• Sonuç bulunamadı

B- HAKĠMLERĠN HUKUKĠ SORUMLULUĞUNA ĠLĠġKĠN TARTIġMA

3- Pozitif Hukukumuzda Benimsenen GörüĢ

Hukuk sistemimizde sorumluluğun anayasal temeli Anayasanın 2, 40/3, 125/son ve 129/5. maddelere dayanmaktadır. Bunlardan 2. madde, hukuk devleti ilkesi gereği dolaylı yoldan sorumluluğa zemin hazırlamaktadır. 125/son ve 129/5.

maddeleri ise, daha ziyade idarenin sorumluluğunu düzenlemiĢtir. Ancak 40/3.

85 GÜNAY, Hakim-Savcı-Avukat..., s.67.

86 DERE, agm, s.71.

87 BELGESAY, agm, s.249.

md.ise genel olarak devletin sorumluluğunu düzenlemekte olup, hakimlerin sorumluluğunun bu maddeye dayanıp dayanmadığı doktrinde tartıĢmalıdır. Tam bu noktada hemen Ģunu belirtmekte fayda var, bu tartıĢma daha ziyade 1086 Sayılı HUMK'nun uygulandığı dönem için geçerlidir. Nitekim bu dönemde ağırlıklı görüĢ, hakimlerin sorumluluğunun bu maddeye dayanmadığı Ģeklindedir. HUMK'nun yerini alacak olan ve 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girecek olan 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hakimlerin sorumluluğunu 40/3 ve 129/5. maddeye dayandırmıĢtır.

6100 Sayılı (HMK) Kanun yürürlüğe girinceye kadar 1086 Sayılı (HUMK) Kanun yürürlükte olup mevcut sistemimizi her iki yasa yönünden ele almakta fayda bulunmaktadır. Kaldı ki yeni yasa bazı anlayıĢ farkları ve sorumlulukta ilk sujeyi değiĢtirse de sorumluluk sistemi ve sebepleri yönünden hemen hemen eski anlayıĢı korumuĢtur.

6100 Sayılı Kanun yürürlüğe girinceye kadar 1086 Sayılı Kanun uygulanacak iken bu sefer 6110 Sayılı Kanun hukuki sorumluluk rejimine yeni ilkeler getirmiĢ ve bu ilkelerin bu kanunun yayımıyla birlikte (14/02/2011) uygulanmasını öngörmüĢtür.

Nitekim 6100 ve 6110 Sayılı Kanunlarda da hakimin hukuki sorumluluğu benimsenmiĢ olmakla birlikte “katı” bir sorumluluk sistemi benimsenmiĢtir.

Pozitif hukukumuzdaki düzenlemeyi, 1086, 6100 ve 6110 Sayılı Kanunlar yönünden birlikte ele almak gerekir.

Bu bağlamda mevcut sistemimizin, hakimlerin hukuki sorumluluğunu ele alıĢ Ģeklini değerlendirecek olursak:

Hakimlerin hukuki sorumluluğu, kanun düzeyinde HUMK‟un 573. ve devamı maddelerinde düzenlenmiĢtir. Bunun yanında, bazı istisnai uygulamalar yönünden CMK‟un 141 ve devamı maddelerinde özel olarak ceza hakimleri yönünden de sorumluluk halleri düzenlenmiĢ olup, CMK'nun yürürlüğünden sonra HUMK hükümlerinin ceza hakimleri yönünden uygulanıp uygulanamayacağı tartıĢılmalıdır.

Nitekim bu konuyu alt baĢlıklarda ayrıca ele alacağız.

Medeni Usul Kanunumuz hakimin hukuki sorumluluğunun leh ve aleyhinde ileri sürülen görüĢleri nazara alarak ortalama bir yoldan hareket etmiĢ ve hakimin hukuken sorumlu tutulmasını gerektiren halleri 573. maddesinde 7 bend halinde

tahdidi olarak saymıĢ, ayrıca hakimi himaye amacı ile bu çeĢit tazminat davalarını ayrı bir usule tabi tutmuĢtur88.

HUMK‟un 573 ve devamı maddeleri incelenince, öncelikle sorumluluk sebeplerinin 7 madde halinde kesin olarak sayıldığı, hemen hepsinde hakimin hukuken sorumluluğu için ağır kusur veya kast Ģeklinde bir kusurlu hareketin Ģart kılındığı89, özel vekalet gerektiği, dilekçe için özel Ģekil koĢulları getirildiği, hakim talep etmese bile lehine tazminata hükmedileceği, haksız çıkan davacıya para cezası verileceği Ģeklinde kati koĢullara bağlandığı görülmektedir. Bunun sonucu olarak öncelikle hukuk sistemimizin hakimin hukuki sorumluluğunu kabul ettiğini, isabetli olarak da yeterliği tartıĢılabilirse de gevĢek bir sorumluluk sistemi yerine katı bir sorumluluk sistemini kabul ettiğini söyleyebiliriz.

