• Sonuç bulunamadı

Hakiki kündekâride ağacın doğal renginin dışında boya ile renklendirme yapılmamaktadır. Ustalar; “kayıt ve tablalarda kullanılan ağaçlardaki damarların yönü ile farklı renkteki ağaçları gözü yormaması ve ritim kazandırması için ahenkli olarak yerleştirerek kündekârinin de renklendiğini”109 belirtmişlerdir.

G. Üretilen Ürünler

Geçmişte ve günümüzde ağaç işçiliğinde üretilen ürünler genellikle dini ve sivil mimari elemanlardan oluşmaktadır. Bunlar; kapı ve pencere kanatları, minber, mihrap, vaiz kürsüsü,

107 27.09.2002 tarihinde Mevlüt Çiller ile yapılan kişisel görüşmeden. 108 27.09.2002 tarihinde Mevlüt Çiller ile yapılan kişisel görüşmeden. 109 27.09.2002 tarihinde Mevlüt Çiller ile yapılan kişisel görüşmeden.

müezzin mahfeli ile mimari süsleme elemanlarından tavan göbekleri, dolap, konsol, sehpa, çekmece, divan, kanepe, korkuluk, alınlık ve ara bölme şebekeleridir.110

Ustalar aylık üretim miktarlarının 1-3 adet kapı kanadı veya 1 adet minber veya 1-2 adet mihrap veya 2-3 adet vaiz kürsüsü veya 2-3 adet müezzin mahfeli veya 8-10 adet pencere kanadı olduğunu ve bu sürenin yapılan üründeki süsleme özelliğine göre değişiklik gösterebileceğini belirtmişlerdir.111

H. Üretimde Yaşanan Sorunlar

Ustaların tamamı ekip çalışması yapmaktadırlar. Yapılan kündekâri eserlerin kompozisyon ve süslemelerinde bulunan özelliklere göre bir ay ve iki yıl arasında değişen sürelerde tamamlanabildiği belirtilmiştir. Hammadde temininde fiyatların yüksek olması ve istenilen hammaddenin bulunmaması üretimi etkileyen olumsuz sebeplerdir.

Çırak Yetiştirme Sorunu: Kündekâri ustaları, yaptıkları işin ekip işi olduğunu

belirterek atölyelerinde 3-5 adet sigortalı ve çıraklık okuluna giden çırak çalıştırmaktadırlar. Çırak yetiştirmede sorun yaşadıklarını ve son yıllarda bu sanatta isteyerek çalışabilecek kimsenin kendilerine başvurmadığını ifade etmişlerdir. Çırak yetiştirmede devletin koyduğu çalıştırma kanunlarının kendilerini zorladığını ve sekiz yıllık zorunlu eğitimin eskisi kadar çok sayıda çırak yetiştirmeyi engellediğini belirtmişlerdir.112

İ. Pazarlama ve Sağlanan Kazanç

Sipariş usulü çalışan ustalar kendilerine yurt içinden ve yurt dışından sürekli talep geldiği belirterek, mesleklerinin aylık geçimlerini sağladığını belirtmişlerdir. Yurt içinde valilikler, belediyeler, muhtarlıklar, özel kuruluş ve şahıslardan yurt dışında ise cami yapımı

110 22.12.2001 tarihinde Mevlüt Çiller, 19.05.2003 tarihinde İbrahim Gedik, 21.05.2003 tarihinde Ahmet Yılçay, 20.06.2003 tarihinde Kadir Yıldız, 24.06.2003 tarihinde Mustafa Karakaş, 11.07.2003 tarihinde Ahmet Serim, 27.07.2003 tarihinde A. Kadir Can, 29.07.2003 tarihinde Süleyman Ulaş ile yapılan kişisel görüşmeden elde edilen bilgiler.

111 12.05.2001 tarihinde Mevlüt Çiller, 19.05.2003 tarihinde İbrahim Gedik, 21.05.2003 tarihinde Ahmet Yılçay, 20.06.2003 tarihinde Kadir Yıldız, 24.06.2003 tarihinde Mustafa Karakaş, 11.07.2003 tarihinde Ahmet Serim, 29.07.2003 tarihinde Süleyman Ulaş ile yapılan kişisel görüşmeden elde edilen bilgiler.

