• Sonuç bulunamadı

2.2. Radyodaki Ve Radyo Haberlerindeki Değişikliklerin Nedenleri Ve Đdeolojik

2.2.2. Popüler Kültür Ve “Yeni” Radyo

2.2.2.2. Popüler Kültür

Kültür kavramında yukarıdaki tanımlar ışığında karşımıza çıkan ortak nokta toplumların veya kişilerin kendilerinin ürettikleri maddi veya manevi unsurlar olduklarıdır. Kimi zaman maddi ürünler olarak kimi zaman anlayış ve yorumlama kimi zamanda yaşamın sürmesine katkı sağlayan bu yüzden ortaya çıkan şeyler olarak birçok tanıma sahiptir. Ancak kültürün belki de en önemli özelliği toplumların ortak ve kendi üretimleri olduğudur.

Popüler kültür çalışmalarında ise en büyük tartışma konusu olan konu popüler kültürün yani halkın çoğunluğunun ya da çoğunluk olarak kabul edilecek bir kesimin ilgisini çeken kültür unsurlarının üretim aşamasıdır. Ve tartışmaya katılan birçok kişi için popüler kültürün tanımı farklılaşır. Tarihi süreçte seri üretimle ve sonrasında medyanın da desteğiyle kitlelerin ilgi odağı haline gelen popüler kültür öğelerinin genel tanımında kültür ürünlerinin üretimi halkın elinden alınmış ve endüstrilerin egemenliği altına girdiği iddia edilmiştir. Peki, popüler kültür denilen şeyin geçmişi sadece seri üretim ve kapitalizmle mi sınırlıdır. Yani önceki dönemlerin halklarının yoğun ilgi gösterdiği çeşitli popüler kültür öğeleri yok mudur? Bu sorunun yanıtı Oskay’a göre şöyledir:

“Hayatımızın her alanını kaplayan metalaşma ve şeyleşmeyle özgürleşme

umudunun hepten kaybolduğu bu kasvetli ve ağır atmosferde varlığımızı sürdürmemize yardım eden bir şeydir popüler kültür: üstelik yaygın kanaatin

aksine sadece modernite ile de ilgili değildir ve "Mısır'ın, Sümer'in, Asur'un ve Roma'nın gevşek dokulu geniş siyasal dünyalarının düzenlediği toplumsal hayata kadar uzanan bir geçmişi vardır. Popüler kültür, buralarda kamusal nitelikli işleri görmek için toplanan kalabalık işgücünün muhalif bir alt-kültür geliştirmesini engellemiştir.” (Aktaran: Mutlu, 2006: 12).

Bu noktada bu dönemlerde de aslıda benzer bir olgununun olduğuna dikkat çeken Oskay popüler kültürün siyasi işlevi konusunda bir gönderme yapmıştır. Ancak asıl konu olan popüler kültür ürünlerinin üretimi ve o dönemde endüstrileşmenin olmadığı düşünülürse popüler kültürün halkın elinde olduğu aşikârdır. Fakat bu durum şuanla ciddi farklılaşma gösterirken bizlere popüler kültür denen şeyin bir anda sanayi sonrası toplumda ortaya çıkan bir şey olmadığını ve tarihi süreç içinde yeniden yapılandığını gösterir.

Mattelart'a göre, popüler kültür direnenlerin ve egemenliğe karşı mücadele edenlerin kültürüdür. Bu kültür kendi başına var olmaz; egemen kültüre karşıtlık süreci içinde oluşur ve tanımlanabilir popüler kültür folklorculuğun reddidir. Direniş tarafından yaratılmış, artık yaşanmayan uzak geçmişin değil, şimdinin, günlük yaşamının kültürüdür (Erdoğan, 2006: 76).

“Mattelart'ın tanımlamasından ve direniş kültürü, mücadele kültürü, alternatif

kültür, işçi kültürü gibi tanımlamalardan da anlaşılacağı gibi, popüler kültür kavramı üzerinde mülkiyet mücadelesi vardır. Eğer günümüzde geniş kitlelerin bilincine işlenmiş anlamlandırmaya bakarsak, popüler kültür kavramı üzerindeki mücadelede kapitalist sistemin çıkarlarını destekleyen bir egemenlik kurulduğunu görürüz. Kapitalizm, demokrasi, özgürlük, insan hakları vb. birçok alanda olduğu gibi popüler kültür alanında da gasp işini gerçekleştirerek popüleri ve popüler kültürü kendine mal etmiş durumdadır. Popüler kültür kitle üretimi teknolojilerinin gereksinim duyduğu kitle kültürünün bütünleşik bir yandaşı şekline dönüştürülmüştür (Erdoğan, 2006: 76).

