel halklar noktasında insanların taleplerine sıcak yaklaşılarak siyasi taleplerin oluşmasına fırsat vermemek amaçlanmıştır. Milliyetçiliğin toplumlar için getirmiş olduğu bu modern algılar, birçok genel kabulü kırmıştır. Özellikle teolojik genel kabuller sorgulanmıştır. Tarihi birikim gözden geçirilerek, ulusal temelde yeni ve modern çağa uyum sağlayan çalışmalar yapılmıştır.

Devletlerin ortaya koymaya çalıştığı bütünleştirici ulus tanımlarına karşın etnik farklılıkların bu konuda farklı amaçlarla hareket ettiği görülmüştür. Günümüz dünyasının

76 Doyle and Pamplona, Nationalism in The New World, s. 25.

77 Amoah, Nationalizm, Globalizm and Africa, s. 3.

37

sunduğu siyasi ve kültürel olanaklar içinde her etnik topluluk milliyetçiliği kendi benliği için yakın görmüştür. Devlet ve toplum arasında yaşanan algı farklılıkları, kimi dönemlerde ciddi çatışmaları da beraberinde getirmiştir.

İKİNCİ BÖLÜM

İMPARATORLUKTAN CUMHURİYETE ÇİN MİLLİYETÇİLİĞİ

‘‘İşimiz çok Zaman yok Dünya dönüyor Hayat zorluyor On bin yıl çok uzun Sarıl güne, sarıl saate.’’

Mao Zedung, 9 Ocak 1963.78

1. ÇİN TARİHİNE GENEL BAKIŞ

Çin tarihine geçmeden önce Çin’in mevcut demografik yapısına bakacak olursak, Çin’in 56 farklı etnik yapıdan meydana gelen hemen hemen 1,5 milyara yakın bir nüfusu olduğu bilinmektedir. 2000 yılında yapılan en güncel nüfus sayımı verilerine göre toplam Çin nüfusu 1.242.610.000 olup Hanzuların toplam nüfusu 1.137.390.000, diğer etnik guruplar ise 104.990.000 kişiden oluşmaktadır.79 Sayı bakımından en büyük topluluk olan Hanzular bir diğer ismi ile Han Çinlileri, Çin’deki en büyük etnik yapıyı oluşturmakta ve Çin’in yerli halkı olarak kabul edilmektedirler.

Tarihi ve kültürel geçmişi ile oldukça özgün bir noktada olan Çin, ulusal dili ile de bu özgün yapısını korumuştur. Şecere olarak Çince, Çin-Tibet ailesine aittir."Oracle bone script"

78 Han Suyin, Sabah Tufanı II (Kuledeki Rüzgâr) Mao Zedung ve Çin Devrimi, Çev. Kürşat Bozkurt, Berfin Yayınları, İstanbul, 1999, s. 15.

79 Abdurreşit Celil Karluk, “Çin Halk Cumhuriyeti’ndeki Milliyetlerin Dağılımı ve Etno-Demografik Özellikleri”, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2009 Güz, Sayı 11, s. 64.

38

biçimindeki Çince’nin en eski güvenilir kayıtları 3.000 yıldan daha eski bir tarihe sahiptir.80 Dünyanın en eski dillerinden biri olan Çince, özgün yapısını korumaktadır. Bilindiği üzere Çince karakterler dünyadaki en eski yazı biçimlerinden birini oluşturur. 1970’lerden beri kazı yapan arkeologlar, bulunan sembollerin muhtemelen kelimenin tam anlamıyla yazı olarak kabul edilemese de karakterlerin Taş Devri’nde zaten kullanıldığını keşfetmişlerdir.81 Elde edilen tarihi bulgular, Çin kültürünün insanlık adına ne kadar büyük bir öneme sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Mevcut bilgiler ışığında, Çin dilinin ve sanatının Çin ulusal benliği için ortaya koyduğu değer açık bir şekilde görülmektedir.

