• Sonuç bulunamadı

2. 1. AĞAÇ İŞLERİ

2. 1. 1. Kündekâri İşçiliği

2. 1. 1. 1. Kündekârinin Tanımı ve Tarihçesi

Kündekâri, Türk sanatında ağaç işçiliği ve süsleme sanatları içinde yer alan önemli bir tekniktir. “Birbirine geçme küçük ve muntazam tahta parçalarından yapılan süsleme”37 şekli olarak tanımlanan “kündekâri”38; “çatma”39 olarak ta adlandırılmaktadır. Farklı bir tanıma göre de; “özel olarak seçilmiş ağaçlardan doğranmış küçük ve düzgün tahta parçalarının, birbirine geçmesiyle yapılan minber, kürsü, dolap, kapı ve pencere kanatları gibi ahşap eşyada kullanılan işçilik”40 anlamına gelmektedir.

Bu tanımlara ilaveten bir kündekârın ağzından kündekâri tekniği; “geniş satıhlı ağacın büyüme ve küçülme sırasında deforme olmadan kalabilmesi için”41 ahşap iki öğenin birleştirilmesinde birinin ucunun iki yanı, diğerinin ortası yontularak yapılan ve bir çatkı türü olan “delik zıvana” ile örülen geometrik iskeletin içine yerleştirilen, kenarlarına boydan boya “kiniş”ler (oluklar) açılmış kare, dikdörtgen, yıldız, üçgen ve çokgenlerden oluşan tablaların birbirine tutkalsız ve çivisiz geçirilmesi ile meydana gelen bir ağaç işçiliğidir. Ahşap nemden dolayı kışın büyür ve yazın kuruyup küçülür. Bunun için, boşluklar bırakılan kinişlerin içindeki tablalar serbest çalışır (hareket eder), sıkışmadan ve deforme olmadan uzun süre kalabilirler. Bu sebeple kündekâri, geniş satıhlı ahşabın bükülmesini ve açılmasını önlemek için geliştirilmiş bir tekniktir. Kündekâri sanatı ile uğraşan kimselere de “kündekâr” denilmektedir

Kündekâri tekniği, hakiki ve taklit kündekari olarak ikiye ayrılmaktadır. “Anadolu Selçuklu Döneminde sıkça kullanılan ve bir “çatma tekniği”42 olarak ta adlandırılan hakiki kündekâride; “sekizgen, baklava ve yıldız biçiminde olan, içi arabesk kabartmalı ahşap parçalarla bunları birbirine bağlayan oluklu ahşap kirişler iç içe geçerek bağlanmıştır. Bu

37 Arseven, C. E., “Kündekâri”, Sanat Ansiklopedisi, Cilt:3, İstanbul, 1957, s. 1195.

38“Farsça “kunde” isim kökünden gelen; güreşçinin, hasmını altına alıp bir elini önden, ötekini arkadan geçirerek kilitlemesi” anlamında olan ve Türkçe'de “yakalamak”-“kavramak” manâsına gelen “künde” sözünden türediği bilinmektedir;“Künde”,11.12.2004, http://tdk.gov.tr.tdksozluk/sozbul.asp.

39 Barışta, H. Ö., Türk El Sanatları, 1988, s. 16.

40 Önder, M., “Kündekâri”, Antika ve Eski Eserler Kılavuzu, , Ankara, 1998, s. 153. 41 09.08.2003 tarihinde Mevlüt Çiller ile yapılan kişisel görüşmeden.

parçaları birbirlerine tutturmak için çivi ya da tutkal kullanılmamıştır.”37 Taklit kündekâri tekniği ise, görünüş olarak hakiki kündekâriye benzeyen ancak, yapım tekniği olarak hakiki kündekâriden daha kolay ve sanat değeri daha az olan tekniktir.

