• Sonuç bulunamadı

Hz Muhammed’in (s.a.s) Müjdelenmesi

V. Araştırmanın Kavramsal Çerçevesi

2. Hz Muhammed’in (s.a.s) Müjdelenmesi

Sözlükte “güler yüzlü olmak, güler yüzle karşılamak, müjdelemek” anlamındaki beşr (büşûr) kökünden türeyen tebşîr “müjdelemek” demektir.71 Kur’ân

bütün peygamberleri uyarıcı ve müjdeleyici olarak vasıflandırmıştır.72 Hz. Îsâ’nın

(a.s) Ahmed isminde bir peygamberin geleceğini haber vermesi mübeşşir73 “ اًرِّ شَبُم َو

لوُسَرِّب” ifadesiyle anlatılmıştır. Bu bölümde Hz. Muhammed’in (s.a.s) önceki kitaplarda müjdelenmesi konusu incelenecektir. Hz. Muhammed’in (s.a.s), önceki peygamberlerce müjdelendiğine işaret eden “O, şüphesiz öncekilerin kitaplarında

da vardır.”74 ayetine ilişkin üç görüşü Mâverdî, tefsirinde nakletmiştir75:

1. Hz. Muhammed’in (s.a.s) dini ve ümmetinin vasıfları zikredilmiştir.76 2. Kur’ân’ın, önceki kitaplarda mevcut olduğu, resûllerin bir kısmına indirilen kitapların bazılarının Kur’ân’ı zikredip haber verdiği nakledilmiştir.

3. Önceki kitaplarda, Hz. Muhammed’in (s.a.s) gönderileceği zikredilmiştir. Hz. Muhammed’e (s.a.s) inanan Abdullah b. Selâm gibi İsrâiloğullarının bazı bilginlerinin Kur’ân’ın önceki kitaplarda mevcut olduğunu bilmesi müşriklere delil olarak takdim edilmiştir.77 Mekke ehlinin, dînî konularda ilim sahibi olduklarını

zannettikleri Ehl-i Kitapa müracaat ettikleri, Hz. Muhammed’i (s.a.s) sorma maksatlı Medine’deki Yahudilere elçiler gönderdikleri, onların da Tevrât’ta vârid

71 Ebu’l-Fazl Cemâlüddîn Muhammed b. Mükerrem b. Ali b. Ahmed el-Ensârî er-Rüveyfiî İbn Manzûr,

Lisânü’l –‘Arap, Beyrut: t.y., I, 286-287, “bşr” mad.

72 Fussilet 41/4. 73 Bkz. Saff 61/6. 74 Şuarâ 26/196.

75 Mâverdî, en-Nüket ve’l-‘Uyûn, IV, 187.

76 Bkz. Yahya b. Sellâm b. Ebî Sa’lebe el-Keyravânî, Tefsîru Yahya b. Sellâm, Thk. Hind Şelebî, Beyrut:

Dâru’l-Kütübi’l-‘İlmiyye, 1425/2004, II, 524.

77 Taberî, Câmi‘u’l-Beyân, XIX, 397,398: Ebû Muhammed Abdurrahman b. Muhammed b. İdrîs er-Râzî

İbn Ebî Hâtim, Tefsîru’l-Kur’âni’l-‘Azîm İbn Ebî Hâtim, Thk. Es‘ad Muhammed et-Tayyip, Suudi Arabistan: Mektebetü Nezzâr Mustafa el-Bâz, 1419, IX, 2819, 2820.

olduğu gibi zamanın Hz. Muhammed’in (s.a.s) risâlet zamanı olduğunu söyledikleri ifade edilmiştir.78

İsrâiloğullarının bazı bilginleri, Kur’ân’ın ve Hz. Muhammed’in (s.a.s) sıfatlarının, ümmetinin ve risâletinin, ellerinde mevcut olan, ilim öğrendikleri kitapta (Tevrât’ta) var olduğunu itiraf etmişlerdir. Abdullah b. Selâm ve Selmân-ı Fârisî gibi iman edenler bunu haber vermiştir. Bu ifadelere “ Yanlarındaki Tevrât ve İncil’de

yazılı buldukları ümmî nebi olan resûle tâbî olanlar….”79, “Meryem oğlu Îsâ, Ey İsrâiloğulları! Ben Allah’ın benden önce gelen Tevrât’ı tasdik edici, benden sonra gelecek olan Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici bir peygamberim demişti.”80

