• Sonuç bulunamadı

B. BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI VE RUSYA’DAKİ GELİŞMELER

I. BÖLÜM

2. OSMANLI DEVLETİ VE RUS İHTİLALLERİ

2.2. Osmanlı Devleti ve Sosyalizm

Sosyalizm, İngilizce Oxford sözlüğüne göre; üretim araçları, sermaye, arazi, emlâk vb. mülkiyet ve denetiminin bütün topluma ait ve bunların yönetim ve bölüşümünün herkesin yararına olmasını savunan sosyalist örgütlenme kuramı ya da politikasıdır. 1830’ların başlarında itibaren kullanılan sosyalizm, bireyciliğin karşıtı olarak yayılmıştı. Engels’in sosyalizm üzerindeki gözleminde 1847 yılında Sosyalizm bir orta sınıf hareketi iken Komünizm bir işçi sınıfı hareketiydi. Sosyalizm, Avrupa kıtasında yayılırken Komünizm bunun tam tersi durumdaydı. 19. yüzyılın sonlarına doğru da ‘kolektivizm’ ile ‘kooperatizm’ gibi terimlere karşılık gelmişti.264

. Dünya üzerinde Sosyalizm etkisinin ve en hararetli tartışmaların yapıldığı ve aydınların görüşlerini açıkça ifade edildiği yıllar 1871’deki “Paris Komünü265” olayının yaşandığı dönemdir.

Dünya üzerinde Sosyalizm hızlıca yayılırken 1848 ihtilalleri ile ilgili ilk haberler Osmanlı Devleti’nde Ceride-i Havadis Gazetesinde yayımlanmıştı. Osmanlı Devleti tarafına bakıldığında da Balkanlar ve Anadolu’da yaşanan gelişmeler dönemin dengesini değiştirmiş, Osmanlı Devleti aleyhine olan azınlık isyanları sonucunda İttihat ve Terakki Partisi daha milliyetçi bir politikaya bürünmüştü. Hükümet, toplumsal düzeni sağlamak için çeşitli önlemler almıştı. 1910 yılı itibariyle azınlıklara karşı Türkçülüğün güçlü bir şekilde ortaya çıkması, Osmanlı Sosyalizmini ve işçi haklarının gelişmesini tehlikeye koymuştu. Böylece Osmanlı Devleti, sosyalizme karşı çok hassas ve dikkatli davranmıştır266. Buna rağmen Sosyalizm vb. fikirler, Avrupa’dan Osmanlı Devleti’ne azınlıkların aracılığıyla sızmış ve böylece

sekizinci defa), Mehmed Said Paşa (31 Aralık 1911-16 Temmuz 1912 dokuzuncu defa), Gazi Ahmed Muhtar Paşa (22 Temmuz-29 Ekim 1912), Mehmed Kamil Paşa (29 Ekim 1912-23 Ocak 1913 dördüncü defa), Mahmud Şevket Paşa (23 Ocak-11 Haziran 1913), Mehmed Said Halim Paşa (12 Haziran 1913-3 Şubat 1917), Mehmed Talat Paşa (4 Şubat 1917-8 Ekim 1918), Bkz. Midhat Sertoğlu, Mufassal Osmanlı Tarihi, Cilt VI, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 2011, s. 3456.

264 Mete Tuncay-Erik Jan Zürcher, Osmanlı İmparatorluğu’nda Sosyalizm ve Milliyetçilik, (Çev. Mete

Tuncay), İletişim Yayınları, İstanbul 1994, s. 14.

265

Paris Komünü, 18 Mart 1871’de Paris halkının yönetime el koymasıyla başlamıştı. Aristokrat ve burjuva yönetim modellerine alternatif olarak ortaya çıkmıştı. Yetmiş iki gün ülkeyi yönetmiştir ancak kendisinden sayıca ve silahça üstün olan Versailles birliklerine karşı koyamayarak yenilgiye uğramıştı Bkz. Hamit Erdem, Osmanlı Sosyalist Fırkası ve İştirakçı Hilmi, Sel Yayıncılık, İstanbul 2012, s. 15.

266

azınlıklar, sosyalizmi yaymada önemli bir faktör olmuşlardı. Böylece azınlıklar da Avrupa ile sıkı ilişkiler kurduklarından dolayı Avrupa’daki gelişmeleri Osmanlı

coğrafyasına taşımada köprü konumunda bulunmuştu267

.

1908 yılındaki II. Meşrutiyet ile birlikte Osmanlı Devleti içindeki Sosyalistler İzmir, Selanik ve İstanbul’da toplanarak buralarda toplumsal faaliyetler yürütmeye başlamıştı. Her ne kadar Osmanlı Devleti’nde bazı grevler gerçekleşmiş olsa da bu grevlerin ortaya çıkış nedeni sosyalist olmaktan çok tamamıyla ekonomik sıkıntılardan kaynaklanmıştı268. Sosyalizmin var olup yayılabilmesi için nesnel koşulların tümünün bir arada olması gerekmektedir. Nesnel koşullar arasında da işçi sınıfları, işçi sınıfların sendikalarının olması, sınıf mücadelesinin olması, genel oy hakkı, enternasyonalizm ve yandaş aydınlar yer almaktadır. Osmanlı Devleti’nde bu nesnel koşullar arasında en sonuncusu yani yandaş aydınlar bolca bulunmaktaydı269

.