Taklit kündekâri yapılış tekniğine göre üç gruba ayrılır :

“1. Çakma ve Rölyefli Kündekâri: Görünüşte hakiki kündekâriden güç ayrılan bu teknikte, sekizgen, yıldız ve baklavalarda, ahşap blokla yekpare oldukları için çivi yoktur. Ancak, aradaki çıtalar çiviyle tutturulmuştur. Ahşap blokların kuruyup küçülmesi halinde panoların arasında boydan boya ayrılıklar görülür. Bu teknik taklit kündekârinin, hakiki kündekâriye en çok yaklaşan ve ustalık isteyen türüdür.

2. Çakma ve Yapıştırma Kündekâri : Taklit kündekârinin daha kaba ve az ustalık

isteyen bir grubunu teşkil eder. Bu örneklerde ahşap bloklar üzerine sekizgenler, yıldızlar, baklavalar ve geometrik kafesi oluşturan ahşap kirişler çiviyle çakılarak veya tutkalla yapıştırılarak oturtulmuştur.

3. Tamamen Rölyefli Kündekâri: Daha az kalınlığı olan ve sekizgenler, yıldızlar,

baklavalar ve aralarındaki geometrik kafes aynı ahşap bloğun rölyefi halindedir. Kabartmalar fazla yüksek değildir. Bu tip kündekâride ahşabın kuruması ile çeşitli yönlerde yarılmalar olabilir.”38

“İslâm sanatında en erken örneklerinin 12. y.y.'da Mısır, Halep ve Anadolu'da bulunduğu kündekâri tekniği, bu üç merkezde birbirine paralel olarak gelişme göstermiştir. Mısır'da Fatımîlerle ilk örneklerini veren bu teknik; özellikle Memlûk'lar devrinde yaygınlaşarak, pek çok eserde kullanılmıştır.”39

“Anadolu Selçukluları'nın da (12-13. y.y.) büyük ilgi gösterdiği kündekâri tekniği özellikle dış etkenlere karşı dayanıklı olması açısından pek çok mimari eser üzerinde kendini göstermiştir. Kündekâri tekniğinde, küçük tahta parçalarının suları, damarları birbirine karşıt konularak, parçaların birbirinin nem ve ısısından etkilenmemesi sağlanmıştır.”40 Bu şekilde, ağaç yüzeylerin dayanıklılığı artmış olup, hem görsel hem de işlevsel anlamda kullanılabilen uzun ömürlü eserler yapılmıştır. “Anadolu Selçuklu Dönemine ait minberlerde çoğunlukla dikdörtgen prizması şeklinde hazırlanmış ve minberin iskeleti (çatısı) arasında kalan yüzeylerin, dayanıklı sert ağaçlardan yapılması ve zamanla çatlayıp çarpılmaması için küçük parçalarla doldurulması uygun görülmüştür. Bu parçalar; çok köşeli yıldızlar ve çeşitli

37 Öney, G.-Erginsoy, Ü., Anadolu Selçuklu Mimarisinde Süsleme ve El Sanatları, Ankara,1978, s.113.

38Öney, G., “Anadolu’da Selçuklu ve Beylikler Devri Ahşap Teknikleri”, Sanat Tarihi Yıllığı, Sayı:3, Ankara,

1969-70, s. 136-13

39 Öney, G., A.g.m., s. 135.

dörtgenler şeklinde kesilip, kenarları yuvalı, dişli olarak hazırlanır ve birbirine geçerek yerlerine yerleştirilirdi. Bu şekilde meydana gelen çalışmalarla ilk Selçuklu minberleri (12. y.y.) kündekâri tekniğinde yapılmıştır.” 41

