• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 4: SOĞUK SAVAŞ SONRASI DÖNEMDE İRAN DIŞ POLİTİKASI

4.3. Rusya İle İlişkiler

İran bölgesel ve dış politikasında Rusya ile olan ilişkileri önemli bir yer tutmaktadır. Zira Rusya bölgede uzun süre başat güç olarak rol almış, SSCB’nin dağılması ile birlikte ise özellikle Vilademir Putin döneminde bölgedeki etkinliğini tekrar

kazanabileceği politikalar üretmeye başlamıştır. İran ile Rusya arasındaki diplomatik ilişkilerin yakın tarihi 1813 Gülistan ve 1828 Türkmençay antlaşmaları ile bugünkü Azerbeycan’ın bölünerek önemli bir kısmının İran topraklarında kalmasını sağlayan antlaşmalardır (Hüseyin, 2009:50). 20. yüzyıl boyunca İran, Rusya’nın sıcak denizlere inme politikası dolayısıyla mesafeli bir politika geliştirmiştir. İran İslam devrimi ile birlikte ABD’yi büyük şeytan SSCB’yi ise küçük şeytan olarak nitelendirmiştir. Fakat SSCB’nin 1991 yılında dağılması ile birlikte hem Rusya ile olan kara sınırı ortadan kalkmış, hem de kominizim İran için ideolojik bir tehdit olmaktan çıkmıştır.

1980-88 yılları arasında devam eden İran-Irak savaşında 1987 yılına kadar SSCB Irak’ı desteklemesine rağmen bu tarihte aldığı ani bir kararla İran’dan yana tavır almıştır. Bu tarihten sonra özellikle İran’ın SSCB ve daha sonrasın da Rusya’dan aldığı silahlar giderek artış göstermiştir (Kamalov, 2008:222).

Soğuk Savaş sonrası dönemde İran-Rusya ilişkileri devrimin hemen sonrası ve daha öncesine nisbeten hızlı bir gelişme göstermiştir. 1990-2000’li yıllar Rusya’nın kendini toparlamasıyla geçmiş nihayet 12 Mart 2001 yılında imzalanan Karşılıklı İlişkiler ve İşbirliğinin Temelleri konulu anlaşma ile ilişkilerin ivmesi hızla yükselmeye başlamıştır. İran Cumhurbaşkanı Hatemi 12-15 Mart tarihleri arasında Moskova’ya gerçekleştirdiği resmi ziyarette Putin tarafından oldukça sıcak karşılanmış ve ilişkilerin seyrini belirleyecek İşbirliği Anlaşması imzalanmıştır. Rusya özellikle bu anlaşma sonrasında ekonomik çıkarlarının etkisiyle İran’a nükleer enerji edinimi konusunda işbirliği yapma sözü vermiştir (Oğan, 2007:189).

İran-Rusya ilişkilerinde önemli bir diğer köşe taşı ise 15-16 Ekim 2007 tarihinde Tahran’da yapılan Hazar’a Kıyısı Olan Ülkeler Liderleri Toplantısı olmuştur. Rusya devlet başkanı Putin 64 yıl sonra İran’ı bir toplantı vesilesiyle de olsa ziyaret eden ilk Rusya Devlet Başkanı olmuştur. Toplantı sonunda alınan kararlar Hazar’ın statüsü ile ilgili olmasından çok, Rusya ve İran’ın ABD karşıtı bir eksen oluşturmalarının somut kararlarını oluşturmuştur. Bu toplantıda alınan en önemli karar beş Hazar ülkesinden her biri, diğer bir Hazar ülkelerine saldırmamayı taahhüt ettiği gibi, bu ülkelerden herhangi birisi üçüncü bir ülkenin bu beş hazar ülkesinden birine saldırı için topraklarını kullandırmama şartını getirmiştir (Oğan ve diğ, 2008:183). ABD’nin İran’ı vurmasının tartışıldığı bir zamanda böyle bir karar İran’ı rahatlatmıştır. Yine Tahran zirvesinde

NPT uygulaması yönünde kararlılık teyid edilirken, İran’ın barışçıl amaçlarla nükleer teknolojiyi geliştirme hakkı olduğu deklare edilmiştir. Diğer taraftan enerji kaynaklarının aktarımı ile ilgili beş hazar ülkesinin ortak onayının olması gerektiği konusunda varılan uzlaşma yine önemli birer doğalgaz zengini ülke konumunda bulunan İran, Türkmenistan ve Rusya’nın bu konuda da ortak hareket etmeleri gerekliliğini ortaya koyarak, batı ülkelerine mesaj verilmiştir (Yeşiltaş, 2008:92).

