• Sonuç bulunamadı

Peygamberlerin Birbirlerini Tasdîk Etmesi

V. Araştırmanın Kavramsal Çerçevesi

1. Peygamberlerin Birbirlerini Tasdîk Etmesi

Hz. Muhammed’in (s.a.s) şeriati ve önceki nebilerin şeriatleri, ahkâmın fürûunda aynı olmadıkları halde; tevhid, nübüvvet ve bu sayılanlarda dinin (Şeriatin) aslında mutâbıktır. Çünkü bütün peygamberler Hz. Mûsâ (a.s) zamanında hak olan şeriatin Hz. Mûsâ’nın (a.s); Hz. Muhammed (s.a.s) zamanında hak olan şeriatin Hz.

13 Bakara 2/40.

14 Âl-i İmrân 3/187.

15 Râzî, Mefâtihü’l-Ğayb, VIII, 273-278. 16 Âl-i İmrân 3/187.

17 Ebû Abdullah Muhammed b. Ahmed b. Ebî Bekr Şemseddin el-Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân,

Muhammed’in (s.a.s) şeriati olduğu hususunda ittifak etmişlerdir. Bu her ne kadar farklılık zannı uyandırsa bile, hakikatte uygunluk vardır. “Sonra da size nezdinizdeki

(kitap ve hikmeti) tasdik eden bir peygamber gelecektir.”18 ayetindeki “Bir peygamber” ifadesiyle, Hz. Muhammed (s.a.s) kastedilmiştir. Hz. Peygamber’in onların nezdindeki şeyi tasdik edici olmasından maksat ise onun vasıflarının ve çeşitli durumlarının Tevrât19 ve İncil’de anlatılmış olmasıdır. Hz. Peygamber’in

sıfatları ve halleri, o kitaplarda zikredilenlere uygun olarak tezâhür edince, bizzat gönderilişi, onların yanındaki bu kitapların tasdîki olmuştur.20

Kur’ân ve Tevrât’ın Allah (c.c) katından olduğu zikredildikten sonra, Kur’ân’ın, Allah’ın (c.c) Tevrât’la gönderdiklerini tasdik ettiğini; ancak Tevrât’ın tahrif edilerek bazı metinlerinin saklanıp değiştirildiği ifade edilmiştir. İşte Kur’ân’ın saklanan ve saklanmayanı; değiştirilen ve değiştirilmeyeni ortaya çıkarmak için Hz. Muhammed’in (s.a.s) risâletiyle gönderildiği beyan edilmiştir.21

Hz. Muhammed (s.a.s), kendisinin Allah’ın (c.c) yarattığı varlıklara gönderilen bir nebi olduğunu onaylayan Tevrât’ı tasdik edici olarak İsrâiloğullarının ahbâr ve âlimlerine de gelmiştir. Yahudilerin ellerindeki Tevrât, onun Allah’ın (c.c) nebisi olduğunu haber vermiştir. Kur’ân-ı Kerîm’deki,“Allah tarafından kendilerine

yanlarında bulunanı (Tevrât) tasdik edici bir elçi gelince, Ehl-i Kitab’ın bir kısmı Allah’ın kitabını sanki bilmiyormuş gibi arkalarına atıp terk ettiler”22 ifadesine binâen kendilerine kitap verilenlerin bir kısmı haset ve kıskançlıklarından dolayı Kur’ân ve Tevrât’ın ittifak ettiği Hz. Muhammed’in (s.a.s) nübüvvetine ve Tevrât’a karşı çıktılar; onun nübüvvetini reddettiler ve nübüvvetine ilişkinTevrât’ı ve Kur’ân’ı terkedip Hârut ve Mârut’un23 (Şeytanın24) yazdığı sihrini ve Asaf’ın kitabını (50

18 Âl-i İmrân 3/81.