Kültür üretimin halkların elinden alınarak Frankfurt okulunun görüşleri doğrultusunda bu üretimin endüstrileşmiş olduğuna değinen Erdoğan “Dün popüleri tanımlayan güç halktı. Bugün popüleri tanımlayan güçler belli endüstrilerdir. Yani popülerin tanımı halkın elinden alınmıştır tanımını yapan sermaye gücüdür” (Erdoğan, 2006: 77) demektedir.

Popüler kültürü "Hegemonik" ilişkiler içerisinde ele alan bir yaklaşımdan da söz etmek gerekir. Popüler kültürün tam olarak bir egemenlik aracı olarak görülmesi ya da halkın üretimi olarak değerlendirmek yanlış olacaktır. Gramsci'ye göre popüler kültürün de aracılık ettiği katıksız bir egemen kesimden ya da aynı ölçüde

katıksız bir bağımlı kesimden söz etmek doğru değildir. Aynı şekilde egemen kesimin tümüyle kendine özgü katıksız bir kültürü ya da bağımlı kesimin tümüyle otantik ve aynı ölçüde katıksız bir kültürünün olduğundan da söz edilemez. Bundan çok her iki kesimin kültürü, birbirleri içinde yer buldukları oranda işlevseldirler. Yani egemen kesim, egemenliğini pekiştirmek için karşı tarafın, yani bağımlı kesimin kültürünü tümüyle yok etmek gibi bir çaba içinde değildir (Aktaran: Güngör, 1999: 13).

Đdeolojiyle ilgili bölümde de ideolojinin bir mücadele alanı olduğu söylendiği gibi popüler kültürde egemen sınıf ve tahakküm altındaki sınıfın kültürlerinin bir mücadele alanıdır. Gramsci'ye göre, bu mücadele eklemlenme alanı içerisinde ve hegemonik bir ilişki ortamında sürdürülür. Sonuçta bir kültürel kesit, karşıt kültürel kesim içerisine ne ölçüde sızarsa, ona egemen olmakta da o ölçüde başarılı olabilir. Ama sonuçta eklemlenme sürecine katılımda en fazla başarılı olan kesim diğer sınıf üzerinde hegemonik üstünlük elde etmektedir (Aktaran: Güngör, 1999: 13)

Kültürel anlamda hegemonik üstünlük elde etme durumunda elbetti ki güç dengeleri eşit olmadığından dolayı endüstrinin sahipleri bir adım öndedir. Basının da desteğiyle hegemonik üstünlük sermayedara geçerek popüler kültür üretimi el değiştirmiştir ve popüler kültürün tarihi sürecinde oynadığı rolü aynı doğrultuda üretim ilişkileriyle paralel farklı bir işleve bürünmüştür.

Yeni eğlence anlayışı ve Popüler kültürün diğer ürünleri ile kitlelere sunulan kültürel hedeflerde de sapmalar olmuştur. Önceleri siyasal anlamda fikir sahibi olan toplumlar bu fikirleri doğrultusunda belirledikleri hedeflere ulaşabilmek için çaba harcarken şu an siyasetten uzaklaştırılan toplumların kendileri için kültürel hedefleri kalmamıştır.

Sosyal anomi olarak adlandırılan ve ilk kez Durkhaim’in ortaya attığı teori 1938 yılında Merton tarafından geliştirilerek sosyal yapı ve kültürel hedeflerin zıtlık göstermesi durumunda toplumda yaşanacak kural dışılıklara ve iktidarın zayıflamasına dikkat çeker. Merton'a göre “Anomi toplumun belirlemiş olduğu hedeflere ulaşmada toplum tarafından belirlenmemiş davranışların kullanılmasının zorunlu olduğu durumlarda sosyal ve kültürel yapı alaşımla ortaya çıkan zıtlık halidir” (Aktaran: Kızılçelik, 1992: 470). Bu bakımdan Merton'ın sosyolojik olarak ele aldığı anomi kavramı kültürel ye sosyal yapıyı içerir. Merlon’a göre en genel

anlamda kültürel yapı organize edilmiş değerler grubu normlar ve töreler olarak tanımlanabilir sosyal yapı ise toplum ya da grup üyelerinin organize edilmiş sosyal ilişkilerinden oluşur ” (Kızılçelik, 1992: 470).

