• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: BOġ ZAMAN ALGISI VE TARĠHSEL SÜREÇ ĠÇERĠSĠNDEKĠ

1.2. BoĢ Zamanın Algılanma Biçimleri: Tarihsel Bir Analiz

1.2.3. Rönesans ve Reform Hareketleri

Rönesans kelimesinin etimolojisine baktığımızda, “yeniden doğuĢ” anlamına gelmektedir (Goodale ve Godbey; 1988:39). 1350‟li yıllarda ilk olarak sanat alanında Ġtalya‟da baĢlayan geliĢmeyi ifade etmektedir. Ġngiltere‟de ise bu dönem 1500‟li yıllarda Kraliçe Elizabeth ve Shakespeare döneminde etkisini göstermiĢtir (Argyle; 1996:18). Ancak, Rönesans tüm Avrupa‟da etkisini 15. ve 16. yüzyıllarda özellikle resim, sanat, heykel, mimari alanlarında gösteren bir yenilenme sürecidir (Goodale ve Godbey; 1988:39). Bu dönemin öncüleri arasında, sanat alanında Piyer Lesko, din alanında Martin Luther, Erasmus, Albert Dürer; Ġngiltere‟de sanat ve Ģiir alanında Shakespeare,

21

Ġspanya‟da Servantes akla gelen ilk isimlerdir. Rönesans ve Reform Hareketleri skolâstik düĢüncenin yerini pozitivist düĢüncenin aldığı, burjuva sınıfının doğduğu ve özellikle Ortaçağda boĢ zamana yönelik faaliyetler baĢta olmak üzere, hemen hemen hayatın tüm alanında etkisini gösteren din ve kilisenin bu otoritesini kaybettiği yıllardır. Glyptis (1989) bu dönemi anlatırken, müzik, dans, Ģarkı söylemek, spor, fiziksel egzersizler, boyama gibi aktivitelerin eğitimin önemli bir parçası olduğuna dikkat çekerek, insanın bütün potansiyelini kullanmasında fiziksel uğraĢlar kadar, zihinsel, yaratıcılığa dayanan uğraĢların da çok önemli olduğunu ve bunları sağlayabilmek için de çalıĢma kadar boĢ zamana ihtiyaç duyulduğunu ifade etmiĢtir.

1500‟li yılları dansın altın yılları olarak değerlendirmek mümkündür. Bu yıllarda okullarda kültürel, geleneksel danslara ağırlık verilmiĢtir. Bu bağlamda 1500‟li yıllar sosyal elit kesimin boĢ zamanlarında, dansı spora ve diğer sosyal aktivitelere tercih ettiği yıllar olarak karĢımıza çıkmaktadır. 1450‟li yıllardan itibaren Ġngiltere‟de kilisenin egemenliğinde, dini müzik çalıĢmaları ve kilise bandolarına ağırlıklı olarak rastlamak mümkündür.

Rönesans dönemi elit ve orta sınıf ayrımını da beraberinde getirmiĢtir. Doğal olarak bu farklı sınıfa mensup insanların boĢ zaman değerlendirme aktiviteleri de farklı olmuĢtur. Bu dönemde üst sınıf, elit sınıfa mensup insanlar genellikle boĢ zaman aktivitelerini, vahĢi domuz avcılığı, at bakıcılığı, eskrim, tenis, satranç ve kart oyunlarıyla değerlendirirken, diğer orta ve alt sınıflara mensup olan insanlar ise okçuluk, koĢu, uzun atlama, güreĢ, köpek dövüĢü, sopa dövüĢü gibi üst sınıfın tercih etmediği aktivitelerle ilgilenmiĢtirler (Argyle; 1996:19).

Burada dikkat çeken en önemli nokta futbolun ilk zamanlarda dans ve müziğe karĢı ilginin artmasıyla önemini yitirmiĢ gibi görünse de, her sınıftan insanın vazgeçemediği bir aktivite olarak karĢımıza çıkmasıdır. Ġster üst sınıf, elit sınıfa mensup insanlar olsun, isterse orta ve alt sınıfa mensup insanlar olsun herkes futbola ilgi duymuĢtur ve bu özelliği açısından futbolun sınıflar arası birleĢtirici bir özelliğe sahip olduğunu söylemek yanlıĢ olmayacaktır. Günümüzde de durum böyledir. Bir takım spor alanları belli kesimlerle anılırken örneğin; formula yarıĢları, at yarıĢları, golf, basketbol, tenis, vb. sporlar genellikle üst kesimin uğraĢtığı sporlar olarak karĢımıza çıkarken; futbol ise hem üst kesimden hem de orta ve alt kesimden insanların ilgisini çeken bir spordur.

