• Sonuç bulunamadı

1.2. Radyo Haberciliği

2.1.3. Medya Ve Đdeoloji

2.1.3.2. Medyanın Đdeolojik Yönü

Sosyal sınıfların egemenlik mücadelesi içinde ideoloji, toplumsal çarpıklıkların görünmez hale geldiği, bu bağlamda alt sınıfların üretim ilişkileri içinde yerlerinin sabit kalmasıyla sonuçlanacak ve sistemin devamlılığının döngüselliği konusunda, baskı, şiddet, zor kullanım olmaksızın bireylerin düşüncelerini egemen düşünceler paralelinde şekillendirecek bir ağdır. Bu ağ toplumsal olan her şeyi ve her yeri sardığı gibi egemen güçlerin elinde olan medya da illaki bu ağın bir parçasıdır ve egemen ideolojinin söylemlerinin taşıyıcısı ya da toplumsal amaçlarının aracıdır.

Şu an içinde yaşadığımız dünyanın geçmişteki dönemlerden farklılıklarını ve değişimini modernite kavramı çerçevesinde ele alan ve üretim örgütlenmesi siyasal egemenliğin örgütlenmesi, temsil ve bilişin örgütlenmesinin değişimin kilit noktaları olduğunu söyleyen Murdock’ a göre “Đletişim medyası başlangıçtan beri, yalnızca ekonomik ve siyasal örgütlenmenin yeni biçimleriyle giderek karmaşıklaşan bağlantılar kuran yeni oluşumlar sıfatıyla değil, aynı zamanda bu değişmelerin anlamlarının kamusal olarak temsil edilmesinin ve tartışılmasının başlıca araçları sıfatıyla, sonuçta ortaya çıkan toplumsal ve kültürel düzenin oluşmasına yardımcı olmak konusunda kilit bir yol oynamıştır” (2005: 413).

Sistemlerin işleyişlerinin simgeler yoluyla olduğunu ve buna ilave olarak da monernite ile birlikte medyanın bu simge ve enformasyonun dolaşıma sokulmasında ve halkların siyasalın içine her ne şekilde olursa olsun girmesi konusunda yönlendirici etkisi olduğuna değinen Murdock, iletişim sistemlerin modernlik söylemleriyle ilgili olarak “ Đletişim sistemleri modernlik söylemleriyle bir aktarım sistemi olarak değil bir tercüme ya da tahvil etme sistemi olarak işler” (2005: 420) der. Bu sözüyle ana akım çalışmalarına gönderme yapıldığı aşikârdır.

Medyanın kısıtlı etkisi üzerine yoğunlaşan ana akım çalışmalarının tersine güçlü ve amaçlı etkiden söz eden Murdock’a göre “Đletişim sistemleri, şimdi ekonomik alanda yeni üretim sistemini eşgüdüm içine sokmada kilit bir rol oynamanın yanı sıra mali işlerin ve tüketim örgütlenmesinin uyumlu hale getirilmesi yolundaki yerleşik rollerini de genişletmektedir” (2005: 426).

Medyaya atfedilen ideolojik oluş ile ilgili olarak bahsedilmesi gereken yaklaşımlar arasında bulunan araççı yaklaşım medya sahipleri veya yöneticilerinin bireysel çıkar veya grup çıkarları doğrultusunda yapmış oldukları müdahalelerin veya yönlendirmelerin egemen güç veya sınıf çıkarlarıyla aynı doğrultuda olduğunu iddia eden görüştür.

Dursun’a göre araççı yaklaşım tıpkı çoğulcu yaklaşımlardaki gibi, iktidarın bireysel uygulanmasına ve gazete üretimi içindeki anahtar bireylerin ve grupların çıkarlarına, amaçlarına odaklanmaktadır. Đhmal ettikleriyse genel olarak medya üretiminin somut dinamikleridir (2001: 27).

Araççı yaklaşım birçok araştırmacı tarafından eleştirilirken kimi zayıf yönleri konusundan Murdock, "Üretim araçlarını elinde bulunduran sınıf, aynı zamanda

entelektüel üretim araçlarını da yönlendirir" tarzı bir önermeden yola çıkan araççılar, medyayı elinde bulunduranların aynı zamanda içerikleri de kontrol etlikleri yolunda bir iddiaya görüşlerini dayandırırlar. Güç/iktidar olgusunu, bireyin eylemleri ile doğrudan ilişkilendiren bu tanım, "ussal birey" anlayışı üzerine kumlu çoğulcu liberal yaklaşıma benzer bir zayıflık taşır. Pek çok araştırmacının "komplo teorisi" (conspiracy Theory) olarak adlandırdığı bu tarz bir yaklaşım basit bir ekonomik belirleyicicik anlayışı içinde medyayı ele alıp, gazetecileri ve diğer medya çalışanlarını kapitalist çıkarlara hizmet etmekle suçlarken, gerek haber üretim süre- cini gerekse haber metinlerini tamamen araştırma dışı bırakmıştır, demektedir (Đnal, 1996: 89).

