• Sonuç bulunamadı

Kur’ân’ın Korunmasına Yönelik Alınan Tedbirler

D. KUR’ÂN-I KERİM’İN KORUNMUŞ OLMASI

1. Kur’ân’ın Korunmasına Yönelik Alınan Tedbirler

Kur’ân’ın öğrenilmesi ve korunmasına yönelik en etkin çalışmalardan biri kırâattır. İlk defa Cebrâil tarafından Hz. Peygambere öğretilen Kur’ân, onun tarafından ilk muhatap kitlesi olan ashabına okunmuştur. Kur’ân ismi, onun sürekli okunan kitap oluşunu vurgular. Hz. Peygamber “Sizin en hayırlınız Kur’ân’ı öğrenen

ve öğreteninizdir,”227 hadisiyle önce kendisi, muhatabı olduğu topluluğa öğretmiş,

onların da başkalarına öğretmesini teşvik etmiştir. Kur’ân’ın daha kolay ve yaygın okunabilmesi için farklı Arap kabileleri ve lehçelerini dikkate alarak manayı da bozmadan bir takım okuma farklılıklarına imkân tanımıştır.228 Hz. Peygamber,

Kur’ân’ın Kureyş lehçesine göre okunmasını tavsiye etmiştir. Hz. Osman zamanında farklı okuyuşların zamanla karışıklıklara sebep olmaması için tek lehçe okuyuşu esas alınarak yazıya geçirilmiştir.229 Kur’ân-ı Kerîm’in lafızlarının yanlış okunması, mana

bozukluklarına sebebiyet vereceğinden kırâat ilminin öğrenilmesi ve öğretilmesi

225 A’râf 7/145.

226 Şaban Kuzgun, Dört İncil farklılıkları ve Çelişkileri, Ankara: 1991, s. 196. 227 Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 21.

228 Kur’ân yedi harf üzerine indirildi. Ondan kolayınıza geleni okuyunuz. Bkz. Mâlik b. Enes b. Mâlik b.

Âmir, Muvattâ, Thk. Muhammed Mustafa el-‘Azamî, Müessesetü Zâyid b. Sultân, 1425/2004,

Kur’ân, 5; Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 5, 27; Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn, 270; Ebû Dâvûd Süleyman b.

el-Eş‘as b. İshâk es-Sicistânî, Sünen,Thk. Muhammed Muhyiddîn Abdulhamîd, Beyrut: el- Mektebetü’l-‘Asriyye, t.y., Vitr, 22;Tirmîzî , Sünen, Kırâat 11.

farz-ı kifâye olarak kabul edilmiştir.230 Allah Teâlâ’nın, her harfin hakkının verilmesi, acele etmeden, dikkatlice, mahreç ve sıfatlarına muvâfik bir şekilde okunması231 anlamında “Tertîl”i232 emretmesi, peygamberimizin de buna teşvik

etmesi, Kur’ân-ı Kerîm’in korunması için alınan tedbirlerdendir.233

b. Kur’ân’ın Hıfzedilmesi

Kur’ân, ilk inen vahiyden itibaren önce peygamberimiz sonra da ashabı tarafından ezberlenmiştir. Peygamberimizin ezberlediği “Onu (Kur’ân) senin kalbine

yerleştirdik”234 ve “ Sana Kur’ân’ı okutacağız, sen de onu unutmayacaksın.”235

“Vahyi tam alma telaşı içerisinde dilini kımıldatma. Onu zihninde toplayıp okumanı sağlama işi bize aittir.”236 ayetlerinde zikredilmiştir. Her yıl Ramazan ayında Hz. Peygamber ve Cebrail o ana kadar gelen vahyi arz/ sema etmiştir237. Zeyd b. Sâbit

gibi vahiy kâtibi olan sahabelerden bazıları arz/semaya tanıklık etmiştir. Bu durum Ramazanda mukâbele geleneğini teşekkül ettirmiştir.

Sahabeyi Kur’ân’ı ezberlemeye sevk eden etkenler şöyle sıralanabilir: 1. Yeni bir dine karşı hissettikleri yüksek heyecan.

