• Sonuç bulunamadı

Ergen risk davranış teorileri literatürde bol miktarda bulunmaktadır. Bilişsel psikoloji, risk davranışını karar verme süreçlerine ve bilişsel gelişim evrelerine odaklanarak açıklar (Benthin, Slovic, & Severson, 1993; Boyer, 2006).

Bilişsel yaklaşıma göre, riskli bir davranış, bir miktar kayıp olasılığı gerektiren bir eylem olarak tanımlanabilir (Beyth-Marom, Austin, Fischoff, Palmgren & Jacobs-Quadrel, 1993). Bu bakış açısı, riskli davranışlarda bulunma konusundaki karar verme sürecine odaklanmaktadır. Karar teorisi bakış açısından karar vericinin alınan karar ile ilgili değer ve inançlarını yansıtması halinde riskli veya risk içermeyen bir eylem seçmesi akılcıdır. Değer ve inançları farklı olan bireyler aynı şartlar altında farklı karar ve eylem seçimi yaparlar.

Ajzen ve Fishbein’in (1980) gerekçeli eylem teorisi ve Janis ve Mann’in (1977) karar verici denge teorisi gibi bilişsel risk teorileri, normal koşullar altında bireylerin riskli davranışlarda bulunup bulunmamaya karar verebileceklerini belirtmişlerdir (Siegel ve ark. , 1994). Bununla birlikte, Siegel ve diğ. (1994) bilişsel teorilerin bir kişiyi riskli davranışlarda bulunmaya iten duygusal nedenleri görmezden geldiğini iddia etmektedir.

2.3.2.2 Sosyolojik yaklaşım

Bandura tarafından geliştirilen sosyal öğrenme kuramına dayanılarak riskli davranışların nedenleri açıklanmaya çalışılmıştır.

Bandura (2006), bireyin bir davranışı öğrenmesinin iki temel yoldan gerçekleştirdiğini belirtmektedir. İlki bireyin başka bir bireyin davranışlarını ve bu davranışlarının sonuçlarını gözlemlemesi ve taklit etmesidir. İkinci temel yol bireyin kendi yaşamının olumlu/olumsuz sonuçlarının sonucudur. Buna göre riskli davranışlarda diğer davranışlar gibi öğrenilen davranışlardır.

Sosyal öğrenme kuramına göre bireysel ve çevresel faktörler karşılıklı olarak birbirini etkileyen karmaşık bir yapıdır. Bir yandan bireyin davranışı ve çevresel şartlar yönlenebilirken diğer yandan çevresel şartlar da bireyin davranışları üzerinde etkilidir. Böylece çevre, birey ve tutumlar karşılıklı etkileşim ile birbirlerini değiştirebilme potansiyeli taşımaktadırlar (Erbaş, 2017).

2.3.2.3 Biyolojik yaklaşım

Biyolojik temelli teoriler, risk alma davranışını, genetik yatkınlıklara ve pubertal zamanlama yoluyla gerçekleşen hormonal ve psikososyal değişikliklere bağlamaktadır (Blum ve diğerleri, 2001). Risk davranışının, doğal olarak meydana gelen hormonal dalgalanmalar (Udry, 1988), ergenlik olgunlaşmasının zamanlaması (Irwin &Millstein, 1986) ve kalıtsal kişilik özellikleri gibi biyolojik işlemlerin sonucu olduğunu varsaydılar.

Yakın zamanlarda yapılan birçok çalışmada davranış gelişimin üzerinde biyolojik ve nörolojik faktörlerin etkisini ortaya çıkarmıştır (Siyez, 2009). Zor mizaçlı bireylerde alkol, madde bağımlılığı sigara kullanımı daha yaygın görülebilmektedir (Siyez, 2013).

Ögel (2007), yakın zamanlarda yapılan bazı araştırma verilerinin bazı genlerin suç işleme davranışı gibi problem davranışlar ile ilişkili olduğunu bildirmiştir. Ancak araştırma bulguları riskli davranışların genetik etmenlerin etkisini açıklarken bu tür davranışlarda bütüncül bir açıklama getirmemektedir.

2.3.2.4 Psikososyal yaklaşım

Ne bilişsel ne de biyolojik paradigmalar ergen risk davranışını tam olarak açıklamamaktadır. Aile yapısı ve ebeveyn-çocuk etkileşimleri gibi sosyal ortamlar da ergenin risk davranışına katılımını etkiler (Baumrind, 1991; Cooper, Shaver, Collins, 1998). Gençler ebeveynlerinden uzaklaşırken ve arkadaşlarıyla daha fazla zaman geçirirken, arkadaşların etkisi büyük ölçüde artmakta ve risk davranışlarının başlaması üzerinde güçlü bir etki ortaya koymaktadır (Chassin, Presson, Sherman, Montello, & McGrew, 1986).

