• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

3.4. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) Üyelik Sürecinin Devlet Örgüt

4.1.1. Yeni Osmanlıcılık

Yeni Osmanlıcılık kavramı ilk kez 1990’lı yılların başında Turgut Özal’ın cumhurbaşkanlığı döneminde gündeme gelmiştir. Daha çok dışarıdan seslendirilen

bir kavram olmakla birlikte, Özal’ın ölümünün ardından AKP iktidarı dönemine kadar unutulmuş bir kavramdı. AKP iktidarı ile birlikte tekrar gündeme gelen Yeni Osmanlıcılık; Türkiye’nin iç ve dış politikasında bir değişimi, Kemalizmin, siyasetin, toplumun ve kimliğin tekrardan tanımlanmasını öngörmektedir. Laiklik anlayışının yumuşatılması, Kürt sorunun da din ortaklığı temelinde çözülmesini amaçlamaktadır (Uzgel, 2010b:358-359). Türkiye’nin cumhuriyet kurulmasının ardından fazla ilgilenmediği Osmanlı coğrafyasından yeniden etkili bir aktör olunması gerektiğini savunan bu görüş, 12 Eylül 1980 askeri müdahalesinin oluşturduğu kültürel zeminde Özal döneminde oluşturulmuştur. AKP tarafından da bir politik stratejik model olarak kullanılmaktadır. Muhafazakâr ve liberal bir arka plan çerçevesinde ABD ile Türkiye’nin ortak çıkarları söylemi üzerinden şekillenen Yeni Osmanlıcılığın hedefi Ortadoğu ve Arap ülkeleri ile kurulması tasarlanan ve temelini İslam dininin oluşturduğu bir düşüncedir (Sönmez, 2010:358,382).

Demirtaş (2014:203) özellikle Ortadoğu’nun Türk dış politikası açısından öneminin daha önceki hükümetler tarafından da sıkça vurgulandığını ve Arap dünyası ile iyi ilişkiler kurulmaya özen gösterildiğini belirmektedir. Ancak Türkiye’nin Batı ile işbirliği ilişkisinin sorgulanması ve bu bağlamda Osmanlı bakiyesi olan topraklarda yer alan ülkelerle iyi ilişkiler geliştirilmesi ve bunun kuramsal bir çerçeve içerisinde kapsamlı bir proje olarak inşa edilmesini sağlayan ilk siyasetçi Davutoğlu olmaktadır.

Davutoğlu’nun Yeni Osmanlıcılık politikasının temeli aslında Abdülhamid dönemi politikasından oluşmaktadır. Politika genel olarak; Batı ile bir çatışma içine girmeden, Batı dışında Müslüman kimliğini ön planda tutarak, Müslüman dünyasında bir güç olmak ve etkili olduğu ülkelerin pazarlarından, doğal ve enerji kaynaklarından pay alabilmek çerçevesinde şekillenmektedir. Yeni Osmanlıcılık; etnik kimliklerin üzerinde ortak payda olan İslam dini etrafında kurulacak birlik ve beraberliği temel almaktadır. Amaç ise eski Osmanlı İmparatorluğu topraklarında egemen güç olmak ve İslam dünyasının lideri ve koruyucusu konumuna yerleşmektir (Beken, 2013:93,97). Bu bağlamda değerlendirildiğinde Yeni Osmanlıcılık ile Türkiye komşuları olan Müslüman ülkeleri siyasi ortak olarak kabul etmelidir. Ancak bu ortaklık ilişkisinde kendi çıkarını da gözetmelidir. Bu açıdan değerlendirildiğinde

aslında hamilik rolü ile Türkiye’nin de sömürgeci bir devlet konumuna yerleştirilmeye çalışıldığını söylemek mümkündür. Lideri olmayı tasarladığı ülkelerin kaynaklarından pay sahibi olmaya çalışması ve bunu koruma ve destek vaadiyle gerçekleştirmesinin planlamasının yapılması emperyal politikalar güdüldüğünü, aynı zamanda da fetihçi bir politika izlendiğini göstermektedir.