ayetleri ve “….Ben atam İbrâhim’in duası, Meryem oğlu Îsâ’nın müjdesiyim…..”81

hadisi delil gösterilmiştir.82

Kur’ân’ın genel prensipleri olan akâid, haşr, yeniden dirilme, nebilerin hayatı,83 tevhid, Allah’ın (c.c) zâtı ve sıfatları, akîde esaslarına ve ahlâka dair

hükümlerin öncekilerin kitaplarında mevcut olduğu ve Hz. Muhammed’in de (s.a.s) önceki kitaplarda zikredilmekten hâlî olmadığı,“Yanlarındaki Tevrât ve İncil’de

yazılı buldukları….”84 , “ …Ey İsrâiloğulları ben elinizdeki Tevrât’ı tasdik edici, benden sonra gelecek Ahmed ismindeki peygamberi müjdeleyici olarak sizlere gönderilmiş resûlüm…”85 ayetleri, delil gösterilerek ifade edilmiştir.86

Burada ifade edilen tevhid, risâlet, âhiret, ahlâk ve diğer akîde esasları neshe maruz kalmayan ve asırların değişimine göre değişmeyen hükümlerdir.87 Tevrât, İncil, Zebûr ve genel olarak bilinen nebilerin kitaplarında, Kur’ân’ın muhtevâsının

78 Kurtubî, Ahkâmü’l-Kur’ân, XIII, 138, 139: Ebû Hayyân, Bahru’l-Muhît, VIII, 189, 190. 79 A’râf 7/157.

80 Saff 61/6.

81 İbn Hanbel, Müsned, XXVIII, 379, 395; XXXVI, 596; Muhammed b. Hibbân Ahmed b. Hibbân, el-

İhsân fî Takrîbi Sahîh İbn Hibbân, Thk. Şuayb Arnavût, Beyrut: Müessesetü’r-Risâle, 1408/1988,

XIV, 312, 314, 315, H. No: 6404; Hâkim, Müstedrek, II, 453, 656, H. No: 3566, 4174, 4175.

82 İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’ân, I, 444. 83 Şa’râvî, Havâtır, XVII, 10694. 84 A’râf 7/157.

85 Saff 61/6.

86 Mecmû‘atün mine’l-‘Ulemâi bi İşrâfi Mecme‘u’l-Buhûsi’l İslâmiyye bi’l-Ezher, et-Tefsîru’l-Vasît

li’l-Kur’âni’l-Kerîm, el-Hey’etü’l- ‘Âmme li Şuûni’l-Matâbi‘i’l-Emîriyye, 1393/1973-1414/1993,

VII, 1627, 1628.

87 Ebû Suud Muhammed b. Muhammed b. Mustafa el-Amâdî, İrşâdü’l Akl-ı Selîm ilâ Mezâye’l-Kitâbi’l-

Kerîm, Beyrut: Dâru İhyâi’t-Türâsi’l-Arabî, t.y., VI, 264; Seyyid Kutub, Fî Zilâli’l-Kur’ân, Kâhire,

hepsi, sûre ve ayetlerin bütünü değil; bazısının ismi, vasfı ve manaları itibariyle mevcudiyeti muharref Tevrât, İncil’den bölümler ve Kur’ân’dan ayetler delil gösterilerek aktarılmıştır. Kur’ân’daki delillerden bir tanesi “Yanlarındaki Tevrât ve

İncil’de onu yazılı buldular.”88 ayetidir.89

Tevrât’taki delil ise, Hz. Mûsâ’nın (a.s) “Rab bana şöyle dedi. Senin gibi kardeşlerinin içinden bir nebi onlara tahsis ettim. Sözlerimi ağzına al, tavsiye ettiğim her şeyi onlarla konuş, onlara anlat.”90; Rab, Sînâ’dan geldi, onlara Seirden91

doğdu; Paran92 dağlarında parladı ve mukaddeslerin onbinleri içinden geldi. Onlar

için sağında ateşli ferman vardı”93; “Tanrınız Rab size aranızdan, kendi

kardeşlerinizden benim gibi bir peygamber çıkaracak. Onu dinleyin… Onlara kardeşleri arasından senin gibi bir peygamber çıkaracağım. Sözlerimi onun ağzından işiteceksiniz. Kendisine buyurduklarımın tümünü onlara bildirecek. Adıma konuşan peygamberi dinlemeyeni ben cezalandıracağım”94 ifadeleridir.

