• Sonuç bulunamadı

Kur’ân-ı Kerîm’in Muhtevasında Şeytanın Dahli Olduğu İddiası/ Garanîk

4. VAHYİN KAYNAĞI

4.3. Kur’ân-ı Kerîm’in Muhtevasında Şeytanın Dahli Olduğu İddiası/ Garanîk

Bazı oryantalistlere göre, Hz. Muhammed, Mekkeli müşriklere kendisini ve öğretilerini kabul ettirebilmek için onların hoşuna gidecek söylemlerde bulunmuştur. Mekkeli müşriklerin de aralarında bulunduğu bir Kureyşlilere bir ara Lat ve Uzza gibi putların da şefaatlerinin umulabileceğini ifade eden ilhamları okumuştur. Müşrikler bu durumdan memnun olmuş, Müslümanlar ve müşrikler arasında geçici bir süre ittifak sağlanmıştır. O, bununla müşriklerin Allah’a yöneleceğini, putları da melekleri temsil eden semboller olarak addedeceklerini zannetmiştir. Nitekim Peygamber, Mekkelilerin Allah’a yönelmediklerini, aksine putlara tapmaya devam ettiklerini görünce, bu ilhamların Allah katından olmadığını, şeytan tarafından vahye karıştırıldığını ve bu nedenle onları reddettiğini ilan etmiştir.363

Hacc Sûresi 52. ayet: “Biz senden önce hiçbir Resûl ve nebi göndermiş

olmayalım ki, o bir dilekte bulunduğu zaman, şeytan, onun dileğine (bir kuşku veya sapma unsuru) katıp bırakmış olmasın. Ama Allah, şeytanın katıp bırakmalarını giderir, sonra kendi ayetlerini sağlamlaştırır pekiştirir. Allah, gerçekten bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”364 Mevdûdî, bu ayetin tefsirinde Müslümanlar arasında

şüpheye mahal veren ve oryantalistlerin Hz. Peygamber ve Kur’ân’ın sıhhati hususunda kendi asılsız iddialarını desteklemek için kullandıkları Garanik Hadisesi’ne

362 Mevdûdî, Tarih Boyunca…., c. 1, s. 410-411. 363 Yaşar, Oryantalistlere Göre…, s. 48. 364 Mevdûdî, Tefhîmü’l-Kur’ân, c. 3, s. 379.

142

değinmiştir. Bu meselenin rivayet edildiği hadise göre, Hz. Peygamber’in şöyle bir arzusu olmuştur: “Müşrik Kureyşlilerin, İslâm’a karşı nefretlerini yumuşatacak ve

onları İslâm’a yaklaştıracak veya en azından onların düşmanlıklarını kışkırtmayacak şekilde onların inançlarını daha az geliştiren vahiyler nazil olmasını arzu ediyorum.”365

Rivayetlere göre, Hz. Peygamber böyle bir şeyi arzularken, bir gün Kureyş’ten bir topluluğun arasında bulunduğu esnada Necm Sûresi nazil olmuş ve Peygamber de bu Sûreyi okumaya başlamıştır. 19. ve 20. ayete gelince: “Gördünüz mü? Haber verin

Lat ve Uzza’yı ve üçüncü (put olan) Menat’ı?” birden bire “Bunlar, yüce putlardır ve onlardan şefaat umulabilir.” demiştir. Bundan sonra Necm Sûresi’nin tamamını

okuyarak secde etmiştir. Bütün Müslümanlar ve Kureyşli müşrikler de secdeye varmışlardır; çünkü müşrikler: “Şimdi Muhammed’le aramızda hiçbir fark kalmadı;

biz de Allah’ın yaratıcı ve rızık veren olduğunu kabul ediyoruz ve taptığımız putların sadece onunla aramıza şefaatçi olduğuna inanıyoruz.” Demişlerdir. Bundan sonra Hz.