Davutoğlu (2004:70,83) Türkiye’de siyasi kültür ve siyasi sistem arasında, sadece bu ülkeye özgü bir uyumsuzluk problemi olduğunu varsaymaktadır. Çünkü Cumhuriyet yönetimi siyasi sisteme uygun olarak siyasi elit tarafından aynı zamanda yeni bir siyasi kültür de yaratmıştır. Bu siyasi elit, Türkiye’yi ait olduğu kültürden uzaklaştırarak, Osmanlı’nın mirasını red ederek, Batı eksenli bir kültürel yapılanmaya dahil olmaya çalışmışlardır. Neticesinde de Türkiye ait olmadığı bu yapılanma içinde güçsüz bir ülke haline gelmiştir. Yeniden güçlü bir ülke olabilmek için ise kendi öz kültürüne ve değerler sistemine dönmekle mümkün olabilecektir. Davutoğlu’nun bu görüşü aslında Türkiye’deki İslamcı partilerin günümüze kadar çevresinde şekillendirdikleri Milli Görüş’ü yansıtmaktadır.

Bu bağlamda Yeni Osmanlıcılık akımı Türkiye’nin daha çok dış politikası çerçevesinde şekillenen bir unsur olarak ortaya çıkmaktadır. Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Türkiye’nin bu doğrultudaki dış politikası ile ilgili şunları söylemektedir.25

“Bu coğrafyanın temel özelliği çok boyutlu olması. Biz bir Avrupa, Asya devletiyiz, Akdeniz devletiyiz, Karadeniz ülkesiyiz, Afrika, Balkan devletiyiz, Kafkasya, Orta Asya, Mezopatamya, Orta doğu devletiyiz. Bunların hangisi kopartılırsa bizde bir eksiklik meydana gelir o medeniyetlerde de bir eksiklik olur" dedi. (…) 100 yıl önce Yemen ile Üsküp aynı ülkenin parçasıydı. Ya da Erzurum'la Bingazi. Bunu dediğimizde bize Yeni Osmanlıcı diyorlar. Bütün Avrupa'yı birleştirenler yeni Roma'cı olmuyor da, Ortadoğu'yu birleştirenler Yeni Osmanlıcı oluyor.”

Kısaca AKP’nin Yeni Osmanlıcılık politikasının; Osmanlı geçmişinin kutsallaştırılması, Türkiye ve komşu ülkeler arasında ortak din ve kültüre dayalı özelliklerin vurgulanması, ekonomi gibi çeşitli araçlar kullanılarak işbirliği

25 “Davutoğlu'ndan 'Yeni Osmanlıcılık' çıkışı”, 04.03.2013.

sağlanmaya çalışılması üzerine kurulu olduğunu söylemek mümkündür (Demirtaş, 2014:209). Nitekim bugün Suriyelilere Türkiye’nin kapılarının açılması26, 2009

yılında Davos Zirvesi’nde Erdoğan’ın ‘One Minute’ çıkışı27 gibi siyasi hareketler

Yeni Osmanlıcılık politikası kapsamında Türkiye’nin kendisini Osmanlı toprakları üzerindeki ülkelerin hamisi ya da büyük abisi olarak görmesi olarak yorumlanabilir.

Yaşlı (2012:265), Yeni Osmanlıcılık ile ilgili olarak iki tez öne sürmektedir. Bunlar; Yeni Osmanlıcılığın bir eksen kayması değil, aksine dünya sistemine daha derin bir şekilde eklemlenme projesi olduğu ve sadece bir dış politika yönelimi değil; Cumhuriyet rejiminin tasfiyesi ve yeni bir rejim inşasının projesidir. Bu bağlamda değerlendirildiğinde; AKP’yi emperyalist projeleri reddedecek ve dünya sisteminden çıkabilecek bir siyasi güç olarak görmemek gerektiği ortadadır. Dış politikada Amerika ve İsrail ile süren ilişkilerin seyri; iç politikada ise sorunların ümmetçilik ile çözümlenme yolu AKP’nin hem Cumhuriyet rejimini tasfiye etme girişimini, hem de dünya sistemi ile entegrasyonunun devam ettiğini açıkça göstermektedir.

