• Sonuç bulunamadı

Brest-Litovsk Ateşkesine Hazırlık

B. BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI VE RUSYA’DAKİ GELİŞMELER

I. BÖLÜM

3. BREST-LİTOVSK ANTLAŞMASI VE OSMANLI DEVLETİ

3.1. Brest-Litovsk Ateşkesine Hazırlık

Osmanlı Devleti Trablusgarp, Balkan ve Birinci Dünya savaşlarına girerek bir yıkım ve çöküntünün eşiğine gelmişti. Savaşlardaki yenilgiler cephe gerisine de yayılmış, halk arasında buhran ve yılgınlığa neden olmuştu. Osmanlı Devleti’nin sosyal ve ekonomik yapısı can çekişecek durumdaydı. Osmanlı Devleti, bu sıkıntılarla çırpınırken Rusya’da da halk arasında vuku bulan kıpırdanmalar, Rusya’yı bir felakete sürüklemeye başlamıştı. Bu şartlar altında meydana gelen Birinci Dünya Savaşı, devletleri bir sulh politikasına yönlendirmiş olsa da ilk zamanlarda pek sonuç alınamamıştı. Almanya, barış için önemli bir adım atarak Rusya ile görüşmelere başlamıştı. Ancak Çar II. Nikola, Almanya’nın Rus topraklarından tamamen çekilmesi ve tahrip ettiği bölgeler için ödeme yapmasını talep ettiği için bu barış teklifi Almanlar tarafından reddedilmişti346

.

1917 yılında dünya ideolojisine farklı bir bakış açısı kazandıran Şubat ve Ekim İhtilalleri, Rusya’nın istikbalini de etkilemişti. Özellikle Şubat İhtilalinden sonra savaşın sona erdirilerek barış görüşmelerinin yapılması gündeme gelmişti. Ancak Geçici Hükümetin savaştan yana olan tutumu sebebiyle Rusya, cephelerdeki mücadelesini sürdürmüştü. Ekim ayında Bolşeviklerin iktidarı ellerine almalarıyla beraber derhal bu savaşa son verilmesi gerektiğini belirtmişlerdi. Buna müteakip Rus ordusu, cephelerden evlerine doğru yol almaya başlamıştı. Barış taraftarı olan Bolşeviklerin yönetime gelmesi, Osmanlı Devleti açısından olumlu karşılanmıştı. Bu olumlu hava, Osmanlı basınına da yansımıştı. Hatta Bulgar basınında dahi bu durum, değerlendirilerek Rusya’nın artık İttifak Devletleriyle barışa yanaşmasının an meselesi olduğu vurgulanmıştı347

. Sovyet Rusya, ilhaksız ve tazminatsız barış

346 Selami Kılıç, a.g.e., s. 22-23. 347

düşüncesiyle Çarlığın ilhak ve işgalci gayelerini terk etmişti. Bir yandan da Çarlık dönemindeki gizli antlaşmalar da geçersiz olmuştu348

.

Aslında Rus gözüyle mesele yalnız “barış akdetmek” değildi. Rusya’yı mağlup duruma düşürmemek ve Rusya’nın harpten hiçbir şey kaybetmemesini sağlamak için formül üretmekti. Barış akdiyle Rusya’nın bütün menfaatlerini koruyacağı gösterilmek istenmişti. Bu olmadığı takdirde yeni oluşum olan Sovyet rejiminin muhalifler tarafından hemen yıkılabileceği olasılıklar arasındaydı 349

. Böylece 26 Ekim (8 Kasım) 1917 tarihinde Sovyetlerin II. Kongresinde Lenin tarafından oluşturulan bir barış dekreti veya kararnamesi kabul edilmişti. Bu dekretle ilhaksız-tazminatsız bir barış yapılması üzerinde durulmuştu350

.

Bolşevikler iktidara geçince öncelikli olarak 2 Kasım (15 Kasım) 1917’de Rusya’da yaşayan bütün milletlerin eşit olduklarını ve isteyen milletlerin Rusya’dan ayrılıp bağımsız hükümet kurabileceklerini “Rus Halklarının Hakları Beyannamesi” bildirisinde belirtmişti. 6 Kasım (19 Kasım) tarihinde de bu bildiri doğrultusunda adım atan çeşitli milletler bağımsızlıklarını ilan etmişti. Bolşeviklerin bir diğer faaliyeti de bir an önce savaşı bitirmekti351. Lenin’in iktidara gelmesiyle birlikte birçok yerde olduğu gibi Kafkasya’daki Rus orduları da dağılmış, Rus askerleri ülkelerine dönmüşlerdi. Rus ordularından boşalan Kafkas dağlarının güneyinde Azeri, Gürcü ve Ermeni, kuzeyinde de Dağlılar ve Kuban Kazakları yerlerini almışlardı352

. Özellikle Ekim İhtilalinden sonra iç işleriyle ilgilenmek zorunda kalan yeni Rusya, başta Almanya’nın isteksiz olmasına rağmen Almanya ve diğer İttifak devletleri ile “İlhaksız Barış” yapmak zorunda kalmıştı. Rusya’nın kaos içerisinde

348 Şevket Süreyya Aydemir, a.g.e., s. 363. 349

Akdes Nimet Kurat, “Brest-Litovsk Müzakereleri ve Barışı”, Belleten, C. 31, S. 123, Ankara 2003, s. 376.

