• Sonuç bulunamadı

2 PLASTİK SANATLARDA MEKÂN KONSEPTİ

2.1 Geleneksel Mekân Anlayışı

2.1.4 Rönesans’ta Mekân Anlayışı

14.yüzyılın sonlarından 15.ve16.yüzyıllarla beraber İtalya’da başlamış ve hızlanarak bütün Avrupa’ya yayılmış bir değişim dönemidir. Hümanizmin yaygınlık kazanması, Eski Yunan ve Latin kültürünün en yüksek kültür değeri olarak, ortaçağın skolastik felsefesinin karşısına koyulması ile insan sevgisinin en yüce amaç ve olgunluk sayılmasıdan oluşan bir dönemdir.

“İtalya’da Eski Çağdan kalan antik eserleri incelemek ve benzerlerini yapabilmek amacıyla akademiler kurularak Yunanca, Latince ve İbranice metinler incelendi. Hümanizma, insanın kendini tanımasına, yasalarını yapmasına ve haklarını korumasına zemin hazırlamıştır.”29

Avrupa’da perspektifin geliştirilmesi Rönesans resim anlayışının bir başarısıdır. Bu yüzden Rönesans resminde mekan anlayışından bahsederken bunu perspektif eksenine oturtmak bizi hem sarsılmaz hem de doğru bir değerlendirmeye götürecektir.

28 http://www.ozkaneroglu.com/goster.asp?kat=yazilar&baslik=91 29 http://www.tarih.gen.tr/ronesans-nedir.html

“Plastik sanatlarda “perspektif” sözcüğü derinlik yanılsamasının, herhangi bir grafiksel yöntem ya da boyama tekniği ile elde edilmesini ifade eder. Perspektif yanılsama yani düzlem üzerinde üçboyutlu görünüm, resim üzerinde yer alan imgelerin giderek, derece derece küçülmesi, renklerin giderek azalması biçimlere esas olan imgelerin resmin ön düzleminden arka düzlemine doğru gittikçe belirsizleşmesi, boyut imgeleri ardı ardına sıralama ve taşırma gibi çizim ve boyama yöntemleriyle elde edilebilmektedir.” 30

Aslında perspektif Rönesans’tan çok önce Antik Yunan kültürü ile ortaya çıkmış ve klasik antikite optiği ile geometrik bir temele oturmuştur. M.S 15.yüzyıla kadar tek kaçışlı perspektifin esasları bilinmemekteydi. Aslında bu konuda temkinli olunmasının diğer sebeplerinden biriside bu perspektif kuramının biraz tartışmalı olmasıydı. Yapılan deneylerde paralel çizgilerin bir noktada birleşiyormuş izlenimi vermediği ortaya çıkmıştı. Perspektifin gelişimi bahsettiğimiz gibi Antik Yunan’la başlar fakat bu gelişim aynı zamanda matematik ve geometrinin gelişimiyle de paraleldir. Antik Yunanlı Euclid’ten31

(M.Ö. 230-275) Ptolemy’e32 (M.S. 85-165) ve oradanda Philippo Brunelleschi’nin33 (1377-1446) ve arkadaşı Leon Battista Alberti’y34 (1404-1472) uzanan bir kuramsal çalışma ve geliştirme dönemi söz konusudur. Giotto’nun açtığı yol, mimaride Brunelleschi’nin çabalarıyla bilimsel bir değer kazanmıştır. Çünkü Giotto’dan sonraki ressamlar mekanı yine duygusal ve tahmini bir boyutlandırma ile ele almışlardır. Oysa Brunelleschi mimaride tahmini ve duygusal mekan biçimlendirmesini bilimsel prensiplere oturtmuştur.

“Hemen bütün Rönesans ustaları aynı zamanda büyük birer kuramcıdırlar desek, pek abartmış olmayız. Bunlardan biride mimaride oran ve perspektif konusunda araştırmalar yapan Philippo Bruneleschi’dir. (1377-1446) Sanatçının Floransa’da yaptığı Pazzi Şapeli (1420), Rönesansın mimari anlayışını açıkça ortaya

30 Halim Çeliker, Espas-Form İlişkisi, s, 24. 31

Gelmiş geçmiş matematikçiler içinde adı geometri ile en çok özdeşleşen isimdir. 20. yy ’lın ortalarına kadar dahi dünyada Oklid geometrisi ortaöğretimde rakipsiz olarak okutuldu.

