• Sonuç bulunamadı

Mithat Şükrü (Bleda) Bey’in Selanik’teki evinde, Eylül 1906’da toplanan on arkadaş, toplantının neticesinde Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’ni kurmuşlardı.95 Bu on arkadaş: Bursalı Kaymakam [Yarbay ve I. Numaralı üye] Tahir Bey, [Binbaşı] Naki (Yücekök) Bey, [Erkân-ı Harp Yüzbaşısı] Edip Servet (Tör) Bey, [Yüzbaşı ve Müşiriyet Yaveri] Kâzım Nami (Duru) Bey, [Yüzbaşı] Ömer Naci Bey, [Yüzbaşı]

İsmail Canbulat Bey, [Yüzbaşı] Hakkı Baha Bey, [Posta ve Telgraf İdaresi Başkâtibi]

Talât Bey, Rahmi Bey ve Mithat Şükrü (Bleda) Bey’di.96 Cemiyet mensupları ekseriyetle asker kökenliydi. Gizliliğe önem vermeleri bu gayrimemnun subayların ilgisini çekmiş, aynı zamanda büyülü bir etki yaratmıştı.97

93 Nakleden: Fethi Tevetoğlu, Ömer Naci, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1987, s.77.

94 Emel Akal, Musatafa Kemal, İttihat Terakki ve Bolşevizm, İletişim yayınları, 2. Baskı, İstanbul, 2013, s.63; Ayrıca bkz. “Hepimiz İttihat ve Terakki Cemiyeti azası idik. O Teceddüt Fırkasına inkılâbetti. Mezkûr cemiyetin (yani İttihat ve Terakki Cemiyetinin) mensupları ile, sonra teşekkül eden Teceddüt Fırkası mensuplarının kısmı küllisi (yani büyük çoğunluğu) milletimizin yüksek azminden doğan Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti’ne iştirâk ve iltihak etmişler ve bu cemiyetin programını kabul etmişlerdir.” Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam (1922-1938), Cilt: III, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1966, s.282.

95 Sina Akşin, a.g.e., s.105.

96 Tarık Zafer Tunaya, a.g.e., Cilt I, s.53-54. Ayrıca bkz. “Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’nin ilk hücresinin kuruluşuna katılan ağırlıklı olarak üsteğmen, yüzbaşı ve birkaç binbaşıdan oluşan subaylar arasında Enver, Fethi (Okyar), Albay Sadık, Aziz Ali al-Mısri (Nasır’ın iktidarda olduğu sırada Mısır’ın Moskova Büyükelçiliği’ni yapacaktır), İsmet (İnönü), Kâzım (Karabekir), Ali (Çetinkaya) ve Kazım (Özalp) vardır.” Eric Jan Zürcher, Osmanlı İmparatorluğu’ndan Atatürk Türkiye’sine Bir Ulusun İnşası Jön Türk Mirası, Çev: Lütfi Yalçın, Akılçelen Kitaplar, Ankara, 2015, s.156-157.

97 Nevzat Kösoğlu, Şehit Enver Paşa, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2008, s.45.

25 Bu kurucu on kişiden her birine yaşlarına göre 1 ilâ 10 arasında bir numara verilmişti.98 Cemiyet’i idare etmek üzere kurucu üyelerden; Talât Bey, İsmail Canbolat Bey, Rahmi (Evranos) Bey ve Mithat Şükrü (Bleda) Bey seçilmişti. Bu isimler daha sonraları Merkez-i Umumî adını alacak olan Heyet-i Âliye [Yüce Kurul]

olarak seçilmişlerdir.99 Bu grup içerisinde, Talât Bey’in diğer üyelerden biraz daha öne çıktığını müşahede ediyoruz.

Talat Bey, Posta teşkilatında, politikaya ve memleketin idaresine dair endişeleri olan bir memurdu. Talât Bey’in Posta teşkilâtına memur edilmesi ve sonrasında yaşadığı tevkif edilme sürecini İbnülemin Mahmut Kemal İnal şu şekilde anlatıyordu:

Babasının [Ahmed Vasıf Efendi] vefatında on sekiz yaşında idi. Annesile [Hürmüz Hanım] iki kız kardeşine tahsis olunan cüz’i meaşla te’mini maişet [geçimini temin etme] kabil olmadığından Edirne posta ve telgraf idaresine kâtib olarak girdi.