2. Namaz ibadetinde Kur’ân okumanın farziyeti.

3. Hz. Peygamber’in Kur’ân okumanın ve ezberlemenin sevabına müteallik teşvikleri.238

4. Hz. Peygamberin bizzat Kur’ân öğretimiyle meşgul olması.239

5. Kur’ân’ın bölüm bölüm inmesi sebebiyle kolay ezberlenmeye elverişli olması.240

230 Ebû Hâmid Muhammed b. Muhammed el- Gazzâlî, İhyâu ‘Ulûmiddîn, Beyrut: t.y., I, 17; Ömer

Nasûhi Bilmen, Büyük Tefsir Târihi, İstanbul: 1973, I, 130.

231 Muhammed Murtezâ Zebîdî, Tâcu’l-Arûs, RTTL Mad., 1306, VII, 334-335 232 Müzzemmil, 73/4.

233 Nûreddîn Ali b. Ebî Bekr Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, Beyrut: 1967, IX, 287. 234 Furkân 25/32.

235 A’lâ 87/6.

236 Kıyâme 75/16-17. Ayrıca Bkz. Bakara 2/97; Nahl 16/102; Şuarâ 26/193. 237 Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 7; İ’tikâf, 17.

238 Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 20, 23; Müslim, Salâtu’l-Müsâfirîn, 231; Tirmîzî, Sevâbü’l-Kur’ân, 13;

Ebû Dâvûd, Salât, 349; Ebû Abdillah Muhammed b. Yezid İbn Mâce, Sünen, Thk. Muhammed Fuat Abdülbâkî, Dâru İhyâi’l- Kütübi’l-‘Arabî, t.y., Edep, 52.

239 Nûreddîn Itr, el-Muhâdarât fî ‘Ulûmi’l-Kur’ân, Dımaşk: 1404, s. 40; Abdulhamit Birışık, Kırâat

6. Güçlü bir hafızaya sahip olmaları.241

Tarih boyunca da Kur’ân, başka bir metne nasip olmayan yoğunlukta okunup, ezberlenmiştir.

c. Yazıya Aktarılması

Kur’ân’ın korunmasıyla ilgili en kalıcı metotlardan biri, hatta en güvenilir olanı, peygamberin hayatında indirilen ayetlerin yazıya geçirilmiş olmasıdır. Bu vesileyle, Hz. Peygamber kendisine vahyolunan Kur’ân ayetlerini bir taraftan ezberliyor ve sahâbilere ezberlemesini tavsiye ediyor, diğer taraftan onu yazdırarak koruma altına alıyordu. Böylece, hem sâdırda hem de satırda ikili bir koruma yöntemi takip ediliyordu. Tarihte ilk defa kutsal bir kitap daha nüzûlü anında kayda geçiyor, ikili bir yöntemle korunuyordu. Bu yöntemin temelini “Vahiy Kâtipliği” müessesesi oluşturuyordu. Mustafa ‘Azamî, peygamberimizin, 59 tane yazı ve vahiy kâtibinden bahsetmiştir. Takrîben 20 tanesinin hicretten önce Mekke’de iken müslüman olan vahiy kâtipleri olduğu tespit edilmiştir. 242

Peygamberimizin ilk vahiy kâtibinin, besmeleyi ilk yazanın Hâlid b. Saîd b. el-As olduğu ifade edilmiştir. Hz. Ebû Bekir’den sonra müslüman olduğu nakledilmiştir. Hâlid b. Saîd’in Medine’ye Hayber Gazve’sinden sonra gelmesi, Medine’deki ilk vahiy katiplerinin, Ubey b. Ka‘b, Zeyd b. Sâbit ve Ali b. Ebî Tâlip olması, onun Mekke’ deki ilk vahiy kâtibi olduğunu göstermektedir.243 Bu bilgiler

ve ilk Müslümanlardan Hz. Ebû Bekir’in vahiy katibi olması, peygamberimizin hicrette ğâr-ı yârı (Mağara arkadaşı) olarak, vahyin tamamına “Sıddîk” vasfıyla şâhit olması,244 Hz. Ömer’in Müslüman olmadan önce evine gittiği kız kardeşinin elinde

