• Sonuç bulunamadı

Çin Ekonomisinin Sosyalist Ekonomi Modelinden Kapitalist

2. KÜRESEL BİR AKTÖR OLARAK ÇİN HALK CUMHURİYETİ’NDE

2.1. Çin Ekonomisinin Sosyalist Ekonomi Modelinden Kapitalist

1980 sonrasında liberalleşme yolunda ilerleyen Çin’in finansal reformlarında dikkat çekici olan kapsamlı, dönüşümcü ve sürekli olmalarıdır. Bununla birlikte, ülkenin politik sisteminin, baskın bir siyasi varlık olan ÇKP tekelinde olması, bu durumu kaçınılmaz kılmıştır. Bu yapıyı hareket ettiren piyasa ekonomisi ve onun arz-talep yasaları değil, siyasi seçkinleri oluşturan devrimci ailelerin özel çıkarları etrafında inşa edilen bir sosyal mekanizmadır. Tabiri caiz ise Çin bir aile işletmesine dönüşmüştür.485 Lakin bu sistemin başında ÇKP ve partiye mensup elit sınıflar bulunmaktadır. Her ne kadar oturmuş bir kapitalist sistemden bahsedemesek de belirli sınırlar içerisinde oluşan oto kontrol sistemiyle hareket eden bir ekonomik yapı mevcuttur.

Çinliler şu anda Çin’in, Karl Marx tarafından tarif edilen “sermaye birikiminin ilkel aşaması”ndan geçtiği konusunda düşüncelere sahiplerdir. Zaman zaman korkunç yolsuzluk skandalları ve özelleştirme sürecine yönelik eleştirilere rastlanılsa da yükselen ekonomik ve politik avantaj, ekonomik gruplar arasındaki mücadeleyi artırmaktadır.486 Hem iç ekonomide hem de uluslararası alanda rekabetçi ekonomik anlayışa önem veren Çin, kapitalizmin temel argümanlarını benimsemiş görünmektedir.

Çin’de ekonomik sistemin temel aktörü bankalardır. Bankalar finansal bir sisteme dönüşmüştür. Neredeyse tüm finansal riskler bilançolar üzerinde yoğunlaşmıştır. Çin’in öncü finansörleri bu riskin altına girmektedir. Parti kontrolündeki iç ekonomik sistem tek önemli sermaye kaynağıdır. Bu durum, Çin’in ekonomik ve siyasi düzenlemesindeki en zayıf noktadır. Ülke liderleri genel olarak bunun farkındadırlar. Bu nedenle son 30 yıllık ekonomik deney boyunca, bankaları ciddi rekabetten ve hatta başarısızlıktan korumak için mümkün olan her şeyi yapmışlardır.487 Çin ekonomisinde sermayenin özgür hareket edememesi ekonomik ve toplumsal bir risk oluşturmaktadır. Bu riskin varlığı Çinli siyasetçiler tarafından bilinmektedir. Fakat kontrollü bir ekonomik sistemden yana olmaları nedeniyle bu durum, görmezden gelinmektedir.

485 Carl E. Walter and Fraser J. T. Howie, Red Capitalism: The Fragile Financial Foundation of China’s Extraordinary Rise, John Wiley & Sons Singapore Pte. Ltd, Solaris South Tower, Singapore, 2011, s. 22.

486 Walter and Howie, Red Capitalism: The Fragile Financial Foundation of China’s Extraordinary Rise, s.

23.

487 Walter and Howie, Red Capitalism: The Fragile Financial Foundation of China’s Extraordinary Rise, s.

27.

185

Çin’in dünyadaki ekonomik konumunu, genel olarak kapitalizmin bir dünya sistemi olarak gelişmesine ilişkin ele almak, sabit bir varlığın önceden belirlenmiş küresel şartlar içerisinde değerlendirilmesi demek değildir. Daha çok, küresel kapitalizmin yükselişi ve gerilemesinin egemen olduğu modern çağda Çin’in diğer kültürler ve uluslarla etkileşim halindeyken Çin’in, nasıl gelişim gösterdiğinden yola çıkmak gerekmektedir.488 Nihayetinde vurgulanması gereken temel olgu, 1980 sonrası süreçte Çin’in kapitalist ekonomik sisteme doğru evrilmesindeki ana etkenin kapitalist sistemin dayatmaları değil, Çin’in kendisini kapitalist dünyaya açma istediği olduğudur.