Bu minberlerden; Konya ilinde bulunan 1155 M. tarihli Alâeddin Cami minberi halen eski görkemini taşıyan muhteşem bir eser olmakla beraber, “Ankara Alâeddin Cami minberi, Ankara Ahi Şerâfeddin Cami minberi, Ankara, Ahi Elvan Cami minberi, Aksaray İbrahim Bey Cami minberi, Aksaray Ulu Cami minberi, Beyşehir Eşrefoğlu Cami minberi, Divriği Ulu Cami minberi, Siirt Ulu Cami minberi, Harput (Elazığ) Sare Hatun Cami minberi, Kayseri Huand Hatun Cami minberi, Birgi Ulu Cami minberi, Çorum Ulu Cami minberi, Niğde Sungur Bey Cami minberi, Ürgüp Damsa Köyü Taşkın Paşa Cami minberi, Manisa Ulu Cami minberi, Bursa Ulu Cami minberi, Kastamonu Küre Hoca Şemseddin Cami minberi” 42 sanat değerleri oldukça yüksek eserlerden olup, kündekâri tekniğinin en gözde örneklerini teşkil etmektedirler. Bu eserlerle beraber Konya ilinde bulunan büyük mütefekkir ve mutasavvıf Mevlâna Celâleddin Rûmî'nin ahşap sandukası, Ankara Etnoğrafya Müzesi’nde bulunan Ahi Şerâfeddin Sandukası, Birgi Ödemiş Aydınoğlu Mehmet Bey Cami mihrabı, Ankara Etnoğrafya Müzesi’nde bulunan Ürgüp Damsa Köyü Taşkın Paşa Cami mihrabı ile Mevlâna Müzesi giriş kapıları kündekâri tekniğinde yapılmış olup, halen bu sanatın eşsiz işçiliğini gözler önüne sermektedir.

Selçuklu ağaç işçiliği 13. yüzyılda en yüksek düzeyine ulaşmış ve bu dönemi izleyen Erken Osmanlı Döneminde bazı yeni teknik ve süslemelerle yeni üslûplar ortaya çıkmıştır. “Osmanlı’lar döneminde, kündekâride kullanılan oyma teknikleri azalmaya başlamış”43 “Selçukluların kullandığı oyma, şebekeli oyma (ajur tekniği) ve geniş ölçüde geçme teknikleri”44 ile birlikte saray ustaları sathi süslemelere daha çok önem vermişlerdir. “Bu süslemelerde; sedef, fildişi, kemik, bağ, altın, gümüş, yakut, zümrüt v.b. gibi değerli taşlardan yapılan kakma tekniği”45 daha çok kullanılmış ve malzeme yönünden zengin kündekâri eserler ortaya çıkarılmıştır.

41 Oral, M. Z., “Anadolu’da Sanat Değeri Olan Ahşap Minberler, Kitabeleri ve Tarihçeleri”, Vakıflar Dergisi, Sayı: 5, Ankara, 1962, s. 24.

42 Öney, G., A.g.e., s. 111-121. 43 Barışta, H. Ö., A.g.e., s. 69.

44 Yücel, E., “Selçuklu Ağaç İşçiliği”, Sanat Dünyamız, Yıl: 2, Sayı: 4, İstanbul, 1974, s. 6.

45 Kerametli, C., “Osmanlı Devri Ağaç İşleri, Tahta Oyma, Sedef, Bağ ve Fildişi Kakmalar”, T.E.D., Sayı: 4, Ankara, 1961, s.10.

2. 1. 1. 2. Türk Kültürü ve El Sanatları İçinde Kündekâri İşçiliği

Türk sanatında kündekâri, bir el sanatı olarak en parlak dönemini Selçuklular zamanında yaşamıştır. Dönemin eserlerinde; hammadde olarak sadece sert ağaçların kullanılması, tekniğin oldukça ince bir işçilikle uygulanması ve süslemede İslâm sanatının etkilerini taşıyan kompozisyonların görülmesi dikkati çekmektedir. Özellikle camilerde yer alan minber, mihrap, vaiz kürsüsü, müezzin mahfeli, kapı ve pencere kanatları gibi mimari elemanlarda ve türbelerde bulunan sandukalarda kullanılmıştır.

Kündekâri tekniğinin yapım aşamalarında ağaç işçiliğine ait oyma, ajur, kafes gibi pek çok teknik bir arada kullanılmaktadır. Bu sebepten kündekâri işçiliği hem dayanıklı, hem de yüksek sanat değeri taşıyan eserleri ile mimariye bağlı gelişen bir el sanatı olmuştur.

