• Sonuç bulunamadı

Osmanlı Dönemi Çini Sanatı

Çizim 51: Hacet ile Hazire Penceresi Arasındaki Alanda Üst Sıraya Yerleştirilen Dördüncü Pano Deseninin Çizimi (İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü‟nden)

1.3. Konuyla Ġlgili AraĢtırmalar

2.2.5. Osmanlı Dönemi Çini Sanatı

Selçuklu çini sanatının merkezi olan Konya, Osmanlılar zamanında İznik, Kütahya gibi çini merkezleri kurulunca tamamen önemini kaybetmiştir. Buna rağmen ilk Osmanlı mimari eserlerinin süslemeleri Selçuklu geleneğini yansıtmaktadır (Aslanapa, 1977: 45).

Çini yapımı ve gelişimi bakımından Osmanlı İmparatorluğun ilk başkenti olan İznik önemli bir yer tutmaktadır. İznik atölyelerinde yeni buluşlar ve tekniklerle çini yapımı kolaylaştırılmış ve seri hale getirilmiştir.

Osmanlı duvar çiniciliğinde ilk yenilik mozaik çini tekniğinden ayrılmak ve renk tespitinde yeni metotlar bulmak yolunda olmuştur. Bir plaka üzerinde farklı sırların birlikte uygulanabileceği renkli sır tekniği kullanılmaya başlanmıştır (Kerametli, 1986b: 32).

Böylece Selçuklularda bütün mimari eserlerde kullanılan mozaik çini, yerini bu tekniğe bırakmıştır. Bu tekniğin yanı sıra Osmanlı mimari süslemesinde tek renkli sır ve sıraltı tekniğin de kullanıldığı günümüze kadar gelen eserlerden anlaşılmaktadır.

İznik Yeşil Cami‟nin minaresini süsleyen en eski Osmanlı çinileri Selçuklu süsleme geleneğini devam ettirmesine rağmen renk farklılıkları onlardan daha zengindir. Kullanılan yeşil ve firuze renklerin çeşitleri ve zenginliği dikkat çekicidir. Selçuklu eserlerinde uygulanan renklerin farklı tonlarla çeşitlendirilmesinin yanı sıra kül rengi, sarı, beyaz renkleri kullanılmıştır (Aslanapa, 1977: 45).

İlk dönem eserlerinden kalan en önemli çinili eserler Bursa‟da bulunan Çelebi Mehmet Camii ve Türbesidir. Yapıların duvarları belli bir yüksekliğe kadar Beylikler dönemi mimari eserlerinin süslemelerinde de kullanılan tek renk sırlı çini plakalarla kaplanmıştır.

12

Yapıların renkli sır tekniği kullanılmış olup rûmi ve hatâyî üslûbu motiflerle bezenmiştir (Aslanapa, 1993: 154).

Renk paleti kobalt mavisi, firuze, açık filizi yeşili, koyu ve açık eflatun, sarı, siyah ve beyaz renkten oluşmaktadır (İzzet,1986: 7).

Sultan II. Murat‟ın yaptırdığı cami ve arkasındaki türbelerin süslemelerinde erken dönem çinilerinin yanı sıra sıraltı tekniği de kullanılmıştır. Bazı yapılarda, sırlı çini plakalar üzerine Selçuklu geleneği olan altın yaldız uygulandığı görülmektedir. Renk tespitiyle ilgili yeni buluşlarla birlikte motifler ve kompozisyonlar yenilenmiştir. Çinilerde kullanılan rûmi ve hatâyî üslûbu motifler, yepyeni bir anlayışla geliştirilerek mavi-beyaz denilen süsleme programıyla sıraltına uygulanmışlardır (Aslanapa, 1993:154). Bu eserlerde Selçuklu çinilerinin geometrik süsleme geleneği terk edilmeye başlanmıştır.

Erken devir Osmanlı eserlerinin görüldüğü diğer bir merkez de Edirne‟dir. Sadece 15.yy‟da uygulanan mavi-beyaz duvar kaplamaları buradaki eserlerde de görülmektedir. Bu yapıdaki süsleme Bursa Muradiye türbelerindeki mavi-beyaz çinilere benzemektedir. Fakat bu yeni süsleme burada daha ileri seviyededir. Bursa yapılarında ilk işaretleri görülen bitkisel bezeme sistemi burada tamamen yerleşmiştir. Bu süsleme üslûbu, Türk çinicilik sanatı bakımdan yeni bir gelişme olarak kabul edilir. Altıgen şeklindeki mavi-beyaz çiniler arasına tek renk sırlı üçgen şeklindeki çiniler yerleştirilmiştir. Edirne‟deki süslemelerde altın yaldız kullanılmamaktadır. Eserlerde Selçuklu çinilerinde kullanılan mor rengin yerini kobalt mavisi almıştır (Kerametli, 1986b: 32). Edirne Muradiye Camii mihrabında renkli sır tekniği kullanılmıştır. Mihrabın kenarındaki bordürlerde Selçuklu geometrik süsleme geleneği devam ettirilmiştir (Aslanapa, 1993: 155-156). Döneme ait diğer eserlerde de aynı tekniklerin kullanıldığı görülmektedir. Selçuklu süsleme geleneğinden tamamen uzaklaşılmamış olmasına rağmen çini sanatının yeni bir anlayış içinde geliştiği görülmektedir. Fakat Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan Çinili Köşk tamamen Selçuklu sanatı etkisini yansıtmaktadır. Yapının Bursa çinilerini hatırlatan tek özelliği içerisinde kullanılan sarı ve yeşil renk süslemelerdir (Kerametli, 1986b: 42).

