• Sonuç bulunamadı

Tüm dünyada meydana gelen değişim ve gelişim her alanda kendini hissettirmektedir. Bilim ve teknolojide yaşanan hızlı değişim, sanayi çağının geride bırakılmasına, bilginin anlamının tartışılmasına, bilgiye sahip olanın ve bilgiyi üretenin güçlü olduğu bir döneme girilmesine sebep olmuştur. Değişime uğrayan bu dönem, bilgi çağı olarak adlandırılmaktadır. Bu bilgi çağında değişen toplumların yaşamını sürdürmesi ve gelişmesi için yalnız kültürün yeni nesillere aktarılması yeterli değildir. Ayrıca bireylerin toplumdaki değişmelere uyum gösterebilecek ve değişime katkıda bulunacak biçimde yetiştirilmeleri gerekmektedir. Bu da eğitim kurumları ile sağlanır. Eğitim kurumları bireye değişme ve gelişme için gerekli bilgi, beceri ve değerleri kazandırarak onların toplumsal ve ekonomik gelişmelerine uymalarını kolaylaştırır. Bunun yanında toplumda yenilikleri başlatacak ve gerçekleştirecek yaratıcı bireylerin yetişmesine katkıda bulunur (Fidan ve Erden, 2001: 58-59).

Bilgi toplumuna ulaşmada, geleneksel eğitimin yetersiz kalması sonucu eğitim politikaları, eğitim kurumları ve eğitim programlarının içeriklerinde köklü yenilikler ve bir dizi dönüşümü planlamak zorunlu olmaktadır. Eğitimin değişim karşısında beklenen

işlevini yerine getirebilmesi için toplumun beklentilerine uygun teknik ve yöntemler geliştirmiş olmasıyla yakından ilgilidir. Bu doğrultuda eğitim, değişimin anahtarıdır (Doğan, 2004: 147).

Cumhuriyet döneminin başlangıcından bu yana ilk ve ortaöğretim kurumlarında bu tür program değişikliklerine oldukça sık rastlanmaktadır. Program değişikliklerinin çok sık yapılmasına karşılık, ne yazık ki, her zaman ve uzun yıllar boyunca, program geliştirme ilkeleri dikkate alınarak bilimsel yöntemlerle yapılmadığı; çoğu zaman politikacıların, üst düzey yöneticilerin ve yetkililerin ivedi ve yüzeysel kararlarıyla; bilimsellikten ve araştırma bulgularından uzak bir biçimde, rastgele gerçekleştirildiği bir gerçektir. Zaman zaman Milli Eğitim Şûralarında ya da Bakanlıkta Talim ve Terbiye Kurulu'nda programlara ve uygulamalara ilişkin çok önemli ve doğru kararlar alınmış olmasına karşın, bunların birçoğu ya uygulamalara hiç yansımamış ya da zaman içinde çok geç ve değişik biçimlerde yansımıştır. Ne var ki, programlarda yapılan bu tür değişikliklerden, gerek ortaöğretimdeki sosyal bilimlere giren disiplinler, gerekse ilköğretimdeki sosyal bilgiler dersi, diğer alanlarda olduğundan daha çok etkilenmemiştir (http://www.aof.anadolu.edu.tr/kitap/IOLTP/2295/unite04.pdf ).

Ulusal ve uluslararası ilişkiler çok hızlı değişmekte olduğundan programların da buna göre değiştirilmesi ve geliştirilmesi gerekir. Programlar sık sık gözden geçirilerek, gereksiz, "modası geçmiş" bölümler çıkarılmaktadır. Çağdaş ilk ve orta dereceli okullarda sosyal bilgiler programı, toplumlaştırılmış bir biçimde ele alınmıştır. Sosyal bilgiler dersi hayatın kendisidir. Bu nedenle esnektir ve öğretmenlerin de bu yenilikleri benimsemeleri gerekir. Dersler kuramsal bilginin yanında daha çok uygulamalı olmaktadır. Uygulamalar öğrencinin bilgisini artırır ve halkı daha iyi takdir etmesini sağlamış olur (Şimşek, 2007: 23).

