• Sonuç bulunamadı

2.4 Duyguları Tanıma 36

2.4.1 Duygu ve duygu düzenleme 39

Duyguların aklın karşısında akla karşı olarak görülmesi çok uzun süre devam etmiş ve duyguları disiplin altına almak, baskılamak, düzenleme yapmanın gerekliliği düşünülmüştür (Çakar ve Arbak, 2004). Buna karşın hayatımızı devam ettirmenin kilit noktası olduğu ve başka kişiler tarafından anlaşılmamızı sağladığı görüşü literatürde sıkça karşılaşılmaktadır. Buna göre temel duygular (korku, mutluluk, tiksinti, üzüntü, öfke) başkaları tarafından anlaşılmak, hayatta kalma işlevlerine yardımcıdır. Örnek olarak tiksinmek zehirli besinlere karşı bizi korurken, korku tehlikeli durumlara karşı koruma sağlar (Greenberg, 2014). Uzun zamandır duyguların anlama çabası devam etmekte fakat evrensel bir tanıma tam olarak ulaşılamamıştır.

Duygu düzenleme araştırmalarının kökenleri savunma mekanizmalarına (Freud, 1926/1959), psikolojik stres ve stresle başa çıkma kuramına (Lazarus, 1966), bağlanma kuramına (Bowlby, 1969) ve duygu kuramına (Frijda, 1986) dayanmaktadır. Duygu düzenleme ayrı bir yapı olarak ilk olarak gelişim alan yazınında daha sonra yetişkin alan yazınında çalışılmıştır. Gelişim ve yetişkin alan yazınında duygu düzenleme konusunda çok fazla örtüşen nokta olmasına

rağmen, bugüne kadar, bu alan yazında entegrasyonun eksik olduğu dikkat çekmektedir (Akt, Koole, 2009).

Birçokları için, duygunun özü öznel deneyimdir (Barrett, Mesquita, Ochsner ve Groos, 2007; LeDoux, 2012). Duygular, sosyal ifadelerimizi, yüz ifadelerimizi, jestlerimizi ve davranışlarımızı etkileyerek şekillendirir (Ekman, Friesen ve Ellsworth, 1972). Acil durumdaki duygusal tepkileri yansıtan gülümseyen ve çatık gibi gözlemlenebilir davranışlar duygusal ifadeyi oluşturan şeydir (Flannery et al.,1994). Duygusal ifadenin düzenlenmesi öğrenilmiş bir tepki olarak bebeklik döneminde başlar (Cole vd., 1994). Buna ek olarak, çocuk olgunlaştıkça, kişinin duygusal ifadesini düzenleyerek duygu düzenleme becerisi gelişir ve artar (Ekman & Friesen, 1975).

Yüzdeki duygu tanıma, bireyin mevcut ruh halinden etkilenebilir (Mullins ve Duke, 2004). Bilgi-işlem teorisi, ruh halinin algı ve dikkati etkilediğini öne sürmektedir (Dodge, 1991). Örneğin, Lee, Ng, Tang ve Chan (2008), üzücü bir ruh hali içinde katılımcıların belirsiz yüzleri negatif olarak sınıflandırma eğiliminde olduklarını belirtmiştir. Ek olarak, Chepenik, Cornew ve Farah (2007), üzücü ruh halinin yüzdeki duyguların tanınmasını engellediğini göstermiştir.

Duyguların bu çeşitli süreçlerle etkili bir şekilde düzenlenmesi hem zihinsel hem de fiziksel refahımız için esastır. Duygu tanıma ile duygu düzenleme arasında bir bağlantı vardır yani eğer duygu tanınmazsa, düzenlenecek bir şey yoktur. Duygusal yüz ifadeleri doğru tanınmazsa, duygu düzenlemesi etkilenir.

Bunun yanında çözüme ihtiyaç duyulan bir diğer mesele duygu düzenlemenin içsel mi (duygu düzenlemenin benlikte geliştiği) yahut dışsal mı (duygu düzenlemenin başkalarında gerçekleştiği) gerçekleştiği ya da her iki sürecin de etkin olup olmadığı sorusudur. Genelde yetişkin alanyazında içsel süreçler odak merkezi iken gelişimsel alan yazında odak noktası dışsal süreçlerdir (Koole, 2009). Gross ve Thompson (2007) ise her iki sürecinde önemli olduğunu belirtmektedir.