Günümüzde Türkiye’nin pek çok camisinde, türbesinde, müzelerde, koleksiyonerlerde ve antikacılarda bulunan Selçuklu ve Osmanlı Dönemine ait kündekâri işçiliğindeki eserler, İslâm kültürü ve sanatının Anadolu’daki sanat eserlerine yansımasının canlı belgeleridir.

2. 1. 1. 3. Kündekâri İşçiliğinin Konya’daki Geçmişi ve Bugünkü Durumu

Ağaç işleri Konya ilinde Selçuklulardan günümüze sıklıkla dini mimaride karşımıza çıkmış ve “18-19. yy. Konya merkez ve çevre ilçelerindeki pek çok caminin minber, mihrap, müezzin mahfili, tavan, sütun v.b. gibi mimari elemanlarında çıtakâri (taklit kündekâri), kalem işi, ajur tekniklerinin”46 görülmesi ağaç işçiliğinin Konya’daki önemini vurgulayıcı niteliktedir.

“Konya ilinde kündekâri işçiliğine yönelik çalışmaların ise, 1950’li yıllarda başladığı bilinmektedir. 1957-1958’li yıllarda bir marangoz atölyesinde çırak olarak çalışan Mevlüt Çiller, marangozluğun en üst seviyesi kabul edilen kündekâri işçiliğine ait parçaların tamiratını yapmaya başlamış ve ustasının desteği ile kündekâri yapımındaki teknikleri araştırmıştır.”47 Yaptığı çalışmalarla kündekâri tekniğini öğrenen Çiller, zamanla eski

üslûbunu koruyan hakiki kündekârideki başarılarıyla Türkiye genelinde ve yurt dışında adını duyurmayı başarmıştır. Günümüzde Konya’da kündekâri işçiliği denince akla ilk gelen isim

46

Ayrıntılı bilgi için bkz., Karpuz, H., “Konya Kadınhanı’ndaki Vakıf Camiler”, Vakıf Medeniyeti Sempozyumu, Ankara, 2003, s. 201-221; Duran, R., Baş, A., “Çumra’da Türk Dönemi Dini Mimarlık Eserleri”, 1. Uluslararası Çatalhöyük’ten Günümüze Çumra Kongresi -Bildiriler- Çumra, 2001, s. 93-125; Duran, R., “Konya Sarayönü’nde Üç Ahşap Camii”, Vakıflar Dergisi, Sayı: XX, Ankara, 1988, s. 47-62; Erdemir, Y., Konya ve Yöresindeki Nakışlı Ahşap Camiler, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Konya, 1985; Erdemir, Y., “Nakışlı Ahşap Camilerimizin Klasik Dönemdeki Zengin Bir Temsilcisi: Doğanhisar Ulu Camii”, VI. Ortaçağ ve Türk Dönemi Kazı Sonuçları ve Sanat Tarihi Sempozyumu, Kayseri, 2002, s. 381-396; Erdemir, Y., “Konya Beyşehir Bayındır Köyü Camii, Vakıflar Dergisi, Sayı: XIX, Ankara, 1985, s. 193-206.

olan Çiller ve yetiştirdiği kalfası Ahmet Yılçay tarafından halen Konya’da hakiki kündekâri işçiliğinde çalışmalar yapılmaktadır.