İsrâiloğullarının kardeşlerinin Araplar olduğu, Hz. Mûsâ’nın (a.s) şeriatı gibi herhangi bir şeriatle Hz. Muhammed (s.a.s) dışında bir nebinin gelmediği düşünüldüğünde; Hz. Muhammed’in (s.a.s) nübüvvetine işaret edildiği

88 A’râf 7/157.

89 Ebû İshâk ez-Zeccâc, Me‘âni’l-Kur’ân ve İ’râbühû, Thk. Abdulcelîl Abduh Şelebî, Beyrut: ‘Âlemü’l-

Kütüb, 1408/1998, IV, 100, 101: Mâtürîdî, Te’vîlât, VIII, 85; Ebu’l-Leys Nasr b. Muhammed b. Ahmed b. İbrâhim es-Semerkandî, Bahru’l-‘Ulûm, t.y., II, 567.

90 Tevrât, Tesniye, XVIII. Bâb.

91 Rabbin Sina dağından gelmesi, Allah’ın (c.c) Hz. Mûsâ (a.s) ile Sînâ dağında konuşması ve ilâhî

vahyin ona indirilmesine, Seir’den doğması Hz. Îsâ’ya (a.s) İncil’in indirilmesine işaret etmektedir. Zira Tevrât, birçok yerde Sina dağında Allah’ın (c.c) Hz. Mûsâ (a.s) ile konuştuğunu ve emirlerini ilettiğini kaydeder. Çıkış, 19, XXXI/18, XXXIV/ 29, 32, Levlililer VII/38, XXV/1, XXVI/46, XXVII/34; Sayılar, I/1, III/1, 14; IX/1; Seir ise, Hz. Îsâ’nın (a.s) doğduğu yer olan Nâsıra kasabasının da yer aldığı bölgenin ismi olduğu kabul edilir. Paran dağlarının ise, son ilâhî vahyin indirilmiş olduğu, Hicaz veya Mekke’ye işaret olduğu vurgulanır. Böylelikle söz konusu ifadeler Tevrât, İncil ve Kur’ân-ı Kerîm’in indirildiği mekânı bildirmekte ve üç ilâhî vahiy sürecinin kronolojik olarak ortaya çıkışını ifade etmektedir. Râzî, Mefâtihü’l-Ğayb, III, 38-39; Rahmetullah Hindî, Izhâru’l-Hak, Thk. Dr. Muhammed Abdulkâdir- Halîl Melkâvî, Kahire: Dâru’l-Harameyn, 1414/1994, IV, 1134; Ahmed Midhat Efendi, “Milel ve Nihal Geleneğinden Hz. Peygamberin Tevrât’ta Müjdelenmesi”, Sad.: Süleyman Turan, Milel ve Nihal (İnanç, Kültür ve Mitoloji Araştırmalar Dergisi), Y. 2, S. 2, İstanbul: Haziran, 2005, s. 174-184; Çağıl, a.g.e., s. 248-251.

92 Tevrât, Tekvin, XXI/ 21. Tevrât’ta Hz. İsmâil (a.s) ile Hz. Hacer’in yerleştiği yer olarak tanımlanır.

Ahmed Midhat Efendi, a.g.m., s. 179-184; Çağıl, a.g.e., s. 248-251.

93 Tevrât, Tesniye, XXXIII/2; Faran (Paran) dağlarının Mekke’de olduğundan hareketle

peygamberimizin nübüvvetinin müjdelendiğine işaret ettiği ifade edilmiştir. Bkz. Çağıl, a.g.e., s. 248-251.: Bkz. Fâdıl Ayğân, Hz. Peygamber’in Nübüvvetini Kanıtlama Açısından Beşâirü’n-Nübüvve, Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul: 2011, s. 189.

anlaşılmaktadır. Eğer burada kastedilen, Araplardan olan Hz. Muhammed (s.a.s) değil; İsrâiloğullarından bir peygamber kestedilmiş olsaydı, “Kendi içlerinden” ifadesi kullanılırdı. Ancak “Kardeşleri arasından” ifadesi yer almıştır. Onun ağzına almasını tavsiye ettiği Allah’ın (c.c) kelamı, Hz. Muhammed’e (s.a.s) vahyedilen Kur’ân’a işaret etmektedir. Hz. Muhammed (s.a.s) ile Hz. Mûsâ’nın (a.s) şeriatle gelmeleri ortak yönlerine işaret etmektedir. Hz. Îsâ (a.s) ise, Hz. Mûsâ’nın (a.s) şeriatına tâbîdir.

