• Sonuç bulunamadı

Âl-i İmrân Sûresi 13. Âyet

16.YÜZYIL TÜRKÇE DİVANLARINDA ÂYET İKTİBASLARI

1.1 FÂTİHÂ SÛRESİ .1 Fâtihâ Sûresi 1. Âyet

1.3.2 Âl-i İmrân Sûresi 13. Âyet

ٌةَيٰا ْمُكَل َناَك ْدَق

ى ٰر ْخُا َو ِ ٰٰاللّ ِليٖبَس ىٖف ُلِتاَقُت ٌةَئِف اَتَقَتْلا ِنْيَتَئِف ىٖف

ى ٖف َّنِا ُءاَشَي ْنَم ٖه ِرْصَنِب ُدِّي َؤُي ُ ٰٰاللّ َو ِنْيَعْلا َيْاَر ْمِهْيَلْثِم ْمُهَن ْوَرَي ٌةَرِفاَك

ُِلَ ًة َرْبِعَل َكِل ٰذ

ِراَصْبَ ْلَاىِلو

[Şüphesiz, karşı karşıya gelen iki toplulukta sizin için bir ibret vardır: Bir topluluk Allah yolunda çarpışıyordu. Öteki ise kâfirdi. (Onları) göz bakışıyla kendilerinin iki katı görüyorlardı. Allah da dilediğini yardımıyla destekliyordu.

Basireti olanlar için bunda elbette ibret vardır.]

Âyetin “Uli’l-ebsâr”, “Basiret sahipleri” anlamına gelen kısmı divanlarda yer almıştır. Kur’an-ı Kerim’de üç yerde geçmektedir. Divan şairlerince çokça iktibas edilmiş kısımlardan biridir.

Âşık Çelebi divanında yer alan bir beyitte peygamberimizin basiretli olduğunu ifade etmek için nazarı uli’l-ebsâr olan ifadesi yer bulmuştur:

Makâlun matmah-ı efkâr u enzâr uli’l-ebsâr

Kelâmun meş’arü’l-hak kadd ya’lû velâ-yu’lâ Âşık Çelebi (K.1-10)

Âşık Çelebi divanında sevgilinin uli’l-ebsar olan gözlerine âşık toprağının sürme olmasını istemektedir. Sevgilinin gamdan paymal olmuş âşığa, yolumun tozu demesini arzu etmektedir:

Toprağum sürme ola çeşm-i uli’l-ebsâra

Dise cânâne bu pâ-mâl-i gama gerd-i rehüm Âşık Çelebi (G.33-3)

Bağdatlı Rûhî divanında yer alan bir beyitte, sürme çekmenin sünnet olduğunu ama üli’l-ebsâr olanların aydınlık güneş gibi olan sevgilinin yolunun toprağının sürmesinin farz-ı ayn olduğunu ifade etmiştir. Farz-ı ayn herkesin yapması zorunlu olan farz çeşididir. Bununla üli’l-ebsâr olan âşıkların daima sevgilinin yolunda olmaları gerektiğini ifade ettiğini söyleyebiliriz:

Sürme çekmek çeşme sünnetdür velî hâk-i rehüñ

48

Bağdatlı Rûhî divanında yer alan bir başka beyitte ise sevgilinin Kabe gibi olan köyünün toprağı basiret sahiplerinin gözünün görmesini artıran bir sürme olarak ifade edilmiştir:

Sen ne cây-ı pâksın ey Ka’be-i kûy-ı habîb

Kim üli’l-ebsâra kuhl-ı nûr-bahş olmuş tozuñ Bağdatlı Rûhî(G.660-3)

Kubbedeki yaralar gezegenler, âşığın gönlündeki yaralar da sevgilinin bakışlarının okundan oluşmuş yaralardır. Bu halleriyle ikisi de uli’l-ebsâr gözüne benzemiştir:

Dâglar seyyârelerdür zahm-ı tîrüñ dîdeler

Beñzedük çeşm-i üli’l-ebsâra bir ben bir habâb Bâlî(G.11-3)

Celîlî divanında yer alan bir beyitte, âşık sevgiliye görmekten uzak olan zahide yanağını göstermemesini basiretin ancak üli’l ebsârda olduğunu şöyle ifade eder:

Bî-basardur zâhide şem’-i ruhûñ ‘arz eyleme

Gel basiret gözleme illâ “uli’l-ebsâr”da Celîlî (G.345-3)

Emrî divanında yer alan bir beyitte, âşık aşk uli’l-ebsârında sevgilinin yolunun toprağı ve gözünün sürmesi olmayı arzu etmektedir:

Hâk-i râh-ı yâr olıgör kim üli'l-ebsâr-ı ‘ışk

Kühl ide Emrî gubâruñ üstühânuñ sürme-dân Emrî (G.364-5)

Gelibolulu Âlî divanında yer alan bir beyitte, sevgilinin yüzünün basiret sahiplerine güneş olduğunu şöyle ifade etmiştir:

Ey fürûğ-ı mâh rûhsaruñuli‘l-ebsâra şems

Zerredür gûyâ bedîdâr olmış ol dîdâra şems Gelibolulu Âlî (K.19-1)

Gelibolulu Âlî divanında yer alan bir beyitte, sevgili için ağlamaktan âşık ve gözyaşı birbirine karışmış bir toprak olduklarını fakat saba yeli gibi basiret sahiplerine engel olacak tozunun olmadığını ifade etmiştir. Saba yeli hızlı eserse tozlu eser ve görmeyi engelleyebilir oysa yerdeki toprak havalanmadığı için görmeye engel değildir. Bu anlamda da düşünülebilir. Basiret sahiplerine zarar vermediklerini ifade etmekte de kullanılmıştır:

Sirişk-i çeşm ile âlûdeyüz bir hâk-i pâyuz kim

Sabâ gibi uli’l-ebsâra hâyil gerdimüz yokdur Gelibolulu Âlî (G.165-3)

Hayâlî divanında yer alanbir beyitte, çektirdiği cefâlarla ayrılık yarasına merhem olan sevgilinin basiret sahibi olduğunu düşünen âşığın sözlerini şöyle dile getirir:

Nesin nesin sen eyâ merdüm-i ül’il-ebsâr

Cefâların nice zahm-ı firâka merhem olur Hayâlî (G.119-4)

Muhibbî divanında yer alan bir beyitte, gülün herkesin izleyeceği bir şekildebasiret sahibi olduğunu şöyle dile getirmiştir. Burada gülün açılışının anlatıldığını düşünebiliriz:

49

Ey Muhibbî göz açup herkes temâşâ eylesün

Oldı bir vech ile manzûr uli’l-ebsâr gül Muhibbî (G.1665-7)

Muhyî divanında yer alan bir beyitte, sevgilinin güzelliğine kanıt olarak güneşe benzeyen yüzünü gösteren âşık basiret sahiplerinin sevgilinin güzelliğini inkâr edemeyeceğini şöyle ifade ediyor:

Nice inkâr ide hüsnüñe uli’l-ebsâr olan

Var güneş yüzüñ gibi rûşen çü bürhânuñ senüñ Muhyî(G.385-2)

Nâtıkî divanında yer alan bir müseddeste şâir uli’l ebsâr’ın tanımını şöyle yapmaktadır:

Tâlibâ bahr-ı fenâda sen seni eyle garîk Tâ saña keşf ola hakdan cümle bu remz-i dakîk Bildüñ ise Ka’be-i ma’nâyı zatuñda hakîk Dâyim eylersen tavâf Ka’beyi vü beytü’l-‘atîk Ger uli’l-ebsârsın yok andan özge ey refîk

‘Âşık ü ma’şûk ü ‘aşk cân ü cânân ü cihân Nâtıkî(Müsd. 1-3)

Nâtıkî divanında yer alan bir beyitte, yer ve gök sevgilinin yüzünü yansıtan bir ayna olduğunu, sevgilinin bu tecellisinden ancak üli’l ebsâr olanların nasiplenebileceğini dile getirir:

Yüri nergis-şıfat necm-i sa’âdet gözle bâlâda

Üli’l-ebsâr olanlar Nev’iyâ a’yânı gözlerler Nev’î(G.76-5)

Revânî divanında yer alan bir beyitte, gülün, güzel kokusundan dolayı nergis gibi uli’l-ebsârın gözdesi olduğunu şöyle dile getirir:

Bûy-ı hulkundan haber virdügi içün ‘âleme

Oldı nergis gibi manzûr-ı uli’l-ebsâr gül Revânî(K.15-31)

Taşlıcalı Yahyâ divanında yer alan bir beyitte, her biri uli’l-ebsar gözdesi olduğu için her bayrağın dua gibi el üstünde tutulmasını gerektiğini şöyle dile getirir:

Tutalum anı dua gibi el üstinde ‘aziz

Çünki manzûr-ı uli’l-ebsâr olupdur her livâ Taşlıcalı Yahyâ(K.17-2)

Taşlıcalı Yahyâ divanında yer alan bir başka beyitte, sevgilinin güzeliğinin uli’l-ebsâr olan âşıkların seyrettiği olduğunu şöyle dile getirir:

Nâzır-ı dildâr manzûr-ı uli'l-ebsâr olur

‘Âlemi seyr eyleyendür 'âleme seyrân olan TaşlıcalıYahyâ(G.344-5)

Âyet, hem sayı itibariyle hem de divanlarda yer alması yönünden çok iktibas edilen âyetler arasındadır. Genel manada sürme ile ilişkilendirilerek kullanılmıştır.80 Divanlardaki dağılımı ise şöyledir:

80 Âyetin diğer iktibasları için bkz: Bağdatlı Rûhî(Tarih 6-7), Nâtıkî(G.31-1),Nev’î (14, Tcb1-53, G.237-4), Taşlıcalı Yahyâ(K.15-12, Tcb.3-4, G.93-4, G.94-2, G.108-3, G.124-5).

50

Tablo 30: Âl-i İmrân 13. Âyet.

Divan Sayı Nazım Şekli

Âşık Çelebi 2 gazel, kaside

Bağdatlı Rûhî 3 tarih(1), gazel(2)

Bâlî 1 kaside

Celîlî 1 gazel

Emrî 1 gazel

Fuzûlî 5 kaside

Gelibolulu Âlî 2 gazel, kaside

Hayâlî 1 gazel

Muhibbî 1 gazel

Muhyî 1 gazel(nazire)

Nâtıkî 2 gazel, müseddes

Nev’î 4 terci-i bent(2), gazel(2)

Revânî 1 kaside

Taşlıcalı Yahyâ 8 gazel(5), kaside(2) terkib-i bent(1) Toplam 33 gazel(17), kaside(11), terkib-i bent(1), terci-i

bent(2),tarih(1), müseddes(1)

Benzer Belgeler