• Sonuç bulunamadı

2. PSĠKOLOJĠK SÖZLEġME

2.2. Psikolojik SözleĢmenin Kavramsal Çerçevesi

2.2.1. Psikolojik SözleĢme Nedir?

2.2.1.1. Psikolojik SözleĢme Kavramının Ortaya ÇıkıĢı

Literatürde psikolojik sözleşme kavramı ilk defa Argyris (1960) tarafından kullanılmıştır. Fabrikada çalışan işçiler ile yönetici arasındaki ilişkileri incelemeyi amaçlayan Argyris; iki taraf arasında kağıda veya söze dökülmeyen ancak karşılıklı olarak kabul edilen bir anlaşmanın varlığına vurgu yaparak çalışmasında bu duruma “psikolojik iş sözleşmesi” adını vermiştir.

Arygris‟e göre yönetici çalışanlara ve onların kültürel normlarına saygı duyduğu, iş güvencesi, işi özgürce yapabilme ve yeterli maaş alabilme gibi olanakları sunduğu sürece; iş görenler de örgüte yüksek üretim, düşük iş kaybı gibi katkılar sunmaktadırlar (Arygris, 1960:96). Arygris‟In çalışmasında daha çok somut ve belirli ekonomik katkıların değişimi olarak ele alınan (Manning, 1993) psikolojik sözleşme kavramı, Levinson, Price, Munden, Mandl ve Solley (1962), tarafından yapılan çalışmada detaylı olarak incelenerek, kavramsal bir çerçeveye oturtulmuştur.

Levinson ve arkadaşları iş tecrübesinin kişilerin zihinsel sağlığı üzerindeki etkilerini incelemeyi amaçladıkları çalışmada 874 kişi ile birebir görüşme yapmışlardır. Araştırmacılar bu görüşmeler sırasında insanların işleri ile ilgili konuşurken genelde beklentilerden bahsettiklerini ve bu beklentilerin işveren tarafından karşılanması gereken, bir anlamda yükümlülük içeren beklentiler olduğunu fark etmişlerdir (Levinson vd., 1962:20). Yazarlar bu durumu Menninger (1958)‟In psikoterapist ve hasta ilişkisini incelediği çalışmasında söz ettiği “sözleşme ilişkilerinde para, hizmet gibi somut unsurların yanında; tarafların memnuniyetini sağlayacak olan soyut unsurlar da değişime konu olmaktadır” fikri ile bağdaştırmışlardır (Roehling, 1997). Böylece bu beklentilerin, işveren-iş gören ilişkisinde yer alan karşılıklı sözleşmenin soyut tarafını temsil ettiğini ve bunun “psikolojik sözleşme” anlamına gelebileceğini öne sürmüşlerdir.

Levinson ve arkadaşları (1962) uzun süren çalışmaları sonucunda yayınladıkları “Kişi, Yönetim ve Zihinsel Sağlık” isimli kitapta psikolojik sözleşmeyi şu şekilde tanımlamışlardır;

“İş gören ve örgüt arasında yazıya veya söze dökülmeyen, karşılıklılık içeren beklentilerin tümü”…

Yazarlara göre hem iş görenlerin hem de işverenin beklentileri psikolojik sözleşmenin bileşenlerini oluşturmaktadır. Ancak beklentilerin psikolojik sözleşme unsuru sayılabilmesi için (1) üstü kapalı ve açıkça konuşulmamış olması (2) kişi ve işletmenin geçmiş ilişkisine dayalı olması olarak iki temel özelliğinin bulunması gerekmektedir. Ayrıca psikolojik sözleşmeyi oluşturan beklentiler bilinç dışı sebeplere dayanabilmekte ve böylece birey kendi beklentilerinin ya da karşı tarafın beklentilerinin farkında olamayabilmektedir.

Levinson ve arkadaşları tarafından yapılan psikolojik sözleşme tanımı, değişime konu olan unsurların somut (maaş, yüksek sayıda çıktı vb.) değil daha çok soyut (işten memnuniyet, yükselme olanakları vb.) olması ve beklentilerin ihtiyaçlara değil, ilişkiye bağlı gelişmesi gibi yönleri ile Arygris‟In tanımından farklılık göstermektedir.