Bu kapsamda, Tevrât’taki “Mûsâ gibi bir peygamber” ifadesinin Hz. Muhammed’e (s.a.s) tekâbül ettiği anlaşılmaktadır. İslam âlimleri, Eski Ahid’in 22. pasajında, Hz. Muhammed’in (s.a.s) müjdelendiğini iddia etmişlerdir.95 Hristiyan

din adamları da Tevrât’taki mesih peygamber beklentisinin Îsa Mesih’e tekâbül ettiğini iddia etmişlerdir.96

İncil’e gelince, Hz. Îsâ’nın (a.s) “Ben Rab’dan ebede kadar sizinle beraber kalması için son bir elçi sizlere vermesini dileyeceğim. Benim adımla rabbin göndereceği elçi, sizlere her şeyi öğretecek, benim sizlere söylediğim her şeyi sizlere söyleyecektir.”97;“…..Rûhu’l-Kudüs bana şâhitlik edecektir. Siz de şâhitlik

edeceksiniz; çünkü başlangıçtan beri benimle berabersiniz.”98; “Ben de babaya

yalvaracağım ve o size başka bir Parakleti (Feraklît)99, hakikat ruhunu verecektir, tâ ki daima sizinle beraber olsun”100; “Fakat benim ismimle babanın göndereceği

Paraklet, Rûhulkudüs, o size her şeyi öğretecek ve size söylediğim her şeyi hatırınıza getirecektir”101; “Babadan size göndereceğim Paraklet, babadan çıkan hakikat ruhu

geldiği zaman benim için o şâhitlik edecektir”102; “Benim gitmem sizin için hayırlıdır, çünkü gitmezsem Paraklet size gelmez, fakat gidersem onu size

95 Sa’adya Gaon, Tevrât (Tora) Tefsiri “Tefsîru’t-Tevrât bi’l-‘Arabiyye”, Haz. Nuh Arslantaş, ,

İstanbul: TYEKB, 2018, II, 1721-1723; Ahmed Midhat Efendi, a.g.m., s. 179-184; Mehmet Aydın,

Müslümanların Hristiyanlara Karşı Yazdığı Reddiyeler ve Tartışma Konuları, Ankara: TDV Yay.,

1998, s. 65-66; Çağıl, a.g.e., s. 248-251.

96 Markos, VIII/27-30; Matta, XVI/13-20; Luka, IX/18-21; Resûllerin İşleri, III/22-23; VII/ 37; Bkz.

Ayğân, a.g.e., s. 59, 61, 64.

97 İncil, Yuhanna, Kutsal Ruh, XIV; XV/26-27;Yuhanna XIV/26; XV/26; XVI/7.

98 İncil, Yuhanna, Kutsal Ruh, XIV; XV/26-27. Süryânicesi Feraklît olan bu ismin, Arapça’da

Ahmed ismine tekâbül ettiği ifade edilmiştir. Mukâtil, Tefsîru Mukâtil, IV, 316.

99 Yunanca’da “Periklitos” ise, Ahmed’e tekâbül eder denilmiştir. Hindî, İzhâru’l-Hak, IV, 1187-1191. 100 İncil, Yuhanna, XIV/15-16.

101 İncil, Yuhanna, XIV/26. 102 İncil, Yuhanna, XV/26.

gönderirim”103; “Ve o geldiği zaman günah için, salâh için ve hüküm için dünyayı

ilzam edecektir”104; “Fakat o hakikat ruhu gelince size her hakikate yol gösterecek;

zira kendiliğinden söylemeyecektir; Fakat her ne işitirse söyleyecek ve gelecek şeyleri size bildirecektir”105; “O beni ta‘ziz edecektir; çünkü benimkinden alacak ve

size bildirecektir”106 sözleri, Yuhanna İncilin’de yer almıştır. Yuhanna, XV/26’da

geçen “Tesellîci” ifadesinin Süryanice versiyonunda (Peşitta) Munhemennâ; Yunanca versiyonda (Septante) ise Paraklitos107 ismiyle karşılandığını ve bu iki ismin “Övülmüş” Muhammed anlamına geldiği, İbn İshâk’tan rivayet edilmektedir.108

İncil’in bu metinleri, Saff 61/ 6. ayetle mutâbık olup Hz. Muhammed’in (s.a.s) Hz. Îsâ (a.s) tarafından müjdelendiğini göstermektedir. Bu öğretinin Kur’ân olduğu, içinde hiçbir şeyin eksik bırakılmadığı, Kur’ân’ın getirdiği bazı şeylerin önceki kitaplarda mevcut olduğu, İncil’de “Benim söylediğim her şeyi, sizlere zikredecek” sözünün Kur’ân’ın getirdiği ma’lûm şeylere tekâbül ettiği kabul edilmiştir.

