• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: REKABET HUKUKUNUN AÇIKLAYICILARI OLARAK CHICAGO, HARVARD VE

3. BÖLÜM: REKABET KURULU KARARLARININ İKTİSAT OKULLARINDAN ETKİLENMESİ:

3.5. R EKABET K URULU Y OĞUNLAŞMA K ARARLARININ G EREKÇELERİNİN S INIFLANDIRILMASI

3.6.3. Pazar Yapısı

Rekabet Kurulu’nun yoğunlaşma kararlarında pazar payından sonra en fazla vurgu yapılan parametre olarak pazarın yapısı ortaya çıkmıştır (Bakınız Tablo.2). Yoğunlaşma kararlarında hâkim durum analizi yapılırken pazarın yapısı analize tabi tutulan unsurlar arasında yer almış, yoğunlaşma sonrasında oluşacak pazarın yapısı rekabetin bozulup bozulmayacağının göstergesi olarak kabul edilmiştir. Öyle ki, Kurul bazı kararlarında sadece mevcut pazar yapısının değişmeyecek olmasını (Bakınız Ek.3) birleşme devralmaya izin verme gerekçesi olarak kullanmıştır. Örneğin, Sümer Holding bünyesindeki Taşucu Limanı’nın işletme hakkı ve Liman’a ait varlıkların Karadeniz Holding AŞ. veya Mehmet Güneş İnş. Tic. ve San. Ltd. Sti. ve Ceylan İnş.ve Tic. AŞ. Ortak Girişim Grubundan herhangi birisine devredilmesi

kararında59 devralanın pazarda faaliyeti bulunmadığı için pazar yapısı değişmemesini gerekçe göstererek devralmaya izin vermiştir.

Rekabet Kurulu kararlarına etkileri bağlamında ele alınan Chicago İktisat Okulu, Harvard İktisat Okulu ve Avusturya İktisat Okulunun pazar yapısının rekabetin bozulması ya da kısıtlanmasındaki rolü hakkındaki yaklaşımları ele alınacaktır.

CO’a göre piyasa faaliyetlerini tasarımlarken rekabetçi, kar araştıran bir davranış ta içerir. Piyasanın işleyişi, rekabetçi davranış üzerinde gerçekleşir. Buna göre bireyler, piyasa şartları değiştikçe kısıtlı avantajları çeşitli uyarlamalarla maksimize etme amacını izlerler. Piyasa optimal çözümler üretir çünkü, optimal çözümler piyasa çözümlerine dayanarak tanımlanmıştır: piyasa kesin bir paradigma içerisinde işlemektedir (Rittaler ve Schmidth, 1998). Pazar yapısı bağlamında kendiliğinden işleyen ve optimal çözümler üreten yapı öngören CO’a göre Pazar yapısı üzerindeki en temel belirleyici hükümetlerin müdahalesinden kaynaklanan kısıtlılıklardır. Pazara girişlerde hükümet sınırlamalarının olmaması durumunda, piyasa kendiliğinden rekabete yönelecek veya rekabetçi sonuçlar ortaya çıkaracaktır. Örneğin, potansiyel rakiplerin endüstriye giriş endişesi bile rekabetçi sonuçlar üretecektir. Üstelik piyasa rekabet hukukundan daha hızlı işleyen bir mekanizmadır.

Piyasa, kendisine girdi sağlayan kaynakların dağılımına hizmet ederek fiyat sistemini, üretimi ve dağıtımı ve fiyat değişikliklerine gösterilen davranışsal tepkileri yine pazarın açığa çıkardığı fiyatlar aracılığıyla kontrol eder. Bunun anlamı belirleyici sonuçları üretenin Pazar olduğudur (Bork, 1979). Chicagocular, piyasa sistemi içindeki örgütlerin ve güçlerin bağımsız (bilinçli) bir denetimi gerektirmediği söylerler. Zira, ekonomik etkinliğin en üst düzeyini ve verimli ve optimal kaynak dağılımını piyasanın bizzat kendisinin yapacağı inancındadırlar (Samuels, 1993).

