• Sonuç bulunamadı

Peygamberlerin Dâvette Bulunduğu Temel Konular

I. BÖLÜM

3.4. Peygamberlerin Dâvette Bulunduğu Temel Konular

3.4.1. Ġman

Allah tenezzül ederek kullarının seviyelerine uygun biçimde anlayabilecekleri, kavrayabilecekleri sözlerle seslenmiştir. Tebliğ vazifesiyle mükellef kıldığı peygamberlerine ne söyleyeceklerini, insanlara hangi hususları ulaştıracaklarını yine Allah emretmiştir. Bu hususların başında hiç şüphesiz Allah’ın varlığı ve birliği

754 Neml 27/80, Rum 30/52. 755 Neml 27/81, Rum 30/53. 756 Bakara 2/18. 757 Bakara 2/171. 758 Nisâ 4/143. 759 Münâfıkûn 63/8. 760 Münâfıkûn 63/7.

761 Ebu’l Hüseyin Müslim b. Haccâc Neysâbûrî (H. 261), Sahîh-i Müslim, Dâru’l Hadis, Kitâbü’z Zikr ved

145

gelmektedir.762 Yeryüzünde tek olan Allah inancının insanlar arasında yerleşmesi peygamberlerin temel görevi olmuştur.

“De ki: Bana sizin ilâhınızın bir tek ilâh olduğu vahyedildi. Hala inanmayacak mısınız?”763

Peygamberlerin görevlendirilmesinin temel sebeplerinden olan tebliğ vazifesinin en can alıcı noktası, muhakkak Allah’ın birliği hususudur. Ortaya konan mücadelenin, gösterilen mûcizelerin, çekilen çilelerin, yapılmak zorunda kalınan hicretlerin, gece ve gündüz, gizli ve aşikâr yapılan dâvetlerin, inanmayanların söz ve davranışlarına karşı gösterilen metanetin, sabrın, Kur’ân’la ve ahiretle uyarmanın temel hedefi insanları Allah’ın birliğine, tevhit noktasına çekebilmektir.

Peygamberler adeta haykırırcasına Allah’ın birliğini dillendirmişler ve Allah’ta peygamberlerine aynı manada bunu emretmiştir. “Bana ilâhınızın bir tek ilâh olduğu vahyolunuyor. Artık ona yönelin ve ondan af dileyin. Ortak koşanların vay haline!”764

“Rabbinden sana vahyolunana uy, Ondan başka tanrı yoktur. Müşriklerden yüz çevir.”765

ayetleri şirkten uzak durulmasının önemini en veciz biçimde ifade etmektedir. Peygamber muhatap alınarak inkâr etmesi durumunda inkâr edenin başına gelecekler, peygamberin şahsında sembolize edilmekte “Allah ile birlikte başka ilâh edinme; sonra kınanmış (Allah’ın rahmetinden ) uzaklaştırışmış olarak cehenneme atılırsın.”766

denmektedir. Özellikle bu konuyu dile getiren ayetler de sürekli peygambere “Sana vahyedilene uy.767” “Sımsıkı sarıl.”768

diye emredilmesi dikkât çekmektedir. “ (Rasûlüm) şüphesiz sana ve senden öncekilere de şöyle vahyolunmuştur ki; Andolsun (bilfarz) Allah’a ortak koşarsan işlerin mutlaka boşa gider ve hüsranda kalanlardan olursun.”769

Emreden Allah, emri yerine getiren peygamber ve emre muhatap olanlar insanlardır. Peygamberlerine daima emreden Allah, Kur’ân’da birçok ayette: “De ki” diye başlamaktadır. Veya bu emir, ayet ortalarında görülmektedir. Dolayısıyla bu

762 Önkal, a.g.e. s. 37. 763 Enbiya 21/108. 764 Fussılet 41/6. 765 En’âm 6/106. 766 İsrâ 17/39. 767 Yûnus 10/109, Ahzâb 33/2. 768 Zuhrûf 43/43. 769 Zümer 39/65.