İncil’in aslında (orijinal) yazılı Mesih’in kelamından olan her şey, öz olarak Kur’ân’da mevcuttur. Tevrât ve İncil’deki bu metinlerle Kur’ân’ın “Yanlarındaki

Tevrât ve İncil’de yazılı buldukları ümmî nebi olan resûl…”,109“Nûh’a emrettiğini sizlere din kıldı”110 ayetleri arasında bağlantı kuran İbn Âşûr, önceki vahiylerin, Kur’ân’ı ve Hz. Muhammed’i (s.a.s) müjdelediğini Kur’ân’ın da öncekileri tasdik edici olduğunu ifade etmiştir.111 Kur’ân’ın“Onlar kendi oğullarını tanıdıkları gibi

O’nu (Hz. Muhammed’i) tanıyorlar.”112 ayetiyle de, Ehl-i Kitab’ın Tevrât ve İncil’de

onun mevcûdiyetine tanıklık ettiği beyan edilmiştir. Ehl-i Kitaptan, Hz.

103 İncil, Yuhanna, XVI/7.

104 İncil, Yuhanna, XVI/8. 105 İncil, Yuhanna, XVI/13. 106 İncil, Yuhanna, 16/14.

107 Mukâtil, Tefsîru’l-Mukâtil, IV, 316; Hindî, İzhâru’l-Hak, IV, 1187-1191.

108Ebû Muhammed Cemâlüddîn Abdülmelik b. Hişâm b. Eyyûb el-Himyerî el-Meâfirî el-Basrî el-Mısrî

İbn Hişâm, Sîretü İbn Hişam, Thk. Tâhâ Abdürraûf Sa‘d Beyrut: Dâru’l-Cîl, 1411/1991, II, 64; Bkz.Ebu’l-Hasen Burhânüddîn İbrâhim Bikâ’î, Nazmü’d-Dürer fî Tenâsübi’l-Âyât ve’s-Süver, Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-‘İlmiyye, 1995, VII, 582; Çağıl, a.g.e., s. 254.

109 A’râf 7/157. 110 Şûrâ 42/13.

111 Mâverdî, en-Nüket ve’l-‘Uyûn, V, 197: Muhammed Tâhir b. Muhammed Muhammed Tahir b. Âşûr,

et-Tahrîr ve’t-Tenvîr, Tunus: ed-Dâru’t-Tûnusiyye, 1984, XIX, 191-192.

Muhammed’e (s.a.s) iman eden Abdullah b. Selâm ve İbn Yemânî bu ayeti desteklercesine “Vallahi ben evladımı tanıdığım gibi Hz. Muhammed’i (s.a.s) tanıyorum, dediği” aktarılmıştır.113

Buna göre, Hanif olan Hz. İbrâhimin dininde, Yahudilik ve Hristiyanlık’ta müjdelenen bir peygamber beklentisi teşekkül etmiştir.114

Bakara 2/62. ayetin nüzul sebebi olarak nakledilen Hz. Selman ve arkadaşlarıyla alakalı rivayet, Hz. Muhammed’le (s.a.s) Kur’ân’ın, Hz. Îsâ’ya (a.s) indirilen İncil’de115, müjdelendiğini göstermiştir. Hz. Selman, müşrik toplum

içerisinde başlayan iman arayışında, görüştüğü pek çok Hristiyan din adamından İncil’de zikredilen zinâ, hırsızlık, bâtıl yolla mal edinmenin kötülük kabul edilip nehyedildiği, müşrik topluluklarının kestiği hayvanın etinin haramlığına ve ibadetlere dair Hristiyanlığın öğretilerini almış ve bu öğretiler içerisinde Hz. Muhammed’in (s.a.s) bi’setinden haberdar olmuştur. Hristiyan din adamlarından Hz. Muhammed’in (s.a.s) risâletinin alameti olarak nübüvvet mührünün mevcudiyetini ve hediye kabul edip, sadaka almadığını öğrenmiştir. Ona ulaşabilmek için yollara düşüp, birçok meşakketlere, zorlu ve yorucu yolculuklara katlanıp, yaşadığı pek çok maceradan sonra Medîne’ye ulaşmıştır. Hz.Selman Hz. Muhammed’i (s.a.s) görünce, ona bakıp etrafında döndü. Hz. Muhammed (s.a.s) onu görünce, istediğini tarif etti, elbisesini nebi mührü görününceye kadar indirdi. Onu görünce gitti bir dinar paranın bir kısmıyla ekmek, bir kısmıyla et satın aldı. Nebiye götürdü, Hz. Muhammed (s.a.s) bu nedir? diye sordu. O da sadaka olduğunu söyledi. Nebi ona ihtiyacım yok, onu çıkar Müslümanlar yesin, dedi. Sonra diğer dinarla gitti, ekmek ve et satın aldı. Nebiye