Çeşitli modelleri pekiştirmek ve kapsamlı bir risk davranışı modeli oluşturmak için, psikososyal modeller geliştirilmiştir. Uzun yıllar süren risk davranışı araştırmasından sonra, Jessor (1992) ergen risk davranışının psikososyal bir modelini benimsemiştir. Model, ergenlerin gelişim hedeflerine ulaşmaları için gerekli olan risk davranışlarını sunmuştur. Risk davranışına katılım bir olgunluk işaretidir ve çocukluktan yetişkinliğe geçişi sembolize eder. Aynı zamanda akran gruplarından kabul görmenin, özerkliğin kurulmasının ve sosyal sözleşmelerin ilgi çekici bir yöntemidir (Jessor, 1992).

Bu çalışma da ergenlerde görülen riskli davranışların ortaya çıkışını açıklamaya çalışan “ Problem Davranış Kuramı” temel alınmıştır.

Problem davranış teorisi Jessor ve Jessor (1977) tarafından ileri sürülmüştür. Buna göre problem davranışlar bireyin ergenlik dönemi ile genç yetişkinlik arası başarılması gereken bir dizi gelişimsel göreve engel olmaktadırlar. Bunlar arasında sosyal roller, başarı ve yeterlik duygusunun hissedilmesidir (Jessor, 1998). Bu yaklaşımda problem davranışlar, anti-sosyal davranışlar, alkol ve madde kullanımı ve riskli cinsel davranışlar gibi davranışları içermektedir. Ergenlerin riskli davranışlarını tek değişkenle açıklanmasına karşı çıkarak birbiri ile ilişkisi olan fakat farklı sosyal elemanlardan oluşan iç içe geçmiş üç’lü bir sistem önermektedir. Ergen riskli davranışlarının nedenlerini algılanan sosyal çevre, kişilik sistemi ve davranış sistemi olarak üçlü sistem şeklinde tasnif ettikten sonra bu üç sisteminde birbiri ile olan etkileşimlerini bağlantılı şekilde açıklamaktadır (Kuru,2010). Her bir sistem problem davranışı teşvik edici veya koruyucu faktörlerden oluşmaktadır.

Algılanan sosyal çevre, bireyin çevresini oluşturan değişkenler yakın ve uzak yapılar olmak üzere iki boyutta birey üzerinde etkilidir. Yakın yapı problem davranışlara direkt etkisi olan arkadaş modelleri ve arkadaş onayı gibi değişkenler içermekte iken, uzak yapı arkadaş kontrollü ve ebeveyn kontrollü gibi dolaylı etkisi bulunan değişkenlerdir (Jessor, Donovan ve Costa, 1994).

Kişilik Sistemi: Bu sistem 3 temel yapıdan oluşmaktadır bunlar; motivasyonel yapı, kişisel inanç yapısı ve kişisel kontrol yapısıdır.

 Motivasyonel yapı: Bu kategoride başarı ve geleceğe dair değer ile beklentilerden oluşur. Riskli davranışların oluşumunda başarı ve geleceğe dair değer ve beklentilerin azalmasının neden olduğu ileri sürülmektedir.  Kişisel inanç yapısı: Bir kısım bireysel özelliklerden(yabancılaşma, içsel

ve dışsal kontrol odağı, depresyon seviyesi, benlik algısı) oluşmaktadır.  Kişisel kontrol yapısı : Dini inanç ve ahlaki tutum, yıkıcılık toleransı ve

risk almaya eğilimden oluşmaktadır (Jessor, 1987; akt. Siyez, 2009). Kişilik sisteminde bulunan bu yapıların değerlerindeki artma veya azalma riskli davranışlara karşı koruyucu veya risk faktörleri şeklinde işlev görür.

Davranış Sistemi: Kendi arasında iki yapıdan oluşmaktadır. Bunlar

 Problem davranış: akademik başarı düzeyinin düşük olması, problemli alkol veya madde kullanımı gibi risk fakterlerini içerir.

 Koruyucu davranış yapısı: okula karşı ilgi, dini bağlılık ve okul içi klüplere katılım gibi faktörlerden oluşur.

Problem Davranış Kuramı söz konusu sistemlerin birbiri ile etkileşimleri ve ilişkilerini vurgulamaktadırlar (Jessor, Donovan ve Costa, 1994).

2.3.3 Ergenlik dönemi değişkenler ve riskli davranışlar