• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: REKABET HUKUKUNUN AÇIKLAYICILARI OLARAK CHICAGO, HARVARD VE

2.4.4. Anti-tröst

Mason’a (1939) göre ekonomik problem, piyasaların yapısı ve firmaların örgütlenmelerini inceleyerek fiyat, üretim ve yatırım politikalarını içeren rekabetçi uygulamalardaki farklılıkları açıklamaktır. Eğer bir endüstri yapısının çıktıları yeterince kötü ise; ya firma davranışlarına müdahale ederek veya yapının kendisini değiştirerek yasal eylemde bulunulmalıdır. Açıkça görülmektedir ki, HO, anti tröst müdahalelerin alt yapısını oluşturmakta ve bu müdahaleleri haklılaştırmaktadır.

YDP paradigmasının rekabet hukukuna yüklediği misyon, rekabet politikasının yapısal iyileştirmelere odaklanması gereğidir. Piyasaların yoğunlaşması ve giriş engellerinin yükseltilmesinin önüne geçmek, rekabet politikasının önceliklerinden olmalıdır. Yaklaşımın

28Batık ve sabit maliyetlerle ilgili oldukça geniş bir literatür söz konusudur. Örneğin Contestable Markets And The Theory Of Industy Structure (1982). Baumol, Panzar ve Willig; Fixed Costs, Sunk Costs, Entry Barriers and Sustainability of Monopoly (1981). Baumol ve Willig, Quarterly Journal of Economics Vol. 96

29 Bu konuda bakınız,Dixit, (1980) The Role of Investment in Entry Deterrence; Eaton ve Lipsey,(1980) Exit Barriers and Entry Barriers: the Durability of Capital as a Barrier to Entry.

yansıması, 1968’de ABD’de uygulamaya konulan Yatay Birleşme Rehberinde özellikle birleşmelerin değerlendirilmesinde yoğunlaşma ölçümlerinin kullanılmasında söz konusu olmuştur. Üzerinde en az durulan davranışsal iyileştirmeler, gerekli yapısal değişiklikler olmaksızın yetersiz görülmüştür. Piyasa performansının açıklanmasında firma davranışlarının göz ardı edilemeyeceği hatta firma davranışları ve performansın piyasa yapısının şekillenmesinde yardımcı olduklarının farkına varılmıştır (Faul ve Nikpay, 1999).

HO ile CO’un farklı yaklaşımlar sergilediği konulardan bir diğeri anti-tröstün amacına ilişkindir. CO, rekabet hukukunun temel olarak fiyatlar ve tekeller ve kartellerin sonucu olan çıktılarla ilgilenmesi gerektiğini, küçük işletmelerin en iyi tekel şemsiyesi altında başarılı olacaklarını ileri sürmüştür (Bork, 1978). Oysa HO’a göre rekabet hukukunun temeli olan Sherman Act oluşturulurken, yasa koyucular büyük, piyasaya hâkim firmaların üstün etkinliğe ulaşabileceklerine ve bu avantajlarını ortak kötüye kullanmalardan sakınarak devam ettirebileceklerine inanıyorlardı. Yine tröstler, çıktıları kısıtlayarak fiyatları artırdıkları için tüketicilere zarar verici olarak algılanmışlardı (Rittaler ve Schmidth, 1998).

Rekabet hukukunun tek amacının etkinlik olduğu iddiası HO temsilcilerince reddedilmekte; etkinlik tek amaç olarak kabul edilse dahi birçok belirsizliği içinde barındırdığına dikkat çekilmektedir. CO, ekonomik etkinliğe ulaşmak için piyasa denge koşulları altında uzun dönem marjinal maliyetlerle fiyatların eşitliğini bir şart olarak görmektedir. HO ise bu ön görüyle ilgili olarak, bir piyasa uzun dönem denge koşulları içerisinde olmadığında ki neredeyse daima değildir, ne olacağı sorusunu sormakta ve CO’un bu soruya yanıtının bulunmadığını dile getirmektedir. HO, rekabet hukukunun bir diğer amacının da gücün yayılması ve âdemi merkezileşmesi olduğunu kabul etmektedir (Rittaler ve Schmidth, 1998).

