• Sonuç bulunamadı

Din Kavramının Semantik Tahlîli

G. ÇAĞDAŞ ÂLİMLERİN BAZILARININ DİNİN BİRLİĞİ İLE İLGİLİ

1. Din Kavramının Semantik Tahlîli

Kur’ân-ı Kerîm’de de-ye-ne (َ ي د) kökünden türemiş olan “نيدلا” (ed-Dîn)

kavramının, türevleriyle birlikte 101 kez373; bizzat Din kavramının ise, müfred,

izâfet, sıfat, fiil, marife ve nekre olarak 92 kez374 geçtiği tespit edilmiştir.375 Sözlükte

borç, boyun eğme, itaat etme, teslim olma, hâkimiyet, hüküm, ceza, mükâfaat, hesaba çekilme, âdet, huy, ihlâs, samimiyet, ibadet, şeriat ve İslam gibi manalara gelmektedir.376 Dinin türevlerinden olan “نيادت ve ةنيادم” (Müdêyene) kavramları borç

ödeme; “هتند” kelimesi,“هتضرقا” (ona borç verdim); Adamdan borç aldım ( تند ِجرلا=انيد هنم تذخا); onu alacaklı kıldım (انئاد هتلعج); borçlu bir adam (َويدمو نيدم ِجر); ondan ödünç aldım (هتند=هنم تضرقتسا) anlamlarında kullanılmıştır.377

Din kelimesi, “Din gününün sahibi”378 ve “Din gününü yalanlayanlar”379

ayetlerinde insanların amelleriyle alakalı hesaba çekilip hüküm verilmesini ihtivâ

373 Bkz. Fâtiha 1/4; Bakara 2/ 132, 193,217(2), 256, 282(2); Âl-i İmrân 3/19, 24, 73, 83, 85; Nisâ 4/ 11,

12(3), 46, 125, 146, 171; Mâide 5/3(3), 54, 57, 77; En‘âm 6/ 70, 137, 159, 161; A’râf 7/ 29, 51; Enfâl 8/ 39, 49, 72; Tevbe 9/ 11, 12, 29(2), 33(2), 36, 122; Yûnus 10/ 22,104, 105; Yûsuf 12/ 40, 76; Hicr 15/35; Nahl 16/ 52; Hacc 22/78; Nûr 24/2, 25, 55; Şuarâ 26/ 82; Ankebût 29/65; Rûm 30/30(2), 32, 43; Lokmân 31/32; Ahzâb 33/5;Saffât 37/ 20, 53; Sâd 38/78; Zümer 39/ 2, 3, 11, 14; Mü’min(Gâfir) 40/ 14, 26, 65; Şûrâ 42/ 13(2), 21; Fetih 48/ 28(2); Hucurât 49/ 16; Zâriyât 51/ 6, 12; Vâkıa 56/ 56, 86; Mümtehine 60/8, 9; Saff 61/ 9(2); Meâric 70/ 26; Müddessir 74/ 46; İnfitâr 82/ 8, 15, 17, 18; Mutaffifîn 83/ 11; Tîn 95/ 7; Beyyine 98/ 5(2); Mâûn 107/ 1; Kâfirûn 109/ 6(2); Nasr 110/2.

374 Bkz. Fâtiha 1/4; Bakara 2/ 132, 193,217(2), 256, 282; Âl-i İmrân 3/19, 24, 73, 83, 85; Nisâ 4/ 46,

125, 146, 171; Mâide 5/3(3), 54, 57, 77; En‘âm 6/ 70, 137, 159, 161; A’râf 7/ 29, 51; Enfâl 8/ 39, 49, 72; Tevbe 9/ 11, 12, 29, 33(2), 36, 122; Yûnus 10/ 22,104, 105; Yûsuf 12/ 40, 76; Hicr 15/35; Nahl 16/ 52; Hacc 22/78; Nûr 24/2, 25, 55; Şuarâ 26/ 82; Ankebût 29/65; Rûm 30/30(2), 32, 43; Lokmân 31/32; Ahzâb 33/5;Saffât 37/ 20; Sâd 38/78; Zümer 39/ 2, 3, 11, 14; Mü’min(Gâfir) 40/ 14, 26, 65; Şûrâ 42/ 13(2), 21; Fetih 48/ 28(2); Hucurât 49/ 16; Zâriyât 51/ 6, 12; Vâkıa 56/ 56; Mümtehine 60/8, 9; Saff 61/ 9(2); Meâric 70/ 26; Müddessir 74/ 46; İnfitâr 82/ 8, 15, 17, 18; Mutaffifîn 83/ 11; Tîn 95/ 7; Beyyine 98/ 5(2); Mâûn 107/ 1; Kâfirûn 109/ 6; Nasr 110/2.

375 İsmail Çalışkan, Din kavramının türevleriyle birlikte 95 kez; müfred, izafet, sıfat, fiil, marife ve

nekre olarak 79 kez zikredildiğini ifade etmiştir. İsmail Çalışkan, Kur’ân’da Din Kavramı, Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara: 1998, s. 52,62.