Diğer bir yaklaşımsa Yapısalcı Marksist yaklaşımdır. Murdock’a göre Yapısalcı Marksist yaklaşımlarda ise medya, muhafazakâr politikaların başarısı için gerekli ideolojik koşulları yaratacak bir tarzda iş gören; ancak bunu kapitalist entri- kacıların art niyetli müdahaleleriyle değil de, daha çok kapitalist bir sistem içinde ticari olarak çalışmasının sonuçlarıyla gerçekleştiren bir konuma sahiptir.(Aktaran: Dursun, 2001: 27).

Yapısalcı Marksist yaklaşım iki temel ayrıma girer. Bunlardan birincisi medya metin analizlerinin incelenmesiyle ideolojik açılımların tespiti üzerine yoğunlaşır ikincisi ise ekonomi politik açıdan incelemeler yapar.

Ortodoks Marksist yaklaşımın belirleyiciliğinin söz konusu olduğu ekonomi politik yaklaşımda alt ve üst yapılar arası ilişki doğrultusunda ideolojinin alt yapı tarafından belirlenen bir üst yapı kurumu olduğu savunulmaktadır. Bu yaklaşımda medyanın rolü ise Shoemaker ve Reese ye göre medyaya sahip olan ve onu kontrol eden sınıfın çıkarlarının yanlış bilinç üretimi aracılığıyla meşrulaştırmaktır. Medyanın bunu yapabilmesi için, Marksist toplum görüşünün kalbinde yer alan sınıf düşmanlıklarının gizlemesi ve çarpıtması gerekmektedir (1997: 109).

Eleştirel ekonomi politik özellikle iletişimsel etkinliğin maddi ve simgesel kaynaklarına eşit olmayan paylaşımı tarafından yapılandırma tarzıyla ilgilenir (Murdock, 1997: 55). Giddens’a göre “Amaç yapıların eylem yoluyla oluşturulmasının nasıl gerçekleştiğini ve buna karşılık eylemin yapısal olarak nasıl oluşturulduğunu açıklamaktır.”(Aktaran: Murdock, 1997: 56). Ekonomi politik

yaklaşımda ticarileşme ve özel sektörün dinamiklerinin medyaya etkisi üzerinden çalışmalar ilerlemiştir.

Ekonomi politik bağlamda iletişim adına yapılan incelemelerde 3 önemli çözümlemeyle alanın genel çalışma pratiğini sergileyen Murduck’a göre bu çalışmalar “Birincisi, kültürel malların üretimiyle ilişkilidir ki ekonomi politik kültürel üretimin kültürel tüketim silsilesi üzerinde sınırlandırıcı (ama bütünüyle belirleyici olmayan) bir etki yaptığı varsayımına özel önem atfeder. Đkinci olarak, medya ürünlerindeki mevcut temsillerin, onların üretimi ve tüketimindeki maddi gerçeklerle bağlantılı ilişkilendirilme biçimlerini göstermek için metinlerin ekonomi politiğini incelenir. Son olarak, ekonomi politiğin özel olarak ilgilendiği maddi ve kültürel eşitsizlikler arasındaki ilişkiyi göstermek için kültürel tüketimin ekonomi politiği değerlendirilir.” ( Murduck, 1997: 62).

Ekonomi politik yaklaşım medya içeriği ile ilgili olarak ekonomik ilişkilerin son noktada belirleyici olduğunu ve ideoloji ile üretim ilişkilerinin direk bağlantılı olduğunu dile getirir. Bu yaklaşıma yapılan eleştiriler ise Shoemaker ve Reese ye göre ekonomik ilişkilerin medya içeriğinde kendilerini açığa vurduğu özgül pratikleri ya da düzenekleri araştırmamaları boyutun da temellenir ( 1997: 109).