Çok genç yaşında istibdad idaresi aleyhinde çalışmaya başladı. Vaz’iyyet ve hareketleri daha yirmi bir yaşında iken hükûmetin gözüne batarak ayni maksat içün kendisi ile beraber çalışan komşusu ve arkadaşı Faik Bey ve muahharen [sonraya bırakılmış] İpek meb’usu olan Hafız İbrahim efendi ile beraber tevkif edildi.100 Talât Bey’in, memuriyeti sırasında Alyans İsrail Mektebi müdürünün kızı ile olan alternatif yaşamı, tutukluluğu sırasında kızın ifade vermesiyle, yaklaşık 25 ay süren hapis macerasının son bulmasına sebep olmuştu. Daha sonra Selanik’e [idare tarafından pek de memnun olunmayarak] tayin olduğunu öğrenen Talât Bey, vazifesini büyük bir memnuniyetle kabul etmişti. Cemiyet’in teşekkül ettiği sırada mason locasına da kayıt olmuştu. Mason locasına girmesinin nedeni; o dönem istibdat idaresinin müdahale edemediği yegâne yerin mason locaları olmasından kaynaklanmaktaydı. Bir nevi faaliyet serbestliğine kavuşmak için mason locasına kayıt olmuştu.101

98 “… 1 numaralı âza Bursalı Tahir Bey, 2 numaralı Naki Bey, 3 numaralı Talât Bey, 4 numaralı Mithat Şükrü Bey’di. Bun[lar]dan sonra Bursalı Hakkı Bey, Edip Servet, Ömer Naci, Kazım Nami, Rahmi ve İsmail Canbolat Beyler geliyordu.” Ahmed Bedevi Kuran, İnkılâp…, s.243.

99 Hasan Babacan, a.g.e., s.15.

100 İbnülemin Mahmud Kemal İnal, Osmanlı Devrinde Son Sadrazamlar, Cüz: XI. - XIV., Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2013, s.1933.

101İnal, a.e., s.1933-1934.

26 Mithat Şükrü (Bleda) Bey, anılarında Talât Bey için şu dikkate değer ifadeleri kullanmıştır: “Talât hepimizden daha cesur, daha atak, dünyaya metelik vermeyen bir karaktere sahipti. Önünde ardında dolaşan hafiyelere rağmen davranışlarından sapmıyor, hatta arada bir onlara dalaşmaktan [da] geri kalmıyordu.”102

Kurucu ilk on üyeden sonra yapılacak olan yeni üye kayıtlarında verilen numaralara yüz eklenmiştir. Yani bir başka ifade ile bu on kişi haricinde yeni üye olacak olan ilk kişi 111’den başlamak suretiyle kayıtlar gerçekleştirilmişti. Bu stratejinin izlemesindeki temel gaye; Cemiyet’in kuvvetli gösterilerek üyelerin maneviyatının yüksek tutulması olduğu anlaşılmaktadır.103 Cemiyet, silahlı kuvvetler çevrelerinde hızla yayılmış, sivil ve asker mensupları artmıştı. Cemiyet, gizli ve ihtilâlci bir güç olarak, teşkilatlanmasına devam ediyordu.104

1906 Eylül’ünde Enver Bey, amcası Halil Bey’in Cemiyet’ten söz etmesiyle bu teşkilatlanmadan haberdar olmuştu. Birkaç gün sonra Selanik Merkez Komutanı Yaver-i Şehenşahi Nazım Bey’in evinde yemekli bir toplantıya katılmıştı. Hakkı Bey’in mihmandarlığında o gece Talât Bey’le tanıştırılmış ve Enver Bey yemin edeceği eve bizzat Talât Bey tarafından götürülmüştü. Cemiyet’in bir dizi gizlilik ritüellerinin ardından Kur’an’ı Azimü’ş-şan üzerine el basarak yemin eden Enver Bey, o gece Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’ne dahil olmuştu.105 Enver Bey’in Cemiyet’e dâhil olduğu o gece tanıştırıldığı Talât Bey için: “Kalbimde kendisine karşı büyük bir muhabbet hissediyordum. Demek bunlar bütün tahayyülatı [hayal edilenleri]

kuvveden fiile çıkarmaya [eyleme dökmeye] teşebbüs etmişlerdi.” ifadelerini kullanmıştı.106

İtalyan Carbonari örgütünün hücre tipi yapılanmasına dayanan bir teşkilâtlanma biçimi, Genç Osmanlılar hareketinden itibaren Osmanlı münevverlerince bilinmekteydi. Makedonya, bu tür teşkilâtlanma biçimlerinin sıkça görüldüğü bir yerdi. Bu anlamda Cemiyet’in hızla yayılmasında etkili olan