HO aksine pazarda çok sayıda firma bulunmasını rekabetçi pazar yapısının bir gereği olarak kabul etmeyen yaklaşım Darwin’in doğal eleme benzetmesini benimsemektedir: etkin olmayan rekabetçi ekonomide uzun süre hayatta kalamaz. Chicago yaklaşımı pazarı, esasında rekabetçi pazar ve doğal tekel şeklinde iki kategoride sınıflandırmaktadır. Doğal tekel durumunda tekele, gönüllü bir şekilde hükümet müdahalesini genişletme taahhüdü altına girmeden razı olunmuştur. Fakat kamu hizmeti veren endüstrilerdeki firmalar arasında baskın

bir özellik olabilen yüksek düzeydeki bir oligopolistik bağımsızlık olasılığı dikkate alınmamıştır.

Yukarıdaki bilgiler ışığında CO’un piyasa anlayışının tam rekabet piyasası olduğu açıkça gözükmektedir. Piyasada her zaman yeterli sayıda alıcı ve satıcı vardır, bilgi tamdır, herkes istediği bilgiye rahatça ulaşabilecektir. Piyasa, denge halindedir ve bu dengeden sapma söz konusu olmamaktadır. Eğer olursa bile bu geçici bir sapmadır, sürdürülebilir değildir ve bir süre sonra tekrar denge sağlanacaktır. Rekabet Hukuku açısından bunun en önemli iması ise Pazar yapısının rekabet otoritelerinin ilgi alanına girmemesi gerektiğidir. Zaten çok büyük yatay birleşmeler dışında pazardaki yoğunlaşma rekabeti bozucu ya da kısıtlayıcı bir etkiye sahip değildir. Pazar ya doğal tekel halindedir veya tam rekabetçidir dolayısıyla birleşme devralma kararlarında pazarın yapısının –kendi kendini dengeye getiren, sapmaları kendisi otomatikman düzelten bir yapı kabul edildiği için- incelemeye tabi tutulması gereksizdir. Aynı parametre HO yaklaşımıyla ele alındığında CO’dan oldukça farklı iddia ve söylemlerin mevcudiyeti dikkati çekmektedir. Yaklaşım, endüstri performansının belirleyicileri olarak fiyata bağlı olan ve olmayan davranışların önemine vurgu yapmaktadır. Dikkatler içsel firma faktörlerinden uzaklaştırılarak piyasa davranışlarının gerçekleştiği çevreye yani pazarın yapısına ve bunu etkileyen pazardaki aktörlerin davranışlarına çevrilmiştir. Piyasa performansının temel belirleyicisi olduğu kabul edilen pazar yapısı en önemli dışsal değişken olarak ele alınmıştır. Dolayısıyla, endüstriler arasında karlılık farklılıklarını açıklamada piyasa yoğunlaşması ve giriş engelleri gibi yapısal faktörler inceleme konusu yapılmıştır (Faul ve Nikpay, 1999).

HO yaklaşımında bir endüstrinin performansı -tüketiciler için fayda üretme başarısı- piyasanın yapısına bağlı olan satıcı ve alıcıların davranışlarına bağlıdır. Yapı da teknoloji ve bir ürüne olan talep gibi temel koşullara bağlıdır. Firmaların fiyat politikaları piyasadaki firma sayısına bağlıdır. Bir piyasadaki firma sayısına bağlı olarak, içinde bulunduğu gruptaki diğer firmaların kendi fiyat ya da çıktı kararlarına verecekleri tepkiyi dikkate alan farklı davranışsal sonuçlar ortaya çıkacaktır. Bunun doğal sonucu olarak davranış varsayımında etkin unsur genellikle kar maksimizasyonu olmuş ve yapı analizi özellikle yoğunlaşmaya odaklanmıştır. Tam rekabet piyasasını reddeden HO ekonomistlerinin temel endişelerinden birisi piyasa başarısızlıklarını düzeltmek için uygun olan politikaların ortaya konulması ve uygulanmasıdır (Reid, 1987). Bunun anlamı Rekabet Hukukunun amaçlarından birisinin pazardaki aksaklıkların farkına vararak bunları düzeltici politikalar uygulaması gerekliliğidir.