32 Klaudos Batlamyus diye de anılır. İskenderiyeli gökbilimci, matematikçi, gökbilimci ve astronom.

33 İtalyan Rönesansının temsicilerinden Floransalı sanatçı. Yapıtlarında Roma mimarisinde görülen kubbe, kemer ve sütun gibi mimari öğeleri kullanmıştır.

34 İtalyan ressam, şair, dilbilimci, filozof, kriptocu, müzisyen, mimar. Rönesans hareketinin öncülerindendir.

koymaktadır. Brunelleschi bu küçük yapıda yatay-dikey karşıtlığını belirgin bir biçimde gözler önüne sermiştir. Gotik dönemde baş tacı edilmiş olan sivri kemer yerine, yuvarlak kemerin kullanılmış olması da bir yeniliktir. Yalın kare planı, altı sütunlu bir giriş bölümü ve ilkçağ tapınaklarınınkini andıran kubbesiyle Pazzi Şapeli, erken Rönesans mimarisinin tipik bir örneğidir.”35

Resim 11 Masaccio, ” Üçlü, (Trinity)”, 1425-1428, Fresk, 667x317 cm., Santa Maria Novella,

Floransa, İtalya, (http://en.wikipedia.org/wiki/File:Masaccio_trinity.jpg), (04. 03. 2012).

Kendisinin koymuş olduğu perspektif kurallarına dayanan ilk resim, arkadaşı olan Masaccio36 (1401-1428) tarafından uygulanmıştır. Hakkında az şey bilinen bu genç sanatçı sekiz yıl gibi kısa bir sanat hayatı içerisinde yüzeycilikle bilgili her şeyi kaldırmış ve özgün çıkışlarını alabildiğine sürdürmüştü. Giotto’ya dönüş yapma gereksinimi duyan Massaccio için bu dönüş bir gerileme değil gözden

35 http://www.frmtr.com/tarih-ve-inkilap-tarihi/3847162-ronesans-donemi.html

36 İtalyan rönesansının ilk büyük ressamı. Çizime bilimsel bir açıdan yaklaşmış ve Gotik tarzdan uzaklaşarak, realizme yaklaşmıştır.

geçirme niteliğindedir. Zaten kendisi Giotto’nun neredeyse üsluplaştırdığı prensiplerini ve tercihlerini birer birer ele alır ve değiştirir. Ayrıca kendisi Rönesans içerisinde Giotto’dan sonra devam eden doğal detaycılığın yeni mekan ve boyut yasalarının önüne geçmesini önlemiştir.

“Massaccio’da mekan problemi mükemmel şekilde halledilmişti. Mümkün olduğu kadar zengin görünmek arzusu ile eserlerde başlar üst üste istif edilirken sanatçılar bunlara ait vücutların nereye sığabileceğini uzun uzadıya hesaplamaya artık lüzum görmüyorlardı. Ama sanatçı bunu gerekli gördü. Resim, Massaccio’da sabit bir görüş noktasına dayanırdı. Böylece resim inşa edilen bir sahne değeri taşır ve bu sahnenin içinde insan, ağaç ve evlerin ölçülü yerleri tayin edilirdi. Massaccio’nun resimlerinde, resim içindeki mekanın her tarafta bizim, yani seyircinin üzerinde ikna edici bir etki bırakması hedeflenmiştir. Böylece göz mekanın içinde gezdiriliyordu.”37

Perspektif sayesinde sanat tarihinde yeni bir sayfa açılmıştı. İlk defa sonsuza giden çizgilerle bir derinlik ve es-pas elde edilmişti. Bu yeni prensip İtalya’dan Kuzey Avrupa ülkelerinde gelişerek devam etmiştir. Flaman ressamların neredeyse hepsi, Albreth Dürer’in38 perspektif konusunda yayınladığı tezlere kadar, geometrik yöntemle elde edilen kısa görünümü kullanmışlardır. Fakat Dürer’in, özellikle İtalya gezilerinden sonra hava perspektifini benimsemesi ve kılıkırkyaran araştırmacılığı bu konuda teorik ve mekanik çalışmalar yapmasını sağlar. Artistik perspektif ise daha önce bahsettiğimiz gibi Floransa ekolüyle başlar ve 17.yüzyıl başındaki Johannes Vermeer’e39

(1632-1675) kadar etkisini sürdürür. Bu metotla elde edilmiş resimsel espasa ise, Euklidyen espas denilir.