376 Râgıb el-İsfahânî, Müfredât, Thk. Safvan Adnan Dâvûdî, Dımaşk: Dâru’l-Kalem, Beyrut: Dâru’ş-

Şâmiyye, 1417/1996, s. 323; Hasan İzzeddin b. Hüseyin b. Abdulfettah Ahmed el-Cemel, Mu‘cem ve

Tefsîri Lüğaviyyi li Kelimâti’l-Kur’ân, Mısır: el-Hey’etü’l-Mısriyyetü’l-‘Âmme li’l-Kitâb, 2003-2008,

II, 127-128.

377 Râgıb, Müfredât, s. 323. 378 Fâtiha 1/ 4.

eden380 ceza ve karşılık;“Allah’ın dininde sizleri onlara karşı acıma tutmasın”381 ayetinde hüküm ve şeriat;“Kralın kanunlarına (Dinine) göre kardeşini alıkoyamazdı.”382 ayetinde kanun ve örf ; “Ey iman edenler! Belirli bir müddet borçlandığınız zaman bunu yazın…”383, “ …..(Bu paylaştırma) ölenin yapacağı vasiyetten ve borcundan sonradır.”384 ayetlerinde, borç ve ödünç;“İyi bil ki halis din yalnızca Allahındır”385 ayetinde tevhid, ibadet386 ve şehâdet; “Dinde zorlama

yoktur”387 ayetinde Allah’a (c.c) imana ve ihlâsa dayalı itaat;“Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar”388,“Kim İslam’dan başka bir din ararsa bilsin ki, o din ondan kabul edilmeyecektir.”389 ve“Allah katında din İslamdır”390 ayetlerinde,

müesses Din/İslam/İlâhî nizam anlamında kullanılmıştır.“Sizin dininiz size, benim

dinim bana”391,“Ey İnsanlar! Benim dinimden ne kadar şüphe ederseniz edin, ben Allah’ı bırakıp sizin taptıklarınıza ibadet etmem. Fakat sizi öldürecek olan Allah’a ibadet ederim”392, “Kâfirlerin hoşuna gitmese de, dini yalnızca Allah’a has kılarak kulluk ediniz”393 gibi vahiy sürecinin ilk dönemlerinde Mekke’de nazil olan

ayetlerde Din (ed-Din) kelimesi başlıca tevhidi, şirki terk ederek Allah’a (c.c) yönelmeyi, ona hakkıyla iman etmeyi, ondan başkasına iman etmemeyi, duayı yalnızca ona yöneltmeyi ifade ederken; Medine döneminin sonuna doğru nazil olan“… Bu gün size dininizi ikmal ettim. Ve üzerinizdeki nimeti tamamladım ve din

olarak İslam’ı seçtim.”394 ayetinde, tevhide dayalı i’tikat, ahlâk, ibadet, muâmelât ve

ahkâm boyutlarına şâmil müesses din İslam anlaşılmaktadır.

Semantik açıdan incelendiğinde genel olarak Din kavramının, Kur’ân’da bilinen anlamıyla din ve hüküm anlamında kullanıldığı ifade edilebilir. Ayrıca köleye

380 Fîrûzâbâdî, Mikbâs, I, 2. 381 Nûr 24/2. 382 Yûsuf 12/76. 383 Bakara 2/282. 384 Nisâ 4/11. 385 Zümer 39/3. 386 Fîrûzâbâdî, Mikbâs , I, 385. 387 Bakara 2/256. 388 Âl-i İmrân 3/83. 389 Âl-i İmrân 3/85. 390 Âl-i İmrân 3/19. 391 Kâfirûn 109/6. 392 Yûnus 10/104-105. 393 Mü’min/Gâfir 40/14. 394 Mâide 5/5.

“نيدملا”, cariyeye “ةنيدملا” denilmiştir.395 Din’in ıstılâhî anlamı üzerinde günümüze

kadar sayılamayacak kadar farklı birçok tanımlara yer verilmiştir. Bu tanımlar, teolojik, felsefi, sosyolojik, psikolojik vb. alanlarda yapılmıştır. Bunların tamamını burada zikretmenin imkânsızlığı ve konumuzun sınırları dışına çıkılmaması adına birkaçına işaret edilecektir. Hz. İsâ’nın (a.s) doğumundan önceki ilk asırda Cicero’nun (M.Ö 106-43) “Din, (İlâhî diye isimlendirilen) yüce bir varlığa hürmet ve tapınma veren şeyin kendisidir.”396 tanımı, günümüze kadar şöhret olmuştur. İnsanın

psikolojik yapısına işaret eden Tillich (v. 1965), Hristiyanlık örneğinden hareketle, dini “İnsanın nihâî ilgisi” olarak tanımlamıştır.397 Kant(v. 1801), “Din, bütün

vazifelerimizi ilâhî emir olarak algılamamızdır.”398 demiştir. Dinin tanımı ile ilgili

olarak Batı’da sosyolojinin kurucusu olarak bilinen Comte (v.1857), “İnsanlık tanrı yerine geçmiştir” diyerek aklın egemen olduğu insanlık dininin doğu ve batının aradığı evrenselliği sunduğunu399 iddia ederek Allah’ı (c.c) devre dışı bırakan seküler