Cebrail gelip: “Ne yaptın? Ben, bu iki cümleyi getirmemiştim.” dediğinde, Peygamber çok üzülmüş ve Allah, İsra Sûresi 73-75 ayetlerini nazil etmiştir: “Ey Muhammed!

Onlar neredeyse, sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı düzüp uydurman için seni fitneye düşüreceklerdi; o zaman da seni dost etmeyeceklerdi. Eğer biz sana sebat vermemiş olsaydık, sen onlara biraz meyledecektin. O takdirde ise biz sana dünyada bir, ahirette de kat kat azap tattırırdık. Sonra bize karşı bir yardımcı da bulamazdın.”

Hz. Peygamber bu duruma çok üzülmüş; Allah, bunların bütün peygamberlerin başına geldiğini belirterek Hz. Peygamber’i teselli ettiği Hacc Sûresi’nin 52. ayetini nazil etmiştir.366

Bu süreçte meydana gelen diğer bir hadise de Hz. Peygamber ve Kureyşliler arasında uzlaşma olduğu haberini alan Habeşistan’daki muhacirlerin Mekke’ye geri dönmeleri, Mekke’ye döndükten sonra haberin asılsız olduğunu ve İslâm ile küfür arasındaki savaşın devam ettiğine şahit olmalarıdır.367

365 Mevdûdî, Tefhîmü’l-Kur’ân, c. 3, s. 379. 366 Mevdûdî, Tefhîmü’l-Kur’ân, c. 3, s. 379. 367 Mevdûdî, Tefhîmü’l-Kur’ân, c. 3, s. 379.

143

Mevdûdî, pek çok müfessirin ele aldığı ve birçok hadis kitabında yer alan bu meseleyi şöyle tetkik etmiştir:

1. Bu hadiseyi rivayet edenlerin hiçbiri, İbn-i Abbas hariç sahabe değildir. Ayrıntıları hususunda pek çok farklılık ve tenakuz içeren rivayetler vardır. Peygamberin söylediği rivayet edilen putları tazim eden sözlerin söyleniş biçimi her rivayette farklıdır. Ayrıca bu sözlerin, kaynağıyla ilgili de farklı iddialar da bulunulmuştur; vahiy geldiği esnada bu sözler şeytan tarafından Hz. Peygamber’in sözlerine karıştırılmıştır, Hz. Peygamber de onu Cebrail’in söylediğini zannetmiştir, Hz. Peygamber Kureyşlilerin iman etmesi için bu sözleri kendisi söylemiştir, Peygamber bu sözleri söylediği esnada nüas halinde olduğu, Peygamber bu sözleri bilerek, putların gerçekliğini sorgulamak amacıyla söylemiştir, şeytan bu sözleri vahyin muhtevasına dahletmiş, Peygamber’in okuduğu izlenimi vermiştir, diğer bir iddia da bu sözleri okuyanın herhangi bir müşrik olduğu ile ilgili olmuştur.368

İbn-i Hacer gibi hadisçiler, Ebu Bekir el-Cessas gibi fakihler, Zemâhşerî gibi akılcı müfessirler, İbn Cerîr gibi tarihçi ve fakihler de bu hadiseyi sahih olarak kabul etmişlerdir. Bunun yanı sıra bu hadisenin asılsız olduğu düşüncesinde olan pek çok âlim de olmuştur. İbn Kesîr şöyle demiştir: “Bu hadisin hiçbir isnâdı sahih değildir ve

ben bu hadisin sahih bir yolunu bulmadım.”369 Yine Beyhâki, Kadı Iyâz, İmam Râzî,

Kadı Ebû Bekr, İbnü’l Arabî, Alûsî gibi âlimler bu hadisi reddetmişlerdi. Mevdûdî de bu hadiseyi reddederek şu şekilde eleştiri de bulunmuştur:

1. Bu hadise kendi kendisinin asılsız olduğunu ispatlamaktadır:

a) Hikâyeye göre, bu olay Habeşistan’a yapılan birinci hicretten sonra vuku bulmuştur. Çünkü bazı muhacirler bu haberi duyduktan sonra Mekke’ye geri dönmüştür. Habeşistan’a hicret, risâletin beşinci senesinde Recep ayında vuku’ bulmuştur ve muhacirlerin bazıları üç ay sonra yani aynı yılın Şevval ayında Mekke’ye geri dönmüşlerdir.

