• Sonuç bulunamadı

6. KUR’ÂN-I KERÎM’İN METNİNİN SIHHATİ

6.2. Nesh Meselesi

Nesh, sözlükte değiştirmek, bertaraf etmek, izale etmek, tahvil etmek manalarına gelmektedir. Kur’ân-ı Kerîm’de ise, bir ayetin hükmünün daha sonra nazil olmuş bir yahut birkaç ayet ile kaldırılmış olmasına denilmektedir. Nesh meselesi İslâm literatüründe çok mühim ve ihtilaflı bir mesele olmuştur. Hassaten bazı

415 Mevdûdî, Tefhîmü’l-Kur’ân, c. 6, s. 107-108.; Mevdûdî, Tarih Boyunca…, c. 2, s. 159. 416 Hicr Sûresi, 15/ 9.

165

oryantalistler neshin keyfiyetine: “Allah, kendi sözünü sonradan nasıl değiştirebilir? Verdiği bir emri nasıl geri alabilir?” gibi sorularla şedit muarazalar da bulunmuşlardır. Nitekim bu durum Hz. Peygamber döneminde müşrik ve Yahudilerin: “Muhammed’in, sahabelerine verdiği bir emrin hilafına daha sonra farklı emirler verdiğini görmüyor musunuz?” gibi itirazlarda bulunmuşlardır.418

Oryantalistlerin Kur’ân metni ve muhtevası ile ilgili şüphe oluşturmak için ciddi çalışmalar yapmışlardır. Bu çalışmalardan biri de Kur’ân metninde tenakuz olduğu iddialarında kullandıkları nesh meselesi olmuştur. Mevdûdî tefsirinde bu iddialar doğrultusunda gerek İslâm muarızlarının iddialarına reddiye mahiyetinde gerekse Müslüman zihin dünyasında zuhur edebilecek şüpheleri izale etmek için bu mesele ile ilgili izahlarda bulunmuştur.

Bakara Sûresi 106. ayette “Biz ondan daha hayırlısını veya bir benzerini

getirinceye kadar hiçbir ayeti neshetmez (hükmünü yürürlükten kaldır kaldırmaz) veya unutturmayız( ya da geri bırakmayız). Bilmez misin ki Allah, gerçekten her şeye güç yetirendir.” buyrulmuştur.

Mevdûdî bu ayeti şu şekilde tefsir etmiştir: “Bu, Yahudilerin mü’minlerin

zihinlerinde şüphe uyandırmak için sordukları bir soruya cevaptır. Onlar şöyle diyorlardı: “Kur’ân önceki kitapların Allah tarafından gönderildiğini söylüyor. Eğer böyleyse Kur’ân neden önceki kitaptakilerden değişik emirler veriyor? Nasıl olur da, aynı Allah farklı zamanlarda farklı emirler verir? Ayrıca şöyle de diyorlardı: “Kur’ân Yahudi ve Hristiyanların kendilerine indirilen öğretilerin bir kısmını unuttuklarını söylüyor. Allah’ın öğretilerinin hafızalardan silinmesini nasıl mümkün olur? Onların bu soruları hakka ulaşmak için değil, karışıklık çıkarmak için sordukları açıktır. Allah onlara şöyle cevap verir: “Ben Kadir’im ve benim gücüm sınırsızdır. Ben herhangi bir emrimi değiştirebilirim veya onun unutulmasına izin verebilirim. Fakat onun yerine aynı amacı yerine getiren ondan daha iyi veya denk bir şey koyarım.”419

Nesh meselesi ile ilgili Mevdûdî şunları ifade etmiştir: Kur’ân-ı Kerîm’de nesih, hüküm ve emirlerin kademe kademe nazil olması temeline dayanmaktadır. Bu

418 Okiç, Tefsir ve Hadis…, s. 57.

166

nesih sürekli değildir. Çeşitli neshedilmiş hükümler var ki eğer yeniden o günün toplumsal hayat tarzı ile karşılaşılırsa yine o hükümlerin uygulanması meselesi ulemanın gündemine girecektir. Yani geçiş dönemi özellikleri taşıyan bu ara dönemin, o hükümlere ihtiyacı vardır. O hükümlerle gelişen toplum; bir dönem sonra yeni bir hükme hazır hale geldiğinde yeni ve mükemmel ilâhî hükümler ile değiştirilmiştir. Bu zayıf bir vücuda göre dikilen geçici bir elbisenin formunu almış bir bünyeye göre dikilmiş en güzel bir elbise ile değiştirilmesi gibidir. Benim görüşme göre; Kur’ân-ı Kerîm’de lafzı neshedilmiş ama hükmü kalmış bir ayet yoktur. Bazı rivayetlerde anlatılan recm ayeti Kur’ân-ı Kerîm’in değil, ilâhi bir kitap olan Tevrat’ın ayeti idi. O ayetin neshedildiğinin söylenmesinden maksat o ayetin bulunduğu kitabın neshedildiğini fakat recmle ilgili hükmünün devam ettiğini bildirmektir.420

