• Sonuç bulunamadı

2. TÜRKİYE’DE BANKACILIK SİSTEMİ VE RİSK YÖNETİMİ

2.2. Bankacılıkta Risk Yönetimi

2.2.1. Risk Kavramı ve Bankacılıkta Risk

Farklı disiplinlerde farklı şekillerde tanımlanabilen risk kavramı Türk Dil Kurumu (TDK)’na göre “zarara uğrama tehlikesi, riziko” olarak tanımlanırken İktisat Terimleri Sözlüğü’ne göre “iktisadi karar birimlerinin verecekleri kararlar sonucunda ortaya çıkacak getiriyi olumsuz etkileyebilecek olayların gerçekleşme olasılığı, diğer bir deyişle olayların gerçekleşme olasılığının bilindiği durum” olarak tanımlanmıştır. Riskle ilgili finans literatüründe yapılan tanımlardan bazıları aşağıdaki gibi özetlenebilir:

Okka (2009) riski, “Verilen bir yatırıma bağlı olarak beklenen getiri oranındaki değişkenliği, sapmayı ifade eder. Diğer bir ifadeyle risk; finansal zarar

29

yani kayıp şansıdır” şeklinde ifade ederek sapmanın sadece olumsuz sonucuna odaklanmıştır.

Bolak (2004) ise riski, “Gerçekleşen sonuçların, planlanan ya da tahmin edilenden olumlu ya da olumsuz yönde sapma göstermesidir” şeklinde tanımlayarak sapmanın hem olumlu hem de olumsuz her iki sonucunu da risk olarak ifade etmiştir.

Diğer taraftan Ceylan ve Korkmaz (2013) riskle ilgili olarak, “Riskin sözlük anlamı, gelecekte beklenmeyen bir durumun ortaya çıkma olasılığı, yaralanma, incinme ve zarara uğrama şansıdır. Finansal açıdan risk ise, beklenen getirinin gerçekleşen getiriden sapma olasılığıdır. Yatırımcının yapmış olduğu yatırımdan sağlayacağı verimin, beklenen verimin altına düşme veya üstüne çıkma olasılığı söz konusudur. İşte bu olasılık, yatırımcı açısından yapmış olduğu yatırımın riskini oluşturmaktadır. Risk; birden fazla sonucun ortaya çıkma olasılığı olarak da tanımlanabilir” ifadelerine yer vermişlerdir.

Ercan ve Ban (2010) riski, “Getiriye ait olasılıkların bilinmesi durumudur. Risk başka bir ifade ile belirsizliğin objektif ölçüsüdür” şeklinde açıklarken; Babuşçu (2005) riski, “En basit tanımıyla herhangi bir işleme ilişkin bir kaybın ortaya çıkması veya bir giderin ya da zararın vuku bulması nedeniyle ekonomik faydanın azalması ihtimalini ifade etmektedir. Diğer bir tanımıyla risk potansiyel sorun, tehlike veya kaybı gösteren bir kavramdır. Yine riski belirli bir zaman aralığında belirli bir hedefe ulaşamama ve dolayısıyla zarara uğrama olasılığı olarak da tanımlayabiliriz. Dolayısı ile risk gelecekte oluşabilecek sorunlara ve tehlikelere işaret etmektedir. Riskin en belirgin özellikleri ise tam ve net olarak bilinememesi, zamanla değişkenlik göstermesi, olumsuz sonuçlar doğurabilir olması ve yönetilebilir nitelikte bulunmasıdır” şeklinde açıklayarak riskle ilgili sadece olumsuz sonuçlara odaklanmıştır. Bolgün ve Akçay (2009) da bankacılık açısından riski, “Bankanın zarara uğrama olasılığıdır” diyerek çok kısa bir şekilde tanımlamıştır.

BDDK tarafından 11.07.2014 tarihli, 29057 sayılı RG’de yayımlanan Bankaların İç Sistemleri ve İçsel Sermaye Yeterliliği Değerlendirme Süreci Hakkında Yönetmelik’te risk kavramı “Bir işleme ya da faaliyete ilişkin bir parasal kaybın ortaya çıkması veya bir giderin ya da oluşması halinde ekonomik faydanın azalması ihtimali” şeklinde tanımlanmaktadır.

Ülkemizde riskle ilgili verilen tanımlara baktığımızda genelde olumsuz sonuçlar ön plana çıkmaktadır. Ancak farklı ülkelerde riskle ilgili verilen tanımlarda pozitif durumlar da ön plana çıkabilmektedir. Risk sözcüğü eski İtalyanca’da “cüret

30

etmek” anlamına gelen “risicare” fiilinden türetilmiştir (Bernstein, 2015: 26). Portekizce’de riskin anlamı “cesaret”tir (Sayım ve Er, 2009: 7).

Diğer disiplinlerde farklı şekillerde de sınıflandırılabilen risk kavramı modern portföy teorisine göre; sistematik risk ve sistematik olmayan risk olarak iki kısma ayrılmaktadır.

