• Sonuç bulunamadı

Osmanlı medeniyetinin izlerini Anadolu, Afrika, Avrupa ve özellikle de Balkanlar’da görmek

Belgede bursa’da zaman (sayfa 39-42)

mümkündür. Bu medeniyeti mimari boyutta ele

aldığımızda da karşımıza çok miktarda ve farklı

işlevlerde eser çıkmakta, bu eserler bize dönemin

refah seviyesini, sanat zevkini ve dünya görüşünü

yansıtmaktadır.

Koca Sinan Paşa’nın Şam’da, Akka’da, İstanbul’da, Üsküp’te, Kocaeli’de ve Bursa Yenişehir’de birçok hayır eseri vardır ve bunlara yüzlerce hane, dükkân, han, hamam, değirmen, bağ ve bahçe vakfetmiştir. Yazımıza konu olarak paşanın Yenişehir ve Kaçanik’teki eserleri alındığı için özellikle bu yapılar üzerinde durulacaktır. Her iki kasabada inşa ettirilen külliyelerin menzil külliyesi olarak tasarlandığı, hem bu komplekslerin planlarından hem de bulundukları konumların stratejik mevkiler olmasından anlaşılmaktadır. Yenişehir’deki Sinan Paşa Külliyesi cami, medrese, sıbyan mektebi, imaret, tabhâne, fırın, han ve kervansaray binasından oluşmakta olup, eski İznik, Bilecik ve İnegöl yolu üzerinde yer almaktadır. Bu yapılardan cami, medrese, imaret ve medrese günümüze gelebilmiş fakat sıbyan mektebi, han ve kervansaray yıkılmışsa da temel izlerinden yerleri ve büyüklükleri belli olmaktadır.

Menzil külliyesi olarak tasarlandığı için cami küçük boyutlarda ele alınmış olan Yenişehir Sinanpaşa Camii, tek kubbesi, üç gözlü son cemaat yeri ile medrese ve imaretin güneyinde yer almaktadır. Tamamen kesme taştan temiz bir duvar işçiliğine sahip olan caminin son cemaat yeri, Türk üçgenli başlıklı dört adet sütuna oturmaktadır. Minaresi ise tuğla ve kesme taşın bir arada kullanıldığı almaşık duvar tekniğinde inşa edilmiştir. Yine kesme köfeki taşından imal edilmiş mihrabının sekiz sıra mukarnaslı yaşmağı kayda değer, kalem işi izlerinden, bütün sathının süslemelerle kaplı olduğu anlaşılmaktadır. Üç yıl önce yapılan restorasyon çalışmalarından sonra cami yeniden ibadete açılmıştır. Altı tane altlık pencerenin alınlıklarında 16. Yüz yılın muhteşem İznik çinileri kullanılmıştır. Caminin bakımsızlıktan dolayı kapalı kaldığı yıllarda maalesef bu çini alınlıklardan beş tanesi çalınmıştı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın gayretleri neticesinde bu alınlıklardan bir tanesi

tekrar yurda getirilmiştir. Bir avlu etrafında oluşan külliyenin imareti ve medresesi avlunun kuzey batı köşesinde birleşmektedir, avlunun kuzey ucunda, doğu – batı istikametinde hanların bugün ayakta olan kemerli cümle kapısı ile arkasında hücrelerin temelleri bulunmaktadır. Burada, Bursa Müzesi tarafından 2008 yılında yapılan kazılarda temel izleri açığa çıkarılmıştı fakat şimdi yeniden üzerinde çalılık oluşmuştur. Osmanlı Devleti’nin ilk payitahtı olması sebebiyle Türk halkının nezdinde çok önemli bir yer tutan Yenişehir’in tarihi ve kültürel mirasının korunması için azami gayret gösterilmelidir.

Sinan Paşa’nın vakfiyesinde; Camide imam ve hatiplik görevini yapacak kişiye günde on akçe, iki müezzine günde üçer akçe,

muarrife bir akçe, namaz vakitlerini belirleyen saatçiye de üç akçe verileceği belirtilmiştir. Camide ferraşlık, kayyımlık ve kandilcilik yapan üş kişiye de günde üçer akçe ödenmiştir. Yenişehir’deki medrese on bir hücrelidir, Sinan Paşa’nın vakfiyesinde bu medrese hakkındaki bilgilerden; burada hadis, tefsir ve fıkıh derslerinin okutulduğu, bu hücrelerin on tanesinin talebelere birinin de bevvâba ayrılmış olduğu, medresenin müderrisine günde elli akçe, talebelere ikişer akçe, bevvâba

da birer akçe ücret verildiği, Hanların temizliği ve bakımı için iki nâkib-i han vazife yapıyordu ve günde iki akçe alıyorlardı. Caminin yanında inşa edilmiş olan sıbyan mektebinde muallim olan kişiye günde üç, yardımcısına da iki akçe vazife verilmiştir. Matbahta sabah akşam yemek hazırlandığı, gelen misafirlerin ve ihtiyaç sahiplerinin mağdur olmamaları için her türlü tedbirin alındığı ve günde yedi yüz tane ekmek pişirildiği anlaşılmaktadır. İki aşçıya ve iki ekmekçiye günde ikişer, dört yardımcıya da birer akçe ücret verilmekteydi. 27 Eylül 1863 tarihinde Maliye ve Evkaf nezaretlerine gönderilen yazıda “ … Yenişehir’de âsâr-ı cesîme-i mükellefe ve ebniye-i muhsineden bulunan Gâzî Sinanpaşa Câmi-i Şerîfiyle medrese