Mevdudî, nesh meselesi ile ilgili bu ayetteki yorumunda diğer müfessirlerden farklı bir yaklaşım benimsemiştir. O, Kur’an ayetlerinde neshin vuku bulduğunu kabul etmekle birlikte, zaman, zemin ve şartlara göre mensûh hükümler ile de hükmedilebileceğini ifade etmiştir. Fakat bunun neticeye çok fazla bir tesiri yoktur. Nitekim bir ayetin mensûh olduğunu kabul etmemek ile mensûh olduğunu kabul ettiği halde, zaman ve şartlara göre yine o ayet ile hükmedilebileceğini ileri sürmek arasında herhangi bir fark yoktur.

Mevdûdî nesh meselesi ile ilgili olan “Biz bir ayeti, bir başka ayetin yeri ile

değiştirdiğimiz zaman,-Allah neyi indirdiğini daha iyi bilmektedir-sen yalnızca iftira edicisin” dediler. Hayır onların çoğu bilmezler.”421 ayetini şu şekilde tefsir etmiştir: “Bu ayet şu anlama da gelebilir: “Kur'ân'da emirler parça parça indirildiği için bir

emri açıklayan başka bir emir indirdiğimiz zaman.” örneğin; “içki yasağı ve zina ile ilgili emirler, yıllarca birbiri ardınca gelen emirlerden oluşmaktadır. Fakat biz bu tefsiri kabul etmekte tereddüt ediyoruz, çünkü Nahl Sûresi Mekki bir sûredir ve bildiğimiz kadarıyla Mekke'de emirlerin böyle derece derece gönderildiğini gösteren bir örnek yoktur. Bu nedenle biz diğer tefsiri kabul ediyoruz. Kur'ân bir konuya farklı yerlerde ayrıntılar ekler ve aynı konuyu farklı yerlerde farklı örneklerle açıklar. Aynı şekilde Kur'ân, aynı hikâyeyi farklı yerlerde farklı kelimelerle anlatır ve değişik

420 Mevdûdî, Tefhîmü’l-Kur’ân, c. 1, s. 31.; Mevdûdî, Meseleler ve Çözümleri, c. 2, s. 82-83. 421 Nahl Sûresi, 16/101.

167

yerlerde farklı yön ve ayrıntılarını sunar. Aynı konuyu ispatlamak için bir yerde bir fikir, başka yerde başka bir fikir öne sürer. Bir yerde bir konuyu kısaca, başka bir yerde ayrıntılarıyla ele alır. Mekkelilerin Kur'an'ı Hz. Muhammed'in (s.a) uydurduğunu söylemelerinin nedeni budur. Müşrikler şöyle diyorlardı: “Eğer Kur'ân Allah kelamı olsaydı belirli bir yerde belirli bir konunun tümüne değinirdi, çünkü Allah'ın bilgisi eksik değildir. O, bir konunun ayrıntılarını derece derece düşünmek ve aynı şeyi anlatmak için farklı yaklaşımlar kullanmak zorunda değildir. Bunun aksine insan bilgisi sınırlıdır. İnsan Kur'ân'da da olduğu gibi merhale merhale düşünmek zorundadır. Bu da Kur'ân'ı senin uydurduğunun bir delilidir.”422

Mevdûdî, bu ayette Kur’ân’da İslâm ahkâmının Müslüman birey ve toplum vicdanında sahih ve sağlam bir zeminde yer edinebilmesi için tedrici bir şekilde indirilen ayetler arasında neshin söz konusu olduğu iddiasını benimsememiştir. Nitekim bu ayetin Mekkî olduğunu ve Mekkî ayetlerde tedrici bir nüzulün olmadığını ifade etmiştir. Bu ayette, Kur’ân’ın aynı mevzuyu farklı hitap ve tekrarlarla yinelediği üslup özelliğinden bahsedildiğini söylemiştir. Müşriklerin Kur’ân’ın bu özelliğinden dolayı onu peygamberin iddiasında bulunduklarını ve bu ayetlerin Müşriklerin ithamlarına cevap niteliğinde olduğunu belirtmiştir.