2.4.5.Giriş Engelleri

Bain (1956) giriş engellerini, bir endüstrideki yerleşik firmaya, yeni girişleri çekici hale getirmeksizin, normalüstü karların tadını çıkarmasını sağlayan faktörler olarak tanımlamaktadır.30 Giriş engellerimin yokluğu halinde uzun dönemli Pazar gücü olamayacağı gibi hileli anlaşma davranışları davranış uzun dönemde karları artırmayacaktır. Dolayısıyla, uzun dönemde piyasaya yeni bir firmanın girişinin engellenmesi aşağı yukarı yerleşik firmalar arasındaki rekabetin kısıtlanması kadar önemlidir.

30 Stigler (1968), daha farklı bir tanımlama yapmaktadır: yerleşik firmanın üslenmeyip yeni giren firmaların üstlenmek zorunda olduğu maliyetler. Bu iki okulun giriş engeli tanımı konusundaki en belirgin farklılık, Stigler’e dolayısıyla Chicago Okula göre ölçek ekonomilerinin bir giriş engeli oluşturamayacağıdır.

CO’un rekabetçi davranış veya ekonomik etkinliğin bir sonucu olarak gördüğü reklâm, en az sermaye gerekliliği, ya da dikey bütünleşme HO temsilcilerince giriş engeli olarak kabul edilmiştir. En önemlisi rekabetin işleyebilirliği bir kontrol mekanizması olarak, yüksek giriş engellerince rekabetin bilgi, koordinasyon ve dağılım fonksiyonlarının azaltıldığı varsayımıyla işe başlamaktadır (Rittaler ve Schmidth, 1998).

Piyasaya girmek isteyen firmalar için kar fırsatlarının farkına varılması, rekabet ruhuna sahip yeterince rakibin bulunması ürün yaşam döngüsü piyasaya girme kararına etki etmektedir. Eğer kar fırsatlarına ve/ veya rekabet ruhuna dair çok az bilgi mevcutsa giriş engelleri düşük olsa bile piyasaya giriş olmayacaktır. Dolayısıyla HO’a göre giriş engelleri, elde edilen güçlü pozisyonun zamanla aşınmasına karşı duracaktır. Giriş engelleri rekabete karşı bir tür koruyucu zırh oluşturacak ve hâkim firmanın bu durumundan kaynaklanan etkinlik artışını tüketicilere geçirmesini engelleyecektir (Shepherd, 1985).

Batık maliyetlerle bağlantılı yapısal giriş engelleri ve yerleşik firmalarca potansiyel rakiplerin girişini engellemek amacıyla oluşturulan stratejik giriş engelleri rekabetin endüstriler arasındaki hareketliliğinin önünde de engel oluşturmaktadır. Bu tür giriş engelleri, yerleşik firmaların giriş esnasında karşıya karşıya kalmadıkları fakat yeni girecek firmaların yüklenmesi gereken ekstra bir giriş maliyetine katlanmaları zorunluluğunu doğurmaktadır (Rittaler ve Schmidth, 1998).

Bain, giriş engeli olarak dört faktör saymaktadır: ölçek ekonomileri, yerleşik firmaların maliyet avantajları, yerleşik firmaların ürün farklılaştırma avantajları ve mutlak sermaye maliyeti. Ölçek ekonomilerinin mevcudiyeti halinde, endüstriye yeni giren yaşayabilir bir firma endüstrinin toplam çıktısına göz ardı edilemeyecek bir miktar ekleyecektir. Bain (1956), tekelci firmanın giriş öncesi çıktıları yeterince yüksek tutarak piyasa girişleri engellemeye çalışacağı ve böylece piyasa yeni giren firmanın çıktı eklemesinin fiyatları maliyetten aşağı olmaya zorlayacağını öne sürmektedir.

Ölçek ekonomilerinin etkisi ayrıca batık maliyetlerin önemi ve zamanlama varsayımına hayati bir şekilde bağlıdır. Yüksek batık maliyetler, piyasa girmek isteyen firmanın öngördüğünden daha fazla risk anlamına gelir ve somut (tangible)ve soyut (intangible) batık maliyetler, piyasadan çıkışı itici hale getirebileceği gibi, ekonomik karlar olumsuz olduğunda girişi köstekleyerek giriş engeli oluşturabilecektir. (Bain,1956).