Çince’nin yanı sıra Çin tarihinde oldukça büyük bir öneme sahip olan hat sanatı Çin kültürü için önemli bir değerdir. Bir tür yazı sanatı olan hat sanatı, Çin’de güzel sanatların en soylusu olarak kabul edilmektedir. Tarihin çok erken bir aşamasında soyut ve dışavurumcu bir sanat formu haline gelmiştir. Burada anlam ikincil öneme sahip ve estetik ifade asıl ilgi alanını oluşturmaktadır.82 Kültürel derinlik ve estetik adına Çin hat sanatı önemli bir değeri oluşturmakta ve Çin kültürünün ayrılmaz bir parçasını oluşturmaktadır.

Ulaşılabilen tarihi belgeler Çin uygarlığının, Sarı Nehir bölgelerinde ortaya çıktığını işaret etmektedir. Shang Hanedanlığı’nın sonlarına doğru Sarı Nehir boyunca bölgede yaşayan 1.800 kadar klan ve kabile olduğu kaydedilmiştir.83 Tüm tarihi kayıtlar Çin toprakları üzerinde büyük bir siyasi ve kültürel geçmişin varlığını ortaya koymaktadır. Mevcut bilgiler ışığında Çin tarihinin büyük bir bölümünü, savaşların ve iktidar mücadelelerinin oluşturduğunu söylemek mümkündür.

Çin uygarlığı Doğu Asya coğrafyasında en az 2500 yıldan beri varlığı ve ağırlığını devamlı koruyan bir uygarlıktır.84 Sahip olduğu değerleri oldukça iyi bir şekilde muhafaza etmeye çalışan Çinliler, bu sayede özgün bir kimliğe sahip olmaya gayret etmişlerdir.

Çin uygarlığını diğer ugarlıklardan farklı ve uzun ömürlü kılan neden öteki uygarlıklardan farklı olarak etrafında kendisi ile boy ölçüşebilecek yüksek düzeyde bir uygarlığın bulunmaması veya var olanlarla da uzun süreli iletişime girmekten kaçınmış

80 Ping Chen, Modern Chinese: History and Sociolinguistics, Cambridge University Press, Cambridge, 1999, s.1.

81 Johan Bjorksten, Learn to Write Chinese Characters, Yale University Press, New Haven and London,1994, s. 4.

82 Bjorksten, Learn to Write Chinese Characters, s. 2.

83 Chen, Modern Chinese: History and Sociolinguistics, s. 7.

84 Abdürreşit Celil Karluk, Çinlilik ve Çin’de Ötekiler, Atlas Yayınları, Ankara, 2019, s. 12.

39

olmasıdır.85 Coğrafi, sosyolojik ve tarihi şartlar Çin kültürünün birlerce yıl boyunca kesintiye uğramadan günümüze ulaşmasındaki temel neden olmuştur.

Arkeolojik verilere göre Çin tarihi, MÖ 2000 yıllarında ilk kez ortaya çıkmıştır. Çin siyasi tarihi kabile mücadelesi ve iç savaşlar ile doludur. Feodal yönetim sisteminin ağırlığı ve 100’e yakın kabilenin birbiriyle mücadelesi ve hakimiyeti, uzun yıllar Çin’i dışarıdan gelen saldırılara açık tutmuştur.86 Çin’in yaşamış olduğu iç savaşlar, iktidar mücadeleleri, bunların yanı sıra dış saldırılara maruz kalması bir taraftan Çin’in kültürel zenginliğini artırırken diğer taraftan farklı bir ulusçuluk duygusunun gelişmesine de sebep olmuştur.

Çin’in sahip olduğu kültürel derinlik uzun bir dönem dünya insanlığı için bilinmez bir gerçeklik olmuştur. Fakat eski ekolün sinologları artık Batı’daki Çin hakkındaki tek bilgi kaynağı değildir. Daha yakın zamanlarda Çin ve Asya, antikacı bilim adamlarına bırakılamayacak kadar önemli hale gelmiştir.87 Özellikle Batılı ülkeler tarafından Çin kültürü önem ile üzerinde durulan ve dünya insanlığının ilgisini çeken bir alana dönüşmüştür. Geç bir tarihte de olsa dünya insanlığı Çin kültürünün önemini fark etmiştir. Çin tarihi üzerine yapılan çalışmaların artık sadece sanatsal boyutlarda olmadığı, siyasi ve sosyolojik boyutlara da vardığı görülmektedir.