Tarihsel gelişime tekrar döndüğümüzde, ilk defa en gelişkin düzeyde Floransalı ressam Paulo Uchello,40 (1397-1475) geliştirilen bilimsel prensiplerle perspektif kullanmaya devam etmiştir.

37 http://www.ozkaneroglu.com/goster.asp?kat=yazilar&baslik=91 38

Rönesans döneminin en büyük sanatçılarından Alman ressam, matematikçi ve matbaacı. 39 Evlerin içindeki günlük hayatı fotoğrafik olarak betimlemesiyle ünlü Hollanda’lı Barok ressam. 40 Yapıtları geç Gotik üslupla erken Rönesans arasında köprü oluşturan Floransalı ressam. Titiz ve incelikli perspektif çalışmalarıyla tanınır.

Resim 12 Paolo Uccello, ”San Romano Savaşı”, 1438-1440, Ahşap Üzerine Tempera, 182x317

cm., Ulusal Galeri, Washington

(http://en.wikipedia.org/wiki/File:San_Romano_Battle_(Paolo_Uccello,_London_01.jpg), (04. 03. 2012).

“Paolu Uccelo perspektif yasasının getirdiği sorunlarla uğraşmıştır. “San Romano Savaşı adlı resmindeki savaş araçlarını perspektife göre doğru betimlemeye büyük özen göstermiştir. Uchello, katı perspektif betimlemenin sert kenarlarını yumuşatmaya yarayacak açık- koyudan ve hava etkilerinden yararlanmayı henüz öğrenememişti. Herhangi bir eksikliği göze çarpmamakla birlikte, geometri yasalarını uygulamada gerçek bir sanatçıydı.”41

Yine aynı dönemde perspektif ve derinlik algısının gelişimine hizmet eden sanatçılardan diğer bir erken dönem örneği Masaccio’dur.

“Giotto’dan yaklaşık yüzyıl sonra Masaccio, Floransa’da yaptığı fresklerle yeni anlayışın olgun örneklerini ortaya koyar. Santa Marine del Carmine Kilisesi’nin Brancacci Şapeli’ndeki kompozisyonlarda, sanatçının anlayışı Giotto’ya oranla bir hayli olgunlaşmıştır. “Vergi” adlı freskte insanlar gerçekçi bir manzara ve mekanın içinde yer alırlar. Ortadaki İsa başta olmak üzere bütün figürler, seyircide güçlü bir hacim duygusu uyandırırlar. Bunlar Gotik resimdeki gibi havada yüzer izlenimi bırakmazlar, ayağı yere basan, zeminle ilişkili figürler söz

konusudur. Masaccio’nun resimlerinde ayrıca, gelişmiş bir anatomi bilgiside hemen göz çarpar. Aynı yerdeki Adem ve Havva kompozisyonu, onun figürlere nasıl can verdiği konusunda tipik bir örnektir. Açıklı koyulu renklendirme, gölgeli alanlarda figürler kusursuz biçimde verilmiştir. Adem ile Havva’nın yüz ve ellerindeki anlatımda konunun gerektirdiği, yani cennetten kovuluştaki dramatik etkiyi güçlendirmektedir.”42

Masaccio’nun yanı sıra bu dönemde perspektife daha değişik bir anlayışla yaklaşan Mantegna43

(1331-1506) “rakusi” kavramının altını çizmiştir. Özellikle

sanatçının 1304-6 tarihli Ölü İsa’ya Ağıt eserinde bu durum açıkça gözlemlenir.

1480 yılında ise İtalyan ressam Pierro Della Frencesca44

, (1420-1492) Euklid’e dayararak perspektif üzerine üç cilt eser meydana getiriyordu. Kısaca bahsetmek gerekirse mekan Euklid geometrisinde üç boyutla tanımlanmıştır. Bu geleneksel anlayış üç boyutluluğu yani en- boy- derinlik ve sağlam konturlar ile form yapısı üzerine temellenmiştir. Kendisi espas ta en önemli isim olarak tanımlanır. İ.Ö.3.yüzyılda yaşayan ünlü matematikçiye göre; bir noktadan bu doğruya aynı düzlem içinde ancak bir paralel çizilebilir. Düz çizgiler ise paraleldir. Euklid’in mekan yorumu yüzyılımızda Einstein’ın45

kuramlarına kadar etkisini koruyacaktı.