Öte yandan Althuser ve Gramsci’den etkilenen kültürel çalışmalardaysa ekonomik belirlemenin ilk aşaması kabul edilirken son dönemde belirleyici olduğu ret edilmiştir ve ekonomi politik yaklaşımın anlam içinde girilen mücadelenden uzak olduğu savından hareketle başka bir boyut üzerinde durulmaktadır.

Kültür ve kültürün anlam üzerindeki etkisi üzerine yoğunlaşan Hall “Medyanın ideolojik olduğu iddiası, onun anlamın toplumsal inşası alanında iş gördüğünü söylemektir. Medya, üzerinde insanların kendi dünyalarının bilincine vardıkları alanı sağlar. Temizleyici sibernetik donanımlarıyla, sterilize edilmiş enformasyon terimi, tüm yinelemeleri ve büyüsüyle, medyanın kültürel boyutları içerisindeki temelde kirli, göstergebilimsel, anlambilimsel, söylemsel niteliğini silemez ya da yok edemez. Kısaca, bunu önlemenin bir yolu yoktur” demektedir (1997: 92).

Anlamlandırma, dünyanın anlamlı kılınması için toplumların dil ve simgeleri kullanarak ürettikleri yaşamsal pratiklerdir. Anlamlandırma ve medya ilişkisine değinen ve yeni anlamların inşa edildiği kanallar olarak medyayı işaret eden Hall “Medya kurumları içinde, üreticilerin bir ürün ortaya koymak için. Ellerindeki anlam

üretimi araçlarını (teknik donanım) belli bir tarzda kullanmalarını (yukarıda ta- nımlanan anlamlandırma öğelerinin bileşimi) sağlayan özel bir toplumsal örgüt evrimleşmişti. Bundan dolayı medya kurumlarının özgüllüğü, tam da bir toplumsal pratiğin simgesel bir ürün ortaya çıkarmasına yol açacak şekilde örgütlenmeleri tarzında aranmalıdır. Bu açıklamayı değil de şu açıklamayı inşa etmek, belli araçların özgül bir yeğlenimini (seçme) ve bu araçların anlam üretme pratiği sırasında bir arada eklemlenmesini (bileşim) gerektiriyordu” demektedir (Hall, 2005: 90).

Bu görüşe ilave olarak anlamlandırma süreci toplumsal ve simgesel öğelerin birleşimiyle oluşurken medyanın yaratmış olduğu simgeler anlamlar üzerinde son derece etkili olmaktadır. Đdeoloji bir mücadele alanıdır ve egemen düşünce ile alt sınıflar arasında devam eden bu mücadele medyada da anlamlar üzerinden işler.

Yukarıda açıklanmış olan, halkın güç ve rızasını alma biçimi olan hegemonya kavramı üzerinde temellenen ve Althusser’in ideoloji anlayışının belirleyiciliğinin söz konusu olduğu kültürel yaklaşımlarda kitle iletişim araçlarının rolü ile ilgili olarak Erdoğan ve Korkmaz, Gramsci’nin istikrarsız denge görüşüne dayanarak şu yorumu yaparlar “Kitle iletişim araçları kapitalist toplumlarda egemen ideolojilerin söylemleri içinde "Dünyayı tasnif etme" ideolojik çalışmasını sürekli olarak yerine getirir. Bu ne basit, ne de bilinçli bir iştir. Egemen alanı oluşturan farklı ideolojiler arasında içsel çelişkiler vardır, hatta bunlar egemenlik için yarışır ve mücadele ederler. Böylece, kitle iletişim araçlarının işlerini, çelişkileri de üretmeden kaçınarak yapabilmesi olanaksızdır: Bu araçlar karşı etkinlikte bulunan yönelimlerin olduğu ortamda çalışır.” (Korkmaz ve Erdoğan, 2005: 367).

Kültürel çalışmalardaki medyanın dünyayı anlamlandırma durumu ile ilgili olarak Frankfurt Okulu temsilcilerinden Marcuse de kitle iletişim araçlarının kullandığı dilin düşünceyi engellediğini dile getirir. Ona göre, “Kitle iletişimi araçları "söylem evrenini kapama” rolünü oynar: Varolan toplumsal düzenlemelerle çatışan veya nitelik bakımından düzenin çerçevesinden öteye giden alternatif perspektifler otomatik olarak kurulmuş tartışma referansı kuralları dışında bırakılabilir. Böylece, sistem olduğu gibi yönetilir ve çelişkiler tutulur” (Aktaran: Korkmaz ve Erdoğan, 2005: 367).

2.2. Radyodaki Ve Radyo Haberlerindeki Değişikliklerin Nedenleri Ve