Çin denilince Çince akla gelen en önemli değer durumundadır. Çinli olmayanlar tarafından genellikle zor bir dil olduğu konusunda bir dizi tutum olsa da tek bir yapı olarak kabul edildiği görülmektedir. Ancak bu tek dil, sosyal ve tarihsel olarak konumlanmıştır.88 Yani Çin dilini anlayabilmek ve bu dili anlamlandırabilmek için Çin halkının yaşamış olduğu sosyolojik geçmişi ve tarihsel mirası doğru bir şekilde analiz etmemiz gerekmektedir.

Teritorya ve dil ilişkisi bağlamında Çince önemli bir dil konumundadır.

85 Karluk, Çinlilik ve Çin’de Ötekiler, s.16.

86 Yeni Dünya Düzeninde Çin Halk Cumhuriyeti, SEDAM (Strateji Düşünce ve Analiz Merkezi), Aralık 2017.

87 Author(s): Bob Hodge, The Politics of Chinese Language and Culture: The Art of Reading Dragons (Culture and Communication in Asia), Routledge, London and New York, 1998, s. 17.

88 Hodge, The Politics of Chinese Language and Culture: The Art of Reading Dragons (Culture and Communication in Asia), s. 32.

40

Harita- 2 Çin Siyasi Haritası 89

Çin uygarlığı, yaklaşık 5.000 yıl önce birkaç bölgesel Neolitik kültürün birleşiminden doğmuştur. Yao ve Shun gibi mitolojik Bilge İmparatorları Çağı’ndan ortaya çıkan Çin’in tarihi M.Ö. 1500 civarında Shang Hanedanı’yla başlamıştır.90 Tarihi itibari ile oldukça eski dönemlere uzanan Çin kültürü, var olduğu coğrafyanın imkanları dahilinde çeşitli evrelerden geçerek günümüze ulaşmayı başarmıştır. Sahip olduğu özgün tarihi mirasıyla Çin kültürü, tarihin her döneminde Çin halkı için ayrı bir ulusal bilinç oluşturmayı başarmıştır.

İlk dönem Çin tarihi köy yerleşkeleri şeklinde oluşmaya başlamıştır. Neolitik köy kültürleri, yaklaşık 7.000 ila 5.000 yıl önceki dönem boyunca daha büyük coğrafi ve politik birimler halinde birleşmeye başlamıştır. 4.000 yıl önce (M.Ö.2000), tarihi Çin uygarlığının doğrudan atası olarak görülebilen Bronz Çağı kültürlerinden ilki günümüzde Henan, Hebei ve Shanxi eyaletlerindeki Sarı Nehir boyunca şekillenmiştir.91 Tarımsal faaliyetler ile yakın bir

89 Çin Siyasi Haritası,https://tr.maps-china-cn.com, (12.09.2019).

90 Kenneth J. Hammond, From Yao to Mao: 5000 Years of Chinese History Part I, The Teaching Company Limited Partnership, Mexico City, 2004, s. 1.

91 Hammond, From Yao to Mao: 5000 Years of Chinese History Part I, s. 5.

41

ilişki içinde bulunan Çinliler, ilk dönemlerde de bu özelliklerini koruyarak sulak bölgelere yerleşmişlerdir. Üretmeyi temel bir felsefe kabul eden Çinliler, bu bilinç temelinde sosyal yaşam alanları kurmaya başlamışlardır.