350 Selami Kılıç, a.g.e., s. 31.

351 Kâmuran Gürün, Türk-Sovyet İlişkileri, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 2010, s. 1. 352

olmasından yararlanan Almanya, isteksiz tutumunu bir tarafa bırakarak Ruslarla masaya oturup sulh teklifini kabul etmek istemişti353.

Ekim İhtilali ile iktidarı ele geçiren İşçi ve Köylü Hükümeti, en kısa sürede barış için müzakerelerin başlaması gerektiğini belirtmişti. Bu barışın temelinde ilhaksız-tazminatsız barış koşulu yatmaktaydı. Ayrıca yapılan tüm müzakerelerin kamuoyu tarafından halka yansıtılması gizli bir diplomasinin de önünü kapatmıştı. Hatta daha önce devletler arasında yapılan tüm gizli antlaşmaların da ortaya çıkarılması gerektiği vurgulanmıştı. Bolşevikler, savaş mağduru olmamak için savaşın derhal sona erdirilmesini temel politikaları olarak belirlemişti. Oluşturdukları barış dekretiyle barışa hazır olduklarını duyurmuşlardı. Aslında Lenin’in barıştan başka bir çıkış yolu da kalmamıştı354

.

Bu yeni gelişmeler, ordusu yıpranan ve ekonomik sıkıntılarla boğuşan Türkiye açısından olumlu karşılanmış, çok kısa sürede barışın yapılmasını beklemişti. Bu memnun edici durum karşısında Osmanlı basını bazı malumatlar vermişti. Barışın ilhaksız-tazminatsız olmasından, Rusya’nın kendi bünyesindeki milletlere geleceklerini belirlemesi hakkını verdiğinden söz etmişti. Bu konulara bağlı olarak makaleler yazılmıştı. Osmanlı’ya göre yaşanılan bu gelişmeler doğrultusunda artık Çarlık Rusya’sının klasik siyasetinin uygulanmadığı anlaşılmıştı. Bolşeviklerin Çarlık Rusya’sından çok farklı bir siyaset izlediğine inanmışlardı. Lenin’in ilhaksız-tazminatsız barış teklifi Osmanlı basınında övgü dolu cümlelerle karşılık bulmuştu. Özellikle Sabah Gazetesinde; Çarlığın vakitsiz bir harbin içine girdiğinden bahsedilmiş ve barışa yönelmekle birlikte halkın arzusunun sağlandığı anlatılmıştı. Özellikle Ahmet Emin’in makalelerinde Kerenski’nin kaçtığı ve Lenin’in hükümetin başına geçmesiyle barışı öncelikli adım olarak belirlediği izah

353Fahri Taş, Erzincan Mütarekesi ve Brest-Litovsk, Özyurt Matbaacılık, Ankara (Basım tarihi

verilmemiştir.), s. 5.

354

edilmişti. Yunus Nadi’nin ise Tasvir-i Efkâr Gazetesinde yayımlanan makalesinde Lenin’in barışçı politikasından övgüyle bahsedilmişti355

.

Yine bu dönemde Türk basınında çıkan haberlere bakıldığında, 3 Aralık 1917’de Dışişleri Bakanı Ahmet Nesimi Bey’in Rusya’nın barış teklifi ile ilgili bazı değerlendirmelerde bulunduğuna tanıklık etmekteyiz. Bakan, Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na yeni toprak kazanmaktan ziyade toprak bütünlüğünü korumayı esas aldığı için girdiğini belirtmiş ve ayrıca devletlerin çıkarlarına zarar vermeyen bir barışa da hazır olduklarını vurgulamıştı. Söz konusu açıklamada, Sovyet Rusya ile müzakere girişimlerine başlamak için herhangi bir engelin olmadığı da ifade edilmişti. Kısacası Osmanlı basını, gerek yaptığı haberlerde gerekse makalelerde bürokratların düşüncesini açığa çıkarmıştı. Osmanlı Devleti’nin yanı sıra Almanya da gelişmeleri çok olumlu karşılamıştı. Aslında Rusya kadar Almanya’nın da barışa ihtiyacı vardı. Bu barışla Doğu Cephesi’ni kapatarak askerlerini batıya aktarmayı düşünmüştü356

.