Soğuk Savaş sonrası oluşan uluslararası sistemde Rusya’nın İran ile olan ilişkiler daha çok jeostratejik ve jeoekonomik karakter taşımaktadır. Zira Rusya Ortadoğu’da önemli bir müttefiki olan Suriye’yi 1991’de, Irak’la olan iyi ilişkilerini ve petrol imtiyazlarını ABD’nin bu ülkeye Birinci Körfez Savaşı ile müdahale etmesi sonrası kaybetmiştir. Rusya ABD’nin Afganistan’a yerleşmesi ile Orta Asya’daki stratejik üstünlüğünü kaybetme noktasına gelmiştir. Söz konusu bu gelişmelere karşı Rusya’nın İran’a karşı ABD’nin rağmına politika geliştirmesi bu ülkenin jeostratejik ve jeoekonomik açıdan önemli olmasından kaynaklanmaktadır. Diğer taraftan ABD ve Batı dünyasının silah ambargosuyla karşı karşıya bulunan İran Rusya için önemli silah pazarı konumundadır (Oğan, 2008:190). İran için ise Rusya’nın desteği ABD’nin yalnızlaştırma politikasının delinmesi anlamına geldiği gibi, nükleer güce sahip olmak için gerekli olan teknik altyapıyı elde edebileceği bir devlet konumundadır. İran için Rusya ile ilişkilerin geliştirilmesinde diğer bir önemli sebepte uluslararası örgütlerde örneğin BM Güvenlik Konseyi’nde Rusya’nın ABD’nin baskılarına direnerek İran aleyhine çıkabilecek kararlar veto etme yetkisini kullanabilme ihtimalidir.

Bugün İran ile Rusya birçok bölgesel ve uluslararası sorunda benzer yaklaşımları bu sebeple üretmektedir. Bu konuları biraz daha somutlaştırmak gerekirse; (Oğan ve diğ, 2008:189)

 ABD’nin Kafkasya ve Orta Asya olmak üzere bölgeye askeri üs kurma girişimi her iki ülke tarafından tehdit olarak algılanmaktadır.

 Irak’ta ve Afganistan’da ABD askerlerinin bulunmamasını her iki ülkede istemektedir.

 ABD’nin dünyada tek başat güç olmasını her iki ülkede istememekte ve çok kutuplu bir sistemi savunmaktadırlar.

 Üçüncü ülkelerin Hazar’da askeri bir güç olarak bulunmasını her iki ülkede karşıdırlar.

 Özellikle Türkiye’nin Orta Asya’da Türk Cumhuriyetleri ile kurmaya çalıştığı sıkı işbirliğine her iki ülke de karşı çıkmakta Türkiye’nin bölgede etkinliğini arttırmasını her iki ülkede istememektedir.

 Vahabizm’in yayılmasına her iki ülkede karşı çıkmaktadır.

 İran’ın İKÖ içinde Rusya’nın ise Şangay İşbirliği Örgütü içinde birbirlerine verdikleri destek iki ülkenin de çıkarına gözükmektedir.

 Her iki ülkede Azerbeycan’ın güçlenmesini ve İran içinde ki 30 milyon Azerbaycan türkünün bağımsızlık isteklerinin oluşmasını istememektedir.

Görüldüğü gibi İran ve Rusya’nın bölgede ortak hareket etmesini sağlayacak yeterince sebep her iki ülke içinde söz konusudur. Rusya Federasyonu eski dışişleri Bakanı İgor İvanov,

‘İran, Rusya’nın Orta Asya’daki önemli bir ortağıdır. Tahran’ın İslam dünyasında ki nüfuzu ve otoritesi herkes tarafından bilinmektedir. Rusya ile İran’ı birbirine bağlayan sadece iyi komşuluk ilişkileri değildir. Birçok bölgesel ve küresel sorunun çözümüne yönelik yaklaşımlardaki yakınlık da Rusya ve İran’ı birbirine bağlamaktadır. İki ülkenin başarılı bir şekilde gelişen karşılıklı ilişkileri bölgesel politikalar için önemli bir pozitif faktör haline gelmiştir.’

sözleriyle iki ülke arasındaki ilişkilerin temellerini ortaya koymuştur. 15 Eylül 2005 tarihinde BMGK 60. Genel Kurul Toplantısında Putin ile bir araya gelen Ahmedinejad, Güçlü bir Rusya İran için en iyi dosttur. Güçlü bir İran ise Rusya’nın en iyi ortaklarından birisidir’ diyerek iki ülke arasındaki işbirliği ve dostluğun devam etmesinin ülkesi ve Rusya için önemini ifade etmiştir (Oğan ve diğ, 2008:192).

Sonuç olarak 1970 yıllarda Soğuk Savaşın soğuk esintilerinin hissedildiği yıllarda, ABD için SSCB’ye karşı Ortadoğu ve Batı Asya’da önemli bir müttefik olan İran, ABD’nin SSCB’yi çevreleme politikasının önemli bir ayağını oluşturuyordu. Bu dönemde (1971-1976) ABD ‘nin İran’a silah satımı 12 milyar doları bulmuş böylelikle ABD’nin silah sattığı ülkeler arasında İran birinci sırayı almıştır. (Noreng, 1998:236:Kocatürk, 2004:250). Devrimden sonra ise ABD ile İran arasındaki ilişkiler İran’ın tek taraflı tutumuyla bozulmuş 11 Eylül sonrasında ise ABD’nin İran’ı haydut devletler içine

almasıyla ilişkiler iki düşman ülke seviyesine çıkmıştır. Bugün gelinen noktada ise Rusya- İran ilişkilerinde pragmatik bir yaklaşım söz konusudur. Zira Rusya ABD’nin bölgedeki etkisini daha da arttırmaması için İran’ı siyasi olarak desteklediği gibi batılı ülkelerin silah ambargosuna tabi olan İran’a sattığı silahlarla ekonomik güç kazanmaktadır. İran ise ABD’nin yalnızlaştırma politikasını Rusya, Çin ve Türkiye gibi ülkelerle ilişkilerini geliştirerek kırmaya çalışmaktadır. Adeta 1970 yıllarda ki durum bugün itibariyle tersine dönmüştür.