146

durum bize Allah’ın daima peygamberlerine tebliğ hususunda bir şeyleri emrettiğini göstermektedir. Bu açıdan Kur’ân, genel manada Allah’ın peygamberlere emrettiği tebliğ emirlerinden oluşmaktadır. Bu itibarla “ De ki; “Bana sadece Allah’a kulluk etmem ve ona ortak koşmamam emrolundu. Ben ancak ona çağırıyorum ve dönüş ancak onadır.”770

Peygamber Allah’a karşı en samimi olan kimsedir. İslâm’ı yaşayan model ve insanlara en güzel örnektir. Allah (c.c.), insanların kendisine kulluk etmesini emrettiği ve yaşadıklarını da insanlara duyurmalarını istediği kimselerdir. “Bana Müslüman olmam ve Kur’ân okumam emredildi. Artık kim doğru yola gelirse yalnız kendisi için gelmiş olur, kim de saparsa ona de ki: Ben sadece uyarıcılardanım.”771

“Deki: Bana Müslüman olanların ilki olmam emredildi ve sakın müşriklerden olma (denildi).”772

Müslümanların ilki olmakla emredilen peygamber”773

bu emri yerine getirdiğini yine aynı surede ikrar etmektedir.”774

“Her peygamber insanları mutlaka Allah’ın birliğine dâvet etmiştir. Bütün peygamberlerin dâvetlerindeki esas tamamının insanları sadece Allah’a kulluğa ve ona inanmaya yönelik olduğunu söyleyebiliriz.”775

“Tek olmak zincirin mutlak sebebinin tabiatı olduğu gibi nihai sonun da asıl niteliğidir. Mutlakıyet, mutlak olanın diğerine bağımlılık olasılığını engeller. Müslüman imanını ikrarıyla tasdik ettiği bu mutlak olan tek oluşturur. İslâmî yaşantının özünde insanların yaşamı için zorunlu ve yol gösterici olan tek Allah vardır.”776

Hz. Peygamberimiz Allah’ın birliğini her zaman ve mekânda insanlara tebliğ etmiş ve Allah’ı bir bilmenin karşılığını da cennet olarak beyan buyurmuşlardır.”777

Bütün peygamberler Allah’ın birliği üzerinde titizlikle durmuşlar ve insanlara her fırsatta tevhidi anlatmışlardır. Kur’ân-ı Kerim’de İhlâs Suresi Allah’ın birliğini

770 Ra’d 13/36. 771 Neml 27/91-92. 772 En’âm 6/14. 773 Zümer 39/12. 774 En’âm 6/163. 775 Muhittin Akgül, s. 21.

776 İsmail. R.Farûkî (1986), Tevhid, İnsan Yayınları, Çev. Dilaver Yardım, Lâtif Boyacı, IV. b.s. İstanbul,

2006, s. 14.

777 Ebû Abdirrahman Ahmed b. Şuayb Nesâî (H. 303), Efendimizin Dilinden Dualar ve Zikirler (amelü’l yevm vel’leyle), Çev: Naim Doğan, İz Yayıncılık, 348, 1132, İstanbul, trz.

147

anlatan bir suredir. Hz. Peygamber bu sure hakkında Saîd-el Hudrî’den gelen bir rivâyette: “Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki muhakkak o (ihlâs suresi) Kur’ân’ın üçte birine denktir.” buyurmuşlardır.”778

“İman öyle bir noktadır ki bütün insanî ameller bu noktadan başlar. Hayat dairesi döner dolaşır, yine bu noktada son bulur. Hatta bütün düşünce, duygu ve irade onun sayesinde harekete geçer. O olmadan hiçbir amelin kıymeti yoktur.”779

