• Sonuç bulunamadı

B. FURKÂN VE RĠSALET

1. Peygambere Ġftira Etmek

َنو ُرَخىا ٌمْوَك َِْيَلَػ ََُهاَػَاَو َُيىَتَْفا ٌمْفِا ذلِْا اَذىُ ْنِا او ُرَفَن َنيٖ ذلَّا

ا ًرو ُزَو اًمْل ُه ُؤاَج ْدَلَف

﴿

٤

“Ġnkâr edenler, “Bu uydurduğu bir yalandan baĢka bir Ģey değildir ve baĢka bir

topluluk da ona bu iĢte yardım etmiĢtir.” diyorlar. Böylece, zulüm ve haksızlık yapıyor, yalan söylüyorlar.” 265

“Ġfk” sözlükte, “bulunması gerektiği, kendi cihetinden; yönünden baĢka tarafa

çevrilmiĢ her Ģey” anlamına gelir.266

“Zulüm”, yapılması gerekeni yapmamak, hakkı batılla değiĢtirmek ve adaletin zıttıdır. Ayette geçen “zûr” kelimesi de sözlükte, doğru yönden meylettiği, eğrildiği için “yalan” anlamında kullanılmıĢtır. Aynı zamanda bu kelime iftira ve put için de kullanılır.267

Hac sûresinde Ģöyle geçer; “Bu böyle. Kim

Allah‟ın hükümlerine saygı gösterirse, bu, Rabbi katında kendisi için bir hayırdır. Haramlığı size okunanların (bildirilenlerin) dıĢında bütün hayvanlar size helâl kılındı. Artık putlara tapma pisliğinden kaçının, yalan sözden kaçının.”268

Bu kavramların açıklamasından da anlaĢılacağı gibi, müĢrikler, büyük bir zulüm iĢleyerek, yalanın en büyüğünü ortaya koyarak, Ģahsiyetini çok iyi bildikleri Hz. Muhammed (s.a.v.)‟e iftira atıp, Kur‟an ayetlerini kendi uydurdu demiĢlerdir.

Taberî, bu ayetle ilgili Ģu tespitte bulunur: Ġnkâr edenler, Peygamberin, okuma yazma bilmediğini, doğduğu günden kendisine elçilik verilinceye kadar Mekkelilerin arasında hayat sürdüğünü, ahlakını, eminliğini, doğru sözlülüğü ve nezaketi ile Ģöhret bulduğu için kendisine “emin” denildiğini çok iyi biliyorlardı. Fakat kendisine Peygamberlik gelince onu kıskandılar, öncelikle iftiralar attılar. Resulullah'a bu Ģekilde engel olamayınca, Ģiddet uyguladılar. Allah, elçisine yardım etti, kâfirler ise amaçlarına

ulaĢamadılar.269

Furkân, ayet ve sûreleriyle müĢrikleri doğrudan hedef almaktaydı. Hz. Muhammed (s.a.v)'in “Kur'an, Allah'ın kitabıdır.” Ģeklindeki sözüne, müĢrikler bu ayetler olsa olsa eskilerin masallarıdır; muhtemelen sabah akĢam görüĢtüğü bazı Hristiyan köleler öğretiyor; Muhammed de bunları yazıyor Ģeklindeydi. Tefsirciler bu

265 Furkan 25/4.

266 Râğıb Ġsfahânî, Müfredât, s. 79. 267 Râğıb Ġsfahânî, Müfredât, s. 386. 268 Hacc 22/30.

Hristiyan kölelerin isimlerini tespit etmeye çalıĢmıĢlardır. Mekke‟de Cibr ve Yesar adlı iki yabancı kiĢi vardı. Bunlar kılıç ustasıydılar. Aynı zamanda Tevrat ve Ġncil‟i

okurlardı. Ayrıca Ninova‟lı Addas ve benzeri isimlerden söz etmiĢlerdir.270

Burada dikkat çeken husus KureyĢ'in bu iddiasının daha sonraları yine tekrarlanmıĢ olmasıdır. Nitekim onlar aynı iddiayı gündeme getirdiklerinde Kur'an'da tekrar olarak Ģu cevabı vermiĢtir. “Biz onların, "Ona bir insan öğretiyor!" dediklerini biliyoruz. Hak'tan

saparak kendisine yöneldikleri adamın dili a'cemi (yabancıdır, açık değildir), bu ise apaçık Arapça bir dildir.”271

MüĢrikler, gerçekte Kur‟ân‟ın yasalarını kendi inanç tarzları ve her yönüyle cahiliyeye dayanan kurulu sistemleri için zararlı gördüklerinden, Peygamberin etkinliğini farklı usüllerle engellemeye çalıĢıyorlardı. Bu yollardan biri de Peygamber (s.a.v.)‟in “birilerinden”, yani o dönemde Mekke‟de bulunan birkaç Ehl-i Kitap mensubundan da yardım alarak Kur‟ân‟ı kendisinin icat ettiği iddiasıydı. Bu iddia ile apaçık iftirada bulunmuĢlar ve Furkân‟ın insanı dönüĢtüren öğretilerine karĢı çıkmıĢlardır. Bu karĢı çıkıĢlarına Ģu yersiz iddiayı da eklemiĢlerdir. Bu ayetler, eskilerin

masallarından baĢka bir Ģey değildir.