Çin, tarihsel materyalist bir hesap ile kapitalizmle ilişki kurmuştur. Temel amacı, modern dünyada konumlanmaktır. Çin’in sahip olduğu akademik ve politik birkaç kavram özel dikkat çekmektedir. Marx ve Engels, Avrupalıların dünyevi düşüncelerinden “Oryantal toplum” dilini benimsemişlerdir. Bununla birlikte çoğu gerçekçi yorumlayıcı için güvenilirlikten yoksun olduğu kanıtlanan, Asya’nın (erken) modern Avrupa hayal gücünün bazı ana varsayımlarını ve kategorilerini de miras almışlardır.489 Bu miras, Çin’in kadim devlet kimliğinin temelini oluşturmuştur. Dolayısı ile Çin’in sahip olduğu bu birikimin temelinde faydacılık prensibi bulunmaktadır. Bu anlayış, her dönem için Çin’in ekonomik ve politik önceliklerinin belirlenmesinde temel alınmaktadır. Mevcut siyasi ve ekonomik arka plan temelinde Çin’in sahip olduğu “kızıl kapitalizmi” değerlendirmemiz mümkündür.

Çin’in siyasal hayatında siyasi partiler yirminci yüzyılın başlarından itibaren ortaya çıkmıştır. Bu partilerin Çin devletiyle birlikte nasıl geliştiği, tarihçiler tarafından büyük ilgi görmüştür. Özellikle ÇKP değerleri, Çin ticaretini yöneten bazı temel ilkelere dönüşmüştür.

Nihayetinde Çin’in siyasi ve ticari yapısı aynı dönemlerde birtakım değişimler yaşamıştır. Bu tarihteki dönüm noktaları 1911, 1927 ve 1949’daki devrim varyasyonları olmuştur.490 1911 yılında hanedanlık yönetimi ile yollarını ayıran Çin halkı, ilk defa cumhuriyet rejimine giden yolu açmıştır. Bu tarihten sonra Çin’in ticari ilişkilerinde de ciddi değişimler yaşanmıştır.

1927 yılına gelindiğinde Çin siyasetinde etkin olan iki büyük siyasi aktör (ÇKP ve Guomintang Hareketi) arasında bölünen siyasal zemin, yeni bir ticari ilişkiler sistemi oluşturmuştur. 1949 sonrasında ise Mao’nun zaferi ile sonuçlanan Çin Devrimi, sosyalist

488 Lin Chun, China and Global Capitalism Reflections on Marxism, History and Contemporary Politics, Palgrave Macmillan, New York, 2013, s. 3.

489 Chun, China and Global Capitalism Reflections on Marxism, History and Contemporary Politics, s. 17.

490 David Faure, China and Capitalism: A History of Business Enterprise in Modern China, Hong Kong University Press, Hong Kong, 2006, s. 67.

186

temelde bir ticaret ağı oluşturmaya çalışmıştır. Sonuç olarak, 20.yüzyılda Çin’in yaşadığı siyasi dönüşümler, aynı zamanda ticari bir dönüşümü de beraberinde getirmiştir.

Mao’nun iktidar yılları boyunca, sosyalist ekonomik sistemin etkileri görülmüştür.

1976 sonrasında ise Çin, ciddi bir reform dönemine girmiştir. Dolayısı ile bu reformlar, Çin’in ticari ilişkilerini de yeniden belirlemiştir. Daha sonraki döneme gelindiğinde Çin’de kapitalist ekonomik sistemin aktörleri olarak görülen modern ticari firmalar boy göstermiştir. Modern firmalar, Çin’e üç güzergahtan biri ile gelmiştir

:

Birinci olarak merkezi hükümetin özelleştirmelerinin sonucuyla oluşmuşlar, ikinci olarak aile firmaları üzerine inşa edilmişler, üçüncü olarak da koordineli bölgesel bir çabanın sonucu olarak ortaya çıkmışlardır.491 Bugün için Çin, her ne kadar kendini bir sosyalist bir ülke olarak gösterse de, her yönü ile dünya ticaretinin kapitalist bir üyesine dönüşmüş durumdadır. Bu dönüşümün özünde Deng Şiaoping döneminde temeli atılan yapısal reformların, ciddi etkisi bulunmaktadır.