Tâhâ ve Kuvvirat sûrelerinin yazıldığı sahifeleri görmesi, vahiy kâtipliği müessesesinin Mekke’de başladığına işaret etmektedir.245 Erkam b. Ebi’l-Erkam,

yedinci ya da onbirinci olarak ilk Müslümanlardan kabul edilmiştir. Peygamberimiz,

240 İsrâ 17/106.

241 Ömer Rızâ Doğrul, Kur’ân nedir?, Ankara, 1967, s. 43; Muhammed Ali Sâbûnî, et-Tibyân fî

‘Ulûmi’l-Kur’ân, Beyrut: 1981, s. 46. (Araplar, şiir ve nesebe ait bilgileri çokça ezberledikleri için

hâfızaları ezbere yatkındı.)

242 Mustafa el-‘Azamî, “Asr-ı Saadette Yazı ve Vahiy Kâtipleri”, Terc. Dr. Durak Pusmaz, Bütün

Yönleriyle Asr-ı Saadette İslam, Editör: Vecdi Akyüz, İstanbul: Beyan Yay., 1994, I, 381-462.

243 Mustafa el-‘Azamî, a.g.e., I, 409. 244 ‘Azamî, a.g.e., I, 385.

daveti gizli olarak onun evinde yapmış, Hz. Ömer bu evde müslüman olmuş; Hz. Ömer’in müslüman olmasıyla davet ve ibadetler açıktan yapılmaya başlanmıştır. Dâru’l-Erkam’dan önce vahiy kâtipleri vardır. Vahiy kâtiplerinin en başta gelenleri, Hz. Ebû Bekir, Hz. Ali, Hz. Osman, Hz. Ömer, Ubeyy b. Ka‘b ve Zeyd b. Sâbit’tir.246 Diğer bir kısmı ise, Muaviye b. Ebi Süfyân, Sa‘d b. Ebî Vakkas,

Huzeyfe b. el-Yeman, Amr b. As, Muaz b. Cebel, Talha b. Ubeydullah, Zübeyr b. Avvâm, Âmir b. Füheyre, Abdullah b. Abdullah b. Übey b. Selûl, Hanzala b. Rebi’, Abdullah b. Amr b. el-As’tır.247 Buna göre, Vahiy Kâtipliği, İslam’ın ilk

kurumudur.248 Bu kurumun Kur’ân’ı korumaya ilişkin olması önemlidir. Böylece Hz.

Muhammed (s.a.s) nebevî basîret ve geçmişteki nübüvvet tecrübeleriyle bütün tahrif ve değişmelerden uzak kalacak ve kıyâmete kadar bozulmadan aslını koruyacak son semâvî kitabın nesilden nesile aktarılmasını sağlayacak târihî tedbiri almıştır.

Kur’ân’ın ilk nazil olan ayeti oku emrinden249, birçok ayeti yazıdan250,

kalemden251, kitaptan252 bahsetmekte ve bunların ilâhî kıymetine ve önemine işaret etmektedir. Bu bağlamda yazı, ilk vahiyden itibaren İslam toplumunda dînî bir zarûret halini almıştır. Yazı işlemi, ayrı ayrı yerlerde bulunan nüshaların hâfız olan Hz. Ebû Bekir’in liderliğinde Zeyd b. Sâbit başkanlığında peygamberimizin bazı vahiy kâtiplerinin gayretleri neticesinde cem edilmekle devam etmiş, yine aynı vahiy kâtiplerinin kontrolünde hafız olan Hz. Osman’ın istinsâhı ile tamamlanmıştır.253

246 Vahiy Kâtiplerinin sayısının 14, 24, 43 arasında olduğunu zikredenler de olmuştur. Bkz. Elçin

Memmedzâde, Vahiy Kâtipliği ve Hz. Peygamberin Vahiy Kâtipleri, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara: 1999, s. 45-47; Ziya Şen, “Vahiy Kâtipliği Müessesesi”, OMÜİFD, S. 30, Samsun: 2011, s. 191, 204; M. Suat Mertoğlu, “Vahiy Kâtibi”,

TDVİA, İstanbul: 2012, s. 447-449. Peygamberimizin vahiy kâtiplerinden olan Ebû Huzeyfe, Allah

Resûlünün, erkamın evine girmesinden önce müslüman olmuştur. A’zamî, a.g.e., I, 387.