(secular) bir din algısı oluşturmak istese de, bu gerçekleşmesi imkânsız bir taleptir. Bu tanımlardan dini tarif edenlerin kendi alanlarını ilgilendiren veriler üzerinden hareket ettiği görülmektedir. İslam literatüründe, dinin birbirine benzer tanımlarının yapıldığına tanık olunmaktadır. Hicrî dördüncü asır müfessirlerinden Zeccâc’ın (v. 311/923) tanımı,

“ مهَتَداع نوكي نأ مهرمأ يذلاو ،نوزجُي هب يِّذلاو،هْيلع ةماق ِّلإاب مهرمأو ،ُهَقلخ اللَّ َد بَعت امعيمجل مسا ُنيِّ دلاو ” şeklinde olmuştur. (Din yaratılmışların Allah’a (c.c) kulluk ettiği, Allah’ın (c.c) uyulması ve yaşam biçimi haline getirilmesini emrettiği ve yine kendisiyle insanlara karşılık verdiği “Mükâfaat/Ceza” şeylerin tümüne verilen isimdir.)400 Bu tanım çok

fazla şöhret bulmamıştır.

Din’in en yaygın ve meşhur tanımı ise,

395 Râgıb, Müfredât, s. 323.

396 Jung, Carl Gustav, Din ve Psikoloji, Terc. Cengiz Şişman, İstanbul: 1993, s. 49. 397 Tillich, Paul, Systematic Teology, USA, 1966, I, II, 12, 15.

398 Kant, Immenual, Religion Within The Limits of Reason Alone, translated by.: Theodore M. Greene,

Hoyt H. Hudson, New York: 1960, s. 142.

399 Comte, Auguste, Pozitivizm İlmihali, Terc. Peyâmi Erman, İstanbul: 1986, s. 97, 368. 400 Zeccâc, Me‘âni’l-Kur’ân, II, 148.

“ لسو هيلع الله ىلص الله لوسر دنع وه ام لوبق ىلإ لوقعلا باحصأ وعدي يهلإ عضو :نيِ دلام ” şeklindedir: (Akıl sahiplerini, peygamberlerin bildirdiği şeyleri kabule çağıran ilâhî bir sistemdir.)401 Reşîd Rızâ (v. 1354/1935), Dini

ُنيِّ دلاَف ؛ ِّهيِّف ُهَل َبْسَك َلَ ْمُهْنِّم د ِّحاَو ِّناَسِّل ىَلَع ِّرَشَبْلا ىَلِّإ ِّهِّب ىَلاَعَت ُالله ُنِّسْحُي ٌّيِّهَلِّإ ٌعْض َو َو قَلَتِّب ِّهْيَلِّإ ُل ِّصَي َلَ َو ،َعْنُص َلَ َو مملَعَت َلَ " şeklinde tanımlamıştır.

(Din Allah’ın (c.c) beşere kendi içlerinden birinin lisanı vasıtasıyla ihsan ettiği, kendisine hiçbir müdahalenin söz konusu olmadığı, yine bu aracının ne başkasından ne de kendi kendine elde edeceği bilgi ile ulaşamayacağı ilâhî bir sistemdir)402 şeklinde tarif etmiştir. “Kendisine hiçbir müdahalenin söz konusu olmadığı” ifadesiyle Reşîd Rızâ, insanın dine müdahalesini vahiyle devre dışı bırakıldığına işaret etmiştir.

İbn Âşûr (1393/1973), Dini;

“ا ًرِهاَظ َو اًنِطاَب ِرْيَخْلا ىَلِإ ِدوُمْحَمْلا ُمِه ِراَيِتْخاِب ِلوُقُعْلا يِوَذِل ٌقِئاَس ٌّيِهَلِإ ٌعْض َو” şeklinde tarif etmiştir.

(Akıl sahiplerini, özgür iradeleriyle açıktan ve gizli olarak hayra sevkeden ilâhî sistemdir.)403

Ezcümle Din kavramı, insanın insanla ve diğer yaratılanlarla iletişimini de ihtivâ edecek şekilde Allah’tan (c.c) insana doğru / insandan Allah’a (c.c) doğru olmak üzere karşılıklı bir ilişki olup, Allah’tan (c.c) insana doğru emirler/nehiyler şeklinde i’tikat, ibadet ve ahlâkî buyrukların toplamı, insandan Allah’a (c.c) doğru ise başta ona iman olmak üzere, boyun eğme, teslimiyet ve emir/nehiylerde amel etme/kaçınma anlamına geldiği ifade edilebilir. Konumuzun sınırları dâhilinde Din kavramını Kur’ân perspektifinde incelemeye devam edelim.

401 Seyyid Şerif el-Cürcânî, Kitâbü’t-Ta’rifât, Thk. Cemâ‘atü’l-‘Ulemâ bi Eşrâfi’n-Nâşir, Beyrut:

Dâru’l-Kütübi’l-‘İlmiyye,1403/1983, I, 105.

402 Reşîd Rızâ, Menâr, II, 57.

2. Din Kavramının Kur’ân’daki Muhtevâsı