112 12.05.2001 tarihinde Mevlüt Çiller, 21.05.2003 tarihinde Ahmet Yılçay, 20.06.2003 tarihinde Kadir Yıldız, 11.07.2003 tarihinde Ahmet Serim, 29.07.2003 tarihinde Süleyman Ulaş ile yapılan kişisel görüşmeden elde edilen bilgiler.

için kurulan vakıf, dernek ve özel kuruluşlar ile tarihi eserlerin onarım işleri için hükümetlerden talep gelmektedir.113

J. Kündekârinin Geleceği Hakkında Ustaların Görüşleri

Kündekâride Konya’daki en tecrübeli usta olan Mevlüt Çiller, İngiliz Kraliyet Üniversitesinin davetlisi olarak İngiltere’ye giderek, üniversitede yaptığı konuşmada Türk milletinin ağaçla olan ilişkisini şu şekilde anlatmıştır: “Doğduğu gün beşiği ağaç, acıktığı zaman ağzına aldığı kaşık ağaç, oyun oynamaya başladığında tahta atı ağaç, okuyup yazmaya başladığı gün kalemi ve defteri ağaç, oturduğu evin masası sandalyesi ağaç, öldüğü gün tabutu ve sapması yine ağaçtır.”114 Bu düşüncelerine ilaveten, yurt dışında el sanatlarına verilen önemin, Türkiye’de hep sözlerde kaldığını ve hiç ilerleme kaydedilmediğini belirten usta, Konya’da bugüne kadar hiçbir kurumun kündekârinin tanıtımı ve ilgilenenlere öğretilmesi konusunda kendisine başvurmadığını üzülerek belirtmiştir.115

Ustaların tamamı, vergilerin çok yüksek olması, hammadde temininde fiyatların pahalılığı ve çırak çalıştırmada yaşanan zorluklardan dolayı kazancın azaldığını belirtmişlerdir. Devletin el sanatları ile ilgilenen sanatçılara ve çalıştırdıkları çıraklara koyduğu ağır vergilerden ağaç işlerinin çok fazla etkilendiği ve özellikle kündekârideki verimin giderek düştüğü vurgulanmışlardır. Maliyetli bir işçilik olduğundan dolayı kendilerine şahıslardan sipariş gelmediğini, genellikle yurt içi ve dışındaki devlet kurumları ve özel kuruluşlardan gelen işleri çalıştıklarını belirtmişlerdir. Bu konuda dernekler ve belediyelerden hammadde temini ve vergiler için kendilerine gerekli yardımda bulunmalarını isteyen ustalar bu şekilde kündekâride siparişlerin, bu işle ilgilenecek insan sayısının, kazancın ve tanıtımın artacağını düşünmektedirler.116

113 12.05.2001 tarihinde Mevlüt Çiller, 19.05.2003 tarihinde İbrahim Gedik, 21.05.2003 tarihinde Ahmet Yılçay, 20.06.2003 tarihinde Kadir Yıldız, 24.06.2003 tarihinde Mustafa Karakaş, 11.07.2003 tarihinde Ahmet Serim, 29.07.2003 tarihinde Süleyman Ulaş ile yapılan kişisel görüşmeden elde edilen bilgiler.

114 Tuzcuoğlu, R., “Kündekâri Sanatı”, Lonca Dergisi, Sayı: 2, Yaz, Konya, 2000, s. 42, Efe, A., A.g.m., s. 24. 115 12.05.2001 tarihinde Mevlüt Çiller ile yapılan kişisel görüşmeden.

116 12.12.2001 tarihinde Mevlüt Çiller, 19.05.2003 tarihinde İbrahim Gedik, 21.05.2003 tarihinde Ahmet Yılçay, 20.06.2003 tarihinde Kadir Yıldız, 24.06.2003 tarihinde Mustafa Karakaş, 11.07.2003 tarihinde Ahmet Serim, 27.07.2003 tarihinde A. Kadir Can, 29.07.2003 tarihinde Süleyman Ulaş ile yapılan kişisel görüşmeden elde edilen bilgiler.