Ülsever’e göre28 Yeni Osmanlıcılık, Davutoğlu’nun kendisinin icat ettiği ama

sonunda ABD’ye teslim ettiği bir projedir. Bu proje artık bir hayalden öteye geçmiş ve Ortadoğu’yu denetim altında tutabilmek için ete kemiğe büründürülmüştür. Projenin gerçekleşmesi durumunda ise olacaklar hakkında şöyle demektedir:

“Hayata geçer veya geçmez ama Türkiye Cumhuriyeti, ABD ve PKK (Apo+BDP) bu uğurda epey gayret harcayacak. Proje Erdoğan’la veya Erdoğan’sız her halükarda hayata geçirilmek üzere tasarlanmış. Uluslararası dengeler açısından projenin en temel hedefi Güneydoğu’da özerk bir Kürt bölgesi yaratmak. (…)Amaç, Kürtlerin kendi kendilerini yönettikleri inancını pekiştirmek! Ancak, katiyen Türkiye’den bir kopuş söz konusu değil. Türkiyesiz bir Güneydoğu Ortadoğu’da bir işe yaramaz! Güneydoğu’da böyle bir yapı oluştuktan sonra sıra Irak, Suriye ve hatta İran’daki Kürtlerin bu yapıya özendirilmesine, “Güneydoğu Kürdistan Özerk Bölgesi” ile irtibatlandırılmasına gelecek. Türkiye Ortadoğu’daki Kürtlerin hamisi olacak! Böylece ABD bölgedeki en güçlü müttefiki ile birlikte Kuzey Irak’daki petrol kaynaklarını doğrudan denetimi altına alacak-petrol Türkiye üzerinden dünyaya arz edilecek. Ayrıca Suriye ile İran kuşatılacak. Kuşatılmış İran - hatta içindeki Kürtler tarafından dışlanmış İran- kendi derdine düşünce Ortadoğu’daki ‘emperyal

26 Detaylı bilgi için bkz.“Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin sayısı açıklandı”, Sözcü, 22.10.2014. 27 Detaylı bilgi için bkz.“Benim İçin Davos Bitti”, Hürriyet, 30.01.2009.

28 Cüneyt Ülsever, “Yeni Osmanlıcılık Ne Demek?”, Yurt Gazetesi, 12.03.2013.

arzularını’ frenlemek zorunda kalacak. (Zaten kaybetmekte olduğu) Hamas’ı ve Hizbullah’ı eskisi gibi destekleyemeyecek. Bölgede emperyal bir konuma geçecek Türkiye sadece ABD’nin değil, İsrail, Suudi Arabistan, Kuveyt ve hatta Ürdün’ün, Lübnan’ın da işine gelecek. Şii egemenliği yerine Sunni egemenliğini tercih edecek her ülke bu gelişime en azından ters düşmemeye çalışacak.”

Uluslararası Avrasyacılık Hareketi lideri Aleksandr Hugin Yeni Osmanlıcılık projesinin bir hayal ürünü olduğunu ve hiçbir sonuç doğuramayacağını hatta kısa vadede olumsuz sonuçlara sebep olabileceğini, Türkiye zayıflayarak ve bunun sonucunda Kemalist mirasın da yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalabileceğini öne sürmektedir. Bu konuda şöyle demektedir:29

