• Sonuç bulunamadı

Rûmî Üslûbu (Grubu) ve Motifler

3.TÜRK ÇĠNĠ SANATINDA DESEN VE MOTĠFLER 3.1.Türk Çini Sanatında Desen

3.2. Türk Çini Sanatında Motifler

3.2.4. Rûmî Üslûbu (Grubu) ve Motifler

Rûmî motifi, Türk sanatı tarihinde kaynağı çok eskilere dayanan, kesintisiz bir şekilde gelişimini izleyebildiğimiz ve en uzun süreli kullanım alanı bulan motiflerden biridir. “Rûmî‟nin kelime manası “Anadolu‟ya ait” demektir. Tarihte Roma İmparatorluğu‟nun hüküm sürdüğü ve İran yaylalarına kadar uzanan Anadolu Yarımadası‟na Diyâr-ı Rûm denmesi ve dolayısı ile Anadolu Selçuklu Dönemi‟nde yoğun kullanımı sebebi ile motif, bu ismi almış olmalıdır” (Şimşir, 2002: 12).

Türklerin İslâm öncesi dönemlerine kadar götürdüğümüz rûmî motifinin Hunlar, Göktürkler ve Uygurlara ait buluntularda, Samarra stuk süslemelerde hazırlayıcı örnekleriyle karşılaşılmaktadır. Çıkış kaynağı tartışmalı olan bu motif, Karahanlı, Gazneli ve Büyük Selçuklularla birlikte Anadolu‟ya kadar taşınmıştır (Aksu,1998: 12).

Tarihi süreç içerisinde her zaman karmaşık görüntüleri ve şaşırtıcı şekilleri ile karşımıza çıkan bu motif, erken dönem örneklerinde yani gelişme halinin başlangıcında bazen bir yaprağı andıran şekli ile bitkisel bir karaktere bürünmüş bazen de bir hayvanın kanatlarında belirmiştir. Stilize edilmiş bir motif olan rûmî motifinin bu karmaşık görünümlerinden dolayı araştırmacılar çıkış şekli konusunda

41

farklı görüşler ortaya koymuşlardır. “Bazı araştırmacılar rûmî motifini bitkisel kökenden ortaya çıktığını diğer bir grup ise zoomorfik kökenden vücuda geldiğini ileri sürmektedir” (Şimşir, 2002: 17).

Rûmînin bitkisel kökenli olduğunu savunan sanat tarihçilerden biri olan Remzi Duran, motifin çıkış kaynağını olarak, Türklerin sanatlarında sık olarak kullandığı “Nevruz Çiçeği”ni gösterir (Duran, 1997: 125-173).

Selçuklu döneminde rûmî, tek başına olabildiği gibi diğer motiflerle birlikte kullanılmıştır. Osmanlı döneminde ise motif gerçek bir üslûplaştırma ile tasvir edilmiş, Türk sanatlarının her dalında sadece bezeme amaçlı kullanılmıştır (Bakır, 1999: 198).

Rûmî motifi 16. ve 17. yüzyıllardaki en gelişmiş haliyle ele alınırsa pek çok çeşitleri ile karşılaşılmaktadır. Motifi çizilişlerine ve desen içinde aldığı vazifelere göre iki grupta incelenir (Birol-Derman, 1991: 182).

Çizilişlerine göre rûmî motifleri; Düz(sade), dendanlı, işlemeli, kanatlı, sencîde, sarılma, hûrde olmak üzere yedi grup altında toplanmaktadır. Desen içindeki kullanılışlarına göre rûmî motifleri; ayırma, tepelik, ortabağ olarak üçe ayrılmaktadır.

Düz (sade ya da basit) rûmî: Rûmî motifinin en yalın tipi olup, sadece rûmînin anatomisini oluşturan yay ve damla formu ile saptan oluşur. Üzerinde kanat ve yardımcı süsleme unsuru bulunmaz (Şimşir, 2002: 24).

Dendanlı Rûmî: Sade rûmînin sınırları üzerinde ve sap kısmında dendanlar çizilerek meydana gelmektedir (Birol-Derman, 1991: 182).

ĠĢlemeli Rûmî: motifinin ana anatomisi içerisinin diğer motiflerle bezenmesiyle oluşmaktadır ve 16.yy‟ın başından itibaren görülmektedir (Birol- Derman, 1991: 182).