247 İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, IX, 22; Muhammed Abdulazîm ez-Zürkânî, Menâhilü’l-‘İrfân fî ‘Ulûmi’l-

Kur’ân, Mısır: t.y., I, 246; Diğer Vahiy Kâtipleri için Bkz. A’zamî, a.g.e., I 381-462.

248 Bkz. Hasan Elik, Kur’ân’ın Korunmuşluğu Üzerine, İstanbul: İFAV Yay., 2008, s. 166; Ziyâ Şen,

Vahiy Kâtipliği Müessesesi, DİD Kur’ân Özel Sayısı, Ankara: DİB Yay., 2011, s. 131-154.

249 A’lak 96/1,3 250 Bakara 2/282, 283. 251 Kalem 68/1; A’lak 96/ 4. 252 Tûr 52/2.

253 Detaylı bilgi için Bkz. Ali Osman Yüksel, İbn Cezerî ve Tayyibetü’n-Neşr, İstanbul: İFAV Yay.,

1996, s. 64-110: Komisyon, Tefsir(El Kitabı), Ankara: Grafiker Yay., 2012, s. 32-44: Elik, a.g.e., s. 164-172; İsmail Karaçam, Kur’ân-ı Kerîm’in Faziletleri ve Okunma Kâideleri, İstanbul: İFAV, 2010, s. 43-57.

d. Tebliğ ve Tebyîn Edilmesi

Müslümanlar, Kur’ân’ı sadece öğrenmekle kalmamış, onu öğretmek için büyük gayretler sarfetmişlerdir. Kur’ân’ı öğretme isteği İslam toplumunda öğrenme isteğinin önüne geçmiştir. Bu faaliyete Kur’ân-ı Kerîm “Tebliğ” ifadesini kullanmıştır. Kur’ân Hz. Peygamber’e kendisine vahyedileni insanlara ulaştırmasını254, muhtevâsını da açıklamasını255 emretmiştir. Hz. Muhammed (s.a.s)

sadece Kur’ân’ı tebliğ ve tebyîn etmekle kalmamış, bazı Kur’ân öğreticilerini birçok merkeze göndermiştir. Mus’ab b. Umeyr, İbn Ümmi Mektûm, hicretten önce Medine’ye256, Muaz b. Cebel hicretten sonra Yemen’e gönderilmiştir.257 Mus’ab b.

Umeyre iyi Kur’ân okuyucusu ve okutucusu anlamında “Kârî” ve “Mukrî” denilmiştir.258 Hz. Peygamber, Mekke’nin fethinden sonra Kur’ân öğretimi için

Attâb b. Esed’i Mekke’ye259, Amr b. el-Hazm el-Hazrecî’ yi Necran’a

göndermiştir.260 Peygamberimizin kadınlara Kur’ân öğretimi için ayrı bir gün tahsis

ettiği kaynaklardan aktarılmaktadır.261 Kadınlara Kur’ân’ın öğretilmesi için Hz. Âişe,

Hz. Hafsa, Hz. Ümmü Seleme, Kerîme binti Sa‘d görevlendirilmiştir.262

Peygamberimizin gönderdiği bu sahabeler, hem Kur’ân’ı tebliğ etmiş hem de tebyîn etmiştir (açıklamıştır). Bu ifadelerden, Kur’ân öğretiminin Hz. Peygamber tarafından sistematik bir şekilde önemli merkezlere uzman göndermek suretiyle tedrîs edildiği anlaşılmaktadır. Kur’ân’ın hem tebliğ edilerek hem de tebyîn edilerek (açıklanarak) korunduğu müşâhede edilmiştir.