Psikolojik sözleşmenin kavramsal çerçevesinin oluşmasında ve gelişmesinde önemli yere sahip olan araştırmacılardan bir diğeri Schein (1965, 1980)‟dir. 1965 yılında yayınlamış olduğu “Örgütsel Psikoloji” kitabında Arygris (1960) ve Levinson vd. (1962)‟a atıfta bulunan Shein, örgütlerde anlama ve yönetim davranışlarında psikolojik sözleşmenin önemine vurgu yaparak, psikolojik sözleşmeyi şu şekilde tanımlamıştır (1965:11):

“Psikolojik sözleşme kavramı, bireyin işletmeden, işletmenin de bireyin kendisinden çeşitli beklentileri olduğu anlayışına dayanmaktadır. Bu beklentiler, yalnızca ne kadar iş için ne kadar ödeme yapılacağı ile ilgili değil, aynı zamanda karşılıklı haklar, ayrıcalıklar ve yükümlülükler ile ilgilidir. Örneğin iş gören belli bir süre işletme için çalıştıktan sonra işten çıkarılmamayı bekleyebilmekte; işveren de iş görenin işletme imajını zedelememesini veya işletme sırlarını rakiplere iletmemesini bekleyebilmektedir. Bu gibi beklentiler işveren ve iş gören arasındaki resmi bir yazılı sözleşmede yer almasa da her iki tarafın davranışlarında son derece etkili olmaktadır”

Shein (1965)‟In psikolojik sözleşme anlayışı Levinson vd. (1962) ile benzerlik gösterse de, Shein daha çok işveren-iş gören arasındaki beklentilerin karşılıklı olarak eşleştirilmesi ile uyumun sağlanması üzerinde durmuştur. Yazara

göre karşılıklı beklentilerin uyum içinde olması ve bu beklentilerin her iki tarafça karşılanması, işten memnuniyet, bağlılık ve performans gibi olumlu sonuçlara ulaşmada kilit noktalardan birini oluşturmaktadır.

1973 yılında yayınladığı çalışmasında Kotter; işveren karşısındaki örgüt içinde birçok birey bulunması ve her bireyin beklentilerinin farklı olması nedeniyle işveren ile iş gören arasındaki karşılıklı beklentilerin dengelenmesinin mümkün olmadığını belirtmiştir. Kotter (1973:92)‟e göre psikolojik sözleşme; tarafların ilişkide birbirlerinden almayı ve birbirlerine vermeyi bekledikleri unsurları belirleyen, birey ve örgüt arasındaki üstü kapalı anlaşmayı ifade etmektedir. Yazara göre psikolojik sözleşme uyumlu-uyumsuz veya eşleşen-eşleşmeyen beklentileri kapsayabilmektedir. Buna göre örgüt ve işgören beklentileri arasındaki tutarlılık ne kadar yüksek oranda ise, işgörenlerin verimlilik ve iş tatmini gibi olumlu tutumları o kadar yüksek olmaktadır.

Kotter (1973)‟In psikolojik sözleşme konusundaki çalışmalarından sonra, Portwood ve Miller (1976), örgütsel sözleşme uyumunun, işgörenlerin iş tatmini ve işe yönelik davranışları üzerindeki etkilerini incelemeyi amaçlayan uzun dönemli bir araştırma yapmışlardır. Yazarlar çalışma sonucundaörgütsel sözleşme boyutları ile işgörenerin iş tatmini ve işe yönelik davranışları arasında pozitif yönlü ilişki olduğunu belirlemişlerdir.

Özünde iş gören-örgüt veya iş gören-işveren arasındaki ilişkilerin incelenmesi alanında geliştirilen psikolojik sözleşme kavramı, 1970‟li yılların sonundan itibaren genel anlamda birçok farklı unsurlar arasındaki ilişkilerin incelenmesinde araştırmalara konu olmuştur. Karı-koca ilişkisi (Dunahee ve Wangler, 1974), kiracı ile mülk sahibi (Radford ve Larwood, 1982), öğretmen ve öğrenci (Kolb vd.,1984), danışman ve müşteri (Boss, 1985) arasındaki ilişkilerin incelendiği araştırmalar, psikolojik sözleşmenin erken dönem farklı alanlardaki çalışmalarına örnek olarak gösterilebilmektedir.

Rosseau öncesi dönemde psikolojik sözleşme kavramı araştırmacılar tarafından “iki taraf arasındaki değiş-tokuş ilişkisi” olarak ele alınmakla birlikte, kavrama ilişkin birbirlerinden tamamen farklı tanımların yapıldığı görülmektedir (Kuatula, 2014:34).

Psikolojik sözleşmenin kavramsal olarak ortaya çıkmasında önemli yere sahip olan erken dönem araştırmacıların (Arygris, 1960; Levinson vd. 1962; Shein, 1965; Kotter, 1973) çalışmalarından sonra psikolojik sözleşme kavramının yeniden şekillenmesinde ve istihdam ilişkilerinin incelenmesinde büyük önem kazanmasında en etkili olan yazar Denise Rosseau‟dur (Roehling,1997).

2.2.1.2. Günümüzde Psikolojik SözleĢme Kavramı (Rosseau ve Sonrası