19 Kur’ân, Tevrât’ı, Hz. Mûsâ’ya (a.s) indirilen bir kitap olmasının yanında, Hz. Mûsâ’dan (a.s) sonra

İsrâiloğullarının bütün peygamberlerine indirilen vahiyleri kapsayan bir kitap olarak telakkî etmiştir. Bkz. Bâkî Adam, “Kur’an’ın Anlaşılmasında Tevrât’ın Rolü”, İslâmî Araştırmalar, S. 1-4, 1996, IX, 168-169; Mustafa Öztürk, “İslam Tefsir Geleneğinde Ehl-i Kitapla İlgili Bazı Telakkîlerin Epistemik Değeri”, Kur’ân’ın İnanç Mensuplarına Yaklaşımı Sempozyumu (Konya: 12-13 Mayıs 2006), Konya: KİD Yay., Mayıs 2007, s. 32-33.

20 Râzî, Mefâtihü’l-Ğayb, VIII, 277.

21 Muhammed Mütevellâ Şa‘râvî, Havâtır, Metâbi ‘u Ahbâri’l-Yevm, 1997, I, 486. 22 Bakara 2/101.

23 Taberî, Câmi‘u’l-Beyân, II, 404.

24 Muhammed b. Muhammed b. Muhammed Ebû Mansûr el-Mâtürîdî, Te’vîlâtü Ehli’s-Sünne, Thk.

mazmur) aldılar. Allah’ın (c.c) ahdini Tevrât’la amel etmeyi terk etmek sûretiyle bozdular.25

Kur’an’da bulunan “Bir zamanlar biz İsrâiloğullarından,‘yalnız Allah’a

kulluk edeceksiniz, ana babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara, iyilik edeceksiniz, insanlara güzel söz söyleyin, namaz kılın, zekat verin’ diyerek söz almıştık. …..”26 ayetindeki ahidle, ahir zamanda gönderilen peygamber Hz. Muhammed’in (s.a.s) önceki nebilerin kitaplarında sabit olan vasıfları kastedilmiştir. Bu meyanda Allah (c.c) Hz. İsmâil’in (a.s) zürriyetinden ümmî bir nebi göndereceğini; ona ittibâ edip, gönderilen nuru tasdik edenlerin hem günahlarının bağışlanacağını hem de cennete girmek üzere iki ecir alacağını haber verip; ahdi Hz. Mûsâ’nın (a.s) lisanıyla almıştır.27

Kur’ân’ı tasdik edenlerin elde ettiği ecrin birisinin, Hz. Mûsâ (a.s) ve İsrâiloğullarının diğer nebilerinin getirdiklerine ittibâ etmelerinden dolayı verilen ecir; diğerinin ise, Hz. İsmâil’in (a.s) zürriyetinden ümmî nebi Hz. Muhammed’in (s.a.s) getirdiklerine ittibâ ve tasdik etmelerinden dolayı verilen ecir olduğu nakledilmiştir.28

Bakara 2/83. ayette tevhîdin iki temel esası birlikte kullanılmıştır: 1.Tevhid’in isbâtı olan Allah’a ibadet.

2. Resûllerin tasdîki ve kitaplarda indirilenle amel etmek.29

İsrâiloğullarından alınan ahidden bahseden ayetteki “Doğru söz söyleyin” ifadesi, “Güzel söz söyleyin” anlamında tefsir edilip; maksadın, Hz. Muhammed

25 Taberî, Câmi‘u’l-Beyân, II, 404; Mâtürîdî, Te’vîlât, I, 519; Bkz. Ebû İshâk Ahmed b. Muhammed

Sa‘lebî, el-Keşf ve’l-Beyân fî Tefsîri’l-Kur’ân, Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-‘İlmiyye, 2004, II, 555; Bkz. Zemahşerî, Keşşâf, II, 42; Bkz. Necdet Çağıl, Kitâb-ı Mukaddes’in Neyi Tahrif Edildi, İstanbul: Beyan Yay., t.y., s. 192.