2. 1. 2. Oyma İşleri -Rahle Yapımı-

2. 1. 2. 1. Rahlenin Tanımı ve Tarihçesi

Kur’an-ı Kerim’i okumak amacı ile yapılan rahlenin kelime anlamı, üzerine kitap konulup okumak için kullanılan “ağaç kürsü” dür. Çeşitli ağaçlardan tek parça halinde yapılır. “Ayak, menteşe (kilit - diş), kitabın konulduğu üst pano-tabla olmak üzere üç bölümden”117 meydana gelen rahlenin, sabit ve hareketli olarak iki türü bulunmaktadır (Şekil No: 9).

Sabit olan rahleler, üstü düz masa şeklinde olup çekmeceli ve kısa ayaklı olarak yapılmıştır. Özellikle Osmanlı Döneminde hem medreselerde hocaların ders kürsüsü, hem de öğrencilerin kullanacağı ders sıraları şeklinde kullanılmıştır. Hareketli olanlar ise; birbirine geçmeli çapraz olarak açılıp kapanabilen şekilde yapılmıştır.118 Bu tür hareketli rahlelere “geçme rahle” ya da “kırma rahle” 119 denilmektedir.

Geçme rahleler birbirine simetrik iki tahtadan oluşmaktadır ve ölçü olarak bu tahtaların eni boyunun yaklaşık üçte biri oranındadır. Bu tahtalar üst pano, eklem yeri (kilit sistemi) ve alt pano olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. Geçme rahlelerin her iki kanadı, eklem yerlerinden birbirine yatay olarak yaklaşık 110° dolaylarında açı yapacak şekilde açılır (Şekil No: 10). Bu şekilde, rahlenin üzerine konup okunacak kitap, bağdaş kurup yere oturmuş bir kişinin göğüs hizasına gelecek kadar yüksekte kalır. “Ayrıca rahlenin açık durumu, kitabın tamamen açılmasına izin vermediği için ciltlerin çabuk bozulması da önlemiş olur.”120 (Fotoğraf No: 19)

Tarihte rahlelerin Kur’an’ı Kerim’in okunması amacı ile ortaya çıktığı bilinmektedir. “İslâm dininin 7. yüzyılda yayılmaya başladığı dönemde, üçüncü halife Hz. Osman (644-656) tarafından Kur’an’ı Kerim deriler üzerine aktarılmıştır.”121 Kur’an’ın halk tarafından okunmaya başlaması, “ona gösterilen saygının bir ifadesi olarak yerden yüksekte tutma arzusu ve titizliğini”122 ortaya çıkartmıştır. Bu şekilde Kur’an okumak için rahlelere ihtiyaç duyulmuş ve okurken göğüs seviyesinde olması için de zeminden yüksek yapılmıştır.

İlerleyen dönemlerde özellikle güney bölgelerdeki ülkelerin camilerdeki bazı rahle örnekleri, Kur’an’ın yüceliğine uygun olarak yerden oldukça yüksek seviyede ve bir taht

117 Kerametli, C., A.g.m., s. 6.

118 Anonim, “Rahle”, Yeni Türk Ansiklopedisi, Cilt: 8, İstanbul, 1985, s. 3175.

119 Acar, Ş., “Osmanlı Rahleleri”, Antik Dekor, Sayı: 69, İstanbul, Şubat-Mart, 2002, s. 94. 120 Yusufoğlu, M., “Selçuk Devrine Ait Bir Rahle”, Anıt, Yıl:1, Sayı:1, Konya, 1949, s.11. 121 Çulpan,C.,Türk-İslâm Tahta Oymacılık San’atından Rahleler, 1968, s. 53.