Katı Ģekil Ģartının sebebi ve bu koĢulların kamu düzenine iliĢkin olduğu hususu Yargıtay HGK'nun 03/04/1974 gün ve 178/322 sayılı kararında Ģu Ģekilde vurgulanmıĢtır: “Yargıçların sorumluluğuna ilişkin özel usul hükümleri 573.

maddedeki ağır iddiaların dayanaksız ve hukuk dışı amaçlarda ileri sürülerek onların kamu önündeki saygınlıklarının zedelenmesini önleyici, aynı zamanda görevlerini huzur içinde yapmalarını sağlayıcı kurallardır. Bu bakımdan, kamu düzeninin koruma amacını gütmesi nedeniyle yargılamanın her aşamasında bu hususun mahkemece kendiliğinden gözönünde tutulması gerekir.”90

Nitekim 6100 Sayılı HMK'nun 46. ve devamı maddelerinde hakimlerin hukuki sorumluluğu düzenlenirken de aynı katı sorumluluk hali esas alınmıĢtır.

Burada 7 yerine 6 sebebe yer verilmiĢ, katılığı artırıcı özellik olarak öncelikle devlete karĢı dava açılması kuralı getirilmiĢ ve bilahare hakime rücu edilmesi düzenlenmiĢ (46.md.) dilekçede sebebin ve delillerin açıkça belirtilmesi koĢulu getirilmiĢ ancak, eksiklik halinde doğrudan dilekçenin reddedilmesi ve özel vekalet koĢulu kaldırılmıĢtır ( 48/1.md.) Bu sistemde hakim doğrudan davalı olmayıp Devlet davalı olduğundan, hakime ihbar koĢuluna yer verilmiĢ ( 48/2.md.) ve davanın reddi halinde hakim lehine tazminata hükmetme kuralı kaldırılmıĢtır. Buna karĢın haksız davaları

88 Berkin Necmeddin'den Aktaran: KILIÇOĞLU, agm, s.237.

89 KILIÇOĞLU, agm, s.235.

90YHGK,3.4.1974,178/322 , Aktaran:GÜNAY, Hakim-Savcı-..., s.71.

caydırmak adına, davanın reddi halinde, davacıya beyĢüz liradan beĢbin liraya kadar disiplin para cezası verileceği hükmü düzenlenmiĢtir. Katılığı arttıran bir baĢka husus ise 6110 Sayılı Kanunda düzenlenmiĢtir. Buna göre; kiĢisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa hakimin Ģahsı aleyhine doğrudan tazminat davası açılamaz.

Hakimlerin hukuki sorumluluğu konusunda bizim görüĢümüz ise, katı sorumluluk sistemi yönündedir. Çünkü sınırsız ve koĢulsuz sorumluluğun ürkek-korkak hakimler yaratacağı, bunun da sunulan hizmet kalitesini düĢüreceğini, tazminat yolunu tarafların hakimi bertaraf etme aracına dönüĢtüreceğini düĢünmekteyiz. Buna karĢın istisnasız sorumsuzluk halinin ise hukuk devleti ilkesiyle bağdaĢmayacağını, sorumsuzluğun zamanla hakim keyfiliğine dönüĢeceği, hakimleri özensizliğe sevkedeceğini düĢünmekteyiz. Bu sebeple hakimlerin hukuki sorumluluğu olmalı ancak çok katı Ģekil koĢullarına tabi olup haksız açılan davaları caydırmak adına müeyyideler içermelidir.

Nitekim mevcut hukuk sistemimiz (HUMK ve HMK) bazı eksikliklerine rağmen katı sorumluluk halini benimsemiĢtir. Bu noktada HMK'daki düzenlemede;

dilekçe Ģekil Ģartlarının hafifletilmesini, özel vekalet koĢulunun kaldırılmasını, eskiye göre bir eksiklik olarak görmekteyiz. Ancak HMK ile doğrudan hakim yerine öncelikle Devlet aleyhine dava yolunun benimsenmesi, hem Anayasa 40/3.

maddesiyle paralellik sağlamıĢ hem de davacı ve hakim lehine güvence sağlamıĢtır.

Ancak, hakimlik mesleğinin yukarıda ayrıntılı bahsettiğimiz hassasiyetleri sebebiyle bizce diğer memurlardan farklı olarak, tazminat davasının açılmasının izne bağlanması veya rücu davasının HSYK‟nın onayıyla açılabilmesi usulü benimsenmeliydi.