A. Ustalar Mevlüt Çiller 48

1942-Konya doğumlu olan Mevlüt Çiller ilkokul mezunudur. İlkokulu bitirdikten sonra 1956 yılında “Çolak Ali” lakaplı marangoz Ali Adıbelli ustanın yanında çırak olarak çalışmaya başlamıştır. “O dönemde Mevlâna Müzesinin tamirat işlerinde ustasına yardım eden Mevlüt Çiller, tamir edilmek üzere atölyelerine getirilen kündekâri bir kapının alt bölmesini araştırma fırsatı bulur. Ardından 1957-1958’li yıllarda kündekâri üzerine yoğunlaşan Mevlüt Çiller, Konya camilerinde bu teknikte yapılan eserleri incelemeye başlamıştır. Özellikle Konya Alâeddin Cami minberindeki ve Sahip Ata Cami’nin kündekâri kapısındaki işçiliği inceleyerek tekniğini geliştirmiştir”49. “1967 yılında kendi işyerini açan Mevlüt Çiller, camilerde gördüğü kündekâri eserler gibi bir eserin meydana getirilmesinde uzun zaman, sabırlı bir emek ve yüksek maliyet gerektiğinin bilinci ile 1982 yılına kadar kündekâri bir eseri gerçekleştiremez.”50 Kalfalıktan ustalığa geçişindeki ilk uygulaması 1982- 1983 yıllarında yaptığı, Konya Cihanbeyli İlçesi Kütükkuşağı Köyü Cami’nin kapısı, minber ve vaiz kürsüsü olmuştur. O dönemlerde Bursa Yeşil Türbenin kündekâri kapısından etkilenen usta, kapının üst orta bölmesindeki tablaların sayısının 99 adet yani Esmâ-ül Hüsnâ sayısına denk geldiğini görerek bu taksimatı ilk işi olan Kütükkuşağı Köyü Cami’nin kapısına uygulamıştır.

1984 yılının Aralık ayında Konya Ticaret Odası’nda düzenlenen el sanatları sergisinde ilk çalışmalarını sergileyen Mevlüt Çiller, dönemin Milli Eğitim Bakanı Vehbi Dinçerler ve Kültür ve Turizm Bakanı Mükerrem Taşçıoğlu’nun yakın ilgisini görmüştür. İlk sergisinin ardından, kaliteli işçiliği ile ilgi gören Mevlüt Çiller, Mescid-i Aksa’nın yanan minberinin Türkiye’de yapılması konusunda Suriye’ye gidecek heyete dahil edilir ve Suriye’deki kündekâri örneklerini de inceleme fırsatını bulur. Bu sıralarda Ankara Kocatepe Cami ana ünite ve son cemaat mahali kapılarının da yapımını üstlenen usta, ikinci sergisini 1985 yılında Konya Devlet Güzel Sanatlar Galerisi’nde açar. Bu sergide, 1984’te tamamladığı Konya Uluırmak Altıyol Cami kapısı ve Ankara Kocatepe Cami ana ünite ve son cemaat mahalli kapılarından bölümler sergiler. Usta, yaptığı eserlerde hakiki kündekâri tekniği ile beraber

48 09.05.2001 tarihinde Mevlüt çiller ile yapılan kişisel görüşmeden.

49 Efe, A., “Kündekâri”, Konya Dergisi, Yıl: 2, Sayı:8, Temmuz-Ağustos, Konya, 1996, s. 24.

süslemelerde oyma teknikleri ve sedef kakma tekniği, minber, vaiz kürsüsü, müezzin mahfeli korkuluklarında ise sade kafes tekniğini uygulamaktadır.

Bu şekilde çalışmalarına hızla devam eden Mevlüt Çiller; son olarak “Kudüs’te bulunan Mescid–i Aksa’nın 1969 yılında yanan minberinin aslına uygun yapılabilmesi amacıyla uluslararası alanda 15 yıldır süren hazırlık çalışmalarında minberin yapımında usta olarak seçilir.” 51( Fotoğraf No: 1). Mevlüt Çiller’in yurt içinde ve yurt dışındaki eserleri sırası ile;

1. 1969 Meram Tavus Baba Cami minberi ve vaiz kürsüsü,

2. 1982 - 1983 Cihanbeyli İlçesi Kütük Kuşağı Köyü Cami’nin kapı, minber ve vaiz

kürsüsü,

3. 1984 Konya Uluırmak Altıyol Cami kapısı,

4. 1985 - 1987 Ankara Kocatepe Cami ana ünite ve son cemaat mahali kapıları, 5. 1987 Burdur Çelikbaş ve Taşoda Konakları tavan ve tavan göbeği onarımları, 6. 1988 Urfa Mevlüt Halil Cami kapıları,