122 Şenyurt, T. Z., Türk ve İslam Eserleri Müzesi’ndeki Kakmalı Rahleler”, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul, 1993, s. 3.

görünümünde yapılmıştır. “Vaaz kürsüsü boyutunda olup, oturma yeri olan bu rahlelerde, ağaç oyma teknikleri ile beraber kündekâri tekniği de kullanılmıştır. En güzel örneklerini; Mısır'da Memlükler dönemine ait Ahmet-ibn-Tulun Camisindeki 9. yüzyıla tarihlenen rahle ve Kahire-Sultan Barkuk Camisindeki 14. yüzyıla tarihlenen rahle, Prisse d’Avennis’in “I’Art Arabe” isimli eserinde resmedilmiştir. Ayrıca Kahire-Sultan Hasan Medresesi’ndeki 14. yüzyıla tarihlenen rahle ile Kahire-Eşref Parsbay Hanikâhındaki 15. yüzyıla tarihlenen rahle de yine vaiz kürsüsü boyutunda olup, oldukça ince bir ağaç işçiliğinde yapılmıştır.”123 Bu rahleler geçme rahle olarak çalışılmış ve Kur’an okuyan kişi için oturma yeri yapılmıştır.

Bu rahlelerle beraber, büyük boy mushafların okunması için özel yapılan, büyük kürsüsü bulunan, oturma yeri olmayan ve okuyucunun ayakta durarak Kur’an okuduğu büyük boy rahleler de bulunmaktadır. Örneğin; “15. Yüzyıla ait Semerkant’ta Bibi Hanım Mescidi içinde bulunan ancak sonraki yıllarda mescid yıkılınca mescidin bahçesinde duran büyük taş rahle de bu tarzda yapılmıştır.”124 Orta Asya ve Mısır’da örneklerinin görüldüğü büyük boy

rahlelerin üzerindeki kitabeleri doğrultusunda, genellikle Sultanlar ve devlette ileri gelen kişiler için yaptırılmış olabileceği düşünülmektedir. Zamanla kağıt kullanımının yaygınlaşmasıyla, Kur’an-ı Kerîm farklı boyutlarda yazılmaya başlanmış ve çeşitli boyutlarda rahleler yapılmıştır.

Geçme rahlelerin ise, yaygın olarak 12. yüzyılda kullanıldığı bilinmektedir. Türk rahlelerinin ise, bilinen ilk örnekleri 13. yüzyıl Selçuklu Dönemine aittir ve bu dönemden günümüze gelen bazı rahle örnekleri İstanbul Türk ve İslâm Eserleri Müzesi, Divan Edebiyatı Müzesi, Konya Mevlâna Müzesi ve Almanya Berlin Müzesinin İslâm Sanatları bölümünde bulunmaktadır.125

Osmanlılar Döneminde rahleler, gerek saray çevresi gerekse halk tarafından farklı malzeme, teknik ve motif özellikleri ile yaygın olarak kullanılmıştır. Cumhuriyet Dönemine doğru dini amaçlı olarak cami, mescit ve Kur'an kurslarında kullanılmıştır. Bu şekilde zamanla kullanım alanı daralan rahlelerin yapımı da azalmıştır. El işçiliğinde üretilen rahlelerde süslemeler oldukça sadeleşmiş ve günümüzün teknolojisi ile birlikte sanat değeri azalarak, fabrikasyon olarak makinelerde üretilmeye başlanmıştır.

123 Çulpan, C., A.g.e, s. 54, 59-60. 124 Çulpan, C., A.g.e., s. 60.

2. 1. 2. 2. Türk Kültürü ve El Sanatları İçinde Rahleler

Rahleler, ait oldukları dönemin sanat özelliklerine uygun süsleme ve motif özelliklerini taşımalarından dolayı Türk ağaç işçiliğinin önemli bir bölümünü oluşturmuştur. Uygulama alanının küçük olmasından dolayı, süsleme özelliklerde görülen ince işçilik dikkati çekmektedir.