Çin ekonomik sistemini, tam olarak Amerikan tarzı bir kapitalist sistem olarak görmek yanlış bir yaklaşım olur. Çin daha çok sosyalist özellikler gösteren bir kapitalist ekonomik modele sahiptir. Bu nedenle, Çin ekonomik sistemi “kızıl kapitalizm” olarak adlandırılmaktadır.

Son dönemlerde akademik dünyanın ilgisini çeken önemli bir olgu, çağdaş Çin’de neoliberalizm etkisidir. Ortaya çıkan genel kanı, ana akım ekonomik çıkarların, kesinlikle neoliberal Washington Uzlaşısı’na doğrudan bir yanıt olan Pekin Uzlaşısı üzerine yoğunlaşmıştır.492 Yani Çin’in benimsemiş olduğu neoliberal politikaların temel nedeni, Çin’in neoliberalizmi benimsemek istemesi değil, küresel anlamda kendisine rakip gördüğü yapılara karşı doğru argümanları kullanarak cevap verme çabasıdır.

2000’li yıllara gelindiğinde küresel ticaret yarışında Çin’in, ABD’ye karşı önemli adımlar attığı gözlenmiştir. Çin tarafından oluşturulmaya çalışılan BRICS oluşumu bunun en güzel örneğidir. 2011 ilkbaharında BRICS terimini ilk kez kullanan ekonomi analisti Jim O'Neill olmuştur. Başlangıçta Brezilya, Rusya, Hindistan, Güney Afrika ve Çin’den oluşan bu gruba dört ülke daha (Meksika, Endonezya, Türkiye ve Güney Kore) eklenmiştir. Daha sonraki süreçte O'Neill ‘‘gelişmekte olan Pazar’’ tanımının artık bu ülkelerin hiçbirine uymadığını belirtmiştir. Özellikle Çin’in dünyanın ikinci büyük ekonomisi olarak, bu

491 Faure, China and Capitalism: A History of Business Enterprise in Modern China, s. 45.

492 Edt. Michael Keith, Scott Lash, Jakob Arnoldi and Tyler Rooker, China Constructing Capitalism:

Economic life and urban change, Routledge, NewYork, 2014, s. 16.

187

kategoriden çoktan çıktığını ifade etmiştir.493 Aldığı ticari önlemler sayesinde küresel ticari yarışta ben de varım demeye çalışan Çin, kısa süre içerisinde tek başına bile bu ticari yarışı sürdürebileceğini tüm dünyaya göstermeye çalışmıştır.

Tam olarak sosyalizmden vaz geçmeyen Çin, kapitalizmi de tam olarak benimsememiştir. İki ekonomik sistem içerisinde bir ara formül bulmaya çalışan Çin, “kızıl kapitalizm” formülünü oluşturarak, yeni işler yapmaya başlamıştır. 21.yüzyıla gelindiğinde Çin’in gerek sosyalizme olan ilgisi gerekse de kapitalizme olan ilgisinin arka bahçesinde Çin’in ulusal çıkarlarının olduğu görülmektedir.

Çin ekonomi modelinin arkasında 1980 sonrası yapılan reformların etkisinin olduğunu önceden belirtmiştik. Çin’deki reformlar, bir taraftan hükümetin, devlet sahipliğindeki işletmelere artan ölçüde özerklik vermesi ve üretilen kazançtan kısmi hakkın devlet tarafından alınması ile diğer taraftan özel kurumların sayısının artması ve bunların rekabetçi ortam oluşturmaları ile tanımlanmaktadır.494 Yapılan reformlar ile rekabetçi bir ekonomik yapı kurmaya çalışan Çin, aynı zamanda Çin halkının da bu ekonomik gelişimden yararlanabilmesi için önlemler almıştır. Gerek kamu işletmelerinde gerekse özel işletmelerde tam rekabetin önünü açan reformlar, aynı zamanda istihdam ve toplumsal refah gibi konularda da fayda sunmuştur.