Tüketici malları piyasasında yapılan birçok çalışma reklâm/satış oranının önce yükseldiğini fakat daha sonra yoğunlaşma oranı yükseldikçe düştüğünü ortaya koymuştur (Buxton ve diğ. 1984). Yapılan dönemsel çalışmalarda imalat endüstrilerinde tipik olarak reklâm/satış oranı yoluyla ölçülen reklâm yoğunluğunun sıkı bir şekilde muhasebe karlılığıyla bağlantılı olduğu bulunmuştur (Comanor ve Wilson, 1979). HO temsilcilerince bu ilişki, ürün farklılaştırmanın altında yatan reklâm yeteneğinin ortaya çıkarılması olarak yorumlanmış ve bir giriş engeli oluşturduğu kabul edilmiştir. Yapılan bir dizi görgül çalışmada, reklâmın piyasa performansına etkisinin önemli derecede söz konusu reklâmın doğasına ve diğer bilgi kaynaklarının oynadığı role bağlıdır (Porter, 1976).

Mutlak maliyet avantajı bir piyasadaki mevcut firmalar, potansiyel firmalardan daha düşük maliyetle çıktı elde ettiğinde bir giriş engeli oluşturmaktadır. Mutlak maliyet avantajının nedenleri çeşitlidir. Patentler veya ticari sırlar dolayısıyla üretim tekniklerine özgü kontrole sahip olan firma yeni girecek firmaların veya görece etkin olmayan üretim tekniklerinden kaynaklanan daha yüksek maliyetlere maruz kalmasına neden olacaktır. Kıt bir kaynağa sahip olmak ta benzeri şekilde yeni girecek firmayı, girdi fiyatlarında ayrımcılığa katlanmaya veya düşük kaliteli yüksek maliyetli kaynaklar kullanmaya itecektir. Mutlak maliyet avantajı piyasadaki firmalara otomatikman bir kar sağlamaz. Ekonomik karlar maliyet avantajıyla korunan hileli çıktı kısıtlamasının bir sonucudur (Singleton, 1986).

Ürün farklılaştırma bir başka giriş engeli teşkil etmektedir. Aslında ürün farklılaştırma süreci ya mutlak maliyet avantajıyla veya ölçek ekonomisiyle sonuçlanabilecek bir durumdur. Bain (1956)’e göre tüketiciler uzun zamandır tutundurulan yerleşik ürünlerle ilgili güçlü bir tercihe sahiptir. Bu tercihin altında yatan tutundurma maliyetleri yeni girecek firmalar için bir normal üretim ve tutundurma maliyeti dışında ek bir maliyet getirir. Ürün farklılaştırma bazen mutlak maliyet avantajı oluşturan bir patent süreci ya da tasarımı ile de sonuçlanabilir.

Büyük miktarda sermaye gerekliliği Bain (1956) tarafından olası bir giriş engeli olarak kabul edilmiştir. Minimum etkin ölçeğin oldukça büyük, dikey bütünleşmenin temel olduğu, üretim sürecinin sermaye yoğun olduğu endüstrilerde, endüstriye giriş yapmak isteyen firma yüksek sermaye gerekliliğini önemli bir giriş engeli olarak karşısında bulabilecektir.

2.4.6.Bağlama Anlaşmaları

HO ile CO arasındaki farklı yaklaşım bağlama anlaşmaları konusunda çok daha belirgin hale gelmektedir. AT kurucu anlaşmasının 82.maddesi ve RKHK’nun 6. maddesi ile yasaklanan

bağlama anlaşmaları, bir firmanın ticari teamül ve işin niteliği bakımından sözleşmenin konusuyla hiç ilgisi olmayan veya ilgisi de olsa iki ürünün birlikte alınmasını gerektirecek bir durum olmamsına rağmen, sözleşmenin yapılmasını ikinci ürünün de alınmasına bağlayan sözleşmelerdir. HO, bağlama anlaşmalarının, “a” piyasasında sahip olunan Pazar gücünü artırarak hala rekabetçi bir piyasa olan “b” piyasasında kaldıraç etkisi olarak adlandırılan etkiyle, diğer piyasaları tekelleştirmek için yapıldığını ileri sürmektedir. Oysa CO, piyasa yerine bir ekonomik birim olarak “a” ve “b” ürünlerine bakmakta ve bu ürünlerden birinin fiyatındaki artışın tüm ekonomik birimin fiyatında artışa neden olacağını ifade etmektedir (Posner, 1976).

Dolayısıyla bağlama anlaşmaları HO bakış açısından rekabet karşıtı bir eylemdir ve bu eylemde bulunan firmaların muhatabı rekabet otoriteleri olmalıdır.