Selçuklu ve Beylikler Döneminde genellikle oyma tekniklerinden düz ve yuvarlak yüzeyli oyma, eğri kesim ve ajur teknikleri kullanılmıştır. Bunların dışında, ender olarak farklı yüzey süsleme teknikleri de uygulanmıştır. Örnek olarak; “İstanbul Divan Edebiyatı Müzesindeki gümüş döküm tekniği ile kabartmalı olarak çalışılmış bitkisel motiflerden oluşan rahle, ağaç ve metalin bir arada kullanıldığı ilginç bir örnektir. Rahlenin iç yüzeyinde bulunan madalyonda Devletlû, ismetlû Refia Sultan aliyyetü’ş-şân hazretlerinin vakfıdır, 1279”126 yazmaktadır. Farklı teknikteki diğer bir örnek ise, Konya Mevlâna Müzesi’ndeki 13. yüzyıla (H. 678, M. 1279) tarihlenen rahledir. Rahlede ağaç oyma teknikleri ile beraber üst panolarının iç kısımlarında, “lâke işçiliği” uygulanmıştır. “İlk Türk lâke örneği olarak bilinen rahlede, renkli ve altın lâke teknikleri uygulanmıştır. Türk sanatında özellikle Osmanlı Dönemi ağaç işçiliğinde hemen her alanda kullanılan lâke tekniğinin üstüne sürülen rugana “Edirnekâri” adı verildiği için Edirne işi olarak adlandırılmaktadır.”127

15. yüzyıldan itibaren Osmanlı Dönemi ağaç işlerinde sık kullanılan kakma tekniği rahlelerde uygulanmıştır. “Malzeme olarak; beyaz sedef, bağa ve gümüş teller kullanılmıştır. Osmanlı Döneminde rahle süsleme teknikleri oldukça zenginleşerek, saray ve çevresinde kullanılan ve çok yüksek sanat değeri olan rahleler yapılmaya başlanmıştır. Bu gruptaki rahleler yapıldıkları tekniklerin isimlerini de almışladır. Bunlar; sedef-bağa ve fildişi-abanoz kakma süslemeler taşıyan “sedefkâri rahleler” dir.”128 Fildişi ve deve kemiği gibi hayvansal; abanoz, şimşir, maun, sandal ağacı, öd ağacı, kan ağacı gibi bitkisel; gümüş, bakır, pirinç, kurşun, altın gibi madensel hammaddeler kullanılarak çok küçük boyutlu (milimetrik ölçülerde) geometrik formların yan yana getirilmesiyle oluşan rahlelere “hâtemkârî rahleler”129, kompozisyonda bulunan bazı motiflerin gümüş döküm tekniğinde yapılarak, yüzey üzerine monte edilmesi ile yapılan “gümüş kakma rahleler”130 ve yüzeyi desenli veya

126 Dayıoğlu, S., “Ahşap Sanatında Rahleler”, İlgi, Sayı:105, İstanbul, 2003, s. 10.

127 İlk örnekleri M.Ö. 12. ve 11. yüzyıllarda Uzak doğu ülkeleri arasından özellikle Çin ve Japonya’da görülen ve 15.-17. yüzyıllarda İran’da örnekleri bulunan bu teknikte, toz boyalarla parlak bir yüzey oluşturulmaktadır. Ayrıntılı bilgi için bkz., Bodur, F., “Osmanlı Lâke Sanatı ve XVIII. Yüzyıl Üstâdı Ali Üsküdarî”, Türkiyemiz, Yıl: 16, Sayı: 47, İstanbul, 1985, s. 2-3,7.

128 Acar, Ş., A.g.e., s. 99. 129 Acar, Ş., A.g.e., s. 99,101. 130 Acar, Ş., A.g.e., s. 101.

desensiz kadife kumaşlarla kaplanmış “kumaş rahleler”131 dir. Osmanlı Döneminin son zamanlarında üretilen “İstanbul işi”132 olarak adlandırılan rahleler ise; sedef, bağa, gümüş teller ile kakma tekniğinde, lâke işçiliğinde ve Edirnekâri (ağaç boyama tekniği) tekniğinde yapılmıştır.