Trablusgarp, Balkan ve Birinci Dünya Savaşları sonucunda güç dengeleri değişmiş, Osmanlı Devleti, Avrupa ve Afrika’da birçok toprağını kaybetmişti. Arnavutluk, Makedonya ve Ege’deki bazı adalar üzerindeki hâkimiyeti de sona ermişti. Değişen güç dengeleri Osmanlı Devleti’nin üretim biçimine de yansımıştı. Ülkeye giren yabancı sermayeyle sanayi üretimi yaygınlaşmıştı. Osmanlı Devleti’nin yer altı ve yer üstü madenlerinden yararlanmak isteyen yabancı şirketler demiryolları yapımına başlamışlardı. Bunun sonucu olarak bölgeler arasında bağlantı kurularak ulusal pazarın temeli de atılmıştı. Böylece yabancı şirketlerin sayısında da artış yaşanmış ve burada çalışan işçilerin çoğu da yabancı uyruklu işçilerdi. 20. yüzyılın başlarında geleneksel üretim biçiminden çağdaş üretim biçimine geçilmişti. Nitekim bu geçiş çok yavaş gerçekleşmişti. Bunun etkisi olarak 1908 yılında Genç Türkler Devrimi patlak vermişti. Ancak bu devrim başarılı olamayarak sadece anayasayı

267 Mete Tuncay-Erik Jan Zürcher, a.g.e., s.13.

268 İlhami Yangın, Osmanlı’da Sosyalizm, Bilgeoğuz Yayınları, İstanbul 2009, s. 190. 269

yürürlüğe koymakla yetinebilmişti. Mevcut düzende yeni diktatörlükler oluşmuş, sosyal sorunlar ortaya çıkmıştı270

.

Kapitalist üretim biçimlerinin çeşitlenmesi ile Osmanlı toplumunda yeni sınıflar ortaya çıkmıştı. Bunlardan biri de işçi sınıfıydı. Bu sınıf daha çok İstanbul, İzmit, Selanik, Kavala ve Beyrut şehirlerinde yaygındı. İşçiler, çok ağır çalışma koşullarında yaşamak zorunda kalmışlardı. Bu durum üzerine işçiler de tepki göstererek direniş hareketlerine başlamıştı. İlk zamanlarda bu direniş hareketleri örgütsüz ve kendiliğinden olan hareketlerdi. Daha sonra ağır koşullarda çalışan işçiler, grev yapmaya başlamış ve bu durum salgın hastalık haline gelerek kısa sürede alanını genişletmişti. Bu grevler içerisinde en etkilisi demiryolu işçileri tarafından düzenlenmişti. Grev, önce Selanik hattında başlayarak İstanbul-Edirne hatlarına sıçramıştı. Akabininde de Anadolu demiryollarında çalışan işçiler katılmışlardı. Grev sayısının artması ile İttihat ve Terakki, önlem olarak grevleri yasaklamışlardı. Ancak bu yasağa rağmen grevler devam etmiş ve işçiler sendikalaşmaya gitmişlerdi. Bu olayların ardında Balkanlarda Sosyalist birlik oluşmuştu. Bu birlik çevredeki işçi hareketleri üzerinde etkili olmaya başlamıştı271

.

Balkanlardaki sosyalist birlik, Osmanlı basınına da yansımıştı. Sosyalizm üzerine çeşitli yazılar ve makaleler yazılmakla birlikte parti olarak 1910 yılında Osmanlı Sosyalist Fırkası’nın kurulması ile ideolojik örgütlenmenin temeli atılmıştı. Bu fırkanın yayın organı ise “İştirak” Gazetesi’dir. 1909 yılından itibaren

yayımlanmaya başlamıştı272

. İştirak Gazetesinin yayın hayatı çok uzun sürmemiş, 14 Haziran 1910 yılında Divan-ı Harbi Örfi tarafından kapatılmıştı. İki ay sonra da İştirakçi Hilmi ve arkadaşları kapatılan İştirak’ın yerine İnsaniye adında bir dergi çıkarmışlardı. Bu dergideki yazarların büyük çoğunluğu sosyalizmin insaniyetperver düşüncesinden ibaret olduğunu vurgulamıştı. Kapatılan İştirak da 1 Eylül 1910 yılında tekrar açılarak Osmanlı Sosyalist Fırkasının kuruluşunun haberini vermişti273

.

270 A.g.e., s. 133-144. 271 A.g.e., s. 133-144.

272 Hamit Erdem, a.g.e., s. 15-25. 273

Osmanlı Sosyalist Fırkasının beyannamesini yayımladıktan sonra tekrar kapanmıştı. Bu gazetenin açılıp kapanma durumu 1912 yılına kadar devam etmişti. Özellikle

İştirak Gazetesinde “Müslümanlık ve Sosyalizm” adı altında birçok makale

yayımlanmıştı. Bu makalelerin temelinde eşitlikçi ve dayanışmacı özelliklerinden dolayı Müslümanlık ve sosyalizmin birbirine çok yakın düşünceler olduğu vurgulanmıştı274

.

Osmanlı Devleti’nde 1908’den 1918 tarihine kadar siyasi arenada etkili olan İttihat ve Terakki Cemiyeti, 1789 Fransız İhtilali’ni örnek alarak meşrutiyet ve özgürlük kavramlarına önem vermişti. Ayrıca Osmanlı işçi sınıfının mücadelesine de kayıtsız kalmamıştı. 1914-1918 yılları arasında da savaşın ortaya koyduğu mevcut sorunlardan dolayı Osmanlı Devleti’ndeki sosyalist hareket zayıflamıştı275.

Netice itibariyle Osmanlı Devleti’nin sosyalizme olan bakış açısı yer yer İslamiyet’teki eşitlik, yardımlaşma ve dayanışma ilkelerinden yola çıkarak bir sempatiyle yaklaşıldığı görülmüştü. Ancak sosyalizmin “ortaklık” kelimesi üzerinde Osmanlı basının ilk günden itibaren durması ve ortaklıktan ziyade mülkün şahsiliğine duyarlı olunması gerektiğini vurgulayan bir kesim de sosyalizmden uzak durmuştu.