26 Bakara 2/83.

27 Alâeddîn Ali b. Muhammed b. İbrâhim b. Ömer Ebu’l-Hasen el-Hâzin, Lübâbü’t-Te’vîl fî Me‘âni’t-

Tenzîl, Tsh. Muhammed Ali Şahin, Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-‘İlmiyye, 1415, I, 40.

28 Râzî, Mefâtihu’l-Ğayb, III, 478.

29 Muhammed Emin b. Abdullah el-Uremî el-Hererî, Hadâiku’r-Ravhi ve’r-Reyhân fî Revâbî ‘Ulûmi’l-

(s.a.s) hakkında doğru ve hak olanı söyleyin; onu tasdik edip, vasıflarını gizlemeyip açıkça beyan edin olduğu zikredilmiştir.30

Hz. İbrâhim (a.s) ile Hz. İsmâil’in (a.s) beyti inşa etmesi, putları temizlemesi ise, mirasçıları olacak Hz. Muhammed’in (s.a.s) risâletini yeniden tesis etme amacına yöneliktir.31

İsrâiloğullarından alınan ahidden bahseden Bakara 2/40. ayetin tefsirinde,

“Onlar yanlarındaki Tevrât ve İncil’de yazılı buldukları ümmî peygambere uyan kimselerdir.”32 ve “Andolsun Allah İsrâiloğullarından sağlam söz almıştı. Onlardan on iki temsilci seçmiştik. Allah şöyle demişti: ‘sizinle beraberim. Andolsun namaz kılar, zekat verir ve elçilerime inanır ve onları desteklerseniz…..sizleri cennete koyarım.”33 ayetlerine istinâden Allah (c.c), İsrâiloğullarından aldığı ahid ve onlara

verdiği emirle, onlardan Hz. Muhammed’in (s.a.s) Allah’ın (c.c) resûlü olduğunu açıklamalarını, istemiştir.34

Râzî (v. 606/1210), “…..beraberinizde bulunanları tasdik eden bir resûl

geldiğinde iman edip yardım edeceksiniz….”35,“….Peygamberlerime iman edip, onu desteklerseniz…”36, “…. Yanlarındaki Tevrât ve İncil’de yazılı buldukları ümmî nebiye ittibâ edenler….”37, “…. Bundan önce kendilerine kitap verdiğimiz kimseler buna da iman ederler….”38 ve “….Benden önceki Tevrât’ı tasdik etmek, benden sonra gelecek Ahmed isimli bir elçiyi müjdelemek üzere size Allah tarafından gönderilmiş bir elçiyim….”39 ayetlerini delil göstererek Bakara 2/40. ayetteki

ahidden maksadın, önceki kitaplarda Hz. Muhammed’in (s.a.s) vasfına, nübüvvetle görevlendirilip yetkilendirileceğine dair sabit olan şeyler olduğunu zikretmiştir.40

30 Ebû Muhammed Muhyissünne el-Hüseyin b. Mes’ûd b. Muhammed el-Ferrâ Beğavî, Me‘âlimü’t-

Tenzîl fî Tefsîru’l-Kur’ân, Thk. Muhammed Abdullah en-Nemr, Dâru Taybe, 1417/1997, I, 117.

31 Abdulkerim Yunus el-Hatîb, et-Tefsîru’l-Kur’ânî li’l-Kur’ân, Kâhire: Dâru’l-Fikri’l-‘Arabî, t.y., II,

534. 32 A’râf 7/157. 33 Mâide 5/12. 34 Taberî, Câmi‘u’l-Beyân, I, 557. 35 Âl-i İmrân 3/81. 36 Mâide 5/12. 37 A’râf 7/ 157. 38 Kasas 28/52. 39 Saff 61/6. 40 Râzî, Mefâtihü’l-Ğayb, III, 478.