Çin tarihinin büyük bir bölümünü savaşlar oluşturmuştur. Bu olguya eski dönem Çin tarihinde de rastlamak mümkündür. Qing Hanedanı MÖ 207’de devrilmiştir. Bir iç savaştan sonra, kişisel deha ve aşırı iyilik yoluyla iktidara gelen düşük rütbeli bir yetkili olan Liu Bang tarafından Han adında yeni bir hanedan kurulmuştur. Kurduğu hanedan 400 yıldan fazla sürmüş ve adı Çin halkına atıfta bulunmak için kullanılan standart terimlerden biri haline gelmiştir.92 Bugün için Çin’de bulunan en büyük etnik grup olarak anılan Han Çinlilerinin isminin buradan geldiği bilinmektedir.

Çin tarihinde geleneklerin ve mitolojinin önemli bir yer tuttuğu bilinmektedir. Eski dönem Çin tarihinde de bu duruma rastlamak mümkündür. Çin hanedanlarının gücü, bir hanedanın önderlik hakkı, ilahi bir şekilde verildiğine inanılmıştır. Bu yetki cennetten bir yetkidir. Bir hanedan iktidardan düştüğünde ve yerine bir başkası geçtiğinde halk bunun cennetsel görevden kaynaklandığına inanmıştır.93 Maddi ve manevi değerleri bir bütün içerisinde harmanlamaya çalışan Çin halkı, bu bilinci her alanda yoğun bir şekilde vurgulamıştır. Gerek politik alanda gerek sosyal alanda gerekse kültürel alanda maddi ve manevi değerlerin bir bütün olduğu görülmüştür. Çin tarihinin uzun bir dönemini farklı hanedanlıklar mücadelesi olarak görmemiz mümkündür. Farklı hanedanların belirli özellikleri, en çok doğdukları bölge ve kültürden etkilenmeleri olmuştur. İlk hanedanlar, şu anda Çin’in güney merkezindeki tarım bölgeleri ve kültürlerinden doğmuştur.94 Birçok farklı hanedanın etkisi altında kalmasına rağmen Çin halkı bütüncül benliğini korumaya çalışmıştır.

İktidara gelen hanedanların ise Çin kültürü içerisinde kendine bir yer buldukları görülmüştür.

İktidarlar değişmesine rağmen Çin kültürü kesintisiz bir çizgide ilerlemeye gayret etmiştir.

Genel olarak Çin tarihinde hukuksal yapının tıpkı diğer imparatorluklarda olduğu gibi otoriter bir yapıda inşa edildiği göze çarpmaktadır. Çin’de hukuk, geleneksel olarak yöneticilerin iradesini yerine getirmek için bir araç olarak görülmüştür. İktidar üzerinde yurttaş kontrolünün kullanılması için bir araç olarak görülmemiştir. Bu görüş Çin Halk

92 Hammond, From Yao to Mao: 5000 Years of Chinese History Part I, s. 15.

93 Cindy Jenson-Elliott, Ancient Chinese Dynasties, Reference Point Press, San Diego, 2014, s. 11.

94 Elliott, Ancient Chinese Dynasties, s. 12.

42

Cumhuriyeti’nin ilk otuz yılında baskın kalmıştır.95 Otoriter bir siyasi geçmişe sahip olan Çin’de hukukun farklı toplumsal öbekleri kontrol etmek adına bir araç olarak kullanıldığı görülmektedir. İktidarı sınırlamaktan ziyade toplumsal bir kontrol mekanizması olarak görev yaptığı bilinmektedir.

Çin tarihinde sosyal sorumluluk duygusunun oldukça önemli bir yeri vardır. Sahipsiz çocukları evlat edinmek noktasında Çin toplumunun oldukça duyarlı olduğu görülmektedir.

Çin’deki geleneksel evlat edinme biçimine ‘‘lisi’’ denilmektedir. Kelimenin tam anlamıyla

‘‘bir varis bulmak’’, genellikle bir çocuğun, büyük olasılıkla bir erkek çocuğun, biyolojik çocukları olmayan çiftlerin soyundan geldiği isimlendirilmesini içermektedir.96 Toplumsal bütünleşme ve dayanışma adına oldukça önemli olan evlat edinme geleneği, Çin tarihinde uzun bir dönem boyunca varlık göstermiştir. Devam eden bir gelenek olarak günümüze kadar ulaşmaktadır.