Belirli piyasa koşullarının rekabet karşıtı davranış ve performans açısından bir ön gereklilik olduğu genel olarak kabul edilmektedir. Bu yapısal koşulların tek başına yeterli olmayacağı göz önüne alınarak güvenli limanların tanımlanmasında yararlanılmaktadır: rekabet karşıtı davranışlar veya etkilerin yüksek olasılık olduğu durumlar rekabet otoritelerince incelenmelidir.

Pazarın yapısı, piyasadaki firmaların görece ve mutlak büyüklükleri, piyasaya girişlerin kolaylığı ve piyasa çıktılarının talep elastikiyeti gibi faktörleri kapsamaktadır. Firmaların davranışları ise firma hedeflerini, fiyat düzenleme davranışlarını ve mevcut ve potansiyel rakiplere karşı tutumlarını içermektedir. Firmaların piyasa yapısına uygun hale getirilmiş davranışları, performansı ortaya çıkarmaktadır. Bir piyasa yapısı nosyonu geniş bir şekilde o piyasadaki firmaların faaliyetlerini piyasaya uygun bir duruma getirir ve bu münasebetle piyasanın performansı, firmaların doğasından ziyade piyasanın doğasına (ayrıntılı bilgi için bakınız Geyik, 2006) vurgu yapmak anlamına gelmektedir.

HO’un varsaydığı piyasa aksak rekabet piyasasıdır, böyle bir piyasada stratejik kararlar almak zorunda olan firmalar, kararlarının diğer piyasa katılımcıları üzerinde önemli etkileri olduğunun farkındadırlar. Bu yüzden kendi davranışlarını belirlerken diğer firmaların buna nasıl bir tepki vereceğini de hesaba katmak zorundadırlar. CO’un aksine piyasada bilgi asimetrisinin bulunduğuna, giriş ve çıkış engellerinin olduğuna, piyasa yapısının tekel ve oligopole olanak sağladığına inanılmaktadır.

Yapının performansla bağlantısı, endüstrideki firmaların davranışlarından geçmektedir. Hem tam rekabet hem tekelci şartlar altında faaliyet gösteren firmaların motivasyonunun kısa dönemde kar maksimizasyonu olduğu varsayılır. Kar maksimizasyonu dışındaki diğer firma hedefleri, gelecekteki pozisyonunu koruma bağlamında giriş engelleri inşasına çalışmak; bir diğeri ise bağımsız firmalar arasındaki hileli anlaşma olasılığıdır. Bütün bu rekabet karşıtı davranışlar pazarın yapısından kaynaklanmakta veya pazarın yapısı bu karşıtı eylemelere zemin hazırlamaktadır. Oligopolistik pazarlarda hileli anlaşma riski çok yüksektir. Birleşme devralmayla elde edilen yüksek pazar payıyla hâkim duruma geçen firmanın giriş ve çıkış engelleri oluşturarak rekabeti bozma veya kısıtlama olasılığı çok yüksektir.

HO’un Pazar yapısına ilişkin iddia ve söylemlerinin Rekabet Kurulu yoğunlaşma kararlarında dile getirilen gerekçelerle büyük oranda örtüştüğü görülmektedir. Zaten Pazar yapısının analize tabi tutulması gereği- CO a göre bu anlamsız ve gereksiz bir uğraştır- bunun

