• Sonuç bulunamadı

Anadolu’da lahit biçiminde ya da daha küçük boyutlarda kimi zaman kemik, kimi

zaman küllerin konulduğu malzemeler yaygın olarak kullanılmıştır.311

Anadolu’da özellikle Pamphylia, Kilikia, Isauria, Lykaonia Bölgesinde çok yaygındır. Bu durum gömü adetleri ve bölgenin ekonomik durumu ile ilgili olmalıdır. Bu başlık altında küçük parçalar ile tüm örnekler birlikte değerlendirilmiştir. Bölgedeki ostotek gövdeleri, dört yüzü de bezemeli olanlar, üç yüzü bezemeli olanlar, tek yüzü bezemeli olanlar, yazıtlı olanlar olmak üzere başlıca dört tipte karşımıza çıkmaktadır.

Bezeme olarak çoğunlukla ziyafet sahnesi ayakta duran figürler, girlandlar, medusa başları, binici figürleri, kapı motifi, silah kabartmaları, üzüm, meyve motifleri tercih edilmiştir.312

Anadoluda lahit biçiminde ve antikçağda adına ostotek denilen ufak kaplar çok

yaygındır.313

Bu sözcük birçok yazıtta geçer. Yıpranmaya uğramadan ve içeriği ile birlikte

308 Scarborough 1991, 229, Res. 58; Yılmaz 2005a, 227-228, Res.121.

309 Eserin genişliği 76 cm, yüksekliği 67 cm, kabartma yüksekliği ise 10 cm. dir. 310

Hall 1968a, 83 311

Koch 2001, 219; Asgari 1965, 418. 312 Baldıran 2009, 2

62 bulunmuş pek az ostotek olduğu anlaşılıyor. Bundan ötürü de ostoteklerin çoğu zaman kül urnası, belkide yerine göre kemik çekmecesi olarak kullanıldıklarını düşünebiliriz. Bazı büyükçe ostoteklerse çocuk lahdi olarak kullanılmış olabilir. Grubun Erken Helenistik dönemde ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Termessos’ta bulunan yerel bir taştan ve belki İ.Ö. 4.

yy sonlarında yapılmış olan Alketas Mezarı bunun bir kanıtıdır.314 Sardes’te yapılmış ve

sanduka biçimini açıkça model almış olan örnekler315

ve en azından Sagalassos’ta bulunmuş ve figürlü süsleri, sütunlarla bölünmüş yüzeyi ve dar yüzlerinden birinde bir kapı olan bir örnek, geç Helenistik döneme yani İ.Ö. 2. yy. a sonlarında 1. yy. a tarihlenebilir. Efes’in bugüne kadar ancak pek az sayıda parçası yayınlanmış olan büyük grubunun, imparatorluğun erken döneminde başladığı sanılmaktadır. Ancak bir yayın yapıldıktan sonra daha 1. yy. da yarı mamul lahit olup olmadığı tarihlendiği öne sürülen ostoteklerden sonra lahitlerinde aynı zaman dilimine oturtulup oturtulamayacağı ve dizinin 2. yy. daki lahit ana üretimine katılıp

katılamayacağı belli değildir.316

Benzer süslemelerden belli olduğuna göre ostoteklerin 2. yy da birçok yörede lahitlere koşut olarak üretildiği söylenebilir. Fakat daha sonra 3. yy da ostotekler pek kullanılmadığından o dönemden verilecek örnekte yoktur.

Anadolu’nun bazı eyaletlerinde ostotek çok kullanılmıştır. Öyle ki bunlarda şu ya da bu yörenin özelliklerini görürürüz. Öteki yörelerde niçin hiç ostotek bulunmadığını ya da pek az bulunduğunu bilmiyoruz. Örneğin Aphrodisias’ta lahit pek boldur da ostotek yok gibidir. Buna karşın Bithynia’da hem çok lahit üretilmiştir. Hem de epeyce ostotekin varlığı bilinmektedir. Doğu Pamphylia’da ve batı Kilikia’da çok büyük bir ostotek grubu olmasına karşın oldukça az lahit vardır. Bu farklar gömü adetlerindeki yerel geleneklerle birtakım tercihlerle ve aynı zamanda belki parasal nedenlerle açıklanabilir. Parasal nedenler diyoruz, çünkü ostotek lahitten daha ucuzdu. Marmara adasında ostotek yapımında kullanılacak ham kütüklerin seri halinde hazırlandığı anlaşılmaktaysa da bugüne kadar bu konuda daha fazla bilgi edinilememiştir.