Çin toplumunun geleneksel sosyal yaşamına önemli bir örnekte kırsal bölgelerde inşa edilen yaşam alanlarıdır. Özellikle atalara ait salonlar, genellikle bir Çin köyündeki en büyük ve en ayrıntılı yapılardır. 1980’lerin başlarında ekonomik liberalleşmenin başlamasıyla ata salonları, topluluk merkezleri, ritüel siteleri ve soy otoritesinin odak noktaları olarak devrim öncesi önemlerini geri kazanmaya başlamıştır.97 Yaşam alanları içerisinde soyluluk ve bir gelenek özelliği gösteren bu salonlar, Çin halkının atalar kültürüne ve soy bilincine ne kadar önem verdiğinin bir işaretidir. Bir toplumu diğer toplumlardan ayıran en önemli olan unsurun kültür olması nedeniyle Çin halkının ulusal kültürünü korumak adına ciddi bir mücadele verdiği görülmektedir.

Çin toplumunu ve Çinliyi yakından tanıyabilmek için bir Çinliyi tek bir birey yerine ailesinin ve grubunun bir parçası olarak düşünmeniz genellikle daha doğru olur. Aile, uzun zamandır devletin temel yapı taşı ve bir bireyin ilgisinin doğal merkezidir.98 Tarihin her döneminde Çin halkı için aile en önemli değer olmuştur. Bu nedenle bireyi anlamak için aile kavramı ile beraber düşünmemiz gerekmektedir. Toplumun her alanında ailenin etkin bir konumda olduğu bilinmektedir. Gerek yönetim konusunda gerek üretim konusunda gerekse de sosyal ilişkiler bağlamında ailenin en önemli aktör olduğu görülmektedir.

95 Edited by Edward L. Davis, Encyclopedia of Contemporary Chinese Culture, Routledge, New York, 2005, s. 5.

96 Davis, Encyclopedia of Contemporary Chinese Culture, s. 6

97 Davis, Encyclopedia of Contemporary Chinese Culture, s. 16.

98 Kevin Barry Bucknall, Chinese Business Etiquette and Culture, Boson Books, Raleigh, 1999, s. 12.

43

Ulaşılan tarihi kaynaklar Çin toplumunun oldukça geleneksel bir yapıda olduğunu gün yüzene çıkarmıştır. Çin toplumu son derece hiyerarşiktir. Bir kişinin sıralaması çok önemlidir. Her birey, üstün ve ikincil varlıklardan oluşan karmaşık bir sisteme yerleştirilmiştir. Kişinin yeri sabit değildir. Rütbeler içinde yükselebilir veya düşebilir, ancak rütbelerin kendileri değişmeden devam eder.99 Bireyin toplum içerisindeki statüsü elde ettiği başarılar ve kazandığı saygınlık ile değişim göstermektedir. Fakat toplum içerisindeki hiyerarşik yapı varlığını korumakta ve toplumsal her konuda varlığını göstermektedir.

Demokratik bir anlayışla bağdaşmayan bu anlayış, uzun yıllar boyunca Çin toplumundaki etkisini korumuş ve otoriter bir toplum yapısına kavuşmasındaki en önemli neden olmuştur.

Dışarıdan bakan bir insan için Çin toplumu batıl inançlı görülebilir. Esasında Çoğu Çinli batıl inançlıdır ve hatta iyi eğitimlidir. Bu inanışlar Çin halkını derinden etkilemekte ve her konuda eksisi görülmektedir. Çin halkı alacağı tüm önemli kararları, en uygun zaman görülene kadar erteleyebilir.100 Farklı bir inanç sistemine sahip olsalar da inançları konusunda göstermiş oldukları sadakat, Çin kültürünün özgün yapısını korumaya yardımcı olan en önemli unsur konumundadır.

