• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİ İRAN DIŞ POLİTİKASI

3.4. Devrim Sonrası İran Dış Politikasına Yön Veren Faktörler

3.4.3. Rejim İhracı

‘Bize devrim ihraç ediyor diyorlar. Oysa biz devrim ihraç etmiyoruz. Bahçenizde çiçekler açtığında onun kokusunu bahçe duvarları içinde tutamassınız. O güzel kokudan gelip geçenler de konu-komşu da nasibini alır.’ Haşimi Rafsancani- Eski İran Cumhurbaşkanı, (Aslantaş, 1990:325)

Devrim ihracı fikri İran Dış politikasının belirlenmesinde en yetkili isi olan Dini Lider ve devrimin önderi Ayetullah Humeyni’nin dünyayı anlamlandırmasında önemli bir yeri vardır. Ona göre İran’da gerçekleşen devrim diğer İslam ülkelerinde de mutlaka gerçekleşmesi gerekir. Zira bu durum despotlar karşısında ezilen İslam dünyasının ayağa kalkması anlamına gelmektedir. Bu durum devrim ihracı politikasının birinci sebebini ortaya koymaktadır. İslami düşünce ve ideallerin ‘İran’ın anladığı anlamda’

önce Müslüman dünyaya sonra tüm dünyaya yayılmasını sağlamaktır (Ramazani, 1998:208)

İran İslam Cumhuriyeti’nin ilk on yılında devrim ihracı çabalarının yoğun olarak yürüttüğü söylenebilir. İran Anyasası 154. Maddesinde şöyle söylenmektedir (Cenneti, 1995:110).

‘İran İslam Cumhuriyeti beşeri toplumların tümünde insan saadetini kendi gayesi bilir ve

istiklal, hürriyet, hak ve adale yönetimini, dünya insanlarının tümünün hakkı olarak tanır. Binanaleyh, diğer milletlerin dahili işlerine, her nevi müdahaleden tamamen çekinmekle birlikte, mazlumların zalimlere karşı haklı mücadelelerini, dünyanın neresinde olursa olsun himaye eder.’

Bu maddenin açıkça ifade ettiği nokta, İran’ın özellikle İslam dünyasında mevcut rejimler aleyhindeki oluşumlara destek verebileceğiydi. Devrimden bugüne kadar bakıldığında özellikle ilk on yıl içinde Lübnan, Kuveyt, Bahreyn, Suudi Arabistan ve Irak’ta meydana gelen kimi oluşumlar ve eylemler devrim ihracı konusunda İran’ın aktif bazı çabalar içinde olduğunu göstermiştir (Gündoğan, 2010:190). İran’ın devrim ihracı politikasında önemli bir noktada Sünni İslam dünyasını kucaklayacak mesajlar vermesidir. Tarihsel olarak Şiiler ile Sünniler arasında söz konusu olan ihtilaf konuları hiç öne çıkarılmamakta, evrensel mesajları öne çıkarılmaktaydı. Örneğin Ayetullah Humeyni Peygamber sonrası ilk halifeler olan Hz Ebu Bekir ve Hz Ömer hakkında kötü söz söylenmesini yasaklamış, Şiilerin Sünnilerin arkasında namaz kılmasını yasaklayan fetvaların geçersizliğini ilan etmiştir. Ayrıca devrimin sembolleri olan Hz Hüseyin’in şehadeti, mehdi inancı ve Velayet-i Fakih konularının Sünniler tarafından da kabullenilebilecek kısımlarına vurgu yapılmıştır (Gündoğan, 2010:192)

Devrim ihracı çabasının bir diğer sebebi de yeni devletin güvenlik endişeleridir. Daha önce uzlaşmaz biçimde mücadele ettikleri Şah rejimi sistem ile uyum içindeydi. Şimdi ise devrime karşı tepki gösteren Batı ve Doğu bloğu söz konusuydu. Vaka Sovyetler için devrim çıkarına gibi gözüküyordu ama o da sadece ABD’nin zararı açısındandı. Zira İran Sovyetleri de küçük şeytan olarak nitelendirerek iki ülke arasındaki önemli antlaşmaları tek taraflı olarak fesh etmişti (Ramazani 1998:207). Özellikle dünyanın egemen devletleri şeytan, komşu ülkelerde onların birlikçileri kategorisine alındığında ve bu ülkelerin idareci ve yönetimleri gayri meşru ilan edildiğinde, bu yalnızlığın kötü

sonuçlarının olabileceği ihtimali her zaman söz konusuydu. Yalnızlığın kırılmasının iki yolu vardı İran için, Birincisi, Komşu devletlerde kendi ideallerini paylaşan rejimlerin kurulması ki bu devrim ihracının adı idi. İkincisi ise, sistemin egemen güçlerine karşı bu sisteme baş kaldıran büyük küçük tüm ülke veya gruplarla ittifaklar oluşturulmasıydı. (ABD ve İsrail’e karşı Rusya, Çin ve diğer üçüncü dünya ülkeleri) İran devrim ihracını bu her iki sebebi de birbiriyle ilişkilidir. İslam devrimi, İslami idealler aygınlaştıkça, İran İslam Cumhuriyeti’nin güvenliği de temin edilmiş olacaktı (Gündoğan, 2010:193) Devrim ihracının üçüncü sebebi ise daha evrensel bir politikaya işaret ediyordu. O da yeni bir dünya düzeninin kurulması idi. Mevcut sistem zalimlerin kontrolündeydi, sistem kaba güç ilişkileri üzerine bina edilmişti. Üstelik bu gücün dağılımı adil değildi. Gücü elinde bulunduranların tamamının amacı dünyanın geri kalan kısmının sömürülmesi amacını taşıyordu. Bu sebeple yeni bir dünya düzeni kurulmalı ve bu düzenin temelleri İslami esaslara dayanmalıdır.