7. 1988 Aksaray Kurşunlu Cami kapıları,

8. 1987 Haymana Güzelbağlar Köyü Cami kapısı, 9. 1988 Konya Belediye Sarayı Cami kapısı, 10. 1988 Karaman Burhan Köyü Cami kapısı, 11. 1988 Konya Organize Sanayi Cami kapısı, 12. 1987 - 1988 Koçhisar Sanayi Cami Kapısı,

13. 1988 - 1989 Çanakkale-Biga Hacı Pehlivan Köyü Cami kapısı, 14. 1989 Konya Vali Konağı tavanları ve doğramaları,

15. 1990 Konya Pisili Cami kapısı,

16. 1989 - 1990 Ankara Dikmen Rıfat Börekçi Cami kapı, minber ve müezzin mahfeli

korkulukları,

17. 1991 İzmit IGSAŞ Gübre Sanayi Cami kapı, minber, vaiz kürsüsü, mihrap ve

mahfil korkulukları,

18. 1991 - 1992 Bursa-Orhangazi Gazi Orhan Bey Cami kapıları, 19. 1991 - 1993 Ankara Eryaman Toplu Konut Cami kapıları, 20. 1993 Konya TEK Muradiye Cami kapısı,

21. 1994 İstanbul Mustafa Birim villası kapı, kanepe, divan, korkuluk ve alınlıkları, 22. 1994 İstanbul Selçuk Berksan villası kapı, divan, balkon korkulukları, ara bölme

şebekesi ve Bursa kemerleri,

23. 1994 - 1995 Japonya–Tokyo Dr. Umezu Sanat Galerisi kapıları, divan ve koltuk, 24. 1994 - 1995 İstanbul Çamlıca Alvarlı Efe Hazretleri Cami kapı, vaiz kürsüsü ve

mahfil korkulukları,

25. 2000 Bursa Şeyh Edebali Cami kapıları, İstanbul Küçük Çamlıca sosyal tesisleri

kapı, pencere ve pencere kepenkleri, dikme ve bursa kemerleri, Japonya-Tokyo Türk Cami ana kapıları, pencere ve pencere kepenkleri,

26. 2001 - 2002 Rusya Ketederm Cami kapı ve müezzin mahfeli, 27. 2002 Berlin Cami kapı, pencere kepenkleri, minare kapısı.

51 Ayrıntılı bili için bkz.; Anonim, “Son Kündekâr Mescid-i Aksa’nın Minberini Yapacak”, Zaman Gazetesi, (Kültür-Sanat), İstanbul, 03-07-2002, s. 6, Aslan, M., “Rüyası Gerçekleşti”, Posta Gazetesi, (İşte Hayat), İstanbul, 03-07-2002, s. 4, Anonim, “Mescid-i Aksa’ya Minber”, Türkiye’de Yeniçağ Gazetesi, (Haber Hattı), İstanbul, 18-04-2003, s. 3, Güneş,Y.-Şen, H., D., “Yıkması Kolay Yapması Zor”, Yeni Meram Gazetesi, (Kültür-Sanat), Konya, 19-04-2003, s. 9, Anonim, “Mescid-i Aksa’nın Minberini Yapacak”, Vakit Gazetesi, İstanbul, 22-04-2003, s.16.