e. Denetlenmesi

Kur’ân’ın korunmasına yönelik takip edilen yöntemlerden biri de denetim yöntemidir. Bu yöntem, Kur’ân’ın doğru okunması, ezberlenmesi ve öğretilmesini sağlamaktadır. Kur’ân’ın yanlış öğretilmesi manasına da yansıyacağından dini hayatta olumsuz yaşantılara sebebiyet verecektir. Bu bağlamda, Hz. Peygamber

254 Mâide 5/67.

255 Nahl 16/44.

256 Ahmed b. Ebî Ya‘kûb, Târîhu Ya‘kubî, Necef: 1385, II, 38.

257 Muhammed Abdülhay Kettânî, Nizâmü’l-Hükûmeti’n- Nebeviyye et-Terâtibü’l-İdâriyye, Beyrut;

Dâru’l-Kütübi’l-‘Arabî, I, 43; Zürkânî, a.g.e., I, 234.

258 Muhammed İbn Sa‘d, et-Tabakâtü’l-Kübrâ, Beyrut: Dâru Sâdır, 1405/1985, III, 117; IV, 206. 259 Kettânî, et-Terâtib, I, 43.

260 Kettânî, et-Terâtib, I, 43. 261 Buhârî, ‘İtisâm, 10.

kendisine vahyedilen ayetleri her yıl Ramazan’da arz/sema263 yoluyla Cebrâil’e sesli

bir şekilde okur, Cebrâil dinler, vahiy kâtipleri yazdıkları vahyi kontrol ederdi. Hz. Peygamberin vefatına tekaddüm eden yıl, iki defa arz/sema gerçekleşmiştir. Bu son arz/sema hadisesine arz-ı âhire (son sunuş) denilmiştir.264 İslam memleketlerinde ve ülkemizde hafızların câmi ve evlerde mukâbele okuması, okunan mukabelenin insanlar tarafından Kur’ân-ı Kerîm’den takip edilmesi, arz/sema hadisesinden gelen bir gelenek olmuştur. Bu denetim metodu daha sonraki Müslümanların Kur’ân öğretiminde eğitim/öğretim metodu olarak devam etmiş ve Kur’ân’ın fem-i muhsin’den265 öğrenilmesi önem kazanmıştır. Hz. Peygamber Kur’ân öğretiminde

hassas davranmış ve öğrenilecek bazı isimleri de sarâhaten zikretmiştir. Bunlar, Abdullah b. Mes’ûd, Sâlim, Muaz ve Übeyy b. Ka‘b’tır.266 Hz. Osman, Hz. Ali,

Ebu’d-Derdâ ve Ebû Mûsâ el-Eş’ârî de Kur’ân öğreticileri kadrosuna dâhil edilmiştir.267 Kur’ân’ın korunmasına yönelik burada anlatılanların haricinde başka

tedbirler de alınmıştır.268

Kur’ân’ın korunmasını insan ve toplum psikolojisi açısından değerlendirmek faydadan hâlî değildir. Günümüzde semâvi kitapların muhataplarından birçok cemaat, tarikat, mezhep ve gruplar bulunmaktadır. Bu gruplar, zamanla aralarında meydana gelen ufak bir ihtilaftan teşekkül etmiştir. Bu küçük ihtilaflar büyük dînî mezhep, tarikat, cemaat vb toplulukları oluşturmuş ve bu topluluklar içerisinde başka başka topluluklar meydana getirmiştir. İslam tarihinde mezhepler ve muhtelif dînî yapıların oluşmasına temel oluşturan olaylardan biri Kırtas hadisesidir.269 Şia ve

263 Hz. Peygamberin kendisine gelen vahyi her yıl vahiy meleği Cebrâil’e okuması, Vahiy meleğinin de

dinlemesi metoduyla gelen vahyin denetlenmesidir.