En genel manası ile duygu düzenleme ruh hali, stres ve olumlu-olumsuz duygularıda kapsayan içinde duygu yükü bulunan bütün durumların düzenlenmesini içine almaktadır (Koole, 2009).

Schwarz’a göre (2000) bir durumun şüpheliliğine dair işaretler barındırabilen olumsuz duygusal haller, bu yönü ile problem durumun niteliklerine yoğunlaşmayı sağlayan bilgi işleme şeklini meydana getirir. Buna karşın olumlu duygusal haller ise alışkanlıklarımıza güven duymamıza yol açan güvenli bir çevreye işaret edebilir (Schwarz, 2000).

Duygu düzenleme çevremizdeki göze çarpan ipuçlarına duygusal olarak cevap verebilme yeteneği, adaptif insan fonksiyonu için kritik öneme sahiptir. Duygusal tepkiler, algısal fakültelerimizi keskinleştirebilir, hızlı eylem ve karar vermeyi kolaylaştırabilir, sosyal bağlantıları destekleyebilir ve önemli olayların hatırlanmasını geliştirebilir (Phelps ve LeDoux, 2005). Bununla birlikte, koşullar değiştikçe duygusal tepkilerimizin doğasını değiştirme veya kontrol etme becerimiz de aynı derecede önemlidir. 'Duygu düzenleme' terimi, duygusal tepkilerimizin fizyolojik, davranışsal ve deneyimsel bileşenlerini kontrol edebilen farklı düzenleyici süreç türlerini ifade eder (Gross ve Thompson, 2007). Bunlara, çevremizdeki uyarıcı sonuç koşullarını ve kasıtlı olarak yerleştirilmiş teknikleri değiştirmeyi öğrenirken duygusal tepkilerimizi esnek bir şekilde değiştiren otomatik düzenleme biçimleri dâhildir. Ayrıca, sıkıntılı bir durumdan kaçınmak veya bununla başa çıkmak veya olumlu bir sonuç elde etmek için harekete geçebiliriz. Duyguların bu çeşitli süreçlerle etkili bir şekilde düzenlenmesi hem zihinsel hem de fiziksel refahımız için esastır.

Duygusal olarak yetkin kişiler, optimum duygusal üretim ve duygu tanıma ile karakterizedir (Scherer, 2007). Duygu düzenleme yeterliliği, ifade edilen duyguların toplam biçiminin uygunluğunu ifade ederken, bireyin olayların sonuçlarıyla başarılı bir şekilde başa çıkmasına izin verir. Aynı zamanda duygu düzenleme, duyu algısı yeterliliği, sosyal ilişkide başkalarının duygusal durumunu doğru algılayabilme ve yorumlayabilme yeteneğini ifade eder. Mutluluk, öfke, hüzün ve endişe gibi duygular, sosyal ilişkilerimizin yanı sıra yaşamımızı ve psikososyal deneyimlerimizi şekillendirir.

Aldao (2013) 'a göre, duygu düzenlemenin amacı, uyumsuz duyguları ortadan kaldırmak ve onları uyarlanabilir olanlarla değiştirmek değil, çevreye uyarlayıcı tepkiler üretmek için her bir duygunun dinamiklerini etkilemektir. Örneğin sunum yaparken, yoğun kaygı, donmaya veya kaçmaya neden olabilir, oysa az miktarda kaygı aktifleşecek ve göreve odaklanmak için yardımcı olacaktır.

Bununla birlikte, duygular, belirli bir durum için yanlış yoğunlukta olduğunda, süresi, sıklığı iyi düzenlenmediğinde problem olabilir. Öfkenin kendine zarar vermesini sağladığı zaman biliş ve davranışları çarpıttıklarında zararlı sonuçlarla karşılaşılabilir (örneğin, Gross & Jazaieri, 2014). Korku bizi tehlikelerden korurken, mutluluk yeni dostlukları güçlendirir ve öfke bizi önemsediğimiz sebepler için mücadele etmeye zorlar (Gross, 2015). Dolayısıyla deneyimlenen her bir duygunun temelde işlevsel olarak düzenlenmesi iyi oluş için önemli olmaktadır.

İnsanların evrensel olarak kabul görmüş doğuştan gelen bir duygu kümesi vardır. Ancak, duygu tanıma sosyo-kültürel kurallara da bağlıdır. Her ne kadar yetişkinler duyguları evrensel olarak tanıtsalar da, duygularını kendi ana dillerinde daha doğru bir şekilde tanımlanır. Yeterli duygu düzenleme becerisine sahip olan biri duygularının farkındadır ve duygularını anlayabiliyordur, duygularını kabul eder, dürtüsel davranışlarını kontrol edebilir ve negatif duygular hissettiğinde dahi bir amaca uygun davranış sergileyebilir, ve son olarak duruma uygun duygu düzenleme stratejilerini esneklikle kullanabilir.

