• Sonuç bulunamadı

Bakara Sûresi 31. Âyet

16.YÜZYIL TÜRKÇE DİVANLARINDA ÂYET İKTİBASLARI

1.1 FÂTİHÂ SÛRESİ .1 Fâtihâ Sûresi 1. Âyet

1.2.3 Bakara Sûresi 31. Âyet

اَهَّلُك َءاَم ْسَ ْلَا َمَدها َمَّلَع َو

ىٖن ُٶِبْنَا َلاَقَف ِةَكِئٰلَمْلا ىَلَع ْمُهَضَرَع َّمُث

َنيٖقِداَص ْمُتْنُك ْنِا ِء َلَ ُؤ ٰھ ِءاَم ْسَاِب

[Allah, Âdem'e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, "Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin."

dedi.]

Bakara Sûresi 31. Âyette “Hani, Rabbin meleklere, "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" demişti. Onlar, ‘Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.’ demişler, Allah da, ‘Ben sizin bilmediğinizi bilirim’ demişti.” Meleklerin sözlerine karşılık olarak Bakara 24. âyetteki denemeyi yapmıştır.

Âdem’e bütün isimleri, yani maddî ve mânevî varlıkların, kavramların isimleriyle bunların özelliklerini veya isim verme, dil icat etme kabiliyetini öğretti; sonra her şeyin aslı gayb âleminde, ilâhî planda

65 Âyetin diğer iktibasları için bkz.: Murâdî (G.142-3, G.156-1, G.1380-3), Usûlî(Mes./Miraciye)-149, Mur.4-7).

24

mevcut olduğu için bunları meleklerine gösterdi. Meleklerden, Âdem’in müsbet vasıflarının ve kabiliyetlerinin fazlasıyla kendilerinde mevcut bulunduğu kanaatlerinde haklı ve isabetli iseler bunların isimlerini bilip söylemelerini istedi. Melekler bu deneme sonucunda kendilerine verilen bilme ve bilgi üretme kabiliyetinin Âdem’e verilenden farklı olduğunu ve bu sebeple halife olmaya onun ehil bulunduğunu anlayıp itiraf ettiler; Allah Teâlâ’nın ilim ve hikmetini, eserini görerek (ayne’l-yakîn olarak) daha üst dereceden tasdik ettiler. 66

Âyette yer alan“alleme âdemel esmâ”kısmı, “Alleme’l-esmâ” şeklinde kullanılarak âyete iktibas vardır. “Allah isimleri öğretti” anlamına gelen bu kısım Âşık Çelebi, Gelibolulu Âlî, Kâdî, Nev’î, Murâdî, Bağdatlı Rûhî ve Natıkî divanlarında yer almıştır.Âşık Çelebi divanında, Hz.Muhammed(SAV)’in Alleme’l-esmâ sırrına vakıf olduğunu şöyle ifade ediyor:

Eyâ dânâ vü âgâh-ı rümûz-ı alleme’l-esmâ

Eyâ müşkil-küşâ-yı nüktedân-ı sırr-ı mâ evhâ Âşık Çelebi (K.1-8)

Yine Âşık Çelebi divanında, Hüdâ’nın ilminin lâm harfinde bulunduğunu çünkü Allahîn Âdem’e bütün isimleri öğrettiğini şöyle dile getirmiştir:

Sırr-ı lâmda oldı cilm-i Hudâ

“Ve calleme Âdeme’l-esmâ’e küllehâ” Âşık Çelebi (K.1-11)

Gelibolulu Âlî divanında peygamberimize yazılan kasidede on iki fennin isnâ aşer sırrına kinaye olduğunu ve her birinin “alleme’l-esmâ”nın bilicisi olduğunu şöyle ifade ediyor:

On iki fen dahi ‘ilminden anlaruñ kinâyetdür

Olupdur her biri ma‘lûm-ı zât-ı ‘alleme‘l –esmâ Gelibolulu Âlî (K.1-9)

Yine Gelibolulu Âlî divanında, Hak âşığı, zahirde vücudunu öldürdüğünü “Alleme’l-esmâ”nın batında olduğunu gördüğünü şöyle dile getirmiştir:

Vücûdum ‘âlem-i zâhirde mâ’dûm eyledüm gerçi

Velî mevcûd imiş batında sırr-ı ‘âlleme’l-esmâ Gelibolulu Âlî (G.16-2)

Nev’î divanında geçen, Rum ilinde Süleyman Bey’in bir câmî yaptırması üzerine kaleme alınan kasidede; Elest bezminde Kâlu belâ yerinde duralıdan, “Alleme’l-esmâ” hatibi minbere çıkalıdan beri bânilerin böyle bir binâ yapmadıklarını ifade ediyor:

Turaldan mecma‘-ı kâlû belâ milk-i elest içre

Çıkaldan minber-i ‘arşa hatîb-i ‘alleme ‘1-esmâ Nev’î (K.4-2)

Nev’î divanında vahdet sırrına eremeyenlerin Alleme’l-esmâ sırrındaki Sübhan ilmini göremeyeceklerini şöyle ifade ediyor:

Ne bilsün râz-ı vahdet nüktesin öğrenmeyen âdem

Makâm-ı “‘alleme’l-esmâ”da sırr-ı ‘ilm-i Sübhânı Nev’î (K.47-2)

25

Nev’î bir başka beyitte zâhide, yüce âlemi seyretmeyi bırakmasını ve yokluk mektebi içinde Alleme’l-esmâ dersine bakmasını şöyle dile getiriyor:

‘Âlem-i bâlâ temâşasın ko zâhid gel berü

Mekteb-i fakr içre ders-i ‘alleme’l-esmâya bak Nev’î (G.221-3)

Murâdî divanında, şeytanın Hz. Âdem’e secde etmemesine telmih vardır. Vahdet makamına giren, Alleme’l-esmâ sırrına vakıf olanların hakiki kıymetlerinin bilinmediğini ifade eder. Nitekim bir sonraki beyitte Hallâc-ı Mansur’un cefâ görmesinin de bundan dolayı olduğunu ifade etmiştir:

“’Alleme’l-esmâ” rumûzın fehm iden ‘âriflere

Hutbede âdem görinmez secde kılmazlar aña Murâdî (G.31-4)

Murâdî divanında, tüm fiillerin Allah’ın zabtı altında olduğu ve tıpkı rüzgâr gibi ‘Alleme’l-esmâ remzinin âlemi gezdiğini ifade eder:

Ey Murâdî fa’iliyyet hâlıkuñ zabtındadur

Oldı seyyâr ‘alleme’l-esmârumûzı hem çü bâd Murâdî (G.248-5)

Murâdî, Hz. Âdem’den beri gelen ‘Alleme’l-esmâ ilimlerinin kendi gönül açan sözlerinde zahir olduğunu şöyle ifade etmiştir:

Murâdînüñ kelâm-ı dil-güşâsından olur zâhir

‘Ulûm-ı ‘alleme’l-esmâki âdemden mukadderdür Murâdî (G.288-5)

Bağdatlı Rûhî divanında Allah’ın Hz. Âdem’e isimleri öğretmesini şair, şöyle ifade etmiştir:

Ademi mümtâz idendür hem melâ’ikden bu ‘aşk

Kıldı ta’lîm “’alleme’l-esmâe fîhâ küllehâ” Bağdatlı Rûhî (G.2-2)

Nâtıkî divanında, “Oğul babasının sırrıdır.” sözü ile birlikte kullanılarak babasının yani Hz. Âdem’in sırrını bilmeyenin Esmâ’yı bilemeyeceği şöyle ifade ediliyor:

‘İlm-i esmâyı ne bilsün olmayan sırr-ı ebî

İsm-i a’zamdan kaçan vâkıf olur dîv ü pelîd Nâtıkî (G.87-6)

Nâtıkî, insan su ve balçıktan yaratılsa da tüm meleklerin Esmâ ilmini insandan öğrendiğini şöyle ifade ediyor:

Âb u gilden menşe zi-âb-ı ümmehâtuz gerçi-lîk

‘İlm-i esmâ bizden öğrendi melâyik a’lemüz Nâtıkî (G.194-4)

Nâtıkî, kim Esmâ ilmine vakıf değilse şekil olarak insan gibi görünür ama insan değildir, diyor:

Nâtıkî kim ki değil vâkıf-ı ‘ilm-i esmâ

Şekl-i âdem özenür lîk degildür âdem Nâtıkî (G.294-13)

Âyet en çok Murâdî divanında yer almıştır ve daha çok gazellerde âyete yer verilmiştir. Âyetin değindiği konu itibariyle Hz. Âdem’e isimlerin öğretilmesiyle

26

ilişkilendirilerek beyitlerde yer almıştır.67 Divanlarda âyete yer verilme durumu ise şöyledir:

Tablo 7: Bakara Sûresi 31. Âyet

Divan Sayı Nazım Şekli

Âşık Çelebi 2 kaside

Bağdatlı Rûhî 1 gazel

Bâlî 2 dîbâce

Gelibolulu Âlî 3 kaside(1), gazel(2)

Helâkî 1 gazel

Kâdî 1 gazel

Murâdî 7 gazel

Nev’î 3 kaside(2), gazel(1)

Usûlî 2 gazel

Toplam 22 gazel(15), kaside(5), dîbâce(2)

Benzer Belgeler