264 Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 7; Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe, 98-99. Arz/semâ hadisesiyle ilgili birçok

hadis rivayet edilmiştir. Bu dipnottaki Buhari ve Müslim rivayetleriyle beraber Bkz. İbn Mâce,

Cenâiz, 64; Sıyâm, 58; İbn Hanbel, Müsned, I, 231, 325, 363.

265 Fem-i Muhsin, Kur’ân’ın harflerinin mahreçlerini, sıfatlarını düzgün, doğru okuyan, güzel bir eda ve

sadayla tilâvet eden kimseye denir.

266 Buhârî, Menâkibü’l-Ensâr, 16.

267 Bkz. Zürkânî, a.g.e., I, 238; Subhi Sâlih, Mebâhis fî ‘Ulûmi’l-Kur’ân, Beyrut: 1985, s. 65.

268 Bkz. Hasan Elik, Kur’ân’ın Korunmuşluğu Üzerine, İstanbul: İFAV, 2008; DİB, Diyânet İlmî Dergi

Kur’ân Özel Sayısı, Ankara: DİB Yay., 2011.

269 Kırtas Hadisesi, Hz. Muhammed’in (s.a.s) ahirete irtihalinden önce hasta iken kağıt ve kalem

istemesi, Hz. Ömer’in peygamberimizin hastalık durumunu dikkate alarak rahatsız edilmemesini, peygamberimizden sonra Kur’ân ve Sünnet istikametinde ümmetin durumunu idame ettireceğini söylemesi sebebiyle kağıt ve kalem verilmediği hadisedir. Bundan dolayı bu gün Şia’nın başını çektiği grup, Hz. Ömer’in Hz. Ali’nin hilafetini önlemek için bu harekette bulunduğunu ve Hz. Ebû Bekir’i halife seçtirdiğini iddia etmiştir. Bu hadiseden başlayan İslam ümmetinin ihtilafı bu minvalde

Hâriciler bu hadisenin ürünü olarak ortaya çıkmış, onların içerisinden de başka fırkalar meydana gelmiştir. Bu küçük bir hadise asırlardır teşekkül eden, zamanla birbirlerine düşmanca tavırlara sebebiyet veren fırkalar oluşturduğuna göre, Kur’ân’ın lâfzen bir harfinin değiştirilmesinin kaç tane Kur’ân ortaya çıkaracağı tahayyül edilememektedir.270 Oysa ondört asırdır, Afrika, Asya, Avrupa, Endonezya,

Malezya ve dünyanın her tarafında bulunan Müslümanların elinde aynı Kur’ân’ın bulunması ve bu hususta ittifak edilmesi, Kur’ân’ın korunmuşluğunun en büyük delillerinden biri olarak telakkî edilebilir.

Günümüzde her yıl birkaç defa farklı ülkelerde dünya hâfızlık ve Kur’ân’ı güzel okuma yarışmalarına Müslümanların bulunduğu her ülkeden onlarca yarışmacı ve muhtelif jüri üyeleri ve bu yarışmaları izleyen müslümanlar katılmaktadır. Bu yarışmalarda, okunan Kur’ân tilavetlerinde Kur’ân’ın lafzına yönelik ihtilafa mahal verecek bir hadisenin yaşanmadığı, tam bir ittifak halinde olunduğu müşâhede edilmiştir. Bütün bu çalışmalar ve hadiseler de Kur’ân lafzının tahrif edilmeden tam olarak korunduğuna tanıklık etmiştir.

Yukarıda zikredilen Kur’ân’ın korunmuşluğuna yönelik ifadeler, Kur’ân’ın tarifinde, tanımında özetlenmiştir: “Allah tarafından Cebrâil vasıtasıyla Hz. Muhammed’e (s.a.s) indirilen, mushaflarda yazılan, tevâtürle nakledilen, okunmasıyla ibadet edilen, başkalarının benzerini getirmekten aciz kaldığı Arapça muciz bir kelam’dır.”271

E. KUR’ÂN’IN ÖNCEKİ VAHİYLERİ KORUMASI