Ahmet Yılçay 52

1953-Konya doğumlu olan Ahmet Yılçay ilkokul mezunudur. İlkokuldan sonra çırak olarak Mevlüt Çiller’in yanında çalışmaya başladı. 1985 yılından itibaren ustasından öğrendiği teknikler ve işçilik doğrultusunda kendi atölyesini 1988 yılında kurdu. Günümüzde oğulları olan 1978-Konya doğumlu Hasan Yılçay ve 1981-Konya doğumlu Mehmet Ali Yılçay ile kalfası Mehmet Ali Uçar ile birlikte çalışmalarını devam ettirmektedir. Ahmet Yılçay 10-25 Aralık 1989 tarihinde Konya Ticaret Odası’nın ve 1998 yılında Selçuklu Belediyesi’nin düzenlediği el sanatları sergilerine katılmıştır. Eserlerinde hakiki kündekâri tekniği ve korkuluklarda kafes tekniğinden, sade kafes işçiliğini uygulamaktadır (Fotoğraf No: 2).Yurt içi ve yurt dışında pek çok eseri bulunan Ahmet Yılçay’ın eserleri sırası ile;

1. 1989 Konya Karatay Sanayi Cami kapısı, 2. 1991 Mahmuriye Cami kapısı,

3. 1991 Derebucak Merkez Cami kapısı, 4. 1992 Alavardı Cami kapısı,

5. 1993 Bağlarbaşı Cami kapısı, 6. 1993 İttifak Holding Cami kapısı, 7. 1994 Özalkent Mevlâna Cami,

8. 1994 Çumra-Abtitolu Köyü Cami minber, mihrap, vaiz kürsüsü, 9. 1994 Kapu Cami müezzin mahfeli,

10. 1995 Konya Hacıveyiszade Cami kapıları,

11. 1995 İstanbul Küçükyalı İmdat Vakfı Cami kapısı,

12. 1995 Selçuk Üniversitesi Alâeddin Keykûbat Cami kapısı, 13. 1996 Konya Sakarya (Mahallesi) Cami kapısı,

14. 1996 Numune Hastanesi Mescidi mihrabı, 15. 1997 İçeri Çumra Arap Osman Cami kapısı, 16. 1997 Yurtbeyli Köyü Cami kapısı,

17. 1997 Danimarka’da Türk Cami minber ve vaiz kürsüsü, 18. 1998 Taşra Karaarslan Cami minber, mihrap, vaiz kürsüsü, 19. 1998 Adana Sabancı Merkez Cami kapıları,

20. 1999 Kuzuluk İhlas Cami kapısı,

21. 1999 Nevşehir Kılıçarslan Cami minber, mihrap, 22. 2000 Konya Selçukoğlu Cami kapısı,

23. 2000 Konya Derebucak Cami kapısı, 24. 2000 Ketenli Kasabası Büyük Cami kapısı,

25. 2000 İzmir Urla Cami minber, mihrap, vaiz kürsüsü, 26. 2000 Afyon Bolvadin Cami minber, vaiz kürsüsü, 27. 2000 İstanbul Baklalı Kemalettin Cami kapısı,

28. 2001 Serhat Cami kapısı– 2000, Hurdacılar Cami kapısı, 29. 2001 Bursa Orhan Bey Cami (Orhangazi) kapısı,

30. 2001 Kale Pazarlama Mescidi minber, mihrap, 31. 2001 Konya Yeni Kunduracılar Cami kapısı, 32. 2002 Eskişehir Ramazanoğlu Cami kapısı,

33. 2002 Konya Nişantaş Yeşil Cami minberi mihrap ve kapısı,

34. 2003 Konya Sayar Cami minber, mihrap, vaiz kürsüsü ve kapısı, 35. 2004 Bursa - Süleyman Çelebi Cami.

Abdül Kadir Can 53

1937-Sarayönü doğumlu olan Abdül Kadir Can, ilkokul mezunudur. Asıl mesleği doğramacılık olup kündekâri işçiliğine 1975 yılında hobi olarak başlamıştır. İlk işi olarak, 1980 yılında Konya Marangozlar Cami kapısını çalışan A. Kadir Can, Konya içinde Parsana Cami kapısı – 1991 ve Kulu Yeşilyurt Cami kapısı, Yeni Buğday Pazarı Cami kapısı, Konya Marangozlar Cami kapısını kündekâri tekniğinde çalışmıştır.

