16.YÜZYIL TÜRKÇE DİVANLARINDA ÂYET İKTİBASLARI
1.29 RÛM SÛRESİ
1.29.1 Rûm Sûresi 48. Âyet
ِءاَمَّسلا ىِف ُهُطُسْبَيَف اًبا َحَس ُريٖثُتَف َحاَيِّرلا ُل ِس ْرُي ى ٖذَّلا ُ ٰٰ َاللّ
ُءاَشَي َفْيَك
ُءاَشَي ْنَم ٖهِب َباَصَا اَذِاَف ٖهِل َلَِخ ْنِم ُجُر ْخَي َقْد َوْلا ىَرَتَف اًفَسِك ُهُلَع ْجَي َو
َنوُر ِشْبَت ْسَي ْمُھ اَذِا ٖهِداَبِع ْنِم
174
[Allah, rüzgârları gönderendir. Onlar da bulutları harekete geçirir. Allah, onları dilediği gibi, (bazen) yayar ve (bazen) yoğunlaştırır. Nihâyet yağmurun onların arasından çıktığını görürsün. Onu kullarından dilediklerine uğrattığı zaman bir de
bakarsın sevinirler.]
Âyette geçen kısım“Keyfe yeşâ’” ifadesi“ Dilediği gibi” anlamına gelmektedir. Kur’an-ı Kerim’de üç yerde geçer ve Allah’ın dilediği gibi yapacağını belirtir. Allah’a ait bir özellik olarak kullanılmıştır. Cinâni divanında Defterî Bey’e yazılmış, Bursa’yı anlatan manzum bir mektup olan kıtada yer almaktadır. Kıtada eskiden de Bursa’nın fazlasıyla şerefli bir belde olduğunu fakat paşanın teşrifiyle Bursa’ya dilediği gibi şeref verdiğini belirtmiştir:
Lîk teşrîf-i makdem-i pâşâ
Şeref-i tâze virdi keyfe yeşâ Cinânî (Kıt.20-8)
İlgili tablo şöyledir:
Tablo 187: Rum Sûresi 48. Âyet. Divan Sayı Nazım Şekli
Cinânî 1 kıta Toplam 1 kıta 1.29.2 Rûm Sûresi 50. Âyet
ِتَم ْح َر ِراَثها ىهلِا ْرُظْناَف
ِ ٰٰاللّ
اَهِت ْوَم َد ْعَب َض ْرَ ْلَا ِي ْحُي َفْيَك
َكِل ٰذ َّنِا
ٌري ٖدَق ٍء ْیَش ِّلُك ى ٰلَع َوُھ َو ى ٰت ْوَمْلا ِي ْحُمَل
[Allah'ın rahmetinin eserlerine bak! Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor. Şüphe yok ki O, ölüleri de elbette diriltecektir. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.]
Âyet Allah’ın ölümden sonra tekrar diriltmesini anlatmaktadır. İktibas olarak kullanılan “ Fenzur.. keyfe yuhyi’l-arda ba’de mevtihâ” kısmı, “Bak, yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor.” anlamına gelmektedir. Âyetin farklı kısımları da iktibaslar arasındadır.“Kur'an'da, çok sayıda âyette (Bakara, 2/164, 259; Hahl, 16/65; Ankebût, 29/63; Rûm, 30/19, 24, 50: Fânr, 35/9; Câsiye, 45/5; Hadîd, 57/17) tabiat olayları, ibret (ders) alma amacıyla örnek gösterilmektedir.”156Bâkî divanında kışın gidip baharın gelişini âyetin iktibası ile pekiştiriyor ve şöyle diyor:
Nev-bahâr irişdi vü gitdi şitâ
Keyfe yuhyi’1-arza bacde mevtihâ Bâkî (G.11-1)
175
Bâlî divanında yer alan bir beyitte, ilkbaharın gelişi, her çimenin uzaması “Keyfe yuhyi’l-arda ba’de mevtihâ” diye başını kaldırmasıyla anlatılır:
Nev-bahâr irdi yine kaldurdı yirden ser çemen
“Keyfe yuhyi’l-carza bacde mevtihâ” dir her çemen Bâlî(K.6-1)
Bağdatlı Rûhî divanında ölü bedene aşk ulaştığı zaman onun canlanmasını bu âyetle şöyle anlatmıştır:
Mürde cisme ‘aşk irişe ol zamân ihyâ olur
“Fânzurûhâ keyfe yuhyi’l-arza ba’de mevtihâ Bağdatlı Rûhî (G.2-4)
Hüdâyî divanında âyetin “Fenzur ilâ âsâri rahmet” kısmının yer aldığı beyitte, ilkbaharın gelişi anlatılırken Hakk’ın emri ile gül bahçesindeki her bir ağacın “Bak, Allah’ın rahmetinin izlerine” âyetinden haber verdiği ifade edilmiştir:
Verdi emr-i Hakk-ıla her bir dırahtı gülşenüñ
Âyet-i fe’nzur ilâ âsâri rahmetden nişân Hüdâyî (K.2-2)
Fuzûlî divanında da “âsâri rahmet”, “Rahmet eserleri” kısmı da alınarak tabiatin baharla tekrar canlanması ifade edilmiştir.
