• Sonuç bulunamadı

Oryantalistlerin Kur’ân-ı Kerîm Tercümleriyle İlgili Çalışmaları

5. HİNT ALT KITASI VE ORYANTALİZM

3.2. Oryantalistlerin Kur’ân-ı Kerîm Tercümleriyle İlgili Çalışmaları

Asırlarca özellikle Haçlı Seferleri’ne kadar Hristiyan âlimleri, Kur’ân-ı Kerîm hakkında ciddi bir bilgiye sahip olmamışlardır. İslâm’a karşı olan garaz ve taassupları sebebiyle sadece Ortaçağ’da değil, 17. yüzyılın sonlarına kadar Kur’ân-ı Kerîm’i tedirginlikle karşılamışlar ve böyle bir kitaptan bahsetmeyi mahsurlu ve tehlikeli görmüşlerdir. Nitekim Batı’nın bu algısı doğrultusunda A.Pagganin’ in 1530 senesinde Venedik’te telif ettiği Kur’ân-ı Kerîm, Papa’nın emriyle yakılmıştır. Papa 7. Aleksandr da Kur’ân’ın tercüme edilmesini yasaklamıştır. Aynı yüzyılda 1694 senesinde hem Kur’ân-ı Kerîm’i tenkit etmek ve hükümlerini reddedebilmek, hem de Hristiyanlığı İslâm coğrafyasında yayabilmek için papaz Abraham Hincekelman Kur’ân’ın iyi bilinmesi gerektiğini savunmuş ve al- Coranus adıyla Kur’ân’ı tercüme etmeye çalışmıştır.273

Daha önce ifade edildiği üzere Batı’da ilk Kur’ân tercümesi 1141- 1143 yılları arasında Cluny Ruhbanlarının başkanı Pierre le Vénérable gözetiminde Latince’ye yapılmıştır. Bu tercümenin Kur’ân ayetlerinde bazı eklemeler, eksiltmeler ve değişiklikler, pek çok tahrif, yanlış ve mesnetsiz eleştiri ve yorumlar ihtiva ettiği kaydedilmiştir. Nitekim bu eserin kaleme alınmasındaki esas maksat, Kur’ân’ı Batı dünyasına tanıtmak, yaymak değil, Kur’ân’ı tahrif etmek, ona muhalefet etmek ve hakikatini çarpıtarak Hristiyanlar arasında itibar edilmesine engel olmak vs. olduğu ifade edilmiştir.274

273 Tayyib Okiç, Tefsir ve Hadis Usulünün Bazı meseleleri, Nûn Yayınları, İstanbul, 1995, s. 96-97. 274 Selahattin Sönmezsoy, Kur’ân ve Oryantalistler, Fecr Yayınları, Ankara, 1998, s. 55.

94

Kimi tarihçilerin ise ilk Latince Kur’ân tercümesinin Yuhans Ebortyos tarafından, 1542 senesinde Bâle şehrinde yapıldığını ifade etmişlerdir. Fakat bu iddia kabul görmemiştir. Vénérable başkanlığında yapılan tercümeden sonra Batı’da aynı sebep ve amaçlara hizmet ederek peyderpey Kur’ân tercümeleri kaleme alınmıştır.275

İngiliz Robert de Retines ile Dalmaçyalı Hermannus 1143 yılında Kur'ânı Latinceye tercüme etmişlerdir. Bu tercümenin ve müşterek çalışmalar ile yapılan diğer tercümelerin, ilerideki İslâmî araştırmalar için ciddi bir ehemmiyet arz etmediği, daha sonra yapılan islâmi araştırmalarda kaynak olarak kullanılmadığı kaydedilmiştir. Bu süreçte kaleme alınan Kur’ân tercümelerinin ilmî nitelikten yoksun münakaşalardan öteye gidemediği, bazen bu münakaşaların açık küfürlere kadar vardığı ifade edilmiştir. 12. ve 13. asırlarda Latince’ye yapılan Kur’ân tercümelerinin daha çok adavet ve muhalefet bilinciyle yazıldığı, ilmî ehliyet ve bilimsel objektiflikten uzak eserler olduğu belirtilmiştir. Daha sonra Avrupa’da Fransızca, İngilizce, İtalyanca, Almanca Kur’ân tercümeleri yapılmışsa da bunlar, bizzat Batılı araştırmacıların eleştirisine maruz kalacak kadar bilimsel nitelikten yoksun olmuştur.276

Avrupa’da gerçekleştirilen Rönesans ve Reform devrimleri Batı’nın bütün fikir ve yaklaşımlarını revize ettiği gibi Şark, İslâm ve İslâmî değerlere yaklaşımını da değiştirmiştir. Ortaçağ Kilisesi’nin mutaassıp tutum ve önyargılardan kurtulup bağımsızlığını kazanan Batı zihniyeti, bu süreçten sonra Kilise hegemonyasında şekillenen fikir ve his dünyasında gerçekleşen değişimler, ilmî araştırma ve çalışmalarına da yansımıştır. Bu dönemden sonra Kur’ân’a yaklaşımları da daha ilmî ve objektifliğe yakın bir nitelik kazanmaya başlamıştır.

Batılı âlimler Kur'ân’a yaklaşımlarında Ortaçağ Kilisesi’nin mutaassıp düşünce ve önyargılardan sıyrılabildikleri ölçüde objektif ve ilmî nitelik ve değerde çalışmalar ortaya koymuşlardır. Rönesans hareketinin Avrupa’yı uyandırması, matbaanın keşfi ve Türklerin Avrupa içlerine doğru ilerlemesi, Avrupa’da 16. asırdan itibaren İslâm üzerindeki çalışmaların birleştirilmesine zemin hazırlamıştır.