113 Mâtürîdî, Te’vîlât, I, 590; Şa’râvî, Havâtır, XVII, 10694. 114 Ayğân, a.g.e., s. 74-89.

115 Kur’ân’da zikredilen İncil, günümüzde mevcut İncilleri kastetmemektedir. Kur’ân’ daki İncil Hz.

Îsâ’ ya (a.s) indirilen vahyi ifade eder. Eğer bu dört İncil kastedilseydi, Kur’ân İncil kavramını müfred değil; cemi’ (çoğul) kullanırdı. Bu gün mevcut dört İncil, Hz. Îsâ’nın (a.s) hayatını anlatan siyer kitabı niteliğindedir. Ancak bu durum söz konusu kitapların Hz. İsa’nın tebliğ ettiği ilâhî mesajlardan hiçbirini ihtivâ etmediği anlamına gelmez. Matta, Markos, Luka ve Yuhanna’ya ait kitaplarda Hz. İsa’nın dilinden sadır olmuş sözler de mevcuttur. Kur’an’da zikri geçen İncil yazılı bir metne değil, Hz. İsa’ya gönderilen ve onun tarafından şifahi olarak tebliğ edilen ilâhî mesajlara tekâbül etmektedir. Hz. Îsâ’nın (a.s), havarilerine yazılı bir İncil bıraktığına dair bir veri olmadığından, ortada olmayan bir şeyin tahrifi de olmaz. Bu nedenle Kur’ân sadece Tevrât’ın tahrifatından bahsetmiştir. İncil’in tahrifatından bahsetmemiştir. Bkz. Öztürk, a.g.m., Sempozyum, s. 35-36, 38, 47; Ancak, Mâide, 5/13. ayet, Hristiyanların tahrifâtından bahsetmektedir. Kanaatimce, İncil’in manasının müjde olması, Kur’ân’ı ve Hz. Muhammed’i (s.a.s) müjdeleyen bir kitap olma ihtimalini kuvvetlendirmektedir.

geldi. Nebi bu nedir? dedi. Hz. Selman hediye deyince, Nebi otur ye! dedi. Her ikisi oturup yedi. Hz. Muhammed (s.a.s) İslam’ı anlatırken Hz. Selman arkadaşlarını anlattı ve onların durumlarını haber verdi. Onlar namaz kılıyorlar, oruç tutuyorlar, sana iman ediyorlar, senin nebi olarak gönderileceğine şehâdet ediyorlar, dedi. Hz. Selman’ın onları övmesi tamamlanınca Hz. Muhammed (s.a.s) Yâ Selman! Onlar cehennemdedir, dedi. Bu söz Hz. Selman’ın üzüntüsünü artırdı. Hz. Selman Hz. Muhammed’e (s.a.s) onlar sana yetişselerdi, seni tasdîk edip sana ittibâ edeceklerdi, dedi. Bunun üzerine Bakara 2/62. ayet116 nazil oldu. Mücâhid’den (v. 104/721)

nakledildiğine göre Hz. Selman arkadaşları için dua etti, bu ayet Hz. Selman’ın arkadaşları hakkında indi.117

Bunun üzerine Allah (c.c) Resûlü şöyle buyurdu:

ؤي ملو مويلا يب عمس نمو ؛ريخ ىلع وهف ،يب عمسي نأ لبق ملاسلإا ىلع تامو ىسيع نيد ىلع تام نم" "كله دقف يب نم

“Kim beni duymadan önce Îsâ’nın dini ve İslam üzerine ölürse, o hayır üzeredir. Bu gün beni duyup işiten ve bana inanmayan kimse helak olmuştur.”118

Hz. Muhammed’in (s.a.s) önceki nebiler tarafından müjdelenmesine, Hz. İbrâhim (a.s) ve Hz. İsmâil’in (a.s)“Rabbimiz! bizi sana teslim olan kimseler kıl.