22

Stemmler (2000:41) bu dönemde futbol oynamak için özellikle Ġngiltere‟de kırsal ve alt tabakadan oluĢan grupların saflarına katılan eğitimli kiĢilerin sayısının (örneğin avukatlar, rahipler) her geçen gün arttığını ifade etmiĢtir.

Rönesesans ve Reform Hareketleri ile birlikte, kilisenin yaĢamın her alanında kendisini gösteren etkisinin azaldığını ve bu dünyayı düĢünmenin, bu dünyayı yaĢamanın önem kazandığı daha önce de ifade edilmiĢti. Bu bağlamda, kilisenin futbol üzerindeki yaptırımının da, yasaklılık durumunun da etkisinin azaldığını söylemek mümkündür. Buna paralel olarak bu dönemde futbol konusundaki yasaklamalar devam etse de Rönesans döneminde Oxford ve Cambridge üniversitelerinde birçok üniversite öğrencisi bu yasağa aldırıĢ etmeden, futbol oynamıĢlardır. Bu durum futbolun yasaklı olup, olmaması konusunda yeniden tartıĢmaları beraberinde getirirken, futbolun yasaklı olmasını destekleyen yeni görüĢlerin ortaya çıktığını görmek mümkündür. Bu görüĢlerden ilki, „centilmenlik‟ referanslıdır ve futbolun centilmenlik dıĢı, kaba bir oyun olduğuna dikkat çeker. Özellikle Kalvinist eğilimli Püritan ve Presbiteryenlerden oluĢan bir baĢka görüĢ ise pazar günlerinin huzur içinde geçirilmesi konusunda kaygılarından bahsederek, futbolun Pazar günleri yaygın bir oyun haline gelmesiyle birlikte, insanların dinsel aktivitelerden uzaklaĢabileceğine dikkat çekerek, futbola Ģüpheyle yaklaĢır. Bu dönemde futbola yöneltilen bir baĢka tepki ise kökten dincilerden gelmektedir. Kökten dinciler Pazar günleri oyun yasağı konulmasını ve halkın oynadığı tüm oyunların yasaklanmasını talep etmiĢlerdir. Ancak Reformasyon‟dan sonra, ortaçağda sayıları kabarık Katolik tatillerinin çoğu ortadan kaldırıldığı için, halkın dilediği oyunla vakit geçirebilmesi için bir tek Pazar günü kalmıĢtır. Bu bağlamda futbol maçlarının hafta sonları özellikle Pazar günleri oynanması o dönemde baĢlayarak günümüze kadar gelmiĢtir (Stemmler;2000:42-67).

18 yüzyılda halkın boĢ zaman değerlendirmede en etkili faaliyetlerinden biri olan futbol artık edebiyat eserlerinde de yer almaktadır. Bu edebiyat eserlerini incelediğimizde, o dönemdeki futbol kuralları hakkında bilgilere rastlamak mümkündür (Stemmler,2000:67);

- Takımlar altıĢar oyuncudan oluĢurdu.

23

- Top birbirine dikilmiĢ üç deri parçasından oluĢur, içi samanla doldurulurdu - Her golden sonra oyuna ara verilir, kaleler değiĢtirildi.

- Seyirciler maç boyunca canlı bir tezahüratta bulunur, taraf tutardı. Konuk takımın, adil bir muamele görme Ģansı yoktu.

- Atlı güvenlik kuvvetleri asayiĢi sağlardı.

Ancak futboldaki bu hızlı ilerlemenin özellikle Ġngiltere‟de 18. yüzyıla gelindiğinde yavaĢladığını görmek mümkündür (Winner; 2005).

Toplumda futbolun önemini yitirmesi o dönem sosyologların ilgisini çekmiĢ ve bu durum birçok araĢtırmaya konu olmuĢtur. Bu araĢtırmalardan çıkan ortak sonuçlardan biri futbolun gerilemesinin temel nedeni olarak „Zaman ve Mekan Kıtlığı‟nın gösterilmesidir. Yine o dönemde kamuya ait olan sahalar özelleĢtirilerek, futbol oyuncularının ellerinden alınmıĢtır. Meclis kararıyla yapılan bu özelleĢtirme 18. yüzyılda doruğa ulaĢmıĢtır. Döneme ait kaynaklardan anlaĢıldığı üzere, bir çok köyün halkı “çitle çevirme” yüzünden oyun ve eğlence imkanlarından, dolayısıyla futboldan mahrum kalmıĢtır (Stemmler,2000:73-75).