Çini sanatındaki gelişmeler sonucunda 16.yy‟ın başlarında mozaik ve altın yaldızlı tek renk sırlı çiniler tamamen kaybolarak yerini renkli sır tekniğine

13

bırakmıştır. Bu devirde yazı hala oldukça önemli bir yer tutar, geometrik süsleme ise zaman zaman ortaya çıkmıştır. Hatâyî, rûmi, bulut üslubu motiflerin bir arada kullanılmasıyla elde edilen dekor devrin en önemli özelliğidir.

Renkli sır tekniği ile yapılan son eser Şehzade Mehmet türbesindeki çini levhalardır. 16.yy‟ın ikinci yarısında itibaren bu uygulama tamamen terk edilmiş yerini sıraltı tekniğine bırakmıştır.

Sıraltı tekniğinde genellikle dekor beyaz zemin üzerine uygulanmış bazen de zemin boyanarak dekor ortaya çıkarılmıştır. Dekor üzerine sürülen sır temiz ve parlaktır. Bu dönemde çinilerde sarı ve soluk açık yeşil renk kullanılmamıştır. Firuze, mavi, zümrüt yeşili, kırmızı, açık mavi ve kımızı renklerin kullanıldığı sıraltı tekniği çinilerde bazen siyah rengin uygulandığı görülmektedir (Aslanapa, 1993: 159). Bu dönemde natüralist üslûbunda motifler kullanılmaya başlanmıştır. Osmanlı çini sanatı kendi karakterini kullandığını yeni motiflerle Süleymaniye cami çini süslemelerinde tamamen belli etmektedir (İzzet, 1986: 11-12).

16.yy. ortalarına kadar çinilerde dekor ve renk bakımından önemli bir değişiklik görülmezken bundan sonra çeşitli yenilikler uygulanmaya başlanmıştır. Özelikle Rüstem Paşa camisinin çini süslemelerindeki motif zenginliği bunun bir göstergesidir.

Sokullu Mehmet Paşa ve Piyale paşa camilerinin çinileri renk ve kalite bakımından gelişmeyi işaret etmektedirler. 17.yy. başlarına kadar çinilerde görülen kırmızı renk burada parmakla dokunulunca hissedilecek şekle ve canlı mercan kırmızısı haline dönüştüğü görülmektedir. Topkapı Sarayı çinilerinde mercan kırmızısı bolca kullanılmıştır (Şahin, 1997: 84-85).

Osmanlı çini sanatının en önemli grubu kırmızı rengin kullanıldığı örneklerdir. 16. yy‟ın başından 17.yy‟ın sonuna kadar asıl üretim merkezi İznik olup, burayı destekleyen ikinci üretim yeri de Kütahya olmuştur (Öney, 1993: 95).

17.yy. başlarında yapılan Sultan Ahmet cami, Osmanlı çini sanatının bozulmadan önce verdiği son muhteşem eserlerdendir. 1640 yılında sultan İbrahim‟in yaptırdığı sünnet odasında mavi beyaz renklerde yapılmış panolar yekpare olması açısından önemlidir.

Osmanlı çini sanatında 17.yy‟ın ortasından sonra hızla gerilemeye başlamıştır (Aslanapa, 1993: 168). 17.yy‟ın sonuna doğru mercan kırmızısı renginin

14

soluklaşmaya başladığı ve kahverengiye dönüştüğü görülmektedir. Bu dönemde çoğu kez renklerin desenlerinin tahrirlerinden taştığı ve birbirine karıştığı görülür (Öney, 1993: 99 ). Yeni cami çinileri bu gerilemenin ürünüdür. Renklerde ve desen işlemesinden bozulmanın en büyük kanıtıdır.

18.yy‟da İznik‟te çinicilik sanatı terk edilmiştir. Damat İbrahim Paşa‟nın çabalarıyla Tekfur Sarayında bir çini atölyesi kurulmuştur. Sultan III. Ahmed Çeşmesi (1728) ve Hekimoğlu Ali Paşa Camii (1735) bu dönemde üretilen çinilerle kaplanmıştır. 1725‟den sonra çini üretilmeye başlanan atölyede istenilen başarı elde edilememiştir. Çinilerin sırları mavimtrak bir renk almış, sırda çatlarlar belirmiş, renklerde akma ve solmalar görülmeye başlanmıştır. Ayrıca bu çinilerde sıraltı tekniğinin renk skalasında görülmeyen sarı ve turuncu renkler kullanılmıştır (Doğanay, 2010: 182). Bundan sonra Osmanlı çini sanatının merkezi tamamen Kütahya olmuştur (Aslanapa, 1993: 160-168). Kütahya çinileri, eski çinilerin taklitleri olarak kötü şekilde yapılmıştır. Eski çinilerde kullanılan renklerin yerini soluk, karışık ve cansız renkler almıştır. Kırmızının yerini kahverengi ve sarı renkler dikkat çekmeye başlamıştır. Kobalt mavisi, firuze, lacivert, yeşil, siyah çoğu örnekte soluk olarak görülmektedir. Renkler birbirine karışmış, zemin kirli ve sır kalitesi kötüdür. Çintemaniler ve Çin bulutları motiflerine ek olarak iri çiçekli madalyonla, vazodan çıkan ufak çiçekli buketler gibi hareketsiz örnekler görülmektedir.

Bir dönem durgunluk yaşayan Kütahya çini üretimi 19.yy‟dan sonra yeniden canlanmıştır.19.yy. sonları ve 20.yy. Kütahya çinilerinde eski İznik çinilerinin motifleri uygulandığı görülmektedir (Öney, 1993: 103).

Birçok cami ve türbe sıraltı tekniği ve yeni motifler uygulanarak bezenmiştir. 2.3. Osmanlı Çini Sanatında Kullanılan Teknikler

Benzer Belgeler