Zemine keyfe yuhyi’l-arz yazmış hâme-i sebze
Nazar kıl kim bu hem âsârı rahmetten bir âyettir Fuzûlî (T.B2-2)
İlgili tablo şöyledir:
Tablo 188: Rum Sûresi 50. Âyet.
Divan Sayı Nazım Şekli
Bâğdatlı Rûhî 1 gazel
Bâkî 1 gazel
Bâlî 1 kaside
Fuzûlî 1 terci-i bent
Hüdâyî 1 kaside
Toplam 5 gazel(2), kaside(2), terci-i bent(1)
1.30 LOKMÂN SÛRESİ 1.30.1 Lokmân Sûresi 8. Âyet
ْمُهَل ِتا َحِلاَّصلا اوُلِمَع َو اوُنَمٰا َني ٖذَّلا َّنِا
ِمي ٖعَّنلا ُتاَّنَج
[Şüphesiz, iman edip salih amel işleyenler için içlerinde ebedî kalacakları Naîm cennetleri vardır. Allah, (bu konuda) gerçek bir vaadde bulunmuştur. O, mutlak güç
sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.]
Âyette geçen “Na’îm cennetleri” anlamına gelen “Cennâtü’n-na’îm” ifadesi iktibas olarak divanlarda yer almıştır. Taşlıcalı Yahyâ divanında, meskeninin Süleymân’ın eşiğinde olduğundan Na’îm cenneti bile oradan daha güzel gelmemektedir:
176
Meskenüm şimdi Süleyman âsitâmdur benüm
Gözüme görinmez ise tan mı cennâtü'n-na’îm Taşlıcalı Yahyâ (G.292-2)
Bâki divanında ise sevgilinin yüzüNa’îm cenneti ile ifade edilmiştir:
La،1-i lebüñle tal،atuñ ravza-i cennetü’n-na،īm
Kaddüñe Cebre،īl-i ،akl Sidre-i müntehā didi Bâkî (G.528-4)
Cennâtü’n-naîm ifadesi iktibas edilen kısımlarda bazen sevgiliyle ilişkilendirilmiş bazen de karşılaştırma unsuru olarak kullanılmıştır.157 İlgili tablo şöyledir:
Tablo 189: Lokmân Sûresi 8. Âyet.
Divan Sayı Nazım Şekli
Bâkî 1 gazel
Hayretî 1 gazel
Kâdî 1 kaside
Muhibbî 1 gazel
Taşlıcalı Yahyâ 2 gazel, terkib-i bent Toplam 6 gazel(4), kaside(1), terkib-i bent(1)
1.30.2 Lokmân Sûresi 22. Âyet
َكَسْمَت ْسا ِدَقَف ٌن ِس ْحُم َوُھ َو ِ ٰٰاللّ ىَلِا ُهَه ْج َو ْمِل ْسُي ْنَم َو
ى هقْث ُوْلا ِة َو ْرُعْلاِب
ِروُمُ ْلَا ُةَبِقاَع ِ ٰٰاللّ ىَلِا َو
[Kim iyilik yaparak kendini Allah'a teslim ederse, şüphesiz en sağlamkulpa tutunmuştur. İşlerin sonu ancak Allah'a varır.]
Âyette iktibas edilen kısım “Urveti’l-vuskâ”, “En sağlam kulp” anlamına gelir. Ayrıca bu ifade Bakara suresi 25. Âyeti ile birlikte Kur’an’da iki defa geçmektedir.Âyette Allah’a teslim olanların en sağlam kulpa tutunduğunu ifade etmektedir. “Allah’a inanıp O’nun yolundan gidenlerin bu doğru ve kurtarıcı tercihleriyle “sağlam kulp”a yapışmış olacakları, yani yollarının doğru, âkıbetlerinin hayırlı ve güvenli olacağı müjdelenmektedir.”158Behiştî divanında yer alan bir beyitte şair, en sağlam kulpa tutunduğunu belirterek Allah’tan onun kırılmamasını istemektedir:
Oldı elümde ‘urve-i vuskâ mahabbetüñ
Allâh oñara bulmaya yol aña infisâm Behiştî (K.2-30)
Murâdî urveti’l-vuskâ’nın anlamını sorguladığı beyitte şunları ifade eder:
Yâ nedendür yâ nedür bu ‘urve-i vüskâ nedür
157 Âyetin diğer iktibasları için bkz.: Hayretî(G.138-3), Kâdî(Kaside öncesi metin), Muhibbî (G.1-5), Taşlıcalı Yahyâ (Tkb.9-5)
177
Yâ cahîme nâr olan yâ ravzada hûrâ nedür Murâdî (G.362-4)
Murâdî bir önce zikrettiğimiz beyitte “urveti’l-vuskâ”nın anlamını sorgularken bu beyitte cevabını vermekte, “urveti’l-vuskâ”nın ölüm gayesi olduğunu ifade etmiştir:
‘Urve-i vüskâyı bildüm gâyet-i memât imiş
Cân ile cânânı sevmek maksad-ı aksâ imiş Murâdî (G.632-1)
Nâtıkî, Peygamberimiz Hz. Muhammed(SAV)’in dayanılacak en doğru dayanak, urveti’l-vuskâ olduğunu şöyle ifade ediyor:
Es-selâm ey “urveti’l-vüskâ” erbâb-ı necâ
Ehl-i tasdîka cenâbuñdur senüñ hablü’l-metîn Nâtıkî (K.7-18)
İktibasa yer verilen beyitlerde genelde peygamberimiz için bu ifade kullanılmış, bazı beyitlerde büyük bir veli için de bu ifade tercih edilmiştir.159 İlgili tablo şöyledir:
Tablo 190: Lokmân Sûresi 22. Âyet.