göstergelerinden birisidir. Yine Nike Inc.’ın Converse Inc.'i devralması kararında60, dile getirilen pazarda çok sayıda firma bulunması gerekliliği,bilgi asimetrisinin bulunması, firma davranışları ile giriş çıkış engelleri oluşturulmasına ilişkin Rekabet Kurulu analizleri yoğunlaşma kararlarında HO iddia ve kabullerinin benimsendiğine dair bir fikir vermektedir. Benzer şekilde Kurul hem Lafarge Beton A.Ş.’ye ait Urla ve Menemen hazır beton santrallerinin, Batıçim Batı Anadolu Çimento Sanayii A.Ş.’ye devredilmesi kararında61 hem de Spanner Pollux Verwaltungs GmbH’nin Teksan Su Sayaçları Sanayi ve Ticaret A.Ş.yi satın almaları kararında62 pazar yapısının değişmemesini hakim durum yaratılarak rekabeti kısıtlayıcı ve bozucu etki yaratılmayacağının bir göstergesi olarak kabul etmektedir.

Pazar yapısı parametresi AO yaklaşımında ele alındığında, yaklaşımın temel kavramını oluşturan girişimciye özel bir anlam atfedildiğini görmekteyiz. Her şeyden önce AO’un Pazar anlayışı HO ve CO arasında bir yerde bulunmaktadır. Ne CO gibi tam rekabet koşullarının geçerli olduğu bir Pazar yapısı öngörmekte; ne de HO’un ileri sürdüğü pazarın rekabetçiliğini sağlayan çok sayıda firma, giriş çıkış engellerinin bulunmaması gibi bir takım koşulların var olması gereğine inanmaktadır. Tüketicinin öznelliği nedeniyle maliyetlerin de fiyatların da öznel olacağı, böylesi bir piyasada ise homojen ürün ve bilgiden söz edilemeyeceği iddia edilmektedir. Bu noktada açıklayıcı kavram olarak girişimci devreye sokulmaktadır. Girişimci, bu öznellikleri fark ederek onlardan bir ekonomi oluşturmakta ve piyasayı yeni bir dengeye doğru hareket ettirmekte, itmektedir.

AO temsilcileri rekabeti bir süreç olarak görmüşler pazardaki aktörlerin sadece kısmi bilgiye sahip olduğunu öne sürmüşlerdir. Pazar dengeye doğru hareket halindedir fakat bu dengenin özellikleri sürekli değişmekte ve denge durumuna asla ulaşılamamaktadır. Değiş tokuş (exchange) süreci AO ekonomisinin merkezidir, sadece üreticiler değil, tüketiciler de piyasadaki fiyat, ürün, üretim faktörlerindeki ve bilginin kaynaklarındaki değişiklikler gibi gelişmeleri araştırma ve bunlara tepki verme bağlamında Pazar yapısının belirlenmesinde

60 Karar Sayısı : 03-60/727-339

61Karar Sayısı : 03-71/868-372 62Karar No : 99-6/51-20

önemli bir rol oynamaktadır Girişimcinin yaptığı tercihler malların kalite ve fiyatlarında değişimlerle sonuçlanacaktır. Sıra ile bu değişimler yeni bilgiler olarak birleşecek böylece her bir seçim diğer girişimcilerin eylemlerini etkileyecektir (Kirzner,1973).

Pazarın yapısını belirleyenin girişimci eylemleri olduğu kabulünden hareketle piyasaya diğer firma ya da girişimcilerin de girmesi ile yüksek kâr geçici bir olgu olacaktır. Girdiye artan talep üretim maliyetini yukarı çekerken; aynı zamanda piyasaya yeni girenler öncünün satıştan kazancını azaltacağı için ürünün fiyatı da düşecektir. Sonunda rekabetin bir süreç olarak işlemesi girişimcilik kârlarını ortadan kaldıracaktır (Kirzner, 1973).

HO’un yoğunlaşma ve fiyatların marjinal maliyetten sapma oranı gibi belirli karakteristiklerle ifade edilen piyasadaki denge durumlarına odaklanması, AO taraftarlarınca yanlış bir yaklaşım olarak eleştirilmiştir. Pazara giriş engellerini hükümetlerin dayattıkları dışında kabul etmeyen AO’a göre rekabetçi bir pazarda firma sayısının çok olması ya da az olması önemli değildir. Çünkü hiçbir girişimci tam bilgiye sahip değildir, belirsizlik ve değişkenlik, dengeye doğru hareket pazarın temel karakteristikleridir.