Rahlelerin süslemelerinde kullanılan motif özellikleri ait oldukları döneme göre gelenekselleşerek, çeşitli farklılıklar göstermiştir. Üst ve alt panoların dış yüzeylerinin süslendiği rahlelerin bazı örneklerinde, kitabın konulduğu üst panonun iç kısmı da süslenmiştir. Selçuklu ve Beylikler Dönemi rahlelerinin genelinde stilize edilmiş bitkisel motifler birbirlerine bağlantılı olarak ana desende ve bordürlerde görülmektedir. Ayrıca rahlelerin daha çok dini amaçlı kullanılmasından dolayı çiçekli, örgülü kûfi ve sülüs yazı karakterindeki ayetler ve hadis-i şerifler bordürlerde sıkça kullanılmıştır. Ender olarak bazı örneklerde çift başlı kartal, aslan, geyik ve kuş figürleri bitkisel motiflerle bir arada görülmektedir. Bu örneklerden Selçuklu Dönemine ait olan bazı rahleler; “Konya Mevlâna Müzesi’ndeki Hind-Arab dönemi ceviz rahle (Env. No:337), Konya Mevlâna Müzesi’ndeki (H.678-M.1279) 13. yüzyıla ait ceviz rahle (Env. No: 332)”133, “Doğu Berlin Pergomon Müzesi İslam Sanatları bölümündeki 13. yüzyıla ait, Abdülvahid bin Süleyman el Neccar’ın yaptığı ceviz rahle (Env. No: J.584)”134, “Türk İslam Eserleri Müzesi’ndeki (H.655-658- M.1258) 13. yüzyıla ait ceviz rahle (Env. No: 247)”135, “Konya Etnografya Müzesi’ndeki 13. yüzyıla ait ceviz rahle (Env. No: 1507), Niğde Müzesi’nde 14. yüzyıla ait ceviz rahle (Env. No: 1041)”136, Konya Mevlâna Müzesi’ndeki 14. yüzyıla ait (Env. No: 336) ceviz rahledir.

Osmanlı Dönemi rahlelerinde ise genellikle geometrik kompozisyonlar hakim olmuştur. Simetrik olarak ana desende ve bordürlerde kullanılan geometrik motiflerin, bitkisel motifler ve yazılarla birlikte karışık süslemeler şeklinde kullanıldığına da rastlanmaktadır. Bu rahle örneklerinden büyük bit kısmı İstanbul Türk İslam Eserleri Müzesi’nde bulunmaktadır. Bunlar; “15. yüzyıl sonu –16. yüzyıl başına tarihlenen ceviz rahle (Env. No: 122), 16. yüzyıla

131 Acar, Ş., A.g.e., s. 101. 132 Acar, Ş., A.g.e., s. 101.

133 Ayrıntılı bilgi için bkz., Önder, M., “Dört Selçuklu Rahlesi”, Şaheserler Konuştukça, Ankara, 1996, s. 168; Ersoy, A., XV. Yüzyıl Osmanlı Ağaç İşçiliği, İstanbul, 1993, s. 61; Öney, G., Anadolu Selçuklu Mimarisinde Süsleme ve El Sanatları, Ankara, 1988, s. 121; Yusufoğlu, M., “Selçuklu Dönemine Ait Bir Rahle”, Anıt, Sayı: 1, Konya, 1949, s. 11-13.

134 Ayrıntılı bilgi için bkz. Aslanapa, O., Türk Sanatı, İstanbul, 1984, s. 316; Önder, M., “Dört Selçuklu Rahlesi”, Şaheserler Konuştukça, Ankara, 1996, s. 167-170; Önder, M., Yurtdışı Müzelerinde Türk Eserleri, Ankara, 1983, s. 3; Ersoy, A., XV. Yüzyıl Osmanlı Ağaç İşçiliği, İstanbul, 1993, s.62.

135 Ayrıntılı bilgi için bkz., Ersoy, A., XV. Yüzyıl Osmanlı Ağaç İşçiliği, İstanbul, 1993, s.61; Önder, M., “Dört Selçuklu Rahlesi”, Şaheserler Konuştukça, Ankara, 1996, s. 168; Edhem, H. Anadolu Selçukluları Devrinde Mimari ve Tezyini Sanatlar, Ankara, 1947, s. 297.