“Ortadoğu'da etkisini arttırma çabası özellikle Suudi Arabistan, Katar ve aşırı selefi düşünceyi savunan devletlerle ittifak sadece bir sonuç doğurabilir. Türkiye cumhuriyeti yıkılabilir. Laik milliyetçiler, Kemalistler, cumhuriyetçiler – bunlar ülke nüfusunun yarısını teşkil ediyor- ve azınlık olan dini gruplar arasında iç savaş yaşanabilir. Bu Türkiye'nin etnik kimliğini kaybetmesi anlamına gelir. Kemalist sınırlar içerisinde Türkiye'yi muhafaza etmenin tek yolu Avrasyacılık düşüncesi. Ancak şimdiki Türk yöneticileri bu düşünceyi Ergenekon davası ile engellemiş oldu. Çünkü Avrasyacılık düşüncesini savunan askerlerin serbest kalması durumunda dahi bir hayal kırıklığı yaşanabilir. Dolayısıyla Türkiye yönetimi büyük bir çıkmazın içerisinde bulunuyor.”

İlber Ortaylı’ya göre de,30 Türk halkı henüz yaşam standartları itibarıyla

imparatorluk hülyası kurabilecek bir kitle değildir. Aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’nun eski topraklarının böyle bir gelişimi kaldırması mümkün değildir. Yeni Osmanlıcılığın bir hayalden öteye gidemeyeceğini ifade eden Ortaylı, engel teşkil edenlerin de zannedildiği gibi alışılmış klasik sol ve laik çevreler olmadığını, çünkü muhafazakâr çevreler imparatorluk hülyası kuranların gereksinim duyacağı kurumları herkesten daha süratle yıprattıklarını belirtmektedir.

İbrahim Varlı da AKP’nin Yeni Osmanlıcılık kapsamında Sünni ekseni projesinin dışarıda iflas ettiğini ve bunun etkilerini Türkiye’nin de içeride yaşayacağını belirtmekte ve şöyle demektedir:31

29 “Yeni Osmanlıcılık Türkiye'yi felakete sürüklüyor”, Dünya Bülteni, 20.01.2013.

http://www.dunyabulteni.net/yazar/aleksandr-dugin/18858/yeni-osmanlicilik-turkiyeyi-felakete- surukluyor

30 “Yeni Osmanlıcılık”, Milliyet, 25.06.2011. http://www.milliyet.com.tr/yeni-osmanlicilik/ilber-

ortayli/pazar/yazardetay/26.06.2011/1406764/default.htm

“Ortadoğu’daki tüm AKP’ler birer birer kaybetti. Sıra bölgeye rol model olarak pazarlanmaya çalışılan Erdoğan’ın AKP’sinde. Kibir, fetih fantezisi ve Şark kurnazlığı üzerine inşa edilen neo-Osmanlıcı dış politika çöktü. On bir yıl önce ekonomik krizin etkisi ve küresel güçlerin icazetiyle işbaşına gelen AKP, Suriye hattında kurulan yeni Soğuk Savaş dengesi ve bölgedeki iç dinamikler nedeniyle yıkıma uğradı. Savaş tamtamları çalsa da AKP’nin Ortadoğu’daki yalnızlığı derinleşiyor. Ortadoğu’yu emperyalizmle uyumlu İslamcılık ekseninde yeniden inşa etme arayışında bölgeye dönük bir model olarak sunulan AKP, artık eskisi kadar işlevsel değil. İdeolojik kardeşi Müslüman kardeşler, Suudi Arabistan ve Mısır’da terör örgütü listesine alındı, faaliyetleri yasaklandı. Küçük kardeş Hamas’ı ülkeden kovan Mısır, dün 528 Müslüman kardeşler üyesine idam verdi.”

Bu bağlamda değerlendirildiğinde, Ortadoğu’ya model olarak gösterilmesi ve Türkiye’yi Müslüman ülkeler dünyasında lider konumuna yerleştirmesi planlanan Yeni Osmanlıcılık projesinin başarıya ulaşıp ulaşamayacağını, AKP’nin iktidarda kaldığı süreç sonunda değerlendirmek doğru olacaktır.

Benzer Belgeler