Rekabet Kurulu yoğunlaşma kararlarında analize tabi tutulan pazar yapısı, AO’un öngördüğü pazar yapısı ile uyumlu bir görüntü sergilememektedir. Pazar paylarının artırılarak hâkim duruma gelinme olasılığını, hükümet kısıtlamaları dışında giriş engellerinin varlığını kabul etmeyen; pazarların sürekli bir dengeye doğru hareket halinde bulunduğunu dolayısıyla tekelci veya oligopolistik pazar yapılarının mevcudiyetini reddeden; hileli anlaşma olasılığını serbest piyasa ekonomisi ile bağdaştıramayan AO görüşleri tüm bunları rekabet karşıtı eylemler olarak mercek altına alan Rekabet Kurulu yaklaşımı ile bağdaşmamaktadır. Belki burada değinilmesi gereken nokta AO, Pazar yapısının belirlenmesinde tüketici tercihlerinin önemli olduğuna ilişkin yapılan vurgudur. Daha sonra değinileceği üzere Rekabet Kurulu, yoğunlaşma kararlarında pazarda güçlü müşterilerin bulunmasını rekabeti bozucu ya da kısıtlayıcı etkiyi ortadan kaldıran bir faktör olarak benimsemiştir.

3.6.4. Giriş Engelleri

Giriş engellerini, bir endüstrideki yerleşik firmaya, yeni girişleri çekici hale getirmeksizin, normalüstü karların tadını çıkarmasını sağlayan faktörler olarak tanımlamaktadır (Bain, 1956). Giriş engellerinin yokluğu halinde uzun dönemli pazar gücü olamayacağı gibi hileli anlaşma davranışları da uzun dönemde karları artırmayacaktır. Dolayısıyla, uzun dönemde piyasaya yeni bir firmanın girişinin engellenmesi aşağı yukarı yerleşik firmalar arasındaki

rekabetin kısıtlanması kadar önemlidir. Rekabet Kurulu’nun yoğunlaşma kararlarında hâkim durum analizinde Pazar payı, pazar yapısı ile birlikte Pazar gücünü ima eden giriş engellerinin üçüncü vurgu yapma sıklığına sahip parametre olduğu Tablo.2’den açıkça anlaşılmaktadır. Rekabet Kurulu izin verdiği birleşme devralmalarda63 hem koşullu izin verdiği yoğunlaşma kararlarında64 hem de izin vermediği birleşme devralma kararlarında65 giriş engellerinin varlığını hâkim durum göstergesi olarak ele aldığı görülmektedir. CO, HO ve AO’nun giriş engelleri yaklaşımlarının Rekabet Kurulu tarafından yoğunlaşma kararlarında ne ölçüde benimsendiği açıklanmaya çalışılacaktır.

CO, hükümetlerce dayatılan giriş engelleri dışındaki engelleri kabul etmemektedirler. Giriş engeli diye adlandırılan durumların pek çoğu aslında daha az etkin olan potansiyel rakipleri mutlak maliyet dezavantajı ile karşı karşıya getiren etkinliklerdir. Giriş engelleri yalnızca, etkin olmayan sözde rakiplerin, piyasadaki etkin firmalarla eşit durumda rekabet edememeleri halinde söz konusu olacaktır. Etkin potansiyel rakiplerin girebileceği ve rekabet edebileceği bir endüstride giriş engelinin bulunmayacağı ve hükümet düzenlemesinin gerekli olmayacağı varsayılmaktadır (Singleton,1986).