Mâverdî (v. 450/1058), Hz. Muhammed’in (a.s) ve Kur’ân’ın tasdik edilmesiyle ilgili “ Şüphesiz bu (Kur’ân’ın indirileceği) öncekilerin kitaplarında da

vardır.”41 ayetinin üç şekilde te’vîl edildiğinden bahsetmiştir42:

1. Kur’ân, önceki kitaplarda zikredilmiştir.

2. Önceki kitaplarda Hz. Muhammed’in (s.a.s) gönderilmesi zikredilmiştir. 3. Hz. Muhammed’in (s.a.s) dini, ümmetinin vasıfları zikredilmiştir.

Hz. Muhammed’in (s.a.s) vasıfları, inanç esasları önceki kitaplarda mevcuttur. Bundan dolayı Hz. Selman’ın ve Abdullah b. Selâm’ın bahsettiği gibi İsrâiloğulları bu resûlün risâletini bekliyorlar ve onun geleceği zamanın yakın olduğunu hissediyorlardı. Kendi aralarında da Hz. Muhammed’in (s.a.s) gönderileceği zamanın geldiğini konuşuyorlardı.43 Bu ayet, Hz. Muhammed’in (s.a.s)

ve Kur’ân’ın önceki kitaplarda tasdik edildiğine işaret etmektedir.

Peygamberlerin birbirlerini tasdik etmesine, “Zekeriyyâ mabedde namaz

kılarken melekler ona ‘Allah sana kendisinden gelen bir kelimeyi (Îsâ) doğrulayıcı, efendi, nefsine hâkim ve salihlerden bir peygamber olarak Yahyâ’yı müjdeler’ diye seslendiler.”44 ayeti delil gösterilmiş; Hz. Yahyâ’nın (a.s) Hz. Îsâ’yı (a.s) tasdîk edici

olarak gönderildiği beyan edilmiştir.45

Hz. Yahyâ’nın (a.s) Hz. Îsâ’ya (a.s) ilk inanan olduğu kabul görmüş ve Hz. Îsâ (a.s) “bi kelimetin” olarak isimlendirilmiştir.46 İbn Abbâs’tan Hz. Yahyâ (a.s) ile

41 Şuarâ 26/196.

42 Ebu’l-Hasen Ali b. Muhammed b. Muhammed b. el-Habîb el- Mâverdî, en-Nüket ve’l-‘Uyûn,Thk. es-

Seyyid İbn Maksûd b. Abdurrahîm, Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-‘İlmiyye, t.y., IV, 187; Ebu’l-Berekât Abdullah b. Ahmed b. Mahmûd Hafizuddîn en-Nesefî , Medârikü’t-Tenzîl ve Hakâiku’t-Te’vîl, Thk. Yusuf Ali Bedîvî, Beyrut: Dâru’l-Kelimi’t-Tayyib, 1419/1998, II, 582; Ebû Hayyân Muhammed b. Yûsuf b. Ali b. Yûsuf b. Hayyân el- Endülüsî, Bahru’l-Muhît, Thk. Sıdkî Muhammed Cemîl, Beyrut: Dâru’l-Fikr, 1420, VIII, 189, 190.

43 Seyyid Kutup, Fî Zilâli’l-Kur’ân, Kahire, Beyrût: Dâru’ş-Şurûk, 1412, V, 2617. 44 Âl-i İmrân 3/39.

45 Nasûruddîn Ebû Saîd Abdullah b. Ömer b. Muhammed el-Beydâvî, Envâru’t-Tenzîl ve Esrâru’t-

Te’vîl, Thk. Muhammed Abdurrahman Maraşlı, Beyrut: Dâru İhyâi’t-Türâs, 1418, II, 15; Nesefî , Medârikü’t-Tenzîl, I, 253; Ebu’l-Fedâ İsmâil b. Ömer b. Kesîr el-Kureşî el-Basrî ed-Dımaşkî, Tefsîru’l-Kur’âni’l-‘Azîm, Thk. Sami b. Muhammed Sellâme, Beyrut: Dâru Taybe, , 1420/1999, II,

37.