İncelenmiş Ostotheklerin arasında kapağı açılmamış, yani içindeki kemiklerle birlikte bulunan Ostotheklerin sayısı oldukça azdır. Bunlarda kemik kalıntılarının ayrıca herhangi bir kap içine konmadan yığıldığı ve mezar hediyelerine rastlanmadığı görülür. Bazı kazı 313 Asgari 1965, 87 314 Pekridou 1986, 168. 315 Asgari 1977, 337 316 Asgari 1977, 329 vd.

63 raporlarından edindiğimiz bilgiye göre Ostotheklerden bazılarının mezar odalarında, sekiler yada kendilerine mahsus küçük kaideler üzerinde durduğunu, diğer bir kısmının açık havada, nekropol caddesinin iki yanında yer aldığını, bazılarının ise doğrudan doğruya toprağa ya da lahtin içine gömüldüğü görülür. Bunların Ostothek olarak kullanıldığı yazıtların yardımıyla da anlaşılmaktadır. Bazılarının üzerinde doğrudan doğruya "Ostothek" terimine rastlanıldığı gibi birçoğunun birkaç kişiye ait bir aile mezarı olduğunu da yazıtlardan öğrenmekteyiz.

Ölüleri yakıp minik lahit biçimindeki taştan Ostothekler içine koyma adetinin Anadolu'da gerek Hellenistik gerekse Roma İmparatorluk devirlerinde mevcut olduğunu, bu devirler boyunca bu adetin kesintiye uğramadığını ve lahit içine gömme adetiyle yan yana yaşadığını, ostothek çeşitleri ve kalitesinin özellikle Antoninler devrinde çok arttığını, fakat bu artışın, ölü yakma adetinin daha fazla ağır basmasıyla bir ilgisi bulunmadığını ve ancak bu devirde çeşitli sanat kollarına verilen daha büyük önemle izah edilebileceğini

söyleyebiliriz317

.

Konya Arkeoloji Müzesinde bulunan ostothekleri çok ilkel bir işçilik göstermelerine rağmen, yalnız Isauria'ya özgü olan bazı mezar taşları üzerindeki süsleme sisteminin ostotheklerde de uygulandığını belirtmeleri ve gerek mezar taşlarının, gerekse de Ostothekli Sunakların aslanlı bir çatı ile örtülmüş olduğunu göstermeleri bakımından önemlidir. Isauria örnekleri geç bir devre İ.S. 3. yy. ın 2. yarısına tarihlendirilmektedir.

7.2.1 Çumra Sırçalıhöyük

Bir adet ostothek katalogumuzda yer almaktadır. Bu eserde Çumra Sırçalıhöyük’te bulunmaktadır. (Lev. XIVb-c) Mermerden yapılmıştır. Monoblok tek parçadan ostothek olarak yapılmıştır. Eserde aslan ön ayağını bir büstün başına koymuş şekilde betimlenmiştir. Başı sol tarafa dönüktür. Arka bacakları her iki yana açılmış ve üzerine oturmuş tarzdadır. Yeleleri ve ayak pençeleri detaylı olarak işlenmiştir. Altta ise bir podyum içerisinde ortada ayakta betimleniş iki bayan ve her iki yanında atlı süvari betimlenmiştir. Sol taraftaki süvari elindeki mızrağı ileri atıyor şekilde tasvir edilmiştir. Onun arkasında kompozisyonun en solunda ise bir nesne veya podyum üzerinde vücut oranları bakımından daha küçük bir figür betimlenmiştir. Ortadaki ana sahnedeki iki bayan figürünün başları kapalıdır, uzun bir elbise giyimlidir. Sağdaki süvari ise önündeki domuz ile mücadele etmektedir. Domuz iki ayağı üzerine kalkmıştır. Atında ön bacakları havada şaha kalkmış tarzdadır. Üzerindeki süvari ise mızrağını domuza saplamak için hamle yapmaktadır. Arkada kompozisyonun en sağında ise

64 yine bir figür betimlenmiştir. Fakat bu soldaki figüre oranla daha büyüktür. Domuz avı sahnesi betimlenmiştir. En altta 3 satır Grekçe yazıt yer almaktadır.

Ἰούλ(ιος) Ἀγρίππας Οὐετρενὸς sic., Υλιας, [ ]ρα, Μόμ[ιος], Ἰννα γυνή μου ἀνεστή[σ]αμεν <μν>έας vac. χάριν

τοῦ vac. ἀ(δελφοῦ). Μ(ᾶρκον) Οὔλ(πιον) Ἀγρίππαν Ο[ὐ]ετρανόν ΠΔ

Buna benzer bir örnek Seydişehir Şehit Mehmet Uysal Parkı’nda bulunmaktadır. Bu

eserde monoblok olarak gövde ve kapak bitişik olarak yapılmıştır.318

(Lev. XVa)