Yerleşik bir ürünün uzun süre reklâmının yapılmasının bir sonucu olarak tercih edilmesinin giriş engeli olduğu iddiasına karşı çıkan CO, bu endüstrideki gerçek giriş engelinin bilgi maliyeti olduğunu dile getirmektedir. Reklâm ve promosyonlar yoluyla piyasadaki firmalar, maruz kaldıkları giriş engeli oluşturan bilgi maliyetlerinin üstesinden gelir ve bu sayede belli oranda bir tüketici bağlılığı elde ederler. Yeni girecek firmalar bu şekilde bazı bedelleri göze almadan aynı derecede bir tüketici kabulüne ulaşamayacaklarının farkında olacaktırlar. Piyasaya yeni giren firmaların, özendirici ek harcamalarının ortaya çıkması bu nedenledir. Piyasadaki firmaların üstün etkinliklerinin bir göstergesi olan; etkinliğe dayanan, ürünlerinin tüketicilerce tercihinin gerçekleşmesi ve önceki özendirici yatırımlarından kaynaklanan yüksek maliyetler giriş engeli olarak değil etkinliğin göstergesi olarak kabul edilmiştir.

63 Karar Sayısı: 06-74/975-280 Sonoco Canada Corporation tarafından Sonoco –Alcore

ortak girişimindeki Ahlstrom Holding GmbH hisselerinin devralınması; Karar Sayısı: 03-78/953-394 Barkisan Holding A.Ş.’nin Öztüre Kimtas Kimyevi Kireç Sanayi A.Ş. tarafından devralınması

64Karar Sayısı: 03-51/577-253 SEEF Holdings Ltd'in Unikom Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş.'yi devralması. 65 Karar Sayıs: 00-43/464-254 İstanbul Gübre Sanayii A.Ş.’nin %99.98 oranındaki hissesinin özelleştirilmesi.

Reklâm, eğer uzun ömürlü bir etkiye sahip olsaydı tamamen bir sermaye değeri olarak kabul edilebileceğinden hareketle yola çıkan CO, reklâmın piyasaya girmek isteyen firmalar açısından özel bir dezavantaj oluşturmayacağını ileri sürmektedir. Asıl dezavantaj yerleşik firmaların hali hazırda yapmış oldukları yatırımları yapmak zorunda olmalarıdır. Reklâm, geçici bir etkiye sahip olduğundan, o andaki bir harcamadır ve yeni giren firmaların karşılamak zorunda oldukları olağandışı bir harcama da dezavantaj da değildir. Piyasadaki firmalar, hükümet emri istisna olmak üzere etkin yeni firmaların giriş tehdidinden korunamazlar.

CO’a göre giriş engeli olarak kabul edilen ölçek ekonomileri firmanın itibarlı geçmişinin hem bir yansıması hem de sonucudur ve hiçbir şekilde rekabet karşıtı değildir. Firmalar, yeni müşterileri çekmeyi başardıklarında doğal olarak büyürler. Zamanla en etkin ve güvenilen firma, ortalama üretim maliyetini düşürecektir. Sonra da bu maliyet düşüşünü tüketicilere aktaracaktır. Dönüşümlü olarak müşteri kabulü ve satışlar artacak, firma en etkin ölçekte faaliyet göstermesini sağlayan büyüklüğe ulaşacaktır. Dolayısıyla da ölçek ekonomilerinin giriş engeli oluşturması söz konusu olmayacaktır. Yine yerleşik firmaların daha düşük faiz oranları şeklinde sahip oldukları sermaye piyasası avantajları da bir giriş engeli oluşturmamaktadır. Bu ancak bu firmaların geçmişteki başarılı, risk değerlendirmeleri temelli, düşük bilgi maliyetinin bir yansımasıdır. HO ileri sürdüğü giriş engelleri CO tarafından kabul edilmemekle beraber hükümetlerin dayattığı franchising ve lisans prosedürleri, tarifeler, kotalar, patent ve diğer yasal giriş kısıtlamaları rekabeti bozmakta ve ekonomilerde kaynakların yanlış dağılımına neden olmaktadır.

