• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: İRAN DIŞ POLİTİKASINI BELİRLEYEN UNSURLAR

2.1. İçsel Faktörler

2.1.4. Resmi İdeoloji

İran İslam Cumhuriyeti’nin yönetimi devrimci İslam ya da devrimci ideoloji olarak adlandırabileceğimiz yapı üzerine bina edilmiştir. Devrimci İslam ya da devrimci ideoloji sadece idarenin İslam kurallarına göre belirlenmesi gerekliliğini savunmamakta, ayrıca uluslararası düzenin de buna göre yapılanması gerektiğine inanmaktadır. Bu ideoloji üzerine bina edilen İran İslam Cumhuriyeti'nin anayasası, dış politikasının ana hatlarını 10. bölümün 152-155. maddelerinde belirlemiştir. Anayasanın 152. maddesine göre, ‘İran İslam Cumhuriyeti'nin dış politikası, her türlü tahakkümün ve tahakküm altına girmenin reddi, ülkenin her yönden bağımsızlığının ve toprak bütünlüğünün korunması, bütün Müslümanların haklarının savunulması, despot ve zorba güçlere karşı hiçbir yükümlülük altına girilmemesi ve savaş yanlısı olmayan devletlerle karşılıklı ilişkiler kurulması temeline dayanır’. Anayasanın 153. maddesine göre, ‘Yabancı güçlerle ülkenin doğal ve ekonomik kaynakları, kültürü, ordusu ve diğer öğelerinin sömürülmesine neden olacak her türlü antlaşma yapılması yasaktır’. Anayasanın 154. maddesine göre ‘İran İslam Cumhuriyeti tüm insanların mutluluk müjdecisidir. Bağımsızlık, özgürlük, adalet ve hakkın egemenliğini tüm insanların doğal hakkı olarak kabul etmektedir. Dolayısıyla, diğer ülkelerin içişlerine karışmaksızın, ezilenlerin ezenlere karşı haklı savaşımını, dünyanın neresinde olursa olsun destekleyecektir’ (Cenneti, 1995:109,110)

Bu anayasal maddelerin oluşturulmasında şüphesiz Ayetullah Humeyni’nin önemli katkıları bulunmaktadır. Fakat söz konusu bu ideolojinin oluşmasında diğer devrim önderlerinin ve yaşanan tarihi sürecinde etkisi vardır. Dolayısıyla İran denilince akla

gelen Şii siyasi söylem, İran İslam Cumhuriyeti’nin ideolojisini tek başına açıklamaz. Bu söylem temel esas olmak üzere, ideolojinin oluşmasında Pehlevi politikalarını ve İran tarihinin önemli olaylarını da hesaba katmak gerekir. Bu tarihin içerisinde ulusal bilinci pekiştiren Tütün İsyanı ve 1908 yılında gelişen anayasal hareketlerle pekişen ulemanın konumu, İran’ın zaman zaman Rusya ve İngiltere tarafından işgal edilmesinin ve Musaddık darbesinin olumsuz sonuçları, Pehlevilerin siyasi baskılarına karşı direniş ve Pehlevi’lerin ABD ve İsrail yanlısı politikalarına karşı oluşan direniş, söz konusu bu ideolojinin oluşmasındaki tarihi olaylar olarak ifade edilebilir (Gündoğan, 2010:179).

Humeyni’ye göre devrimci İslam ideolojisi İran İslam Cumhuriyeti dış politikasına 5 önemli yükümlülük getirmektedir (Humeyni, 1992).

1-Evrensel bir İslam yönetiminin kurulmasına çalışmak 2-Ezenler karşısında ezilenleri kollayıp gözetmek: İran İslam Cumhuriyeti'nin dış politikasının önemli hedeflerinden biri, evrensel İslam yönetiminin kurulması doğrultusunda büyük güçlerle mücadele ederek, dünyada ezilenlere yardım etmektir. Ayetullah Humeyni'ye göre ezilmişliğin en kötü şekli, kültürel olanıdır. Ezenler politikaları ile kitlelerin kültürlerini asimile ederek, onları kültürel zafiyete uğratıp, kimliklerini kaybettirirler’. Ayetullah Humeyni, Dünya Kurtuluş Örgütlerine gönderildiği bir mesajda ‘ezilenlerin, ezenlere tabi olmasında en önemli etkiyi düşünce ve fikirde onlara bağlanma oluşturur. Bu diğer bağımlılıkların kaynağıdır. Kendi bağımsızlığınızı kazanmak için ulusal ve kültürel değerlerinizi koruma olgunluğuna erişmeniz gerekir’ açıklamasını yapmıştır. 3- İran İslam Cumhuriyeti'nin bağımsızlığı ve toprak bütünlüğünün korunması: İran dış Politika kuramcıları kuramsal olarak coğrafi sınırın İslami Birlik açısında önemli olmadığını savunmakla birlikte İran'ı kurulacak İslam yönetiminin, temel karargâhı olarak görmesinden korunmasını gerekli görmektedir. İran İslam Cumhuriyeti'nin toprak bütünlüğünün korunması dar’ül-islamın korunması anlamına gelmektedir. 4- Müslümanların haklarını savunmak: İran İslam Cumhuriyeti, kurulacak evrensel İslam yönetiminin fiili temsilcisi olarak, kendisini, tüm müslümanların haklarını korumakla yükümlü görmektedir. Müslümanlara gelebilecek her türlü haksızlık karşısında bütün gücüyle karşı koyması gerektiğine inanmaktadır. 5- İran İslam Devriminin İhracı: İran'ın, İslami Devrim değerlerini başta Müslüman ülkeler olmak üzere, bütün dünyaya yayma politikası, dış politikasının, en önemli amaçlarından biri olmuştur. Ayetullah