46 Nesefî, Medârikü’t-Tenzîl, I, 253; İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’ân, I, 253; Mustafa Vehbe ez-Zuhaylî, et-

Hz. Îsâ’nın (a.s) teyzeoğulları olduğu47, Hz. Yahyâ’nın (a.s) annesinin Hz. Meryem’e

karnımdakinin senin karnındakine secde ettiğini gördüm dediği, henüz annesinin karnında iken yaş olarak büyük48 olan Hz. Yahyâ’nın (a.s) Hz. Îsâ’yı (a.s) tasdîk

ettiği nakledilmiştir.49 Hz. Yahyâ’nın (a.s) Hz. Îsâ’yı (a.s) tasdik edip müjdelemesi

onun risâletine şâhitlik etmesidir. Hz. Zekeriyyâ’nın (a.s) Hz. Yahyâ (a.s) ile müjdelenmesi Hz. Îsâ’nın (a.s) müjdelenmesini de ihtivâ eder, denilmiştir.50

Peygamberlerin birbirlerini tasdik ettiğini ifade eden en çarpıcı örneklerden biri, Kur’ân-ı Kerîm’deki Hz. İsâ’nın (a.s) şu sözleridir: “Meryem oğlu Îsâ, Ey

İsrâiloğulları! Ben Allah’ın benden önce gönderdiği Tevrât’ı tasdik edici; benden sonra gelen Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici peygamberiyim.”51 Bu ayette,

Hz. Îsâ’nın (a.s) hem müjdeleyen hem de tasdîk edici konumu müşâhede edilmektedir. Tasdik edilen kitab, Hz. Îsâ’dan (a.s) önceki Hz. Mûsâ’ya (a.s) indirilen Tevrât’tır.52

Hz. Îsâ, (a.s) İsrâiloğullarına, bu ayette ifade edildiği gibi Tevrât’ta nakledilen vasıfla; Tevrât’ın, Allah’ın (c.c) önceden gönderdiği kitapları ve nebilerinin tamamını tasdîk edici olarak gönderildiğini ifade edip; kendisinin (Tevrât’ı) tasdik ettiğinin benzeri üzerine, Tevrât’ı tasdik eden Ahmed53 adındaki resûlü müjdeleyen

nebi olduğunu söylemiştir.54 Bu ifadelerle İsrâiloğullarına ben Tevrât’a muhalif bir

şey getirmedim, benden kaçmayın, demek istemiştir.55

47 Buhârî, Enbiyâ, 43; Müslim, İman, 259.

48 Bkz. İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’ân, II, 37; 6 ay büyük olduğu nakledilmiştir. Hâzin, Lübâbü’t-Te’vîl, I,

242; Zuhaylî, Vasît, I, 192.

49 Muhammed b. Ya‘kup el-Fîrûzâbâdî, Tenvîru’l-Mikbâs min Tefsîri İbn ‘Abbâs, Lübnân: Dâru’l-

Kütübi’l-‘İlmiyye, t.y., I, 46; İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’ân, II, 37; Muhammed b. Ali b. Muhammed b. Abdullah eş-Şevkânî, Fethu’l-Kadîr, Dımaşk; Dâru İbn Kesîr, 1414, I, 386-389. Ayetteki Yahyâ İsrâiloğullarının dilinde Yuhanna kelimesinin Arapçalaşmış şekli olduğu ifade edilmiştir. Bkz. Muhammed Reşîd Rızâ, Tefsîru’l-Menâr, el-Hey’etü’l-Mısriyyetü’l-‘Âmme li’l-Kitâb, 1990, III, 244; Hâkim’in Müstedrekinde bu rivâyetin Müslim’in şartlarına göre sahîh olduğu nakledilmiştir. Bkz. Hâkim , Müstedrek, II, 648, H. No; 4156.