ve tabhâne ve imâretin ve hân ve kârbânsaray ve mekteb ve furunun mümkün mertebe i’mâr ve ihyâsı hakkında gönderilen mektuba cevâben …” ibaresinden, külliye binalarının tamamının tamir edilmesi gerektiği, “ ... câmi-i şerîf ile tâbhâne ve medresenin birinci mertebede lüzûm-ı i’mârı külliyetli mesârife muhtâc bulunması cihetiyle bunların on bin guruşla mücedded kılıklı yaptırılmış olduğu misillû …” tabirinden de sadece cami, tabhane ve medresenin bugünkü haliyle tamir edildiği anlaşılmaktadır. Yine aynı yazıda burada hapishane olmadığı, müdür konağının harap olması sebebiyle kervansaray yerine bir müdür konağı, meclis ve sair bölümlerin inşası için de otuz beş bin kuruşa ihtiyaç olduğundan bahsedilmektedir.

Kaçanik Sinanpaşa Külliyesi

Günümüzde, Kosova Cumhuriyeti topraklarında bulunan Kaçanik, Üsküp’ten Priştine’ye giden yol üzerinde ve dar bir boğaz içindedir. Sinan Paşa, işlek bir yol üzerinde bulunan bu kasabada da cami, imaret, iki büyük han, hamam, camiye bitişik sıbyan mektebi inşa ettirdiği bilinmektedir. Bugün ise sadece camisi ve görünümü tamamen değişmiş olarak mektebi ayaktadır.

Külliyenin camisi, sekizgen kasnağa oturan 10.25 m. çapındaki tromplu kubbesi, iki katlı ve üç gözlü son cemaat yeri ile orta boyda bir yapıdır. Son cemaat yeri ahşaptandır ve dokuz aded ahşap direk üzerine oturmuştur. Batıdaki ince uzun minaresi çokgen gövdelidir, kesme taştan inşa edilmiştir. Ahşap mahfile dıştan döner merdiven ile çıkılmaktadır. Caminin 110 cm. X 55 cm. boyutlarındaki üç satırlık kitabesi, girift ve bozuk bir sülüs ile yazılmıştır:

“Hazret-i Gâzî Sinan Paşa kim Etti bu camii lillâh bina Vâlihî dâ’î dedi târihini Sene 1003 (M. 1594)

Sadr-ı âlî dürür ol menba-ı cûd Tâ ibadet ede ashâb-ı şuhûd Ma’bed-i hûb makam-ı mahmûd Recep 1305 (Nisan 1888) tarihinde Kosova Vilâyeti’nden yazılan bir yazıda; Kaçanik kasabası ile etrafındaki köylerin tamamen Müslüman oldukları halde bundan başka camileri ve mektepleri olmadığı, ibadet ve eğitim konusunda sıkıntı çektikleri, bu iki binanın tamiri için ahalinin kireç ve kerestesini temin edeceği fakat bundan başka on üç bin üç yüz kuruşa daha ihtiyaç duyulduğundan bahsedilmektedir. Bu yapılan onarımdan sonra geçen zaman

ile yine bakımsız kalan cami, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin ve Bursalı iş adamlarının girişimi ile bu yıl içinde onarıma alınmıştır ve restorasyon işleri halen devam etmektedir.

Kaynakça - B.O.A. C.EV. 616- 31094, 638-3214, 624-31476, C. MF. 54-2662, MF.MKT. - 114-31, MVL. 1008-29, ŞED. 318-34, DH.MKT. 1877-51, TSR.BNM. 28-135. - Ayverdi, E.H., Avrupa’da Osmanlı Mimari Eserleri, C. III, 3. Kitap,

Kalkandelen’deki bu önemli Osmanlı eserini 16. asırda Sersem Ali Baba kurmuştur. Sersem Ali Baba, Kanuni Sultan Süleyman döneminde saraydan ayrılıp Rumeli’de biri Dimoteka, diğeri Kalkandelen olmak üzere iki tekke kurmuştur. Kalkandelen Bektaşi Tekkesi olarak faaliyete geçen bina, 18. asrın sonlarına doğru, Malatya’dan Kalkandelen’e gelen Harabati Baba tarafından genişletilerek bugünkü halini almıştır. Tekkenin genişletilmesinde ve onarılmasında, dönemin Kalkandelen Serhad Muhafızı Recep Paşa’nın büyük hizmeti geçmiştir. 1815 yılında Recep Paşa tarafından imzalanan tekke vakıfnamesinde, bu binanın bir Bektaşi tekkesi olarak halkın iradesine sunulduğu

KALKANDELEN HARABATİ BABA TEKKESİ

Yalnız Makedonya’nın değil, Balkanlar’daki İslam mimarisinin en görkemli eserlerinden birini teşkil

Belgede bursa’da zaman (sayfa 39-42)