Humeyni'ye göre İslami yönetimin temel misyonu, ‘Evrensel İslami Düzen’i kurmaktı. Ayetullah Humeyni'ye göre bunun gerçekleşmesi için devrim ihracı bir mecburiyettir. Ayetullah Humeyni bir açıklamasında ‘İslam Devriminin, İran sınırları içinde mahpus kaldığı gün Fatiha’sı okunmalıdır’ demiştir. Diğer bir yerde bu konuda der: ‘Biz devrimimizi dünyaya ihraç etmeliyiz. Çünkü İslamiyet çeşitli Müslüman ülkelerini farklı bir şekilde düşünmez. İslamiyet, dünyada tüm ezilmiş toplumların destekleyicisidir. Öte yandan, bütün Süper Güçler ve büyük kuvvetler, bizi yok etmek için ayağa kalkmışlardır. Şayet biz kapalı bir çevrede kalsaydık kesinlikle yenilgi ile karşı karşıya kalacaktık’ (Humeyni, 1984: 13).

Diğer bir yerde ise; ‘Biz Devrimimizi ihraç etmeliyiz derken, yanlış olarak biz yayılmacılık yapmak istediğimiz anlaşılmamalıdır. Bizim dış politika ve uluslararası ilişkilerimizde vazgeçilmez amacımız, İslam'ı dünyaya yaymaktır. Amerika ve uşakları bunu yayılmacılık ve İmparatorluk kurma olarak değerlendirmek istiyorlarsa bunu da iyi karşılarız. Bizim amacımız siyonizm, kapitalizm ve komünizmin kokmuş köklerini kurutmak ve bu üç temel üzerine kurulu düzeni yıkmaktır. Biz, İran'da gerçekleşen bu uyanışın ki bunun sonucunda, İran toplumu kendisini süper güçlerin sultasından kurtarmış oldu, diğer uluslar ve devletlerde de gerçekleşmesini istiyoruz’.

‘Devrim İhracı’ söylemi devrimci yönetim için bir amaç ve bir strateji sunmakla birlikte ‘devrimci misyon ve görev’ olarak algılanmıştır. Başlarda içeriği belli olmamakla birlikte devrimin evrenselliğini savunanların ve hem İslam'ın evrenselliğini savunanların buluştuğu ve uzlaştığı nokta ve ortak payda sayılmıştır. İslam evrenselliğinden hareket eden kesim devrim ihracından ‘İslam'ın kurtuluş mesajının tüm ezilen insanlara ulaştırmayı amaçlarken devrimci kesim bunun ötesinde fiziksel saldırıyı da göz ardı etmemiştir (Khumayni, 1992). Dış politikada bu etmen devrimci hareketlerle ilişkilerde Şii gruplar başta olmak üzere tüm İslamcı gruplarla güçlü ilişkilerin geliştirilmesini, Körfez ülkeleri ile ilişkilerde söz konusu yönetimlerin meşruiyetinin sorgulamasını, Filistin Sorununda İsrail'in meşruiyetinin sorgulanmasını ve yok edilmesi gerektiğini ve ABD ile ilişkilerin kesik kalmasını gerektirmektedir.

Sonuç olarak; İran, resmi ideolojisinin dış politikanın temel bir unsuru olması İran Anayasası’nın temel felsefesini ortaya koyan Humeyni’nin sözlerinde saklıdır. Bu durum Şii-Sünni rekabetini arttırdığı gibi Ortadoğu alt sisteminde geliştirilen

politikaların ana parametresini de oluşturduğu rahatlıkla söylenebilir. Zira körfez ülkeleri böyle bir endişeyle Körfez İşbirliği Konseyi (KİK)’ni kurarak işbirliği yaparken, Irak sahip olduğu yoğun Şii nüfusun etkilenebileceği düşüncesiyle İran’a savaş açmıştır. Diğer taraftan ABD Ortadoğu alt sisteminde istediği sistemin işlemesi adına yalnızlaşan bir İran’ı savunarak politikalarını bu düzlemde yönlendirmektedir.