Giriş engellerine CO yaklaşımı açısından bakıldığında Rekabet Kurulu yoğunlaşma kararlarıyla kesiştiği bir nokta ortaya çıkmaktadır: yasal giriş engelleri. Rekabet Kurulu birçok yoğunlaşma kararında hâkim durum analizi yaparken, yasal giriş engellerinin olup olmadığını incelemiştir. Örneğin, İzocam Ticaret ve Sanayi A.Ş hisselerinin Alamana Industries Co. S.A.K. ve Saint Gobain Isover tarafından kurulacak İzocam İzolasyon Yatırım A.Ş. unvanlı Ortak Girişim tarafından devralınması kararında66 açıkça “pazara girişi

engelleyen teknolojik, yasal veya sermaye miktarına bağlı herhangi bir giriş engelinin olmadığı” gerekçesiyle başvuru konusu devralma işleme izin vermiştir. Fakat yine Rekabet

Kurulu’nun ifadesinden CO’un giriş engelleri olarak kabul etmediği teknolojik üstünlük ya da

sermayeden kaynaklanan avantajları da giriş engeli olarak kabul ettiği ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla, Rekabet Kurulu yoğunlaşma kararlarında hâkim durum analizlerinde giriş engelleri bağlamında kısıtlı bir şekilde CO’un bu konudaki görüşlerini yansıttığını fakat resmin tamamına dair bir fikir sunmadığını söylemek yanlış olmayacaktır.

HO’un giriş engelleri ile ilgili yaklaşımı ele alındığında ise Rekabet Kurulu yoğunlaşma kararları ile daha fazla bir yakınlık bulunduğu, HO’un giriş engeli olarak kabul ettiği her durumun hemen hemen Rekabet Kurulu tarafından giriş engeli olarak benimsendiği ve yoğunlaşma karar gerekçelerine büyük ölçüde yansıdığı görülmektedir.

İktisat yazınında giriş engelleri kavramının ortaya çıkması yine HO paradigması içerisinde gerçekleşmiştir. Piyasaya girmek isteyen firmalar için kar fırsatlarının farkına varılması, rekabet ruhuna sahip yeterince rakibin bulunması ürün yaşam döngüsü piyasaya girme kararına etki etmektedir. Eğer kar fırsatlarına ve/ veya rekabet ruhuna dair çok az bilgi mevcutsa giriş engelleri düşük olsa bile piyasaya giriş olmayacaktır. Dolayısıyla HO’a göre giriş engelleri, elde edilen güçlü pozisyonun zamanla aşınmasına karşı duracaktır. Giriş engelleri rekabete karşı bir tür koruyucu zırh oluşturacak ve hâkim firmanın bu durumundan kaynaklanan etkinlik artışını tüketicilere geçirmesini engelleyecektir.

Batık maliyetlerle bağlantılı yapısal giriş engelleri ve yerleşik firmalarca potansiyel rakiplerin girişini engellemek amacıyla oluşturulan stratejik giriş engelleri rekabetin endüstriler arasındaki hareketliliğinin önünde de engel oluşturmaktadır. Bu tür giriş engelleri, yerleşik firmaların giriş esnasında karşı karşıya kalmadıkları fakat yeni girecek firmaların yüklenmesi gereken ekstra bir giriş maliyetine katlanmaları zorunluluğunu doğurmaktadır (Rittaler ve Schmidth, 1998).

HO, giriş engeli olarak öncelikle dört faktöre odaklanmaktadır: ölçek ekonomileri, yerleşik firmaların maliyet avantajları, yerleşik firmaların ürün farklılaştırma avantajları ve mutlak sermaye maliyeti. Ölçek ekonomilerinin mevcudiyeti halinde, endüstriye yeni giren yaşayabilir bir firma endüstrinin toplam çıktısına göz ardı edilemeyecek bir miktar ekleyecektir. Bain (1956), tekelci firmanın giriş öncesi çıktıları yeterince yüksek tutarak piyasa girişleri engellemeye çalışacağı ve böylece piyasa yeni giren firmanın çıktı eklemesinin fiyatları maliyetten aşağı olmaya zorlayacağını öne sürmektedir.