136 Ayrıntılı bilgi için bkz., Çulpan, C., Türk-İslâm Tahta Oymacılık San’atından Rahleler, İstanbul, 1968, s. 17, Demiriz, Y., “XIV. Yüzyıl Ağaç İşleri”, Yüzyıllar Boyunca Türk Sanatı, Ankara, 1977, s. 71.

tarihlenen ceviz rahle (Env. No: 74), 16. yüzyıla tarihlenen ceviz rahle (Env. No: 127), 17. yüzyıla tarihlenen ceviz rahle (Env. No: 104), 17. yüzyıl sonu 18. yüzyıl başına tarihlenen ceviz rahle (Env. No: 100), 17. yüzyıl sonu 18. yüzyıl başına tarihlenen ceviz rahle (Env. No: 83), 18. yüzyıla tarihlenen ceviz rahle (Env. No: 119), İstanbul Topkapı Sarayı Müzesi, 3. Ahmet Kütüphanesi’nde bulunan 16. yüzyıl sonu -17. yüzyıl başına tarihlenen meşe rahle (Env. No: 27/30), Bursa Türk-İslam Eserleri Müzesi’ndeki, 16. yüzyıl sonu -17. yüzyıl başına tarihlenen ceviz rahle (Env. No: 2290), İstanbul Topkapı Sarayı Müzesi’nde bulunan 17. yüzyıla ait ceviz rahle (Env. No: 27/2), İzmit Müzesi’nde bulunan 17. yüzyıl sonu 18. yüzyıl başına tarihlenen ceviz rahle (Env. No: 88)”.137

20. yüzyıla kadar İslâmî açıdan kullanımları ile birlikte, Türk kültür ve sanatı içinde süsleme ve işçilik açısından da birer sanat eseri olarak ait oldukları dönemin sanat üslûbunu yansıtan rahlelere, geleneksel Türk ağaç işçiliğinde kullanılan bütün süsleme teknikleri uygulanmıştır. Özellikle Osmanlı Döneminde ustalık isteyen bir sanat haline gelen rahle yapımında kullanılan malzeme çeşitliliği oldukça genişlemiş, süsleme özellikleri ve işçilik kalitesi ile İslâm sanatına ait rahlelerle yarışan Türk rahleleri, kullanılan motif zenginliği, süsleme tekniğindeki işçilik ve motiflerin taşıdığı anlamlar bakımından Türk kültürünü yansıtan nâdide eserler arasına girmiştir.

Günlük hayattaki kullanım özelliğinin dışında rahleler; Türk kültüründe yer alan geleneklerde ve edebiyatta konu olmuş, el sanatı eserlerinin süslemelerinde de “motif” şeklinde karşımıza çıkmaktadır.

Bunlar:

Geleneklerde Rahleler: Osmanlı’lar döneminde sosyal yaşamda rahlelerin kullanımı

oldukça genişlemiştir. “Padişah ve sultanların ölümlerinden sonra yakınları tarafından ruhları için camilere Kur’an ve rahle vakfedilmesi Osmanlı Döneminde gerek saray çevresi, gerekse halk tarafından uygulanan bir gelenek haline gelmiştir.”138 Rahleler; cami ve türbelerdeki geleneksel kullanımlarının dışında, eğitimde ders amaçlı olarak önemli bir yere sahip olmuştur. “Osmanlı Döneminde beş yaşına gelen erkek ve kız çocukların okula başlama töreninde, sıbyan mekteplerinde, dârü’l-kurralarda (hafızlık eğitimi veren okullar), hafızlık merasimlerinde, medreselerde ve icâzet (diploma) merasimlerinde rahleler kullanılmıştır.”139 Eski dönemde üniversite rolünü üstlenen Cami derslerinde müderrisler tarafından “rahle-i

137 Ayrıntılı bilgi için bkz., Karaçağ, D., Rahleler, Cilt: 1 (Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara), 2000, s.79-118.

