• Sonuç bulunamadı

1.6. Tanımlar

2.1.3. Gülme Kuramları

2.1.3.3. Rahatlama Kuramı

Rahatlama kuramı, herhangi bir nedenle biriken sinirsel enerjinin boşaltılması sonucu insanın rahatlayacağı, bu rahatlamanın da gülmeye neden olacağı varsayımına dayanır. Gülmeye daha çok fizyolojik açıdan yaklaşan bu kurama ilişkin görüşlere ilk etapta Spencer’in çalışmalarında rastlanılmaktadır. Spencer (1911), Eğitim Üzerine Denemeler kitabının “Gülmenin Fizyolojisi Üzerine” adlı bölümünde duyguların belli bir yoğunluğa ulaştıklarında kendilerini fizyolojik olarak dışa vuracaklarından bahsetmektedir. Söz gelimi yoğun korku yaşadığımızda savunma pozisyonuna bürünür ya da kaçmaya başlarız. Yine yoğun sevinç duygusuyla alkışlama, zıplama, bağırma, koşma vb. hareketler yaparak ortaya çıkan sinirsel enerjiyi kaslar aracılığıyla harcarız.

Spencer (1911), insanın rahatlayabilmesi için bu durumun çok önemli olduğunu vurgulamıştır. Bu bağlamda gülme, yoğun duygunun kendisini bedensel harekete

bıraktığı bir kas hareketi olarak tanımlanabilir. Diğer bir ifadeyle gülme, duygusal sinir enerjisinin boşaltılmasından ibarettir.

Spencer (1911), gülmenin neden olduğu hareketlerin amaçsız olmaları bakımından diğer hareketlerden ayrıldığından bahseder. Genel olarak duygular tarafından yönlendirilen bedensel hareketler özel amaçlara yöneliktir. Söz gelimi tehlike anında kaçmaya çalıştığımızda bunu bir duygu nedeniyle yaparız. Ancak kahkaha ile güldüğümüzde ortaya çıkan göğüs, el, kol ve bacaklardaki hareketlerin hiçbir anlamı yoktur ya da herhangi bir amaca hizmet etmezler. Bu bağlamda gülme, bir amaca yönelik motive olma ve yönelme değil; aksine kontrolsüzlük, dağılma ve deşarj olmanın bir ifadesi olarak değerlendirilebilir.

Gülme anında harcanacak sinirsel enerji ya da duygu miktarı yüksek olduğunda yüz ve ağız hareketleri yetersiz kalır ve diğer uzuvlarla enerji atılmaya çalışılır. Örneğin bu durumda çocuklar sıklıkla alkış hareketi yapar, yetişkinler ise ellerini ovuşturur ya da gülmenin yoğun zevki etkisinde dizlerini tokatlarlar ve bedenlerini ileri-geri sallarlar.

Daha da boşaltılacak enerji kalırsa baş geri atılır ve omurga içeri bükülür. Spencer’e (1911) göre gülme öncesinde biriken yoğun sinirsel enerji, gülme ve sonrasındaki fizyolojik hareketlerle azalır ve ortadan kalkar. Bu durumda gülme, ortaya çıkan fazla enerjiyi boşaltma fonksiyonu görmektedir.

Spencer (1911) rahatlama kuramına fizyolojik bir temel sağlarken Freud’un (2003) bu konuyu psikolojik zemine çektiğini görmekteyiz. Freud’un (2003) gülme kuramı; insanların tüm duygusal durumlar için belli bir ruhsal enerji ayırdığı, ancak bunlardan bazılarına ihtiyaç duyulmadığında ortaya gereksiz bir ruhsal enerji çıktığı ve bu enerjinin gülme biçiminde kullanıldığı fikrine dayanmaktadır. Söz gelimi düşünmek için ayrılan enerji, komik bir durum ile kesintiye uğrarsa ortaya çıkan enerji gülme tepkisini ortaya çıkarır.