368 Mevdûdî, Tefhîmü’l-Kur’ân, c. 3, s. 380. 369 Mevdûdî, Tefhîmü’l-Kur’ân, c. 3, s. 380.

144

b) Bu hadise nedeniyle Hz. Peygamber’in azarlandığı ileri sürülen İsrâ Sûresi’nin 73-75. ayetleri ise, risâletin 11. yahut 12. yılında, yani bu olaydan 5 ya da 6 yıl sonra nazil olmuştur.

c) Şeytanın ilkâ ettiği şeylerin iptal edileceğini bildiren Hacc Sûresi’nin 52. ayeti ise, hicretin birinci yılında, yani azarlamadan takriben iki yıl sonra nazil olmuştur. Aklı-ı selim, bu ekleme için Peygamber’in altı yıl sonra azarlanacağını ve bundan iki yıl sonra da bu eklemenin iptal edileceğini kabul edebilir mi?

2. Bu rivayete göre, bu ekleme Necm Sûresi’nde olmuştur. Peygamber “ve üçüncü (put olan) Menât’ı” okurken, şeytanın ilkâ ettiği cümleyi de araya koymuş ve sonra sûreyi okumaya devam etmiştir. Mekkeli müşriklerin bunun üzerine, “şimdi Muhammed’le aramızdaki farklılıklar nihayete erdi” diyecek kadar sevindikleri belirtiliyor. Necm Sûresi’nin 19-23. ayetleri: “Gördünüz mü -haber verin, Lât ve

Uzza’yı ve üçüncü (put olan) Menât’ı?- Bunlar yüce putlardır ve onlardan şefaat beklenilebilir. Erkek evlat sizin de, dişiler onun (Allah’ın) mı? Eğer böyleyse bu adaletsiz bir paylaşma. Bunlar, sizin ve atalarınızın adlandırdığı isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlara hiçbir delil (otorite) indirmemiştir. Onlar yalnızca zanna ve nefislerinin her arzu ettiklerini uymaktadırlar. Oysa andolsun onlara Rablerinden yol gösterici gelmiştir.”370 ayetlerden alelade bir okuyucu bile bir tenakuzun olduğunu

idrak edebilmektedir. Putları ta’zim ettikten hemen sonra, onlara tapanlara o sert eleştiri gelmektedir: “Ey akılsızlar! Nasıl oluyor da kızları Allah’a isnat ediyor da

erkekleri kendinizi layık görüyorsunuz? Bütün bunlar sizin kendi uydurduğunuz şeylerdir ve Allah’tan bu konuda size hiçbir delil inmemiştir.” Araya eklenen şu

cümle, bu pasajı değil Allah’a, sıradan bir insana bile isnat edilmeyecek denli saçma bir iddia olduğunu ifade etmektedir. Bu hikâye, bunu dinleyen bütün Mekkeli müşriklerin akıllarını kaybetmiş olmaları gerektiğini varsaymaktadır. Aksi takdirde onların artık, Peygamber ile aralarında hiçbir farkın kalmadığını söylemeleri muhâldir. İşte hikâyenin kendi içinden çıkan bu deliller onun gayr-ı makûl ve manasız olduğunu ispatlamaktadır.