Hayata geçirilen reformların iç ekonomide önemli sonuçlar var etmesinden sonra Çin ekonomisi, önemli bir ivme ile dışa açılmıştır. Çin Halk Cumhuriyeti’nin 2001 tarihinde dış ekonomik sisteme açılması ile önemli oranda büyümesi küresel ekonominin gelişimini de desteklemeye başlamıştır.495 Kendi bölgesindeki ülkelerle kurduğu ticari ilişki ağları ile bu ülkelerin de ticari gelişimine katı sağlayan Çin, özellikle küresel ticari alanda ABD başta olmak üzere, dünyanın önemli ekonomileriyle ticari ilişkiler geliştirmiştir. Geliştirilen bu ticari ilişkiler sayesinde küresel ekonominin gelişimi sağlanmıştır. Finansal sorunlar çözülmeye başlamıştır.

2013 yılına gelindiğinde Çin, küresel anlamda yeni ekonomik projeler oluşturmaya başlamıştır. Bu projelerin başında “İpek Yolu Ekonomi Kuşağı” ve “21.Yüzyıl Deniz İpek Yolu Projesi” bulunmaktadır. “Kuşak-Yol” olarak bilinen “İpek Yolu Ekonomi Kuşağı” ve

493 Edt. Keith, Lash, Arnoldi and Rooker, China Constructing Capitalism: Economic life and urban change, s. 55.

494 Halil Özekicioğlu ve Cüneyt Kılıç, ‘‘Küresel Ekonomi Çağında Çin ve Hindistan’’, İktisat Politikası Araştırmaları Dergisi, Cilt 4, Sayı 2, Yıl 2017, s. 20.

495 Halil Özekicioğlu, Burcu Kılınç Savrul ve Cüneyt Kılıç, ‘‘Çin’de Yapısal Değişim ve Çin Ekonomisinin Küresel Pazarda Rekabet Edebilirliği’’, Niğde Üniversitesi İİBF Dergisi, 2014, Cilt 7, Sayı 1, s. 57.

188

“21.Yüzyıl Deniz İpek Yolu Projesi”, hem kara yoluyla hem de deniz yoluyla Doğu Asya, Orta Asya, Batı Asya, Afrika ve Avrupa devletlerinin birbirine bağlanmasını temel almaktadır.496 Dünya ticaretinin öncü ülkeleriyle hem karadan hem de denizden güçlü bir ticaret ağı kurmayı temel alan bu projeler, Çin’in küresel anlamda önemli bir ekonomik ve siyasi güç olduğunu göstermiştir. Özellikle ABD gibi küresel ekonominin öncüsü olan ülkeler, bu projelerin hayata geçmesi konusunda oldukça endişe duymaktadırlar. Bu projelerin hayata geçmesi ile beraber bölge ülkelerinin ticari ve bölgesel güvenliğinin tehlikeye düşeceği vurgulanmaktadır.

Yapısal reformların etkisi ve Çin’in yaşadığı ideolojik değişimle beraber Çin, küresel ekonominin önemli bir aktörü konumuna gelmiştir. Özgün medeni özelliklerini koruyan ve ulusal duygularını her daim canlı tutmaya çalışan Çin, ÇKP öncülüğünde kapitalizmin farklı bir yorumunu yapmıştır. İç ekonomide sosyalist ekonomik sistemin özelliklerine rastlanılsa da Çin, dış ticarette kapitalist bir ülke gibi oyunu kurallarına göre oynamıştır. 21. yüzyıla gelindiğinde ulusal kimliğinden ve değerlerinden ödün vermeyen Çin, gerek sosyalist bir ülke olarak gerekse de kapitalist bir ülke olarak küresel sistemde yerini almıştır. ABD öncülüğünde oluşan Washington merkezli “Batı tarzı kapitalizm” modeline karşı Çin, Pekin merkezli bir

“kızıl kapitalizm” modeli oluşturmuştur. Bu model sayesinde Çin, hem kendi ülkesinde hem kendi bölgesinde hem de küresel alanda önemli bir ekonomik güç olmayı amaçlamıştır.