50 Abdurrahman b. Nasr b. Abdullah Sa‘dî, Tefsîru’l-Kerîmi’r-Rahmân fî Tefsîri Kelâmi’l-Mennân, Thk.

Abdurrahman b. el-Lüveyhik, Müessesetü’r-Risâle, 1420/2000, I, 129, 966.

51 Saff 61/6.

52 Ebu’l-Hasan Mukâtil b. Süleyman b. Beşîr el-Ezdî el Belhî, Tefsîru Mükâtil b. Süleyman, Thk.

Abdullah Mahmut Şehâte, Beyrut: Dâru İhyâi’t-Türâs, 1423, IV, 316; Taberî, Câmi‘u’l-Beyân, XXIII, 359.

53 Mükâtil, ayetteki Ahmet ifadesinin, Süryânice’de Feraklît anlamına tekâbül ettiğini ifade etmiştir.

Mukâtil Tefsîru’l-Mukâtil, IV, 316.

54 Râzî, Mefâtihü’l-Ğayb, XXIX, 528. 55 Kurtubî, Ahkâmü’l-Kur’ân, XVIII, 83.

Elmalılı (1361/1942), Kur’ân’ın önceki vahiylere müheyminliğini, tasdîk ediciliğini ve şeriat farklılığını anlatan Mâide 5/ 48. ayetin tefsirinde “

Peygamberlerden hiç birisinin arasını ayırmayız”56 ve “Biz peygamberlerden kimini

kiminden üstün kıldık”57 ayetlerini delil göstererek birbirlerinin izlerinden gönderilen

peygamberlerin ve kitapların sonrakileri müjdeledikleri, öndekileri tasdik ettikleri, bu müjdeleme ve tasdikin devamlılığı sürecinde şeriatlerin ve ümmetlerin farklılığına dikkat çekmiştir.58

Abdullah Draz (v. 1377/1958), peygamberlerin birbirlerini tasdik etmesi konusunda şunları söyler: “İnsan fıtrî bir mantıkla, ilâhî bir gerçeğin başka ilâhî bir gerçekle tenâkuza düşebileceğini pek kabul etmez. Bize dün değişmez bir gerçek olarak takdim edilen şeyin, ertesi gün modasının geçtiği, artık işe yaramaz olduğu ve hatta zıddıyla değiştirilmesi gerektiği söylenecek olursa, bu durum kafamızı karıştırmaz mı? Bu iki şeyden birisinin yanlış olduğu düşüncesine bizi sevketmez mi? Her ne kadar görünüşte de olsa, şu veya bu fikir üzerine selâhiyetli kişilerin ittifak etmeleri, umum için, onun doğruluğunun bir işaretidir. Bu bakımdan denilebilir ki, bir doktrin, onu destekleyen ve böylece kendisine olan itimadı pekiştiren ne kadar çok otoriteyi etrafına toplarsa, ruhlara olan tesiri de o nisbette fazla olur. Üstatların çekişmesi ise, bizi şaşırtır, kargaşaya sürükler ve biz iç huzurumuz için zarûrî olan dengeyi sadece onların ittifakında buluruz. Gerçekten başkalarının da aynen bizim gibi düşündüklerini, insanlığın büyük dâhîlerinin aynı görüşte birleştiklerini, Allah’ın (c.c) peygamberlerinin birbirlerini teyit edip, birbirlerine destek olduklarını görmek ne kadar huzur verici şeydir! Hz. Mûsâ (a.s) kendisini daima Hz. İbrâhim’e (a.s), Hz. İshâk’a (a.s) ve Hz. Yakub’a (a.s) nispet etmiyor muydu? Hz. Îsâ’da (a.s) eski şeriatleri ve peygamberleri tasdik etmek için gönderilmemiş miydi? İşte Kur’ân-ı Kerîm, bu fikir üzerinde daha kuvvetli ve ısrarlı bir şekilde durmuştur. O, bütün peygamberlerin sadece Allah’ın (c.c) himayesinde tek ve bölünmez bir cemaat teşkil ettikleri59 değil; aynı zamanda bu birliğin

başlangıçta bütün insanlığın birliği olduğunu, ancak sonrakilerin ya ilâhî emirlerin