Soyumuzdan sana teslim olmuş bir ümmet kıl…..”119 ayetindeki duası da dâhil

edilebilir. Bu ayetteki dua ile Hz. Muhammed’in (s.a.s) ümmeti kastedildi, denilmiştir.120“Atanız İbrâhim’in dinine uyun, Allah sizi hem daha önce hem de bu Kur’ân’da müslüman olarak isimlendirdi…”121 ayetinin de buna işaret ettiği

zikredilmiştir.122 Hz. Muhammed (s.a.s) “Ben nebilerin sonuncusu Allah’ın (c.c) kuluyum. Sizlere şunu haber vereceğim; Âdem henüz çamurdan yaratılmışken ben

116 “Şüphesiz İman edenler, Yahudilerden, Hristiyanlardan Allah’a, ahiret gününe iman edip salih amel

işleyenler için rableri katında mükâfaatlar vardır. Onlar için herhangi bir korku yoktur. Onlar üzüntü de çekmeyecekler.”

117 Taberî, Câmi‘u’l-Beyân, II, 150-156; İbn Ebî Hâtim, Tefsîru Ebî Hâtim, I, 126-129: Suyûtî, Dürru’l-

Mensûr, I,179-181; Bu rivayetin benzeri Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde nakledilmiştir. İbn

Hanbel, Müsned, XXXIX, 140-147; Ebu’l-Kâsım et-Taberânî, el-Mu‘cemü’l-Kebîr, Thk. Hamdî b. Abdulmecid es-Selefî, Kâhire: Mektebetü İbn Teymiyye, t.y., VI, 228 ; Hâkim, Müstedrek, III, 697.

118 Taberî, Câmi‘u’l-Beyân, II, 150-156; İbn Ebî Hâtim, Tefsîru Ebî Hâtim, I, 126-129: Suyûtî, Dürru’l-

Mensûr, I,179-181.

119 Bakara 2/128.

120 Nesefî, Medâriku’t-Tenzîl, I, 130; Ebû Suud, İrşâdü’l-Akl-ı Selîm, I,161; Reşîd Rızâ, Menâr, I, 387,

Yunus el-Hatîb, el-Kur’ânî li’l-Kur’ân, I, s. 142. İbn Âşûr, et-Tahrir ve’t-Tenvîr, I, 720-721.

121 Hacc 22/78.

nebi idim. Ben atam İbrâhim’in duası, Îsâ’nın müjdesi, Annemin rüyasıyım. Annem rüyasında bir ışığın çıkıp Şam’ın saraylarını aydınlattığını görmüştür. Nebilerin anneleri bu tarz rüya görürler.”123 hadisindeki ifadeler, Hz. Muhammed’in (s.a.s)

Hz. İbrâhim’den (a.s) beri müjdelendiğinin vurgulanması açısından önem taşımaktadır. Hz. Muhammed (s.a.s) bir hadiste Allah’ın (c.c) “ Seni yaratılışta

peygamberlerin ilki; bi’sette (gönderilişte) sonuncusu kıldım.”124 dediğini, ifade

etmiştir. Bu hadisi,“ Biz peygamberlerden sağlam söz almıştık. Senden, Nûh’dan,

İbrâhim, Mûsâ ve Meryem oğlu Îsâ’dan da…..”125 ayeti desteklemiştir. Bu ayette

Hz. Muhammed’in (s.a.s) önce zikredilmesi, onun yaratılışta ilk peygamber olduğuna işaret etmektedir. Ayrıca, Hz. Muhammed’e (s.a.s) “Ne zaman nebi idin?” diye

sorulduğunda, ruh üflenip Âdem yaratılmadan önce, ruh ile cesed arasındayken ben nebi idim.” demiştir.126 Câbir’den gelen rivayete göre, “Süleyman’ın mühründe Allah’tan başka ilah yoktur. Hz. Muhammed Allah’ın resûlüdür”127 yazdığı

nakledilmiştir.

Hz. Muhammed’in (s.a.s) müjdelendiğine dair en çarpıcı örnek Varaka b. Nevfel ile olan konuşmalarıdır. Hz. Hatice’nin amcaoğlu olan Varaka b. Nevfel, her ne kadar gözlerini kaybetmiş bir âmâ olsa da, İbranice’yle meşgul olmuş İbranice kitap ve İncil yazmış, kutsal kitaplara âşinâ olmuş bir kimse olarak sonunda Hristiyanlığı kabul etmiş bir ihtiyar idi. Hz. Muhammed’in (s.a.s) tanık olduklarını anlatmasına mukâbil Varaka b. Nevfel, “Bu, Mûsâ’ya gelen Nâmus-u Ekber’den128

123 İbn Hanbel, Müsned, XXVIII, 379-381; XXXVI, 596.( Senedin’deki, Ferec b. Fedâle zayıf kabul

edilmiştir. Hâkim Hadis’in sahih olduğunu beyan etmiş; Zehebî de sahih değerlendirmesinde Hâkim’e mutâbık kalmıştır.); Ebû Hâtim Muhammed b. Hibbân , Sahîhu İbn Hibbân,Thk. ve Trc.: Şuayb Arnavût, Beyrut: Müessesetü’r-Risâle, 1408/1998, XIV, 315, H. No: 6404.( Şuayb Arnavût hadisin senedinin sahih olduğunu; “Nebilerin annesi böyle rüyalar görür.” kısmının senedinin zayıf olduğunu ifade etmiştir.); Suheyb Abdulcebbâr, el-Müsned, I, 346.