Duygu düzenleme süreci bazı aşamalardan oluşmaktadır. İlk adım duyguların farkındalığı ve anlaşılmasıdır. İkinci adım duyguların kabul edilmesidir. Üçüncü adım dürtüsel davranışları kontrol etme ve istenilen hedeflere uygun davranmadır. Dördüncü adım ise kişisel hedefleri ve duygusal tepkiyi ayarlamak için uygun düzenleme stratejisinin kullanılmasıdır. Bu adımların herhangi birinin veya tümünün bulunmaması duygu düzenleme güçlüğünün veya duygu bozukluğunun varlığına işaret eder (Gratz, Roemer, 2004).

Düşük düzenleme, kişinin kendi üzerinde kontrol altına almadaki başarısızlığı ifade eder ve bireyin dürtüyü kontrol etmek için yeterli güce sahip olmadığı durumlarda meydana gelirken, yanlış düzenleme, dürtüyü kontrol etmek için etkisiz bir stratejinin kullanılması anlamına gelir (Baumeister ve diğ, 1994). Bir duyguyu, buna pozitif ve negatif duygular da dâhildir, azaltmak, korumak veya arttırmak için kullanılan tüm stratejilere duygu düzenleme adı verilir (Gross, 1998).

Buna göre Gross(1998), içten veya dıştan gelen duyguları birer işaret olarak kullanılması ile düzenlendiği bir süreç modeli ortaya atmıştır. Modele göre duygu

düzenlemenin gerçekleştiği süreçlerde kullanılan stratejileri açıklamaya çalışmaktadır. Buna göre stratejiler ikiye ayrılmaktadır. İlki olan öncül odaklı stratejide birey duygu öncesi kontrol sağlarken ikinci olan tepki odaklı stratejide duygu oluştuktan sonra düzenleme devreye girer. Model iki temel stratejiye dayanan ve beş süreçten oluşur:

 Durum seçimi: Potansiyel duygu ortaya çıkaran ortam/durum girme veya bu ortam/durumdan uzaklaşmayı seçmek (örn:daha önce tartışma yaşanmış kişi ile karşılaşmamak adına düzenlenmiş bir etkinliğe gitmemek).

 Durum değişimi: Durumun seçimi sonrası durumun duygusal etkisini değiştirme çabalarıdır (Örn: etkinliğe bir arkadaşı ile gitmek).

 Dikkat dağıtımı: belirli durumlarda duyguların etkilerine yönelik mümkün seçeneklerden hangisine dikkatin yoğunlaştırılacağının seçimidir ( Mekanda tartışma yaşadığı kişi ile karşılaştığında yönünü değiştirmek).  Bilişsel değişim: durumun duygusal etkisini değiştirmek maksadı ile o

duruma anlam yüklemektir (örn:sınavdan alınan düşük notun kendi yetersizliğinden değilde, sorulara dair bağlamlara yüklemek).

 Tepki değişimi: tepki eğilimlerinin anıtını değiştirme çabasıdır. Tepki eğilimlerinin baskılama ile azaltılması veya artırılmasını içerir (örn;topluluk önünde konuşma sırasında kişinin tedirginliğini gizlemeye çalışması).

Duygu kuramları, bir olayı yorumlamamızın veya değerlendirmemizin duygusal cevabımızda kritik bir işlevi olabileceğini vurgulamaktadır (Scherer, 2005). Bu değerlendirme sürecini manipüle ederek kişi duygusal tepkiyi değiştirebilir. Ochsner ve diğ. (2002) yaptığı bir çalışmada katılımcılara olumsuz duygusal sahneler sunulduğu ve olumsuz duygusal tepkilerini azaltmak için sahnede gösterilen olayları yeniden yorumlamalarının istendiği bir yeniden değerlendirme stratejisi kullanılmıştır. Bu stratejiyi kullanırken, bir katılımcı sahnedeki kanlı bir yara gördüğünü veya yara göründüğünden daha az acı verici olduğunu hayal edebilir. Yeniden değerlendirmenin, hem kendi kendini raporlama hem de fizyolojik duygu ölçümlerini kullanarak olumsuz etkilerin azaltılmasında etkili