Devrim ihracı politikasında önemli bir diğer konu ise, bu politikanın gerçekleştirilmesinde kullanılacak araçların yöntemlerin seçilmesiydi. Bu araçlar barışçıl olanlar ve şiddete dayananlar olarak ikiye ayrılabilir. Barışcıl araçlar propaganda yöntemleri olarak ifade edilebilir. Basın yayın araçları ve yazılı görsel malzemeler ile İran İslam rejimi başta İslam dünyası olmak üzere tüm dünyaya anlatılabilir. Şiddet içeren araçlar ise savaş dahil olmak üzere askeri müdahale, gizli operasyonlar, şiddete çağrı yapan propagandalar, şiddete başvuran paramiliter gruplara ve diğer örgütlere mali veya askeri destekler olarak sıralanabilir. Önemli İran uzmanı R.K. Ramazani İran’ın bu iki yoldan her ikisini de kullandığını iddia etmiştir. O’na göre, 1980 yılında başlayan İran-Irak savaşı buna örnektir. Her ne kadar bu savaşı Irak başlatmış olsa bile, İran’ın ,1982 yılında Irak’ın aldığı topraklar geri alınmış olmasına rağmen İran savaşı bitirmeyerek devrim ihracını askeri yollardan gerçekleştirme çabasına girmiştir. Ramazani bunun yanında İran’ın yaptığı propaganda çalışmalarını, İran’lı diplomatların faaliyetlerini ve radyo programlarını ve İran’ın diğer İslam ülkelerine model olma hedefini barışçıl yöntemlerle yapılan devrim ihracı çalışmalarına örnek olarak göstermektedir (Gündoğan, 2010: 188-197).

İran’ın devrim ihracı politikası; Körfez ülkelerinin monarşik hükümetlerini oldukça kalabalık Şii nüfusu barındırmaları nedeniyle önemli ölçüde endişelendirmiştir. Bölge

ülkelerindeki Şii nüfusun dağılımına baktığımızda; İran %89, Irak %60–65, Azerbaycan %74, Bahreyn %70, Kuveyt %30, Lübnan %35–40, Afganistan %19, Pakistan %20, katar %20, BAE %16, Suudi Arabistan %5, Tacikistan %5, Suriye %11–12, Yemen %70 oranında Şii nüfus barındırmaktadır. Buna rağmen 1979’dan günümüze kadar geçen 30 yıllık süre içinde rejim ihracı konusunda İran’ın başarılı olmadığı açıkça söylenebilir. Başarısızlığın sebepleri incelendiğinde birkaç maddenin önemli olduğu görülmektedir (Gündoğan, 2010:198).

Bunlardan birincisi; İran İslam Devriminin Fars ve Şii karakterli olması devrimin yayılmasını engellemiştir. Velayet-i Fakih ve Mehdi inancı İran’lı liderlerin tüm çabalarına rağmen Sünni dünyadan hiçbir zaman destek görmemiştir. Sünniler devrimin Şii karakteri yüzünden, diğer ülkelerde ki Şii’ler de devrimin Farsi karakteri yüzünden İran devrimine büyük bir ilgi göstermemişlerdir.

İkincisi; İran İslam Cumhuriyeti’nin askeri ve ekonomik gücünün sınırlı olmasıdır. Tüm dünyaya duyurmak istediği evrensel mesajları iletebilmek için çok büyük bir finansal ve askeri güce ihtiyaç vardır. İran ise bu askeri ve finansal güce sahip değildir.

Üçüncüsü; ABD’nin İran’ı kuşatma ve yalnızlaştırma politikası sonuç vermiştir. ABD ve diğer Avrupa devletlerinin İran’a uyguladığı ekonomik ambargolar, ticari sınırlamalar ve devrim aleyhindeki olumsuz propagandalar(İran’ın sürekli suçlanması, sokak idamları, İran’da toplumsal hoşnutsuzluğu körükleme, İran ile ticari ilişkilere girecek ülkelere göz dağı verme gibi) başarılı olmuştur.

Dördüncüsü ise İran rejiminin yanlış politikaları söylenebilir. İran ABD, SSCB ve İsrail’i kötü devletler olarak nitelendirmesine rağmen Irak savaşı sırasında İran-Kontra olayı olarak da bilinen olay ile ABD ve İsrail’den silah satın alması güvenirliğinin sorgulanmasına sebep olmuştur. Sovyetler sonrası Rusya ile iyi ilişkiler geliştirmesi de buna örnek olarak verilebilir. Diğer bir örnek ise İran’ın, 1982 yılında Müslüman Kardeşler örgütüne karşı giriştiği harekatta Hama şehrinde yaklaşık otuz bin kişiyi katleden Hafız Esad rejimi ile kurduğu sıcak ilişkilerdir. Yine Irak savaşı sırasında kaybettiği toprakları geri aldıktan sonra, İslam dünyasında ki tüm çağrılara kulak tıkayarak savaşı devam ettirmesi de iki yüzlü bir diplomasi geliştirdiğinin göstergeleri olarak ortaya çıkmıştır (Gündoğan, 2010: 198-200). Tüm bu sebeplerden dolayı denilebilir ki İran devrim ihracı politikasında başarılı olamamıştır.

3.5. Devrim Sonrası İran Dış Politikası