Divan Sayı Nazım Şekli
Âşık Çelebi 1 kaside
Behiştî 1 kaside
Murâdî 3 gazel
Nâtıkî 1 kaside
Toplam 6 kaside(3), gazel(3)
1.31 SECDE SÛRESİ 1.31.1 Secde Sûresi 11. Âyet
ْمُكي ٰٰف َوَتَي ْلُق
ِت ْوَمْلا ُكَلَم
َنوُع َج ْرُت ْمُكِّب َر ىٰلِا َّمُث ْمُكِب َلِّك ُو ى ٖذَّلا
[De ki: “Sizin için görevlendirilen ölüm meleği canınızı alacak, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.”]
Âyette iktibasa konu olan kısım “Melekü’l-mevt”,Ölüm meleği” anlamına gelir. Ölüm meleği Azrâil’dir. Taşlıcalı Yahyâ divânında şair yaşlandığını anlatırken vücudunun iki kat olduğunu, kocadığını ve Melekül mevt yani Azrail’in selamını eğilip aldığını yani ölüme yaklaştığını ifade ediyor:
İki kat oldı vücûdum ko’adum kat kaldum
Melekü'1-mevt selâmını egildüm aldum Taşlıcalı Yahyâ (G.237-1)
Yine aynı divanda şair dünya hayatının fani olduğunu ve Azrail’in insanın canını almak için acele ettiğini belirtmektedir:
178
Fena bulur beşeriyyet bu çâr ‘unsurda
Memâtuna melekü'1-mevt eyler isti’câl Taşlıcalı Yahyâ (K.22-28)
Taşlıcalı Yahyâ halinden şikâyet ederken beytinde tıpkı Azrail gibi kimse kimsenin yoluna zamanında gelmediğini gizli olduğunu ifade etmiştir:
Kimsenün kimse zamanında yolına gelmez
Melekü'1-mevt meğer ol dahi mahfî vü nihân Taşlıcalı Yahyâ (K.22-41)
Âyet iktibasının yer aldığı beyitlerde Azrâil için bu ifade kullanılmıştır.160 İlgili tablo şöyledir:
Tablo 191: Secde Sûresi 11. Âyet.
Divan Sayı Nazım Şekli
Kâdî 1 gazel
Taşlıcalı Yahyâ 3 gazel(1), kaside(2)
Toplam 4 gazel(2), kaside(2)
1.32 AHZÂB SÛRESİ 1.32.1 Ahzâb Sûresi 4. Âyet
ٖٸٰٰلا ُمُكَجا َوْزَا َلَعَج اَم َو ٖهِف ْوَج ىٖف ِنْيَبْلَق ْنِم ٍلُجَرِل ُ ٰٰاللّ َلَعَج اَم
َلَع َج اَم َو ْمُكِتاَهَّمُا َّنُهْنِم َنوُرِھاَظُت
ْمُكُل ْوَق ْمُكِل ٰذ ْمُكَءاَنْبَا ْمُكَءاَيِع ْدَا
ُكِھا َوْفَاِب
َوُھ َو َّق َحْلا ُلوُقَي ُ ٰٰاللّ َو ْم
َليٖبَّسلا ىِدْهَي
[Allah, hiçbir adamın içine iki kalp koymamıştır. Kendilerine zıhâr yaptığınız eşlerinizi de anneleriniz yapmamıştır. Yine evlatlıklarınızı da öz çocuklarınız (gibi)
kılmamıştır. Bu, sizin ağızlarınızla söylediğiniz (fakat gerçekliği olmayan) sözünüzdür. Allah ise gerçeği söyler ve doğru yola iletir.]
Âyetin iktibas edilen kısmı “yehdi’s-sebîl”, “Doğru yola iletir” anlamına gelmektedir. Muhyî divanında ayrılığın karanlığında sevgilinin köyünün yolunu kaybeden dil ve can hayretle “men yehdi’s-sebîl” diyerek çığrışmaktadır:
Zulmet-i fürkatde kûyuñ râhını güm eyledük
Çağrişup dir cân u dil hayretle men yehdi’s-sebîl Muhyî (G.421-8)
İlgili tablo şöyledir:
Tablo 192: Ahzâb Sûresi 4. Âyet. Divan Sayı Nazım Şekli
Muhyî 1 gazel
Toplam 1 gazel