138 Dayıoğlu, S., A.g.e., s. 13.

tedris” ders masası-ders kürsüsü olarak kullanılmıştır. Günümüzde de bu terim Osmanlı kültürünü bilen kişiler tarafından halen ders kürsüsü-masası anlamında kullanılmaktadır. Aynı zamanda, “sarayda okuma çağına gelen şehzadeler için yüzeyi süslü kumaşlarla kaplı, ayakları süslemeli masa şeklindeki ders rahleleri de aynı maksatla kullanılmıştır.”140 Günümüzde de halen, camilerde ve kuran kurslarında verilen dini ders ve vaazlarda da rahleler kullanılmaktadır. Bunun yanında farklı kullanımlarda, “resim ciltbendlerini koymak için ciltbend rahlesi ve fotoğraf rötuşlarını yapmak için rötuş rahlesi”141 olarak adlandırılan rahleler de yapılmıştır.

Türk Edebiyatında Rahleler: Edebiyat alanında rahlelerin gerek mekan tasvirleri,

gerekse din, aşk, eğitim gibi olguların anlatımında konu olarak geçtiği pek çok şiir, dörtlük, kıt’a bulunmaktadır.

Türkiye’de rahleler konusunda yapılmış ilk ve tek monografik çalışma olan Cevdet Çulpan’ın “Türk-İslâm Tahta Oymacılık Sanatında Rahleler” isimli kitabında “Kahire’de Hicrî 529 ( M. 1135) yılında vefat eden ve demirci şair olarak tanınan Ebû Mansur Zâfer bin el-Kâsım’ın geçme rahleler için rahlenin ağzından söylediği kıt’asını açıklamıştır. Şairin bu kıt’ada; rahlelerin birbirinden ayrılan kanatlarını sanki veda günü birbirine sarılıp kenetlenmiş iki dost elinin parmaklarına”142 benzettiğini yazmaktadır. Bu şekilde rahlelerin, İslâm dini ile bağlantısına değinilen örnekler çoğaltılabilir:

“Alınır mı Ramazan sofilerinden Mushafı Rahlenin nevbetini beklemeyince insan

Sabit”143

Şehir

………

Şehir öksüz, şehir bir kara zindan

Yok mudur ya ilahi, beldede sığınacak bir mekan Rahlemin başucundan bana bakarken furkan Hani nerede, yetimlerin başını okşayan vicdan Ruhumu sıkıştıran dört köşe bir camekan

Mehmed Arif

140 Çulpan, C., A.g.e., s. 5.

141 Arseven, C. E., “Rahle”, Sanat Ansiklopedisi, Cilt:3, İstanbul, 1950, s.1636. 142 Çulpan, C., A.g.e., s. 6-7.

El Sanatı Eserlerinde Süsleme Olarak Rahleler: Rahleler; Anadolu’da bulunan pek

çok mezartaşında ve resimde, bağdaş kurarak yere oturmuş, rahle üzerindeki kitabı okuyan erkek figür tasvirleri ile birlikte resmedilmiştir. Bu tür mezartaşları özellikle “Akşehir’de”144 (14. yüzyıl) bulunmakla birlikte “Konya”145, “Tokat ve Sivas”146 bölgelerinde de rastlanmaktadır.

Osmanlılar Döneminden günümüze rahleler ve rahlede kitap okuyan erkek figürleri ve çocukların okula başlama törenleri çeşitli ressamlar tarafından da resmedilmiştir. Özellikle 20. yüzyıla ait resimlerden, ünlü ressam Osman Hamdi Bey (1856-1910) tarafından yapılan yağlı boya tablolarda figürlü rahle tasvirleri kullanılmıştır. “Hamdi Bey’in iç mekanda ve dış mekanda kurgulanmış resimlerinin önemli bölümünde arka planı ve kompozisyonun ana kurgusunu mimari öğeler ve simge eşyalar oluşturmaktadır. Osman Hamdi Bey’in yapıtlarında Doğu ile Batı’nın, inanç ile aşkın, yaşam ile ölüm ikilemlerinin izleri görülmektedir. Kendi çektiği veya çektirdiği fotoğraflardan resimlerindeki kompozisyonunun