275 Sönmezsoy, Kur’ân ve Oryantalistler, s. 55.

276 Cerrahoğlu, İsmail, Oryantalizm ve Batı’da Kur’ân ve Kur’ân İlimleri Üzerine Araştırmalar,

95

Batı dillerine yapılan en önemli Kur’ân tercümeleri şöyledir:

1143’te Vénérable’nin başkanlığında yapılan Latince tercümeden sonra, Oryantalistlerin yaptığı T. Hınklemann’ın 1694 senesinde yaptığı tercüme, en önemli Kur’ân tercümelerinden addedilmiştir. Daha sonra yapılan araştırmalarda L. Maracci’nin Arapça asıl kaynaklardan istifade ederek yaptığı Latince Kur’ân tercümesi ve G. Flügel’in Latince tercümesi de muteber addedilen tercümelerden olmuştur.277

Batı’da yapılan Kur’ân tercümelerinden ilmî ve objektif bir çalışma addedilerek itibar gören bir diğer çalışma da George Sale'nin, 1734 senesinde Londra'da yayımlanan İngilizce Kur'ân tercümesidir. Daha önce de ifade edildiği üzere bu tercüme, Sale’nin İslâm’a dair araştırmalarının hülâsasını ihtiva eden bir mukaddime ile birlikte neşredilmiştir. Sale'nin bu tercümesinde, Müslüman müfessirlerin çalışmalarından istifade ederek referans aldığı ve hassaten e1- Beydavi’den etkilendiği kaydedilmiştir. Bu tercümeyi diğerlerinden farklı kılan bir diğer özelliği ise izahlı notlarla birlikte neşredilmiş olmasıdır. Daha sonraki dönemlerde pek çok kez yeniden yayımlanmış olan bu tercümeden ve hülasa notlarından oryantalistlerin hala faydalandıkları belirtilmiştir.278

İngilizce’ye yapılan en önemli tercümelerden biri olarak kabul gören Alexander Ross’un 1648 yılında yaptığı Kur’ân tercümesinde Sale’nin çalışmasından istifade ettiği kaydedilmiştir.279 Nitekim Sale’nin de hayatını oryantalist ve kolonyal

hedef ve çalışmalara adayan E. H. Palmer’in Kur’ân tercümesinden referans aldığı ifade edilmiştir. Bazı tenkitlere tabi tutulmasına rağmen Palmer’in tercümesi muteber bir kaynak olarak değer görmüştür. Selahattin Sönmezsoy, Palmer’in Kur’ân’ın İngiliz diline tercüme edilmesinde karşılaşılan meşakkati şöyle ifade ettiğini nakletmiştir: “Kur’ân’ı gereği gibi tercüme etmek gerçekten çetin bir iştir. Kâfiyeyi

aktarıp ifade etmek, İngiliz okuyucuya Arapça aslında bulunmayan yapmacık bir ses gibi gelir. Aynı itiraz Kitab-ı Mukaddes’in resmi tercüme uslûbunun kullanılışına karşı da geçerlidir. Kitab-ı Mukaddes’in parlak veya kaba bir dille aktarılması aslında

277 Cerrahoğlu, Oryantalizm ve Batı’da..., s.106-107. 278 Cerrahoğlu, Oryantalizm ve Batı’da…, s.107. 279 Sönmezsoy, Kur’ân ve Oryantalistler, s. 60.

96

ruhuna garip bir iş olacaktır” Kur’ân’ı tercüme ederken kullandığı metodu ise şöyle belirtmiştir: “Her cümle, iki dil arasındaki farklılığın el vermesi ölçüsünde harfî tercüme edildi. Tabir Arapça’da kaba ve basit olunca, harfî nakil okuyucuya çarpıcı gelse bile, benzeri bir İngilizce tabir aktarmasında tereddüt edilmedi.”280

Almanca’ya yapılan tercümeler, Salomon Schwigger’in 1608, Boysen’in 1773, Ullman’ın 1840, Ruckert’in 1888, Hening’in 1901 tarihlerinde yayımladıkları eserlerdir. Almanca’ya yapılan Kur’ân tercümelerinden en çok itibar edilen Rudi Paret’in Taberî, Zemahşerî, Beydâvî gibi müfessirlerin tefsirleri üzerinde yaptığı çalışmalar neticesinde kaleme aldığı Kur’ân tercümesi olduğu ifade edilmiştir. Oryantalist Paret, Bu tercümeyi yaparken Kur’ân’ı tahrif edecek eklemelerde bulunmuştur. Sönmezsoy, Paret’in bu tahrif girişimini şöyle aklamaya çalıştığını - ifade ettiğini- nakletmiştir: “Kur’ân’ın ifade tarzı çok defa kesik oluyor. Bazen de

sözün siyakında süratli bir işaretli veya işaretsiz olarak bir fikir gelir. Okuyucu sözün gelişini gerekli ilavelerle bağlamaya çalışmalı… Sözün gelişini bağlamak için tercümenin şurasına burasına belli ilavelerde bulundum.”281

Fransızcaya yapılan tercümeler, Deryer’in 1647, A. B. Kazımırskı’nin 1832, E. Montet’nin 1925 ve R. Blachére’nin başına bir mukaddime ekleyerek 1947 yılında kaleme aldıkları eserlerdir.282