Dâvetliler, İslâm akîdesi ve inancını kabul etmezler ise, İslâm’ın diğer meselelerini de inkâr etmiş olurlar. Kur’ân’ın gösterdiği ve Allah Rasûlü Muhammed Efendimizin, takip buyurduğu sıhhatli usûl budur. Kur’ân’ı Kerîm, Mekke’de âyetler ve sûreler halinde Allah’a, O’nun bir tek Rab ve bir tek İlâh olduğuna, hesap gününe, insanların neticede cennet ve ateşe gideceklerine, Hz. Muhammed’in Allah Rasûlü olduğuna iman zaruretine, meşru ve iyi amellerde bulunma mecburiyetine inanmak gibi akîde ve iman esaslarını açıklayarak inmiştir.780

3.4.2. Ġbadet

Allah’a kulluk; peygamberlere emredilen ve onların şahsında insanlara emredilen imandan sonraki en önemli basamaktır. “Sağlam bir inanç temin edildikten sonra her şey bitmiş değildir; elbette imanın tezahürleri olacaktır. Kişinin inandığı rabbi ile irtibatını sağlayan yegâne unsur, çeşitli şart ve şekilleriyle ibadetlerdir. İbadeti olmayan bir iman eksiktir, zayıftır. Hatta dinin şartları durumunda olan ibadetler ifa olunmadığı zaman, o dinin ve imanın hiçbir değeri yoktur.”781

Peygamber insanlara emrettiklerinin kendisine de emredildiğini beyanla, “De ki: Bana, dini Allah’a has kılarak ona kulluk etmem emrolundu.”782

Özellikle “Eğer Rabbime isyan edersem dehşetli bir günün azabına uğrayacağımdan korkarım.” şeklindeki ifade kötülük yapması halinde onun da başka insanlar gibi Allah’ın azabına uğrayacağını teorik olarak kendisine bu hususta bir

778.Buhârî, “Fadâilü’l Kur’ân”, 13. 779 Fikret Karaman, a.g.e. s. 109. 780 Zeydan, a.g.e. s. 643-645. 781 Önkal, a.g.e. s. 38. 782

148

ayrıcalık, bir dokunulmazlık tanınmadığını ifade etmesi bakımından son derece anlamlıdır.”783

Peygamber’in dâvet ettiği yol, Allah’a ortak koşmadan kulluk etmektir. Bu yol esrarengiz, kapalı ve anlaşılması zor bir yol değildir. Bilakis apaçık delillerle ispatlanan, hem akla hem de bugüne kadar Allah tarafından indirilmiş vahiylere uygun bir yoldur. Bu yol Allah’ın yoludur ve Allah her türlü eksiklikten uzaktır. İşte peygamber bu yola çağırmaktadır.”784

3.4.3. Ahlâk

Ahlâkî prensipler de peygamberlerin tebliğ ettiği temel hususlar arasındadır. Peygamberler en güzel ahlâk sahibi kimselerdir ve ahlâkı tamamlamak üzere gelmişlerdir. Topluma ahlâkî güzellikler kazandırmak peygamberlerin tebliğ hedeflerinden olmuştur.

“Mtr. Arnold şöyle der: “Ahd-i Kadîm ile Ahd-i Cedîd’den Yahudiler vasıtası ile öğrendiğimiz dersler, bizi mahlukâta hürmet ve muhabbetle muameleyi emrediyor. Halbuki Kur’ân, İnsanlara mükemmel bir terbiye verdikten başka, onlara hususî hayatlarında ahlâklı, âlicenap, hayırsever, cesûr ve şecaat sahibi olmayı ve bütün Müslümanları sevmeyi öğretmektedir.”785

İnsanlık sahip olduğu yüksek insani değerleri peygamberlerden almış, onlardan öğrenmiştir. Peygamberlerin gönderiliş gayelerinden biri de insanlara güzel ahlâklarıyla örnek olmak, bu örneklik sebebiyle insanların ebedi saadete ulaşmalarını temin etmektir.