Sencîde Rûmî: Rûmînin çizileceği yayın iki tarafına sade rûmînin yerleştirilmesi ile oluşur (Bakır,1999:199). Sencîde rûmî, çiziliş şekli nedeniyle simetrik rûmî olarak isimlendirilse de tabiatı gereği asimetrik bir görünüşe sahiptir. Selçuklu ve Beylikler Dönemi‟nde sencîde rûmî kullanılmasına rağmen, Osmanlı Dönemi‟nde daha zengin görünüşleri ile karşılaşılmaktadır (Şimşir, 2002: 24).

42

Sarılma Rûmî: Rûmî motifinin anatomisi üzerine daha küçük rûmîlerin sarılmasıyla oluşmaktadır.

Hûrde Rûmî: İri rûmî motifinin iç kısmının daha küçük rûmîlerle parçalanmasıyla meydana gelmektedir (Birol-Derman, 1991: 182).

Kanatlı Rûmî: Düz rûmî motifinin karın kısmına, içe veya dışa gelecek şekilde yerleştirilen diğer sade rûmînin kanat şeklinde yerleştirilmesiyle oluşur. Bazen kanat sayısı üçe kadar çıkabilir (Bakır, 1999: 199).

Ayırma (kanatlı) Rûmî: Düz rûmînin karın kısmına ilave edilen ikinci bir rûmî ile meydana gelmektedir(Şimşir, 2002: 24.). Aynı zamanda ayırma rûmîler desenlerde iplik yerine paftaları ayırmak için de kullanılmaktadır (Birol-Derman, 1991: 182-183).

Tepelik: Desen içinde genellikle tepe noktalarına konulan, helezonlarda başlangıç teşkil eden ve simetrik bir şekil gösteren motiftir. Ayrıca simetrik desenlerde simetri eksenlerini kapatan bağlayıcı bir motiftir. Motif, rûmîlerle birlikte kullanıldığı gibi tek başına da kullanılmaktadır (Birol-Derman, 1991: 183).

Ortabağ rûmî: Rûmî kompozisyonunda simetri ekseninde veya başlangıç noktasında bulunan, sapların bağlandığı ve içinden geçtiği motiftir. Ortabağ motifine agraf da denir. Ortabağ ve agraf motifi sadece rûmî üslûbu süslemede değil, hatâyî ve bulut kompozisyonlarında da görülür. Selçuklu Dönemi rûmî üslûbunda, hayat ağacı ve figürlü süslemede de ortabağ ve agraf motifi kullanılmıştır (Şimşir, 2002: 28). 3.2.5.Sembolik Motifler

Toplumların yüzyıllar boyunca inançları doğrultusunda benimsedikleri sembolik formlardan oluşan motiflerdir. Motifler, toplumların eşyalarında ve sanat eserlerinde kullanılmışlardır. 16.yy‟da çini sanatında kullanılmaya başlayan sembolik motifler bu inanç ve düşüncelerin kaynağıdır (Bakır, 1999: 213).

Çintemâni Motifi

Orta Asya kökenli motif Buda‟nın sembolü olarak bilinir. Çintemâni motifi genellikle üç yuvarlak ve yanında dalgalanan iki çizgiden oluşmaktadır. Motifteki daireler Buda‟nın üç ruhani özelliğini yansıtmaktadır. Timur sikkelerinde rastlandığı

43

için “Timur Damgası” olarak da bilinen motife, bazı kaynaklarda pars beneği denilmektedir (Birol-Derman, 1991: 169).

15.yy‟dan itibaren Osmanlı sanatına Tebrizli Türk sanatkârlar sayesinde girdiği düşünülen motif, Osmanlı tezyini sanatlarının birçoğunda güç, kudret ve saltanat sembolü olarak kullanılmıştır (Bakır, 1999: 213).

Çintemâni motifi, dairelerin belli kurallar dâhilinde üçgen içine yerleştirilmesiyle çizilmektedir.

Motif Osmanlı sanatında farklı şekillerde uygulanmıştır. Yanındaki dalgalı çizgilerle kullanılan çintemâni tek başına da tasvir edilmiştir. Bu dalgalı çizgiler, yayınlarda şimşek, dudak, kaplan postu ve bulut olarak adlandırılmaktadır ve bazı kompozisyonlarda tek başlarına kullanıldıkları görülmektedir (Birol-Derman, 1991: 169).

Benzer Belgeler