﴿ ًلًي ٖصَاَو ًةَرْكُب َِْيَلَػ ىلْٰمُث َىىَِِف اَ َبََدَخْنا َينٖلذوَ ْلْا ُير ٖطا َسَا اوُلاَكَو

٥

“Ve “Bu öncekilerin, masallarından baĢka bir Ģey değildir. Onu yazdırmıĢ, gece gündüz ona okunup duruyor.” diyorlar.”272

“Esatîru‟l-evvelîn” tamlamasındaki “esatir” kelimesi yazmak anlamına gelen “satr” kelimesinden türetilmiĢtir. “usture” kelimesinin çoğuludur. Doğru olmayan,

asılsız ve boĢ söz anlamına gelir.273

“Esatîru‟l-evvelîn” de eskilerin masalları, hikâyeleri anlamına gelmektedir. Ġnkâr edenler, iftiradan sonra Kur‟ân‟ın getirdiği hakikatleri eskilerin masalları diyerek karĢı duruĢlarını bir adım daha ileriye taĢıdılar.

Ayette geçen “bükratun” kelimesi ise, günün baĢlarını ifade eden bir sözdür. Mastarı “bukûr” Ģeklinde gelir. Günün baĢlarında günün ilk anlarında dıĢarı çıkmada mübalağa eden anlamındadır. Ayrıca ihtiyaç duyulan Ģeyi yapmak, baĢarı ile

270 Câbirî, Muhammed Abid, Kur'an'a Giriş, Terc., Muhammed CoĢkun, Mana Yayınları, Ġstanbul, 2011, s.184.

271 Nahl 16/103. 272 Furkan 25/5.

sonuçlandırmak ya da elde etmek için, erkenden gitti, davrandı ya da acele etti anlamlarına gelir. “Asîl” kelimesi ise akĢam anlamına gelir. Asil sözcüğünün çoğulu

“usul” ve “asa” Ģeklinde gelir. 274

Mekkeli müĢrikler, iftiralarına Ģöyle devam etmiĢlerdir. Kur‟ân hakkında, “O, geçmiĢ milletlerin hurafeleri olup, Rasûlullah (s.a.v), onun kendisi için yazılmasını emretmiĢtir. O hurafeler, sabah-akĢam ona okunuyor ki, onları ezberlesin.” diyorlar. Ġbn Abbas (r.a) Ģöyle der: “Bunu söyleyen müĢriklerden Nadr bin Haris ve ona uyanlardır.

Ġftira, en kötü yalandır.”275

MüĢriklerin, Kur‟ân hakkındaki bu asılsız iddialarının temel sebebi, Kur‟ân hakkında böyle asılsız iddialarda bulunarak, ona tabi olmak isteyenleri Ģüpheye düĢürmek, Kur‟an‟la ilgili müminlerin yüreğinde bir kuĢku oluĢturmak istemeleriydi. Ayrıca hayatlarını Kur‟an‟a göre Ģekillendirmek istemedikleri için böyle bir yöntem izlemiĢlerdi. Peygamberimize iftira atarak, okuduğu ayetlere, eskilerin masalları diyerek, vahyin insanların nazarında itibarının düĢmesini sağlamaya çalıĢmıĢlardır. Halbuki bu ayetler, her Ģeyi en ince ayrıntısına kadar bilen Allah tarafından indirilmiĢtir.

﴿ اًيم ٖحَر ا ًروُفَغ َن َكَ َُذهِا ِضْرَ ْلْاَو ِتاَوىم ذسلا ِفِ ذ ِّسّلا َُلِْؼَي ىٖ ذلَّا ُ َلَ َزْىَا ْ ُك

٦

“(Rasûlum!) De ki: Onu göklerde ve yerdeki gizlilikleri bilen Allah indirdi. ġüphesiz O, çok bağıĢlayandır, engin merhamet sahibidir.”276

Kur‟ân hakkında, “Bu öncekilerin masallarıdır” diyerek Kur‟ân‟ı masal kitabı,

tarih kitabı yerine koyanlara Peygamberimizin Ģöyle demesi istenmiĢtir:

“De ki, onu göklerde ve yerde gizli olan, her Ģeyi bilen Allah indirmiĢtir. Onu peygamber uydurmadı ve yazdırmadı, bilâkis onu göklerde ve yerde gizliyi bilen Allah indirdi.” 277 Dolayısıyla iftira ederek iman edenleri Ģüpheye düĢürmek isteyenlere en güzel cevap verilmiĢtir. Bu cevapla iman edenlerin imanı artmıĢ, inkâr edenlerin peygambere karĢı duruĢları artık Ģiddet boyutuna ulaĢmıĢtır.

274 Râğıb Ġsfahânî, Müfredât, s. 140. 275 Sâbûnî, Safvetü’t-Tefâsîr, II, 355. 276 Furkan 25/6.

Ayrıca burada, “... O çok bağıĢlayıcıdır, çok rahmet sahibidir” denilmesi oldukça anlamlıdır. “BağıĢlayıcı ve rahmet sahibi” olduğundan Allah, hakkın düĢmanlarına süre tanımaktadır. Allah istese Rasûlullah (s.a.v.)‟e karĢı yalan ithamlarından ve iftiralarından dolayı müĢrikleri azap kamçılarıyla yok edebilirdi. Ama inat ve düĢmanlığınızı bırakıp, gerçeği kabul ederseniz biz de önceki günahlarınızı bağıĢlarız; denilerek Rabbimizin bağıĢlayıcı ve rahmet sahibi olduğu ortaya

konulmuĢtur. 278