56 Bakara 2/285.

57 Bakara 2/253.

58 Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, İstanbul: Azim Yay., 1992, III, 254-255. 59 Enbiyâ 21/92; Mü’minûn 23/52.

bir kısmını unutmaları60 veya bu emirleri kusurlu bir şekilde takdim etmeleri61 yahut

da hırs ve menfaatleri peşinde koşmaları yüzünden ihtilafa düşüp bölündüklerini62

kesin bir şekilde belirtmiştir. Kendi içerisinde her yönüyle tutarlı olan Kur’ân-ı Kerîm, İslam’ı hiçbir zaman Yahudilik ve Hristiyanlık’la çekişen ve sadece kendisinin hak olduğunu kabul ettirmek isteyen bir din olarak tavsif etmemiştir. Müslüman olmak demek aynı zamanda Hz. Mûsâ’ya (a.s), Hz. Îsâ’ya (a.s) ve insanlığın yaratılışından bu yana gelmiş geçmiş bütün peygamberlere ve tebliğ ettikleri şeriatlere aralarında herhangi bir ayırım yapmaksızın iman etmek demektir.63

Daha doğrusu Allah’a (c.c) teslim olmak ve peygamberlerin birbirleri ardından tebliğ ettikleri ilâhî iradeye tâbî olmaktır.64 O halde gelin tefrikaya ve çekişmeye son

verelim.65 Çünkü falan adamın tebliğ ettiği doktirinin şayet benimkisiyle aynı olduğu

doğruysa, benim onu, bu adamın ağzından çıkmış olduğu gerekçesiyle reddetmem için bencil,66 kıskanç67 ve kendimi beğenmiş olmam68 dışında hiçbir makul sebep

mevcut değildir.”69

Özetle, Hz. Mûsâ (a.s) kendisini daima Hz. İbrâhim’e (a.s), Hz. İshâk’a (a.s) ve Hz. Yakub’a (a.s) nispet etmektedir. Hz. Îsâ da (a.s) eski şeriatleri ve peygamberleri tasdik etmek için gönderildiğini ifade etmiştir. Bu başlık altındaki ayetler incelendiğinde; Hz. İbrâhim (a.s) ve Hz. İsmâil’den (a.s) itibaren Hz. Mûsâ (a.s), Hz. Zekeriyyâ (a.s), Hz. Îsâ (a.s), Hz. Yahyâ (a.s) ve Hz. Muhammed’in (s.a.s) birbirlerini ve bütün nebileri tasdik edip doğruladığı, ileriki bölümlerde zikredileceği gibi Kur’ân’ın, onları, Hz. İbrâhim’in (a.s), Hz. Nûh’un (a.s) yolunda70 olduğunu beyan ettiği görülmektedir.

60 Mâide 5/ 13,14.

61 Bakara 2/ 75; Mâide 5/ 13,14. 62 Bakara 2/146, 174, 253; Yûnus 10/19.

63 Bakara 2/ 135, 285; Âl-i İmrân 3/ 84; Nisâ 4/150. 64 Bakara 2/ 133; Âl-i İmrân 3/84.

65 En‘âm 6/159; Şûrâ 42/13. 66 Bakara 2/91.

67 Bakara 2/109. 68 Mâide 5/ 18.

69 Abdullah Draz, Kur’ân’a Giriş, Terc. Salih Akdemir, Ankara: Otto Yay., 2012, s. 67-69. 70 Sâffât 37/83 “Doğrusu İbrâhim onun (Nûh) yolundandı.”

Kısaca, peygamberlerin birbirlerini takip eden tasdikinin, her nebevî asırda gönderilen vahiylerin gündeminde tutulduğu anlaşılmaktadır. İş bu tasdik, ancak aynı dini tebliğ eden peygamberlerin arasında gerçekleşebilir.