1938 yılında ortaya atılan bu teori ile sosyal anomi, sosyal yapıdaki eşitsizlikler ile kültürlerin bireyler için belirledikleri örneğin eğitimli kişiler olmak veya zengin olmak gibi bir takım hedeflerlerin çatışması sonucu ortaya çıkacağı düşünülen durumdur. Farklı şekillerde kendini göstere bilmektedir. Merton’ın anomi kuramında anlatılmak istenen şey tam olarak şudur: “Đnsanların yasal yollardan kendi amaçlarına ulaşma şanslarının az olduğu yerlerde sapma davranışı oranları oldukça yüksektir. Bu yüzden insanlar istekleri şeyleri elde etmek için yasal olmayan yollara başvururlar.” (Aktaran: Kızılçelik, 1992: 470)

Sosyal anomi olarak adlandırılan bu durum sonrasında karşılaşılacak sıkıntıların temelinde, kültürel hedefler ve sosyal yapının bunu engellemesi durumu vardır. Bu noktada popüler kültür ve eğlence devreye girer ve kültürel hedeflerin sosyal yapıyla uyumu sağlanır. Egemen ideolojinin sunduğu yeni hedefler sapmaların ortadan kalmasını sağlamaktadır.

Tüm bu tanımlar sonrasında radyodaki popüler kültür ürünleri ele alındığında özellikle popüler müzik ki arabesk türkü hatta bazı diğer müzik türleri de dâhil, endüstriyel üretimleri olan kitlesel özellikteki ürünler olarak tanımlanabilir. Đçerlerinde folk motiflerinde barındığı aşikârdır. Ancak bunların üreticileri toplum değildir ve dev bir endüstrinin parçasıdır. Genelde içleri boşaltılmış yaşamsal gerçeklerden uzak eğlence içerikleriyle toplumsal hedefleri farklılaştıran popüler kültür öğesi müzik ve eğlence unsurları aynı zamanda hegomonik bir yapılanmanın da temsilidir. Toplumdaki kültürel öğelere tahakküm sağlayan popüler kültür ürünleriyle toplumsal anlamlar da değişmeye başlamıştır:

Siyasetten uzak görünmesi ise popüler müziğin görünürdeki kimliğidir ve toplumsal işlevinin olmadığı yanılgısına neden olur. Radyoların bu tarz bir yayın içeriğine kaymaları sonucu toplumsal işlevlerinin kaybolmasına hatta egemen ideolojinin söyleminin taşıyıcısı veya etki aracı olmasına şu anki toplumsal ilişkilerden dolayı son verilmiş gibi gözükmekle beraber radyo, egemen ideolojinin popüler kültürle iş bilirliğinden dolayı, dolaylı olarak ideolojinin yeni aygıtı olarak bir kez daha biçimlenmiştir. Popüler kültürü ürütenler için tüm medya gibi radyo da

bu yeni hedefleri olan kültürün dağıtıcısı ve etki aracı haline gelirken simgesel anlamlar üretmekten vazgeçmemiş aksine yeni anlamlar yaratmaya başlamıştır.

Önceki dönemlerde iletişim araçlarını kullanarak ütopyalar sunan iktidar sahipleri artık bunun yerine bu araçlarda özellikle de radyoda söylemle mutluluk vaatlerinden vazgeçmişlerdir. Foucault’a göre “Ütopyalar, bir avunma sağlarlar; gerçek yerleri olmadığı halde yine de, kendilerini açıp gösterdikleri fantastik ve dingin bir bölge vardır. Onlara götüren yol bir hayalden başka şey olmadığı halde ütopyalar, geniş caddeli kentlerden, göz kamaştırıcı bahçelerden, yaşamın çok kolay olduğu ülkelerden söz ederler” (1995: 10). Radyonun yeni işlevi ütopyalar yaratmak değil popüler kültür ürünleri üretmek ve bunları satmaktır. Radyoda haber bültenlerinin yerini eğlence ve müziğin alması Radyonun ideolojik bir araç olmaktan çıktığı anlamına gelmemektedir.

Bu boyutu ile radyonun yapısal dönüşümünün toplumsal anlamların üretimiyle de yakın ilgisi olduğu aşikârdır. Ekonominin belirleyiciliğinin yanında sistemin devamı adına yeni anlamlar üretmesi gereken medyanın kültür unsurları vasıtasıyla bu işlevi gerçekleştirdiği düşüncesinden yola çıkarak, radyonun dönüşümü ekonomik alt yapının zorlaması ile gerçekleşirken yine ekonominin belirleyici olduğu üst yapı unsuru kültür de biçimin nasıl olacağı ile ilgili olarak zorlamalarda bulunmuştur. Görünen o ki toplumsal üretim ilişkileri ve yapı, egemen güçlerin hegemonyası altında üst yapı unsurlarını kullanarak sistemin devamlılığı adına sürekli bir devinim içindedir ve radyoda bu devimin içinde yapının değişimine ayak uydurmuştur. Hemen belirtilmesi gereken konu bu işleyişin araççı yaklaşımda olduğu gibi bilinçli ve sınıf veya grup çıkarları gözetilerek yapılmadığıdır.