Sosyal Bilgiler dersi hayatın kendisidir sözünden de anlaşılacağı üzere insanlara sosyalleşmeyi aşılayan, birlikte yaşama, düşünme ve düşünceleri hayata geçirme tekniklerinin edinildiği bir derstir. Bu dersin verimliliğini artırabilmek için de toplumun yaşayış tarzına uygun, gelişmiş yöntem ve tekniklerden yararlanılmalıdır. Eski yöntem ve teknikler geçmişe ait yöntem ve teknikler olduğundan bu tekniklerin günümüz koşullarında ders ortamlarında uygulanarak verim alınması elbette ki yanlıştır.

Eğitimde hedefler gereksinimlere göre belirlendiği için sosyal bilimlerle ilgili bir program, haliyle kendi toplumunun ve kültürünün isteklerini, gereksinimlerini göz önüne almak zorundadır. Türk toplumunun gereksinimleri nelerdir? Değerleri nelerdir? Türk toplumunun devamını sağlayacak çocukların ve gençlerin hangi davranışlara, hangi özelliklere, hangi yeteneklere sahip olması gerekir? Bu sorulara yanıt verebilecek doğrultuda günümüz şartları da göz önünde tutularak program değişikliğine ihtiyaç duyulmuştur. Bu sebepleri detaylı maddeleştirecek olursak:

1. Değişik bilim alanlarındaki araştırma bulgularının ve eğitim bilimlerinde öğretme/öğrenme anlayışındaki gelişmelerin yaşanması, bu gelişmelerin yöntem ve içeriklerle öğretim programına yansıtılması

2. Eğitimde kaliteyi artırmak ve eşitlik sağlamak istenmesi

3. Eğitimde demokrasi ve ekonomiye duyarlılığın artırılmak istenmesi

4. Gelişen dünyanın evrensel özelliklerini dikkate alarak bireysel ve ulusal değerleri geliştirme ihtiyacı

5. Mevcut öğretim programlarının ezbere yönelik uygulamaları sebebiyle öğrencilerde meydana gelen isteksizliğin ortadan kaldırılmak istenmesi

6. Bilgi ağırlıklı mevcut öğretim programının zamanında bitirme kaygısıyla öğrenmeyi ikinci plana iterek sıkıştırılmış halde öğrenciye sunulmasının engellenmeye çalışılması

7. Çocukların hazır bulunuşluk düzeylerine, ilgi ve meraklarına uygun olmayan konuların programda yer alması

8. Okulda kazandırılan yaşantıların öğrencilerin günlük yaşamlarıyla bağdaşmaması

9. İlkokul ve ortaokul programlarının 8 yıllık kesintisiz eğitim uygulamasıyla birleştirilmesinin program bütünlüğünü bozması

10.Bir dersin 1.sınıftan 8.sınıfa doğru gidildikçe kendi içinde kavram bütünlüğünün olmaması, aynı doğrultuda bir dersin diğer derslerle bağlantılarının çok sağlıklı belirlenememiş olması

11.Gelişen dünyanın gereksinimleri doğrultusunda, bireylerin yaratıcılık, eleştirel düşünme, problem çözme, karar verme, işbirliği yeterliklerini kazanmalarının daha bir önem kazanmış olması

12.Türkiye’deki öğrencilerin ulusal ya da uluslararası değerlendirmelerde beklenen düzeyde başarı gösterememesi (MEB, 2005: 14).

İyi bir yaşama sahip olmak için bilginin ve eğitimin önem kazanması; ileri düzeyde eğitim görmüş bireylerle, yeterince eğitilmemiş bireyler arasında meydana gelen farklılık, düşündüğünü uygulamaya koyabilen insana olan gereksinimin artması gibi gelişmeler Sosyal Bilgiler programının geliştirilmesi ihtiyacını gündeme getirmiştir (Alkan, 1984).

Sonuçta Sosyal Bilgiler programları her zaman için yaşanılan şartlara göre düzenlenmeli, geleceğe yönelik olmalıdır. Çünkü çağımızın insanı geçmişin içersinde kaybolan değil, sorunların üstesinden gelebilen, düşünen, pozitif ve negatifleri kendince ayırt edebilen ve mantıklı çözüm yolları bulabilen birisi olmak zorundadır. Bu zorundalığın giderilmesi için programların günümüz şartlarında düzenlenmesi gerekmektedir.