Çin’in sahip olduğu ekonomik milliyetçi anlayışı analiz edebilmemiz adına Çin’in en önemli e-ticaret şirketlerinden biri olan Alibaba’nın kurucusu Jack Ma’nın San Francisco’da düzenlenen bir ekonomi konferansında dile getirdiği düşünceleri aktarabiliriz:

Hayallerinize inanın, iyi insanlar bulun ve müşteriyi memnun ettiğinizden emin olun. Çin’e profesyonel yöneticiler yollayan bir sürü Amerikan şirketi gördüm. Onlar Amerika’da ki patronlarını mutlu ediyorlar ama Çinli müşteriyi değil.497

496 Arzu Durdular, “Çin’in Kuşak -Yol Projesi ve Türkiye -Çin İlişkilerine Etkisi”, Avrasya Etütleri, 2016, 49, 1, s. 78.

497 Poster Erisman, Alibaba’nın Dünyası, Çev. Nilgül Özbörek, Martı Yayıncılık, İstanbul, 2019, s. 12.

189 2.2. Çin ve Sosyalizm

20. yüzyıl Çin toplumu için birçok şeyin değiştiği bir dönem olmuştur. Özellikle sosyalizm temelinde modern bir toplum oluşturmaya çalışan Çin Komünist Partisi, sosyalizm temelinde Çin toplumunu dönüştürmek için büyük bir mücadele vermiştir. Bu süreç içerisinde Çin’in sahip olduğu ulusal değerler ile sosyalizm arasında ciddi bir iletişim süreci yaşanmıştır.

ÇKP, Çin değerlerini korumaya çalışmıştır. Sosyalist ideolojinin kabulleri altında ezdirmek istememiştir.

1921’de Çin Komünist Partisi kurulduğunda Çin ciddi bir kriz içerisindedir. 1911’de eski imparatorluğun çöküşü, yabancı nüfuzunun (Japonya, İngiltere, Fransa ve ABD tarafından) birikimli etkileri, Birinci Dünya Savaşı’nın ve Rus Devrimi’nin etkisi, Çin’de ciddi sorunlar doğurmuştur. Yaşanan değişimler yeni sosyal güçleri özgürleştirmiştir. Bir yandan eski yönetim düzeni gücünü yeniden kuramazken diğer taraftan yerel savaş ağaları, küçük gangsterler ve toprak ağaları bu boşluğu doldurarak kırsal alana hakim olmuşlardır.

Yabancılar ise doğu sahilindeki büyük şehirleri kontrol etmiştir.498 Siyasi olarak ciddi bir paçlanmışlık süreci içerisinde olan Çin, politik istikrar noktasında çeşitli sorunlar yaşamıştır.

ÇKP için toplumun soyalist dönüşümü önemli bir hedeftir. Fakat mevcut şartlar bu sürecin oldukça uzun bir zaman alacağını göstermiştir.

1925’te Çinli işçiler yoğun bir üretim etkinliğine geri dönmüşlerdir. Daha sonrasında Japonlara ait fabrikalarda otuz ila kırk bin işçi işten çıkarmaları protesto etmek için greve gitmiştir. Bunu Şanghay bölgesinden güneydeki Wuhan ve Guangzhou’ya yayılan bir dizi grev takip etmiştir. 15 Mayıs’ta bir Japon ustabaşı, Çinli bir değirmen işçisini öldürmüştür. 24 Mayıs’taki Şanghay Anma Toplantısı’na yaklaşık 5.000 kişi katılmıştır. 30 Mayıs’ta Çin polisi tarafından bir başka protesto gösterisine saldırı düzenlenmiştir. Olaylar sırasında on gösterici ölmüş ve elli kişi yaralanmıştır.499 ÇKP tarafından topluma sunulmaya çalışılan sosyalist değerler, özellikle Çinli işçiler tarafından ilgi görmüştür. Devrimci bir bilinç ile hareket eden Çinli işçiler, çeşitli zorluklar ile mücadele etmiştir. Özellikle Guomintang Yönetimi ile fikirsel çatışmalar yaşayan ÇKP’nin destekçisi Çinli işçiler, devletin sert yüzü ile karşılaşmıştır.

1926 sonbaharında işçi hareketi bir kez daha yükselmiştir. Çinli işçilere karşı oldukça katı bir duruş sergileyen Guomintang’a ait İleri Askeri Birlikler, Şubat 1927’de Hangzhou’ya

498 Nigel Harris, The Mandate of Heaven Marx and Mao in Modern China, Haymarket Books, Chicago, 2015, s. 3.

499 Harris, The Mandate of Heaven Marx and Mao in Modern China, s. 6.