Eski Çin’de diğer toplumlarda olduğu gibi öteki dünya fikirleri sosyokültürel gelişme ile birlikte değişmiştir. Bu nedenle bu tür fikirlerin, maddi ve metinsel ifadelerin de buna göre değişmesini bekleyebiliriz.101 Yeni felsefi düşünce ve sosyal değişimlerle paralel olarak Çin insanının sosyo- kültürel bilinci de değişmiştir. Çin toplumu manevi hislere önem veren bir toplum olduğu için bu tür değişimlerin etkisi hızlı bir gelişim göstermiştir. Özellikle Konfüçyanizm, Budizm, Taoizm gibi akımların Çin toplumunda etki göstermesi ile birlikte ciddi değişimlerin yaşandığı gözlenmiştir. Çin halkının sahip olduğu özgün yaşayış şekli doğumdan ölüme kadar olan insan yaşamında oldukça belirgin özellikleri ortaya çıkarmıştır.

Ölüm törenlerinde ve mezar şekillerinde bu durumun etkisi mevcuttur. Çin’in erken dönemlerinde en azından Shang Hanedanlığı’ndan bu yana, en yaygın gömü stili, yere kazılmış dikey bir çukur şeklindeki bir mezar odasına atıfta bulunan, dikey çukurlu, ahşap tabutlu mezarlardır.102 Sahip olduğu kültürel bilinç ile hayatını sürdüren Çin halkı, ölüm ve daha sonraki evre için farklı bir bilinç ile hareket etmiştir.

99 Bucknall, Chinese Business Etiquette and Culture, s. 13.

100 Bucknall, Chinese Business Etiquette and Culture, s. 15.

101 Edited by Amy Olberding and Philip J. Ivanhoe, Mortality in Traditional Chinese Thought, State University of New York Press, Albany, 2011, s. 13.

102 Edited by Olberding and Ivanhoe, Mortality in Traditional Chinese Thought, s. 4.

44

Çin’de ölüm ve ölümden sonraki yaşamla ilgili tarihsel araştırmalar, Budizm’in M.S.

25-220 yılları sonunda Doğu Hanlığı’na girişi ile Çin’deki öbür dünya resmini önemli ölçüde değiştirdiği konusunda hemfikirdirler.103 Görüleceği üzere Çin toplumunun yaşamış olduğu felsefi ve teolojik değişim, Çin halkının yaşam ve ölüm konusundaki fikirlerinin de yeniden şekillenmesine neden olmuştur.

Geleneksel Çin’de maddi ilişkiler ideolojilere tabi tutulmuştur. Bu durum, maddi ilişkilerin önemli olmadığı anlamına gelmez. Yeterli bir materyal temeli olmadan Çin kültürü hayatta kalamazdı.104 Bu nedenle Çin halkı maddi değerlerini korumak için ideolojilerden istifade etmiştir. Gerek felsefi görüşler gerek teolojik görüşler gerekse de siyasal görüşler bu noktada Çin halkının sahip olduğu değerleri korumak adına önemli görevler yürütmüşlerdir.

Tüm dünya toplumlarında olduğu gibi geleneksel Çin kültürünün en temel özelliklerinden biri de güçlü aile sistemine olan vurgudur. Ancak bu vurgu modernleşme, sanayileşme ve kentleşme sürecinden etkilenmiştir.105 Küreselleşme çağı ile beraber Çin toplumunun sahip olduğu aile bilincinde birtakım değişmeler olmasına rağmen diğer dünya toplumlarına kıyasla Çinliler için ailenin önemi halen tartışılmaz bir konumdadır. Özellikle

Tüm dünya toplumlarında olduğu gibi geleneksel Çin kültürünün en temel özelliklerinden biri de güçlü aile sistemine olan vurgudur. Ancak bu vurgu modernleşme, sanayileşme ve kentleşme sürecinden etkilenmiştir.105 Küreselleşme çağı ile beraber Çin toplumunun sahip olduğu aile bilincinde birtakım değişmeler olmasına rağmen diğer dünya toplumlarına kıyasla Çinliler için ailenin önemi halen tartışılmaz bir konumdadır. Özellikle