“Yüzyıllar boyunca mekanın tanımı değişmiştir. Felsefe, psikoloji, fizik ve matematik gibi farklı disiplinler zamanla farklı kavramlara yol açmıştır. Astronomine mekan sınırsız uzayla bağdaştırılmıştır. Rönesans’ta astronomik mekan yani uzayın sonsuzluğundan bahseden Kopernik ve Bruno, Newton tarafından kesin ve homojen hatta boş mekan tanımıyla takip edilmişlerdir. Mekanın bu bilimsel anlayışı uzun zaman için temel olmuştur. Mekan matematikte Öklid geometriyle ve üçüncü boyutla tanımlanmıştır. Daha sonra Riemann’ın geometrisi mekandaki her noktanın bir diğeriyle bağlantılı olabileceğini ve bu

42 http://www.istanbul.edu.tr/Bolumler/guzelsanat/italyadaronesans.htm

43 Rakursisi ile örnek gösterilen Ölü İsa tablosu ile ünlü, İtalyan Rönesans sanatçısı. Bunun dışında Rönesans dönemini yansıtan birçok eseri vardır.

44

İtalyan ressamı. Yaşadığı dönemde perspektifle ilgili ciddi ve disiplinli çalışmaları dikkat çekmese de, 20.yy da Rönesans’ın en önemli sanatçılarından birisi olarak kabul edilmiştir. 45 Yahudi asıllı Alman teorik fizikçi. Özel görelilik ve gnel görelilik kuramlarıyla iki yüz yıldır Newton mekaniğinin hakim olduğu uzay anlayışında bir devrim yaratmıştır.

şekilde sonlu mekanın yaratılabileceğini önermektedir. Bu geometri, mekanın sonsuz ama sınırlı olduğunu düşünmeye izin verir.”46

Resim 13 Leonardo da Vinci, Ginevra de ‘Benci”, 1474-1478, 42x37 cm., Ulusal Galeri,

Washington,

(http://en.wikipedia.org/wiki/File:Leonardo_da_Vinci,_Ginevra_de%27_Benci,_1474-78.png), (04. 03. 2012).

Leonardo da Vinci ise resim hakkındaki ünlü kitabında perspektif için resmi idare eden dümen tabirini kullanacaktı. Sanatçı aynı zamanda sfumato denilen açık hava perspektifini geliştirmiştir. Leonardo nesneyi çeviren havanın mesafe ve derinliklere göre netliğini kaybetmesi, giderek belirsizleşmesi ve erimesi olarak tanımlanabilecek olan bir atmosfer espası oluşturduğu görülmektedir. Sanatçı Euklidyen bir anlayışla nesneleri derinliğine yerleştirmektedir.

“1441’de ölen Hollandalı ressam Jan Van Eyck’da, matematik ve doğa gözlemi ile bu işin altından kalkacağını anlamış ve bu yolda çalışmaya başlamıştı. Ancak Eyck, bu işi kahve rengi bir ön, yeşil renk içinde bir orta ve mavi bir arka plan ile yani kısacası bir çeşit hava perspektefi yoluyla halledebileceğini düşünmüş ve buna göre hareket etmişti. Bilimsel çizgi perspektifi, Hollanda’da Eyck’tan tam 120 yıl sonra uygulanmaya başlanabilmişti. Ancak bu da Ambrogio Lorenzetti’nin eserlerine göre uygulanmıştı. Kuzey Avrupa’da ilk kez 1500 tarihlerinden sonra, İtalya’nın etkisiyle perspektif yapılmaya başlanmıştı. Dürer bile resimde mekan hatasını ortadan kaldırmak için bu bilimi öğrenmek amacıyla gizlice İtalya’ya gitmişti.”47

Böylece resim sanatında üç boyutlu etki yaratma girişimleri olgunlaşmaya başlamıştı. Bizden uzaklaşan nesnelerin küçülmesi ve formların hacim kazanarak, figürlerin donukluktan çıkıp doğallaşmasıyla ve atmosfere uygun renk hiyerarşileriyle insanların İsevi öğretiyi sanki önünde cereyan ediyormuşcasına deneyimlemesi anlaması sağlanmaktaydı.