Genellikle yapıştırma ve çakma kündekâri tekniğinde kapı çalışan usta, 1984-1989 yılları arasında Suudi Arabistan’da üç adet Cami ve iki adet villaya kündekâri kapı yapmıştır. 1995 yılında vernik ve boya kokusundan sağlığının bozulduğunu ifade eden usta kündekâri yapımını bırakmıştır (Fotoğraf No: 3).

Mustafa Karakaş 54

1970-Konya doğumlu olan Mustafa Karakaş, ilkokul mezunudur. 1981 yılında kündekâr Mevlüt Çiller’in yanına çırak olarak giren Mustafa Karakaş, 1988 yılının sonuna kadar ustanın yanında çalışmış ve kündekâriyi öğrenmiştir. Mevlüt Çiller ile beraber 1982 – 1983 yıllarında Cihanbeyli İlçesi Kütük kuşağı Köyü Cami’nin kapısı, minber ve vaiz kürsüsü, 1984 yılında Konya Uluırmak Altıyol Cami kapısını çalışmıştır.

1985 – 1987 yıllarında Ankara Kocatepe Cami sekiz adet ana ünite ve son cemaat mahali kapıları ve bir adet minare kapısının yapımını üstlenen Mevlüt Usta’nın, Ahmet Yılçay ve Ramazan Karaselek’ten oluşan ekibinde de yer alan Mustafa Karakaş, 1988 yılında askere gitmek için Mevlüt Çiller’in yanından ayrılmıştır.

1991 yılında ahşap doğrama ve mobilyacılık üzerine bir atölye kuran Mustafa Karakaş, günümüzde ortağı ile beraber atölyesinde çalışmalarını devam ettirmektedir. Kündekârinin oldukça maliyetli bir teknik olduğunu ve bugünün şartlarında kendisinin bu tür ağır bir maliyetin üstesinden gelemeyeceğini ifade eden usta, “gönlünün kündekâride kaldığını, imkan

53 27.07.2003 tarihinde A. Kadir Can ile yapılan kişisel görüşmeden. 54 24.06.2003 tarihinde Mustafa Karakaş ile yapılan kişisel görüşmeden .

verilirse yeniden kündekâri yaparak, geride bir eser bırakmak istediğini”55 belirtmiştir (Fotoğraf No: 4).

Süleyman Ulaş 56

1951- Konya doğumlu olan Süleyman Ulaş ilkokul mezunudur. 1965 yılında marangoz Seyit Göksuçukur yanında çıraklığa başlamış ve ilk olarak, 1970’de Konya Çimenlik Camisine kündekâri olmayan düz bir “bucak kürsüsü”57 yapmıştır. Flota kakma ve ağaç oyma

çalışan Süleyman Ulaş, 1988 yılında Altınekin Sarnıç Köyü Camisinin kapı ve pencere kanatlarını çalışmıştır. Kündekâri tekniğine ilgi duyarak araştırmaya başlayan Süleyman Ulaş’ın, hakiki kündekâri tekniğindeki ilk çalışması 1996 yılında Seydişehir Yalıhöyük Camisindeki kare taksimatlı kapıdır. 1998 yılında kündekâr Mevlüt Çiller’den, kündekâri tekniğini öğrenen Ulaş, 2000 yılında Konya Fatih Işıklar Mahallesi’ndeki Keçeciler ve Kömürcüler Cami kapı kanatları ile lambri işlerini yapan usta, Mevlüt çiller usta ile beraber Japonya-Tokyo Türk Cami pencere kepenkleri ve Almanya Berlin Cami pencere kepenklerini kare taksimatlı olarak çalışmıştır. Konya Şems Cami ağaç işleri ve Nakipoğlu Caminin çıtalama tekniğindeki ağaç işlerinin tamiratında çalışan usta, son günlerde, Beyşehir Eşrefoğlu Cami minberinin tamiratında eksik tablalarının oyma işlerini alarak çalışmaya başlamıştır.