145

3. Müfessirlerin bu ayetin sebeb-i nüzulü olduğunu ileri sürdükleri olayların Kur’ân’ın kronolojik dizilişiyle uyum içinde olup olmadığını irdelenince şu neticelere ulaşılmaktadır: Hikâyeye göre, Necm Sûresi’ne yapılan bu izafe (tahrif), risaletin beşinci senesinde vuku’ bulmuş; azarlama ise İsrâ Sûresi 73-75. ayetlerde olmuş ve bu olayın reddi ve iptalini içeren ayetler, tahrifin meydana geldiği aynı dönemde nazil olmuş yahut da azarlamanın yer aldığı ayet Hacc Sûresi ile birlikte nazil olmuştur. Birinci durumda, bu ayetlerin (İsrâ: 73-75) niçin Necm Sûresi’ne dahil edilmediği sorusu ortaya çıkmaktadır. Neden bu ayetler nazil olduğu halde altı yıl bekletilip İsrâ Sûresi’ne eklenmiş ve 52-54. ayetler bundan sonra neden iki yıl daha bekletilip Hacc Sûresi’ne izafe edilmiştir? Bu, bir olay üzerine nazil olan ayetlerin yıllarca bekletilip veya bu sûreye gelişigüzel dahil edildiği anlamına mı gelmektedir? İkinci durumda ise şöyle bir soru ortaya çıkmaktadır: tahkir içeren ayetlerin (İsrâ, 73-75) bu olaydan altı yıl sonra, adı geçen olayı iptal eden ayetlerin de ( Hacc: 52) olaydan dokuz yıl sonra indirilmiş olmasının makûl bir dayanağı var mıdır? Tahkir ve iptalin İsrâ ve Hacc Sûreleri’nde nazil olmalarının sebebi ne olmuştur?

4. Kur’ân’ın metni hadise aykırı bir delil teşkil ediyor ve hadis, kullandığı ifade tarzına, konunun bütünlüğüne, düzenine vs. mütâbık değilse bu isnat ne kadar sahih olursa olsun hiçbir hadis kabul edilemez. Bu hadise, bu cihetle ele alınırsa, şüphe içinde olan araştırmacı bile bu hadisenin yanlış olduğu sonucuna varacaktır. Mü’minlerin tereddütlerine gelince, o hadisin sadece bu ayete değil, Kur’ân’daki daha pek çok ayete muhalif olduğunu bildiği için bu hadisi asla kabul etmemelidir. Onlar, Peygamber’in değil, belki de hadisin ravilerinin şeytan tarafından aldatılarak dalalete düşürüldüğüne inanmayı tercih etmelidir. Peygamber’in kendi heva ve hevesine uyarak Kur’ân’dan bir tek sözü bile tahrif edebileceğine asla iman ve itibar etmemelidir. Onu kalbinde şirk ve tevhidin bir araya gelip kâfirlerle uzlaşma sağlamak için bir arzu duyan ve Allah’ın kâfirleri rızasını kazanmak için Allah’ın bu minvalde ayetler indirmesini arzu edebileceğini ya da vahye her an şeytanın sanki Cebrail getiriyormuş gibi sözler izafe edebileceğini, Kur’ân’ın şüpheli ve lakayt bir şekilde indirilmiş olabileceğini de asla kabul etmemelidir. Bunlardan her biri, Kur’ân’ın

146

apaçık ayetlerine ve gerek Kur’ân’dan gerekse peygamberden öğrendiğimiz imanın temel öğretilerine muhaliftir.371

Yine Tekvir Sûresi 25. ayetinin “O (Kur'ân) da kovulmuş şeytanın sözü

değildir.” ifadesinin tefsirinde Mevdûdî şunları kaleme almıştır: “Şeytan, Muhammed'e vahyediyor şeklindeki düşünceniz yanlıştır. Çünkü şeytan insanı şirk, putperestlik, dehriyet ve ilhada doğru yönlendirir. Ona tevhidi öğretmez ve tevhide doğru da yönlendirmez. Ayrıca insana sorumsuzluk aşıladığı gibi, Allah'ın (c.c) huzurunda sorumlu bir kişi olarak yaşamaya da teşvik etmez. Kısaca insanı cahiliyye geleneklerinden, zulüm, ahlaksızlık ve fuhuştan men ederek, pâk ve temiz bir hayata, adalet, takva ve üstün ahlâka yönelmesine yardımcı olmaz.”372