Sistematik risk, pazarı etkileyen faktörlerden doğan ve dolayısıyla bütün menkul değerlere aynı oranda etki yapan, çeşitlendirme yoluyla yok edilemeyen bir risktir. Araştırmalar menkul değerin toplam riskinin %25 ila %50’lik bölümünün pazar riskinin oluşturduğunu göstermektedir (Okka, 2010: 367). Çeşitlendirme, yani yatırım tutarını tek bir tür varlık yerine farklı varlıklara bölüştürerek yatırım yapma, riski azaltmada uygulanan etkili bir yöntem olmakla birlikte risk en fazla sistematik risk düzeyine kadar indirilebilir. Sistematik risk; satın alma gücü (enflasyon), faiz oranı ve piyasa riski faktörlerinden kaynaklanmaktadır. Sistematik riskten korunmanın yolu hedging yani türev ürünler piyasasında pozisyon almaktır (Altay, 2015: 4-5).

Sistematik olmayan risk, firmaya has olan ya ni firmadan doğan ve çeşitlendirme yoluyla ortadan kaldırılabilen riski ifade eder (Okka, 2010: 367). Sistematik olmayan riskin başlıca kaynakları, hisse senedini ihraç eden işletmenin sahip olduğu yabancı kaynak düzeyinden kaynaklanan finansal risk, yönetim kalitesinden kaynaklanan yönetim riski ve ürettiği mal ve hizmetlere olan tüketici talebindeki değişimden kaynaklanan iş riskidir (Altay, 2015: 278). Aşağıda Tablo 9’da sistematik ve sistematik olmayan risk kaynakları gösterilmektedir.

Tablo 9. Sistematik ve Sistematik Olmayan Risk Kaynakları

SİSTEMATİK RİSKLER SİSTEMATİK OLMAYAN RİSKLER 1. Satın Alma Gücü (Enflasyon) Riski 1. Finansal Risk

2. Faiz Oranı Riski 2. Yönetim Riski

3. Piyasa Riski 3. İş Riski

Kaynak: Altay, E. (2015). Bankacılıkta Risk (İkinci Baskı). İstanbul: Derin Yayınları. s. 4-8. (Yararlanılarak düzenlenmiştir).

Öte yandan, sistematik - sistematik olmayan risk kavramlarının yanında riskle ilgili diğer bir kavram da sistemik risk kavramıdır. Sistemik risk, herhangi bir işletme ya da piyasa bölümünde meydana gelen bir problemin piyasada yatırımcılar üzerinde güvensizlik ve endişe oluşturarak finans sisteminin tamamına yayılmasına neden

31

olan ve sonuçta tüm sektörü ödeme güçlüğüne düşüren risktir. Örneğin, bazı gelişmekte olan ülke ekonomilerinde meydana gelen krizlerin, dünyadaki diğer gelişmekte olan ülkelere de yayılarak bu ülkelerde de finansal yıkımlara sebep olması, bu konuda verilebilecek iyi bir örnektir. Sistemik risk kavramına verilebilecek diğer bir örnek de, bankacılık sektöründe ödeme sıkıntısı içerisine düşen bir veya birkaç bankanın, sektörün tamamına yö nelik bir güven bunalımı ortaya çıkartarak ciddi boyutlu ekonomik krizlere yol açmalarıdır (Bolak, 2004: 8). Ülkemizde yaşanan 2000-2001 finansal krizi buna örnek olarak gösterilebilir.

Sistemik risk, herhangi bir finansal kurumun yükümlülüğünü yerine getirememesinin dalga dalga yayılarak diğer finansal kurumların da yükümlülüklerini yerine getirememesine neden olan ve finansal sistemin istikrarını tehdit eden risktir (Hull, 2012: 258). Sistemik risk, finansal bir kurumda ortaya çıkan kusurun, domino etkisi şeklinde diğer kurumları etkileyerek oradan tüm finansal sistemin istikrarını tehdit etmesi olarak tanımlanabilir. Sistemik riski değerlendirmek oldukça zordur çünkü, sistemik risk aşırı istikrarsızlık içeren bir durumdur, dolayısıyla nadiren oluşur (Jorion, 2007a: 51). Riskle ilgili düzenlemelerin birincil amacı, sistemik riskin yani finansal kurumlar arasındaki bağlantılar dolayısıyla tüm sistemin çökme riskinin önlenmesidir (Bessis, 2015: 13). Sistemik risk, birkaç büyük firmanın iflas etmesi durumunda bu durumun sektörün tamamına ve hatta ekonomideki diğer sektörlere de yayılması riskidir (Alexander, 2008a: 381).

Risk değerlendirme ve risk yönetim prosedürlerindeki benzerlikler, teminat eksikliği ve likit olmayan piyasalar, sistemik riskin oluşumuna sebep olan üç temel faktördür (Alexander, 2008a:381). Diğer taraftan yatırımcı ya da mudilerin panik davranışı ve ödeme sistemindeki kesintiler de sistemik riskin oluşumunu hızlandıran iki önemli faktördür (Jorion, 2007b: 634-635).