“Rönesans resmindeki mekan, nesnel olanı bir düşlem oluşturacak şekilde, tıpkı doğada olduğu gibi nesnelerin geriye doğru gittiğinde küçülmesine benzer biçimde resmin yüzeyine aktarımıyla büyük-küçük düzleminde hiyerarşik bir bağlam oluşturur. Yazılı sanatlarda (şiir, tiyatro metni, öykü, roman) yazarın sanatçının kurduğu (düşsel) dünya sözcükler ve tümceler aracılığıyla okurun zihninde oluşur. Oysa resim sanatında (yine) zihinde oluşan düşsel dünyaya aracılık eden görüntüdür. Bilinir ki Rönesans resim sanatının reel yaşam pratiğinde yarattığı gerçeklik duygusundaki müthiş ikna edicilik, dönemin kilise başta olmak üzere önde gelen kurumları tarafından da fark edilmiştir. Bu ikna gücünden insanların hakikat algısında yararlanılmaya yönelinmiş ve İsa öğretisinin yayılması başta olmak üzere çeşitli alanlardaki iletilerin ulaştırılmasında, resmin insan üzerindeki bir bakıma “gündüz düşleri” yaratan özelliğinden faydalanılmıştır.”48

İşte bu gündüz düşlerinin yarattığı simülasyon insanlığın bu gün djital dünyaya kadar erişen görsel yanılsama yolculuğunun en önemli adımıydı. Olmayan bir durumun insan retinasında var gibi gözükmesi. İşte Rönesans resminde bu

47 Adnan Turani, a.g.k. s,345.

48 Veli Mert, Rönesans’tan Günümüze Resimde Sanatında Mekân, Mekân Algılayışı Ve Bakış, s, 11.

yanılsamalı gerçekliği oluşturan en önemli unsur perspektife dayalı mekan anlayışıydı.

“Rönesans resmi açısından bu yanılsamalı gerçekliğin yaratılmasını sağlayan unsur ise resimdeki yanılsamaya dayalı mekandır. Bu düzlemde resimle izleyici arasındaki ilişkide ilginç boyutlar kazanır. Resmin mekansal bir yanılsama yaratmasının koşulu onu görenin kendi mekanını unutması değil, tam tersine; kendi mekanının içine bir başka var olmayan mekan (ütopya mekan) yaratarak, her ikisini birlikte görmesi olarak düşünülmelidir. Bu birlikte görme şöyle açımlanabilir: Rönesans’ta düz bir yüzey olarak duvarın etkisinin yarattığı gerilim perspektifin sağladığı olanaklar sayesinde mekanın ötelenmesiyle sonuçlanacak olan, görsel anlamdaki derinlik, izleyende duygusal bir derinliğe yol açar. Yaratılan derinlik, özellikle empatik açıdan duygusal yoğunlaştırmaların gerçekleştirimine olanak vermektedir.”49

Bu derinlik algısıyla birlikte özellikle Ön-Rönesans’tan itibaren klasik espasın bilimsellik kazandığını ve izleyici ile kurulmak istenen iletişimin gerçekleştirildiğini görüyoruz. Bu dönemde hereket kavramının yüzeye paralel değil, derinlemesine bir anlayışta yorumlandığından bahsettik fakat kompozisyon düzeni Antik Yunan etkisinde merkezidir. Yani yön ve hareketler açık net ve duru iken kompozisyon donuktur. Bu dönemde dikkat çekici biçimde sadece Michealengelo’nun50

(1475-1564) figürleri devingen ve hareketlidir.

49 Veli Mert, a.g.t s, 15.

Resim 14 Giovanni de Dolci, ”Sistine Şapheli”, 1473-1481, Vatikan Müzesi , (05.04.2012).

Son olarak bu dönemin genel değerlendirmesini yaptığımızda her alanda gelişen yeniliklerle beraber değişen sanat anlayışıyla da boyut kazanan ilahi tasvir amacına ulaşıp halkın ilgi alanına giriyor ve daha da etkileyici oluyordu. Bu büyük değişim içerisinde Rönesans resminin mekan kavramında yarattığı devrim dinsel yaşantının sosyal hayata etkisi konusunda oldukça fazla etkili oluyordu. Doğallaşan renkler ve resimsel gerçeklik etki gücünü ekolden ekole, ustadan ustaya devindirerek Floransa’dan bütün Avrupa’ya gelişiyordu ve zenginleşiyordu.