102 Mithat Şükrü Bleda, İmparatorluğun Çöküşü, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1979, s.21.

103 Hasan Babacan, a.g.e., s.15.

104 Tarık Zafer Tunaya, a.g.e., Cilt I, s.54.

105 Nevzat Kösoğlu, a.g.e., s.45-46.

106 Halil Erdoğan Cengiz, Enver Paşa’nın Anıları 1881-1908, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 6.

Baskı, İstanbul, 2012, s.32. Ayrıca Bkz. Bu localar: “İtalyan Marşlığına bağlı Makedonya; Rizorta, Laborlux. İspanyol marşlığına bağlı; Perseveratzia. Fransa marşlığına bağlı; I’Avenir de Orient, Veritas. Ayrıca Atina marşlığına bağlı localarda bulunuyordu.” Hasan Babacan, a.g.e., s.16. Ayrıca bkz. Şerif Mardin, Jön Türkler…, s.35 vd.

27 kurumlardan birisi de Selanik ve Makedonya’da bulunan mason locaları olmuştu.107 Osmanlı coğrafyasının diğer bölgelerinin aksine Selanik’te nispeten daha özgür bir ortam olduğunu ifade etmek mümkündür.108 Selanik’te, 60 bin [civarında] Sefardim (İspanya kökenli) Yahudi ile 10 bin yahut biraz daha az sayıda dönme (17. yüzyılda Yahudilik’ten İslâm’a geçmişler) vardı.109 Bunların Osmanlı hâkimiyetinden kurtulmak isteyen diğer unsurlar gibi bölücü faaliyetler içinde olmamaları ve mevcut düzenin devamından yana olduklarından, Cemiyet’in Selanik’te güçlenmesine de ortam hazırlamışlardı.110

Cemiyet’in, Balkan coğrafyasında yayılmasındaki bir diğer değişken ise, Melâmi tarikatıydı. Makedonya ve çevresinde gelişen Melâmilik, 1813’te Üsküp’te doğan ve 1879 Ustrumca’da ölen Muhammed Nur tarafından geliştirilen üçüncü dönem Melâmilik’ti. Bu, bir değişim dönemi tarikatıydı. Tarikatın en belirgin özelliği ise eski ile yeniyi sentezlemeye çalışması olarak göze çarpmaktadır. Bununla birlikte tarikat mensuplarının birçokları masondu. Tarikat, 19. yüzyılın ikinci yarısında demir yollarının yapıldığı ve kentleşmenin yaşandığı ve dolayısıyla kırdan kopuşun hızlandığı bir dönemde ortaya çıkmıştı. Cemiyet’in Selanik’te gelişmesinde mason locaları önemliyken, Manastır’da gelişmesinde Melâmi tarikatı etkin rol oynamıştı.111 Cemiyet’in teşkilâtlanmasında farklı örgütlerden faydalandığını ve bunları yer yer birbirlerine karşı bir denge unsuru olarak kullandığını müşahede ediyoruz.

Hem Şam’daki hem de Selanik’teki teşkilâtlanmada, 1905 Rus İhtilâli’nin112 etkisi olduğunu da göz ardı etmemek gerekir. Japonya’ya karşı savaşı kaybeden Rusya’nın yaşadığı çalkantılı dönem burada etkili olmuştu. Öte yandan İran’daki meşrutiyet hareketlerinin de Osmanlı’daki mevcut siyasal duruma etki ettiğini ifade etmek mümkündür. Bu dönemde Asya ve Avrupa’da demokrasiye geçiş süreçlerinin denenmesi, ülke içindeki hürriyet ve meşrutiyet mücadelesinde teşvik edici bir ortam hazırlamaktaydı. Tüm bu gelişmeler, Osmanlı’da yaşanan meşrutiyet mücadelesine

107 Hasan Babacan, a.g.e., s.16.

108 Alper Ersaydı, Türklüğün Anadolu’dan Tasfiyesi Alemdar Gazetesi’ne göre Mütareke Döneminde İttihatçılık, AKY Basım Yayın, İstanbul, 2011, s.24.

109 Orhan Koloğlu, İttihatçılar ve Masonlar, Pozitif Yayınları, 4.Baskı, İstanbul, 2005, s.16.

110 Alper Ersaydı, a.g.e., s.24.

111 Hasan Babacan, a.g.e., s.17-18.

112 Sina Akşin, a.g.e., s.106.

28 hız kazandırmıştı. Artık hürriyet ve meşrutiyet fikirleri sadece sivil unsurları değil, silahlı kuvvetler personelini de etkilemeye başlamıştı.113