Freud’a (2003) göre insanların espri yapma ya da bir espriye gülme nedenlerinden biri, toplumsal baskı sonucu bilinç dışına itilen duygu ve düşünceleri bilince çıkarma girişimidir. Bilindiği gibi birçok neden insanın kendisini kısıtlanmış, özgürlüğü elinden alınmış hissetmesine yol açabilir. Birey kendisini özgürce ifade edemediğinde ise sinirsel bir enerji açığa çıkar. İşte böyle bir durumda yasakları ihlal eden bir espri kişinin rahatlamasına ve devamında gülmesine yol açar. Hatta bu gülme aynı zamanda o yasaklardan bir öç alma niteliği taşıyabilir. Baskılanma ne kadar fazla ise gülmenin şiddeti de o ölçüde fazla olur. Freud’a (2003) göre bu tür yasaklar daha çok saldırganlık ve cinsellik ile ilgilidir. Espriler bastırılmış olan düşmanca ve cinsel duyguları ortaya

çıkardığı ve doğal itkileri bu yolla tatmin ettiği için, söz konusu tatmin ile insanlar bundan zevk almaktadır ve bu espriye gülen kitle bu durumu onaylamış olur. Normal zamanlarda ruhsal enerjiyi cinsel ve saldırgan düşünceleri bastırmak için kullanan insan, espri yaparken bu düşüncelerin ortaya çıkmasında herhangi bir enerji harcanmadığından, açığa çıkan ruhsal enerji gülmede kullanılır.

İnsanın komik durumlar karşısında gülmelerini Freud (2003) enerji farkı ile açıklamıştır. Buna göre, bir durumu ya da insanı anlamaya çalışırken bilişsel olarak zorlanırız ve bu gerilim ruhsal enerjinin birikmesine neden olur. Sonrasında ortaya çıkan beklenmedik durumlar, biriken enerjiyi gereksiz kılar. Bu enerji de gülme yolu ile harcanır. Freud (2003) cinselliğin ve açık saçıklığın neden komik bulunduğunu harcama farkı ile açıklar. Ona göre açık saçıklık ile karşılaşıldığında, kişinin rastlantısal olarak karşılaştığı görüntüden hoşnutluğa kolayca erişmesi ile normal zamanlarda aynı sonuç için gerekli olan harcama kıyaslanır. Ortaya çıkan enerji açığı gülmeyi tetikler, kişi gülerek bu enerjiyi harcar. Ancak bunun tersine doğrudan bir teşhire tanık olmak, tanık olan kişi için komik değildir. Zira ortada yalnızca cinsel haz vardır. Kişi bu yaşadığını bir başkasına anlatırsa bu kez durum komik olur.

Toparlayacak olursak rahatlama kuramına göre gülme, biriken ruhsal enerjinin harcanmasıyla birlikte ortaya çıkan rahatlamanın dışavurumudur. Spencer (1911) bu sürecin fizyolojik açıklamasını yaparken, Freud (2003) ise psikolojik yönüne vurgu yapmıştır. Bununla birlikte söz konusu kuramın daha ziyade fizyolojik yönüyle öne çıktığını söylemeliyiz.

Klasik kuramlara genel olarak bakıldığında her birinin gülmeyi kendi bakış açısıyla açıklamaya çalıştığı görülmektedir. Üstünlük kuramının üstünlük duygularına, uyuşmazlık kuramının uyuşmazlıklara ve rahatlama kuramının ise enerji tasarrufuna odaklandığı görülmektedir. Bahsi geçen kuramların gülmeyi bütüncül olarak açıklamada yetersiz kaldıklarını söylemek gerekir. Tüm sınırlılıklarına rağmen5 neden güldüğümüz sorusuna verdikleri yanıtlar ve konuyla ilgili ışık tutucu bilgiler sunmaları bakımından önemleri yadsınamaz.

5 Kaldı ki gülme kuramlarının gülmeyi her yönüyle açıklayabilme gibi bir iddiası bulunmamaktadır.