124 Bkz. Ebû Bekr Ahmed b. Amr b. Abdulhâlik b. Hallâd b. Ubeydullah el-Bezzâr, Müsnedü’l-Bezzâr,

Thk. Âdil b. Sa’d, Medînetü’l-Münevvere: Mektebetü’l-‘Ulûm ve’l-Hikem, 1988-2009, XVII, 11; Ebû Bekr Ahmed b. Muhammed b. Harun b. Yezid el-Halâl el-Bağdâdî, es-Sünne, Thk. Dr. Atiyye ez- Zehrânî, Riyad: Dâru’r-Râye, 1410/1989. I, 187-188, H. No: 199.

125 Ahzâb 33/7.

126 Bkz. Bezzâr, Müsned, XVII, 11; Bağdâdî, es-Sünne, I, 187-188, H. No: 199,200.

127 Bağdâdî, es-Sünne, I, 189, H. No: 201. Bu rivayet sahih, birinci derece ve diğer hadis kaynaklarında

bulunamamıştır. Tefsir kitaplarında çokça zikredilmiştir. Sa‘lebî, el-Keşf ve’l-Beyân, VIII, 207; Kurtubî, Ahkâmü’l-Kur’ân, XV, 200; Muhammed İzzet Derveze, et-Tefsîru’l-Hadîs, Kâhire: Dâru İhyâi Kütübi’l-‘Arabî, 1383, I, 216; Hererî, Hadâik, XXIV, 421.

128 Nâmus kavramı, İlâhî büyük kâtip veya kanun anlamlarına da gelmektedir. Bkz. Mu‘cemü’l-Lüğati’l-

‘Arabiyye, İbrâhim Mustafa, Ahmed ez-Zeyyât, Hamid Abdulkâdir, Muhammed en-Neccâr, el-

(Cebrâil) başkası olamaz; Hz. Muhammed de (s.a.s) bu millete Allah’ın elçisi olacaktır. Ey Muhammed! (s.a.s) Keşke hemşehrilerinin seni memleketinden çıkaracakları güne kadar yaşayabilsem!” demiştir. Bunun üzerine Hz. Muhammed (s.a.s): “Nasıl? Onlar beni memleketimden çıkaracaklar mı!” dedi. Buna Varaka: “ Şüphesiz, hiç kimse, düşmanlık ve işkence mevzû olmaksızın senin getirdiğini asla getirmemiştir. Ama Allah (c.c) bana ömür verir de o günleri görürsem ve tâkâtım da kalırsa sana bu mücadelede en sağlam desteği temin ederim, diye cevap vermiştir.129

Bu rivayetlerin Kur’ân’la mutâbakatı Hz. Muhammed’in (s.a.s) sadece Hz. Mûsâ (a.s), Hz. Îsâ (a.s) tarafından değil; Hz. İbrâhim (a.s), ve ilk peygamber Hz. Âdem’den (a.s) itibaren müjdelendiğini göstermektedir.130

Sonuç olarak peygamberlerin ahidleşmesini ifade eden Âl-i İmrân 3/81. ayetle, “ ِّهْيَدَي َنْيَب اَمِّل / يَدَي َنْيَب امِّل ًاقِّ دَصُم” vb. ifadelerinin zikredildiği ayetler ve Hz. Muhammed’in müjdelendiğini haber veren “لوُسَرِّب اًرِّ شَبُم َو” ifadesinin geçtiği ayet birlikte tetkîk edildiğinde, “Mîsâkannebiyyîn” kavramının, Allah’ın (c.c) hem peygamberlerin birbirlerini tasdik edip desteklemeleri hem de Hz. Âdem’den (a.s) itibaren bütün peygamberlerin Hz. Muhammed’i (s.a.s) müjdeleyip tasdik etmeleri, desteklemeleri hususunda ahid aldığı ve peygamberlerin de bu ahdi ümmetlerinden